• Gold, başkanlığını yaptığı Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nde Al-Monitor’a “Ben çeşitli vesilelerle Türkiye ile uzlaşıyı savundum” diyor. Erdoğan’ın yaşamsal içgüdülerinin İsrail ile iyi ilişkilerin faydalarını görmekte yararlı olabileceğine işaret eden Gold şöyle devam ediyor: “Bazı çevrelerdeki ve ülkelerdeki konumunuzu yeniden kazanmak istiyorsanız Türk-İsrail ilişkilerinin düzeltilmesi kolaylaştırıcı olur.” AMBERİN ZAMAN – www.al-monitor.com
6-7 Eylül Olayları dışında bütün olarak değerlendirildiğinde DP döneminin, Türkiye Musevileri için refah ve huzur yılları olduğu söylenebilir. Yahudilere karşı toplumda kin ve nefret aşılayabilecek her türlü faaliyete karşı tedbirler alındı.
Başbakan Adnan Menderes, azınlıklara güven veren açıklamalar yaptı, Milliyetçiler Derneği kapatıldı. Bu Derneğin Başkanı ve Genel Yönetim Kurulu üyesi olan DP Isparta Milletvekili Sait Bilgiç ile Tahsin Tola, partiden ihraç edildiler.
Öte yandan başını Cevat Rıfat Atilhan’ın çektiği antisemit yayınlar, bu dönemde de hız kesmeden devam etti. Türkiye Yahudileri, zaman zaman bu yayınlara karşı tepki gösterse de hem Hahambaşılığın hem de cemaatin tepkileri genelde etkisiz kaldı. Fakat hükümet, hiçbir zaman bu tür yayınları desteklemedi.
Demokrat Parti iktidarıyla Cumhuriyet döneminin en rahat yıllarını yaşayan Türkiye Yahudileri, 2 Mayıs 1954 seçimlerinde de bu partiye destek vermeye devam etti. Hanri Soriano, DP’den İstanbul milletvekili seçildi.
1957 seçimlerine girilirken, 6-7 Eylül Olaylarına rağmen Yahudilerin genel tutumunda, bir değişiklik olmadı. CHP sözcülerinin, azınlıkları kucaklayıcı açıklamalar yapmaları ve 6-7 Eylül Olayları nedeniyle iktidara yüklenmeleri sonucu değiştirmedi. DP’nin ise azınlıkların desteğini almak için kozu, yine Varlık Vergisi oldu.
Seçimlerde Dr.İzak Taranto CMP’den, Dr. Salamon Becerano Hürriyet Partisi’nden (HP), İsak Altabev ile Yusuf Salman (Jozef Salmona) DP’den, Avukat Erol Dilek de CHP’den aday oldular. DP’nin Yahudi Cemaatinden iki aday göstermesi dikkat çekiciydi.
Demokrat Parti, gerçekten de vatandaşlar arasında eşitlik ilkesini ön planda tuttu. DP grubunda yapılan bir müzakerede “ekalliyetler” sözcüğünü kullanan bir milletvekili “Ekalliyet yoktur, Türk vatandaşı vardır” diyerek uyarılmıştı.
1955 yılından itibaren 6-7 Eylül Olayları, geçmişten gelen Türkçe konuşma tartışmaları, basında antisemit yayınlar, bu dönemde onlar için belli başlı problemler olarak ortaya çıkmışsa da Yahudi toplumu, Demokrat Parti’ye iktidarının sonuna kadar destek verdi.
Bu desteğin bir sonucu olsa gerek XI. dönemde Demokrat Parti, Yahudi toplumunu temsilen iki aday gösterdi. Cemaatin önerisi ile İsak Altabev ve kuruluşundan itibaren DP içinde faaliyet gösteren Yusuf Salman, milletvekili adayı oldular.
Böylece Cumhuriyetten itibaren ilk defa bu dönemde (XI.) iki Yahudi milletvekili aynı anda Mecliste yer aldı.
