İsrailli yönetmen Nadav Lapid’in bu yıl Berlin’de Altın Ayı ve FIPRESCI Ödüllerini kazanan ‘Eş Anlamlılar’ı vizyona giriyor.
Lapid, deneyimlerinden yola çıkarak, yabancı bir ülkede kimlik kazanmak isteyen bir gencin karşı karşıya kaldığı sorunlarla yüzleşmesini, filminde otopsi masasına yatırıyor. Yoav, memleketine sırtını dönüp Fransa’da kök salmanın yollarını bulmak için her şeyi yapmaya hazır. “Filmim kendini keşfetme ve umut üzerine evrensel meselelere değiniyor” diyen Lapid, filmin ana meselesinin kimlik ve aidiyet sorunu olduğunun altını çiziyor. Yoav’ın ‘tersine aliya’ yapmasını Lapid “Filmim hem İsrail’i eleştiriyor, hem de İsrail’e bağlılığımı kanıtlıyor” şeklinde izah ediyor. Yoav üzerinden kültür, evrensel kabuller, sınırlar gibi temaları masaya yatıran film, ironik sinema diliyle öne çıkıyor.
Son Berlin Film Festivali’nin en iyi filmi olarak Altın Ayı ve Uluslararası Eleştirmenler Birliği (FIPRESCI) ödüllerini kazanan Nadav Lapid’in ‘Eş Anlamlılar/Synonymes’in bizde aynı yıl vizyona girmesi sevindirici.
İsrail sinemasının Berlin’deki en büyük başarısını sağlayan film, otobiyografik özellikler taşıyor. Nadav Lapid kendi deneyimlerinden yola çıkarak, yabancı bir ülkede yeni bir kimlik kazanmak isteyen bir gencin karşı karşıya kaldığı sorunlarla yüzleşmesini, filminde otopsi masasına yatırıyor. Berlin’de eleştirmenlerin son derece enerjik, dinamik ve şok edici buldukları bu kişisel film, İsrail’de izleyici ve eleştirmenleri ikiye böldü.
Filmin merkezinde İsrail’den Paris’e gelip İsrail kimliğinden sıyrılarak, bir Fransız olmak için mücadele veren eski bir asker var. Yoav adlı bu genç memleketine sırtını dönüp Fransa’da kök salmanın yollarını bulmak için her şeyi yapmaya hazır.
44 yaşındaki Nadav Lapid, filminin senaryosunu yazar-psikolog babası Haim Lapid ile birlikte yazdı.
Kimlik ve aidiyet sorunu
Kendisi Berlin Festivali’nde filmini şöyle tarif etmişti: “Ben bar mitsva’mdan beri, yani 30 yıldır bu filmi düşünüyorum. İsrail’de boğulduğumu hissediyordum. 2000’de İsrail’i terk edip Fransa’da yeni bir hayat kurmayı denedim. O yıla kadar tuttuğum notlardan yola çıkarak hayatımın projesi olan bu filmi yaptım.”
Genç bir erkek Paris’e gelir. Paspasın altından aldığı anahtar ile boş bir apartman dairesine girer. Soyunup duşa girer. Banyodan çıktığında elbiselerinin ve bütün eşyalarının kaybolduğunu görür. Kocaman apartman dairesi içinde koşmaya başlar, ama kimseyi ve eşyaları bulamaz. Çırılçıplak titreyerek komşu dairelerin kapılarını çalar ama hiç kimse kapıyı açmaz. Isınmak için döndüğü banyoda kendinden geçip bayılır.
Sabahleyin apartmana gelen komşular genci banyoda baygın yatarken bulur. Genci kendi dairelerine taşıyıp giydirirler. Genç adam adının Yoav olduğunu söyler. Ülkesinden kaçmıştır ve Fransız vatandaşı olmak istiyordur.
İlk günüyle Yoav’ın (Tom Mercier) Paris serüveni iyi başlamamıştır. Hâlbuki kendisi yıllardır düşlerini süsleyen bu şehre büyük umutlarla gelmiştir. Ülkesine sırtını dönmüş, köprüleri yıkıp atmıştır. İsrailli kimliğinden mümkün olduğu kadar çabuk sıyrılmak için şartlanmıştır. İsrail kimliği kendisi için hemen alınması gereken ölümcül bir tümör gibidir. Yoav’ın, geldiği ülkede hayatta kalabilmek için güvendiği tek şey yanına aldığı sözlüktür. Pasaportunu yenilemek için gittiği İsrail Konsolosluğunda dahi İbranice konuşmayı reddeder.
Tanıdığı ilk Parisliler, her şeyini kaybetmişken hayatına karışan yazar Emile (Quentin Dolmaire) ile sevgilisi, obua sanatçısı Caroline’dir (Louise Chevillotte). Genç bir burjuva olan Emile ile samimiyetini artırınca Yoav da yavaş yavaş Parisli bir burjuvaya benzemeye başlar.
Filmi annesine ithaf etti
Yoav, Emile ile Paris’te yaptığı gezilerin birinde, Seine Nehri üzerindeki bir köprüde, ömrünün sonuna kadar bu şehirde yaşayıp, Pére Lachaise Mezarlığına gömülmek istediğini söyler, ama özü bedenindedir, çifte kimliği onu hiç bırakmaz.
Yoav’la yakınlaşan Caroline, seks hayatını ikili ile paylaşır. Emile duruma itiraz etmez. Üçlü bir dostluk ve seks hayatı yaşayan kahramanlarımız, François Truffaut’nun ‘Jules et Jim’ başyapıtını akla getirir.
