Şevket Süreyya’yı en çok iki dev eserinden tanırız. ‘Tek Adam’ ve ‘İkinci Adam’ isimli kitapları en önemli eserlerindendir. İlki kitap Atatürk dönemini, ikinci kitap ise İnönü dönemini anlatır. Her iki kitabı da üçer cilt olarak yayınlanmış dev incelemelerdir.
Şevket Süreyya her ne kadar bir iktisatçı ve tarihçi olarak bilinse de, önemli bir yazar ve düşün insanıdır. Dönemini iyi anlamış, toplumu iyi tanımış bir düşün insanı.
Kadro dergisinin kurucularından ve Kadro Hareketi’nin önderlerindendir.
Kadrocular ya da Kadro Hareketi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya, Vedat Nedim, Burhan Asaf, İsmail Hüsrev tarafından Ankara’da 3 yıl süreyle çıkarılan Kadro dergisi etrafındaki hareketin ismidir. İlk sayısı Ocak 1932’de çıkan derginin önemli özelliği, bizzat Mustafa Kemal’in isteği ile yayınlanmasıdır.
Kemalizm’i bir ideolojiye dönüştürme gayreti içeren hareketin ideoloğu Şevket Süreyya’ydı.
Dergi eleştirilerle de karşılaşmıştı. İlk eleştiri okları Nazım Hikmet’in yakın dostu Va-Nû (Vâlâ Nureddin)’dan gelir. Bir sayısında Nazım Hikmet’i de eleştiren dergiye her ne kadar Nazım Hikmet ağır yanıtlar verse de, Şevket Süreyya’nın bir yanı Nazım Hikmet’e karşı büyük hayranlıkla ve sevgiyle dolu olmuştur.
Çeşitli dönemlerde farklı ideolojileri savunan Şevket Süreyya, Anadolu’nun kurtuluş harekâtı boyunca, bu harekâtın tam destekçilerinden olmuştur. Gençliğinde Turancı olarak tanımlanan yazar, 1920-1927 yılları arasında Türkiye Komünist Partisinin yöneticileri arasında yer alır. 1927 sonrasında ise Kemalist rejimin savunucusu ve kuramcısı olarak karşımıza çıkar.
Şevket Süreyya ve Nazım Hikmet’in yolları, sadece Kadro Dergisi nedeniyle kesişmez. Dahası vardır. 1920’li yıllar onların birbirlerinden haberdar oldukları kader kesişmeleri ile doludur.
Dergisini ilk eleştirenlerden biri Va-Nû olsa da; Nazım Hikmet’in 1950’de hapishaneden çıkınca kaldığı Va-Nû’nun evinde, Nazım Hikmet’i ziyaret edenlerin başında Şevket Süreyya da vardır. Şevket Süreyya, Vâlâ Nureddin’in ölümünden bir yıl sonra yeni baskısını yapan Va-Nû’nun muhteşem eseri ‘Bu Dünyadan Nazım Geçti’ye yazdığı önsözde, Nazım Hikmet’in ne yazık ki hala Moskova’da bulunan mezarını ziyaretini anlattıktan sonra, sözlerini şu sözlerle bitirir:
“O’nu İstanbul’da, Va-Nû’nun evinde bir mum ışığında şiir okurken ve son defa gördüğüm geceyle bugünün arasında tam 18 yıl var. Bu mezarın başından ayrılırken, ondan birkaç avuç toprakla bir demet çiçek topladım. İstanbul’da Va-Nû’nun mezarına serpmek için. Moskova’dan getirdiğim tek armağan budur.”
Şevket Süreyya, Nazım Hikmet, Va-Nû bize; sanatın ve edebiyatın öz varlığını nasıl yaşamamız gerektiğini öğretirken, her bireyin bu ruhu anlayıp yaşaması gerektiğinin önemini de anlatıyorlar.
En derin ve sert eleştirilere rağmen, karşındakinin temel değerini görebilmeyi, öteki yaratmanın aslında bir başarısızlık ve kolaya kaçma olduğunu görmemizi sağlıyorlar.
Şevket Süreyya, Va-Nû’nun evinde Nazım Hikmet’i ziyaret ederken ve hatta Nazım’ın mezarından Va-Nû’nun mezarına toprak taşırken, asıl galibiyetin, ne olursa olsun, farklı düşüncelere sahip olduğunu düşündüklerimizi ötekileştirmemek olduğuna örnek oluyor.