Geçmişi incelediğimiz zaman bugünü daha iyi idrak etmek mümkün oluyor! Şimdiki hayatımız geçmişin aynası adeta. 1950’lerde İstanbul’da birçok konuda olan biten günümüzün habercisiydi. Bu olayları / gelenekleri / ritüelleri / kuralları / kültürü de incelemişler yazarlar Güven Gürkan Öztan ile Serdar Korucu ve bize yansıtmışlar, sağ olsunlar!
Bazı örnekler: “İstanbul’da bisiklete binenlerin sayısı 1950’lilerde iyiden iyiye artar ve yazları bisikletle gezmek bir eğlence halini alır. Sonrasında ‘bisiklet ehliyeti’ uygulamasına geçilir.”
Dans sayesinde evlenmekten kurtulan bir kişi gördünüz mü?
Dansın şöhreti, zorla evlendirilmek istenen bir İstanbullu genç kızı nikâhtan kurtarmıştır. 1957 yazına Balat’ta giriyoruz. Genç bir kız, annesinin zoruyla, istemediği bir adamla nişanlanır. Nişan töreni sonrasında müstakbel gelin eniştesiyle sahnede rock’n roll yapar. Damadın ailesi derhal kesmesini söylese de genç kız aldırış etmez. Nihayetinde iki aile birbirine girer, hakaretler havada uçuşur ve yüzükler karşılıklı olarak atılır. Evlenmekten kurtulan kız ise etrafındakilere özgürlüğünün sırrını verir: “Ne yapayım, onu istemiyordum. Kıskanç ve mutaassıp olduğunu biliyordum. Benim tarafımı tutan eniştemle anlaşarak rock’n roll yapacak, bacaklarım açılıp herkes göreceği için F. nişanı bozacaktı. Hadise tam tasarladığımız gibi cereyan etti. Neticeden çok memnunum.”
Bu kitabı okumanızı öneririm.
21. Yüzyıl için 21 Ders, JUVAL NOAH HARİRİ
Kendimizi geliştirmenin bir yolu da olabildiğince farklı perspektifleri görebilmek, algılayabilmek ve bunu hem kendi içimizde değerlendirip hem de etrafımızda fikirlerine değer verdiğimiz kişilerle tartışmaktır. Yuval Noah Hariri bu açıdan insan beyninin gelişmesine çok yararlı bir yazar! Beyin hücrelerimiz arasında kurmamıza yardım ettiği birçok köprüye asfalt döşüyor, hatta bizim için gidiş gelişli yol açıyor ve üstüne üstlük birçok da şerit ekliyor. Sonra da karşımıza geçip trafik ışıklarıyla oynuyor ve bir yandan da bıyık altından gülümsüyor. Kim bilir belki arada birçok ciddi olmayan kazalar yapmamıza da sebep olabilir. Ama hepsi yararımıza!
İlk kitabı (Sapiens) enfes bir sentezdi; ikincisi (Homo Deus) çok çarpıcıydı; yeni bitirdiğim üçüncüsü ise birçok sorgulayıcı derslerle / sorularla dolu. Gerçi en çok da bu kitabını okurken zorlansam da bazı yerlerinin etkisi halen devam ediyor.
Kitabın içindeki sallayan mesajlardan biri:
“...İnsan beyninin biyokimyasal algoritmalarının hiç de mükemmel olmadığı ortaya çıktı. Bunlar şehrin keşmekeşine değil Afrika savanasına adapte olmuş, kestirmelere ve kısa yollara başvuran köhne devreler. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların da kimi zaman hata yapmasına şaşmamak gerek. Bu demek oluyor ki yapay zeka, ‘sezgi’ gerektirdiği varsayılan işlerde bile insanlara üstün gelebilir.”
Mutlaka okumanızı öneririm.