ZEHRA ARSLAN
İsrailli yetkililer Erdoğan’ın ticari becerisinin yeni bir enerji projesini kabul etmesine olanak vereceğine inanıyorlardı: İsrail’in Doğu Akdeniz’deki enerji zengini kıyılarından Türkiye’ye ve oradan da Avrupa’ya gaz taşıyacak bir sualtı boru hattı.
Bir süre Erdoğan da projeye sıcak baktı. Netanyahu’nun 2013’teki özründen önce gaz için görüşmeler başladı. Görüşmelere vakıf bir İsrailli kaynağın aktardığı bilgilere göre “enerji özrün arkasındaki stratejik etmendi.” Daha açık bir şekilde konuşmak için isminin açıklanmasını istemeyen kaynak şöyle diyor: “Fiyat iyi olursa Erdoğan’ın projeyi kabul edeceği düşünülmüştü.”
İsrail bir de havuç uzattı: Boru hattı sadece Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinden geçecekti. Ancak hesaplar tutmadı. Kaynak, “Erdoğan özrü ilişkileri normalleştirmek için bir fırsat olarak değil yeni bir zafer olarak kullandı” diyor.
Pek çok İsrailli yetkili görüşmelerin fiyat anlaşmazlığı nedeniyle çöktüğüne inanıyor. Başka bir gruba göre ise Erdoğan projeyi “ideolojik nedenlerle” reddetti. İsrail’in B planı, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs ile güç birliği yaparak Avrupa’ya gaz satmak ama Türkiye’nin rızası olmadan bu projeyi hayata geçirmek de olası görünmüyor.
Öte yandan tüm kasvetine rağmen bazı İsrailli uzmanlar ilişkilerin hâlen eski haline dönebileceğine inanıyor. İsrail’in BM nezdindeki eski daimi büyükelçisi ve Netanyahu’ya yakın isimlerden Dore Gold da bu kişilerden biri.
Gold, başkanlığını yaptığı Kudüs Strateji ve Güvenlik Enstitüsü’nde Al-Monitor’a “Ben çeşitli vesilelerle Türkiye ile uzlaşıyı savundum” diyor. Erdoğan’ın yaşamsal içgüdülerinin İsrail ile iyi ilişkilerin faydalarını görmekte yararlı olabileceğine işaret eden Gold şöyle devam ediyor: “Bazı çevrelerdeki ve ülkelerdeki konumunuzu yeniden kazanmak istiyorsanız Türk-İsrail ilişkilerinin düzeltilmesi kolaylaştırıcı olur.” Gold bu sözlerle, Türkiye’nin Washington ile ilişkilerindeki gerginliği kastediyor. İsrail de İran’ın frenlenmesi meselesinde bu normalleşmeden fayda sağlar. Gold, “İran, İsrail devleti için ölümcül bir tehlike” diyor.
Şahin kanadın bir diğer düşünce kuruluşunun başında olan akademisyen Efraim Inbar da aynı fikirde: “Türkiye savaşa hazır ordusuyla çok önemli bir ülke. Türkiye, İran’ı dengeleyebilecek tek ülke.”
Avusturya Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacılarından Micha’el Tanchum ise “İran nüfuzunun Irak’tan Suriye’ye doğru genişlemesinin ortak bir endişe” olduğunu hatırlatarak iki ülke arasındaki gaz görüşmelerinin bu nedenle başladığını belirtiyor ve “Türkiye ile İsrail hâlen bu müşterek stratejik menfaati paylaşıyor” diyor.
Türkiye ile İsrail arasındaki kavga sürdükçe Türkiye’nin giderek küçülen Yahudi toplumundaki sıkışmışlık hissi artıyor. Moşe Dayan Orta Doğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nin Türkiye uzmanlarından Hay Eytan Cohen Yanarocak şöyle diyor: “Pek çok Türkiyeli Yahudi İsrail hükümetiyle resmi bağı olmadığı hâlde İsrail’in politikalarından sorumlu tutuluyor. Bu gergin ve olumsuz ortamda pek çok Türkiyeli Yahudi işini ya da işletmesini kaybetti.”
Carmon ise genel hissiyatı şöyle özetliyor: “Bu kriz çok uzun sürdü, iki tarafın da artık uyanması lâzım."
AMBERİN ZAMAN
OSMANLI bağnaz bir İslami yapı değildi. Bu anlamıyla azınlıklar aşırı bir baskı altında yaşamıyorlardı. 19. yüzyılda başlayan milliyetçilik akımları Hristiyan tebaa yönünden ayrılıkçı hareketlenmelere ve karşı tedbirlere yol açmıştı. 20. yüzyılın başlarında Cumhuriyet kuruldu. İmparatorluktan elde kalanların konsolidasyonu, biraz da mecburiyetten ‘Türkçülük’ kavramı üzerinden yapılandırıldı. Genç devletin ideolojik programı gereği, gayrimüslimlere mesafeli bakış sistematik bir hale dönüştürüldü. İsrail devletinin kurulması (1948) bir faktör olsa da, ‘Varlık Vergisi’ gibi uygulamalar Yahudi nüfusun azalmasına yol açtı. Bugün tüm ülkede 25.000 civarında Yahudi vatandaşımız yaşamaktadır.
1 Eylül Dünya Barış gününde sosyal medyada bir video çok izlendi. İstanbul’da bir sinagogda coşkuyla İzmir Marşı söyleniyordu. Aslında ‘Kemalizm’e bu denli sahiplenme biraz ‘kafa karıştırıcı’ bir durumdur. Zira, bir ‘durum tespiti’ yapıldığında, Cumhuriyet döneminde gayrimüslim nüfus büyük ölçüde tasfiyeye uğratılmıştır.
Yazar Murat Utkucu’ya göre; “Cumhuriyetin radikal bir batı programı üzerinden bir ülke inşa etmesi ve Fransa tipi bir laiklik anlayışı ile başta kadın-erkek eşitliği üzerinden muhteşem adımlar atması, her şeye rağmen gayrimüslimler nezdinde ikna edici olması sonucunu doğurmuştur.”
Kemalizm’in, ‘irtica kaygısı’ üzerinden, gayrimüslümlerin yanı sıra, en demokrat zihinleri bile ‘esir’ alması bugünlere dair en ironik gerçekliğimizdir. Dolayısıyla Yahudi vatandaşlarımızın, biraz da “yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak” bilinciyle, korunmacı bir tutum alması, coşkuyla söylenen marşın derinliklerindeki hüznü gizleyemiyor.
SITKI ŞÜKÜRER
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sitki-sukurer/izmir-yangini-41324712
Bu yıl gerçekleştirilen ilk seçimlerde zaten yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma gibi iddialardan muzdarip olan Netanyahu, Gantz-Lapid ittifakına karşı kıl payı kazanabilse de ülkedeki dindar Yahudilerin zorunlu askerlikten muaf olmasına ilişkin yumuşak tutumu sebebiyle seküler sağın ve Rus Yahudi göçmenlerinin oyuna talip olan Liberman’ın tepkisiyle karşılaşmıştır. Bu minvalde gerçekleşen tartışmalar ve yeni seçim öncesi rekabet İsrail’deki seçim yarışını alışılageldiği üzere “güvenlik politikaları” tabanında tutmuştur. Nisan ve Eylül seçimleri öncesinde güvenlik eksenli tartışmalar ise reklam kampanyalarına kadar uzanmış bir hal aldı. Klasik bir Netanyahu taktiği olarak seçim öncesi Batı Şeria’da yasa dışı yerleşim birimleri onaylanması ve Gazze’deki çatışmaların artmasına ilişkin pek çok gelişme de yine İsrail seçimlerinin adeta bir rutini halini almıştı. Dahası, bir süredir devam eden İsrail’in Suriye saldırılarından, Irak ve Lübnan da bu seçim süresince nasiplerini aldılar. Yani anlayacağınız, Netanyahu liderliğindeki Likud’un işi bu seçim dönemi ne kadar zorlaştıysa o kadar saldırgan bir tutum takınıldı.
SELİM HAN YENİACUN
Tamamı için: https://www.yenisafak.com/hayat/israil-saginin-kronik-turkiye-sancisi-3505403
Bu vesayet "savaş"ının - veya belki de "savaşsızlığının"- en büyüleyici yanlarından biri, Hizbullah'ın açık bir şekilde İsraillilere bir mesaj vermek istemesi: Eğer İsrail ordusu Suriye'deki Hizbullah güçlerine saldırmayı gerçekten istiyorsa, Lübnan sınırından gerçekleştirilen saldırılara maruz kalacağına emin olabilir. Aslında Nasrallah, yeni bir “kırmızı çizginin” aşıldığını bildiriyor. Başka bir deyişle, İsrailliler Suriye topraklarında saldırılar gerçekleştirmek isterse, Hizbullah da Lübnan'dan başka bir cephe açacak. Bu, derhal batılı arkadaşlarını arayıp (mesela Quai d'Orsay, Fransız Dışişleri Bakanlığı -çn) İsrail'e misilleme yapmamasını söylemelerini isteyen Lübnan başbakanı için kötü bir haber. Ricaları işe yaramış gibi görünüyor - şimdilik.
Fakat bu, Suriye savaşının sınırı aşıp kolayca Lübnan'ın güney sınırına sıçrayabileceği anlamına geliyor, hem de Benny Ganz'ın -artık İsrailli meşhur bir politikacı oldu- yalnızca beş sene önce sarfettiği, Lübnan sınırında bir çatışma hali çıkarsa "Lübnan'ı 70-80 sene geriye yollarız" tehdidi halen Lübnanlıların aklındaki yerini korurken. O günlerde, Ganz İsrail’in genelkurmay başkanıydı. Genelkurmay başkanları -ve İsrail'in başbakanları- sık sık Lübnan'ı zamanda geri göndermekle tehdit ediyor (9 ayrı olay sayabilirim), ancak şu sıralarda İsrailliler muhtemelen kuzey sınırlarını sessiz tutmayı tercih edecektir. Elbette, Hizbullah’ın da insansız hava araçları olduğunu biliyorlar.
Aslında, Hizbullah birkaç yıl önce bir tanesini İsrail semalarına göndermiş, güneye doğru uçarken İsrail'e ait bir askeri tesisin fotoğraflarını çekmişti. Şimdi bir insansız hava araçları savaşına girip girmediğimiz belli değil. İdlib'deki isyancı savaşçıların bu hafta Suriye'nin Hmeymin hava üssüne doğru bir insansız hava aracı göndermesi kesinlikle ilgi çekiciydi. Şu Rus hava kuvvetlerinin konuşlandığı yer. Dolayısıyla, önümüzdeki birkaç hafta boyunca zavallı ihtiyar Lübnan'dan gözünüzü ayırmayın. Ve Suriye'den. Ve İsrail'den.
ROBERT FİSK
Netten okumalar
6-7 EYLÜL
https://www.dw.com/tr/vasiliadis-6-7-eyl%C3%BCl-uzun-vadede-t%C3%BCrkiyeye-darbe-vurdu/a-50332593
https://www.ocakmedya.com/6-eylul-2035-biz-yabanci-kokenliler-icin-dehset-verici-bir-gundu/
https://www.youtube.com/watch?v=8xEh7naaCGo&feature=youtu.be
https://medyascope.tv/2019/09/06/turkiyenin-karanlik-ve-aci-iki-gunu-6-7-eylul/
https://www.posta.com.tr/yazarlar/oral-calislar/6-7-eylulde-adalar-2202286
https://avrupaforum1.org/6-7-eylul-1955-yagmasi-ve-1964-surgunleri-ayse-hur/
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/22859/vur-dediler-vurduk-kir-dediler-kirdik
https://www.birartibir.org/siyaset/436-organize-galeyan
DİĞER
http://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j229/a35040-Bugun-6-Eylul
https://www.gzt.com/mecra/nefes-kesen-bir-casusluk-oykusu-3421615
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/pazar_yazilari/1569275/Bulasikciliktan_patronluga.html
https://haberilizm.com/izmirin-ilcesi-tirede-yahudilerin-binlerce-yillik-tarihi/
Takılan tweetler
Wannart@wannartcom
🖇İkinci Dünya Savaşı sırasında ölen, 100 bin Hollanda Yahudisi’nden biri olan genç kız Anne Frank’ın, toplama kampına götürülmeden önce ailesi ile beraber saklandığı ve sonrasında kitap haline getirilen günlüklerini yazdığı ev.
📍Amsterdam
https://twitter.com/wannartcom/status/1169618797105430533
Haliç Postası@HalicPostasi
Ve, #Balat sokaklarından bir ‘yıldız’ daha kaydı! #İstanbul Yahudilerinin izlerini taşıyan Balat’ta, neredeyse bir simge haline gelen şu güzel ev artık yok. Uzun zamandır harabe halinde olan bina bugün yıktırıldı.
#Balat’ı gezmeye gelenlerin dikkatini çeken binalardan biriydi Ferruh Kahya Sokağı’ndaki 6 kapı no’lu, üç katlı bu ev. Üst üste bindirmeli iki cumbasının ortasında, Davut Yıldızı olarak bilinen 6 köşeli yıldız figürü ile Balat’ın #Yahudi geçmişini anlatan bina tarihe karıştı.
Bu binanın duvarında eski #Yahudi sahiplerinin nişanesi olarak Davut Yıldızı ile sonradan binayı satın alan #Müslüman ailenin duvara monte ettiği,üzerinde hat ile işlenmiş Arapça ‘Maşallah’ yazısı olan seramik iç içeydi. Bu haliyle de dikkat çekici bir yapı olarak epeyce ünlüydü.
https://twitter.com/HalicPostasi/status/1169334340599386112
Gülseren Aydın@GulserenAydn
kendi cehaletimi baki sayarak söylüyorum,
@SALOMgazetesi 'nden bihaberdim. bahar akpınar yazılarıyla hemhal olduğum gazetenin takipçisi olmak lazım. devir sözcü, milliyet vs devri değil çünkü.
https://twitter.com/GulserenAydn/status/1169638572816830473
Murad Çobanoğlu@muradcobanoglu
Boyoz, zaten Yahudi mutfağının olduğu için olabilir mi?
https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1168827935656218626
Gökhan Çınkara@gcinkara
Bir atasözünde denir ki,
İki Yahudinin olduğu yerde üç fikir vardır.
Aslında bu doğru bir söz, klasik Yahudi öğretiminde temel metotlardan birisi "Hevruta"dır. Yani ikili öğrenme. Sizin argümanlarınıza (tez) karşı argümanlar (anti-tez) hazırdır, günün sonunda bir ortayola (sentez) ulaşılır.
Sert tartışmaların, fikirlerin havada uçuştuğu metot hala temel çalışma stilidir. bu metot hakkında epey şey söylenebilir ama temel olan dinamik şudur, öğrenme ve gerçeğe ulaşma sadece benim doğrularımla ulaşılamaz, bu doğrular bazılar için eksiktir veya oldukça ileri, test edilmesi gerekir.
https://twitter.com/gcinkara/status/1171037948172746752
Gökhan Çınkara@gcinkara
Hayim Nahman Bialik'in şiirleri İbranice'den Türkçe'ye kazandırılmış, Alper Sarıbaş tarafından.
Okunması ve RT edilmesi arzusuyla.
https://www.academia.edu/36594309/Modern_%C4%B0brani_%C5%9Eiiri_ve_Hayim_Nahman_Bialik?auto=download
https://twitter.com/gcinkara/status/1170360096754479104