Paris caddelerinde ve köprülerinde Yoav’ın peşinden sürüklenen bir el-omuz kamerasıyla çekilen titrek görüntüler ‘Synonymes’e Fransız Yeni Dalga filmlerinden esintiler getiriyor. Nadav, filmine ‘Eş Anlamlılar’ adını vermesinin İsrail ile Fransa’nın birbirlerine benzerliklerinden kaynaklandığını söylüyor. “Filmim kendini keşfetme ve umut üzerine evrensel meselelere değiniyor” diyen Lapid, ‘Eş Anlamlılar’ın ana meselesinin kimlik ve aidiyet sorunu olduğunun altını çiziyor.
Filmin iki ilginç sekansının birinde, Fransızca öğretmeninin (Lea Drucker) nezaretinde, Fransız vatandaşlığına geçme sınavına hazırlanan gruptaki Vietnamlı kız, La Marsellaise’i kendi lehçesiyle okurken, Yoav aynı marşı hissederek, içten okuyor. Diğeri de Yoav kendisini İsrail’e götürmek için gelen babasından (Yehuda Almagor) kaçarken tesadüfen karşı karşıya gelmelerini gösteren sahne.
Yoav’ın filmde son derece gerçekçi bir portresini çizen senaryodaki edebi diyaloglarda, yazar baba Haim Lapid’in imzası var. Sinema sanatçısı bir ailenin mensubu olan Nadav’ın kurgucu annesi Era Lapid, oğlunun tüm filmlerinin kurgusunu yaptı. Era Lapid, film tamamlanmak üzere iken vefat etti. Nadav, filmini ‘en yakın sanatsal ortağım’ dediği annesine ithaf etti.
Tersine Aliya
Fransa’da sarı yeleklilerin katılımıyla artan Yahudi karşıtı olaylardan sonra, Fransız Yahudileri antisemitizmin de tırmanışa geçmesiyle, ‘aliya’yı daha çok düşünmeye başladı.
‘Eş Anlamlılar’da ise Yoav’ın yaptığı ‘tersine aliya’. Lapid, “Filmim İsrail’de şüphesiz ki ciddi eleştiriler getiriyor. Ama bu eleştiriler ancak ülkesine derinden bağlı bir insandan geliyor. Filmim hem İsrail’i eleştiriyor hem İsrail’e olan bağlılığımı kanıtlıyor. Düşünülenin aksine, filmimde politik görüşümü sergilememe rağmen ‘Eş Anlamlılar’ın politik bir film olarak sınıflandırılmasına katılmıyorum” dedi. Ancak filmografisi incelendiğinde Lapid’in politik sinema yaptığı görülüyor.
Yoav üzerinden, kimlik, aidiyet, evrensel kabuller, kültür, sınırlar gibi temaları masaya yatıran film ironik sinema diliyle öne çıkıyor.
Yoav’ın İsrail Konsolosluğunda bulduğu güvenlik işindeki eski asker arkadaşı Yaron (Uria Hayik) kendisine hep kaçtığı şeyleri yeniden anımsatıyor. Film, iki kültür arasında sıkışıp bunalan kahramanının aldığı radikal karar ile noktalanıyor. Yoav hiçbir yere ait olmadığının bilincine varıyor.
‘Synonymes’in afişinde öykünün kahramanını canlandıran Tom Mercier’nin fotoğrafı üzerine Yoav’ı tanımlayan (iltifat sayılmayacak) şu sıfatlar var; müstehcen, cahil, iğrenç, yaşlı, çirkin, kaba, çok kötü, kokuşmuş, acınacak, itici, sersem, aptal, dar görüşlü, geri zekâlı, tiksindirici.
Gücünü film boyunca ekranda gözüken Tom Mercier’den alan filmde, genç oyuncunun karakterine kattığı mükemmel yorum ile övgüyü hak ediyor. Ailesi Fransa’da yaşayan İsrailli Tom Mercier, sinemadaki bu ilk denemesinde müthiş performansıyla öne çıkıyor. Oyuncusundan azami verimi almayı başaran N. Lapid, sinemaya genç bir istidadı kazandırmış oluyor. Mercier evvelce ‘Quotidien’ (2016) adlı bir TV dizisinde yer almıştı.
İsrail sinemasının yüz akı
İsrail’in uluslararası yarışmalarda az sayıda ödülü var. Samuel Moaz’ın 2009 yılındaki Altın Aslan Ödüllü ‘Lübnan/Lebanon’ ile 2017 yılındaki Gümüş Aslan Ödüllü ‘Foxtrot’u ülkesinin yüzünü Venedik Film Festivali’nde güldüren iki başyapıttı. Ari Folman’ın 45 ödüllü animasyon başyapıtı ‘Beşir ile Vals/Waltz with Bashir’ (2008) Yabancı Dilde En İyi Film Cesar Ödülü’nün sahibi olmuştu.
Bu yılın Oscar galipleri arasında İsrailli bir yönetmen vardı. Guy Nattiv ‘Skin’ ile En İyi Kısa Film Oscar’ını kazandı.
Nadav Lapid altıncı uzun metrajlı filmi ‘Eş Anlamlılar’ ile genç yaşta Altın Ayı Ödülü’ne ulaştı. Tel Aviv doğumlu Lapid, Tel Aviv Üniversitesinde felsefe tahsili yaptı. Askerlikten sonra Paris’te Fransız Edebiyatı, Kudüs’te sinema tahsili yaptı. İkinci filmi ‘Policeman’ (2011) ile ünlendi. Filmde bir grup radikal gençle çatışmaya giren İsrailli bir anti-terör birlik üyesinin öyküsü anlatılır. Film Locarno Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazandı.
Cannes Film Festivali’nin Yönetmenler Haftası bölümünde gösterilen ‘Anaokulu Öğretmeni/The Kindergarten Teacher’ (2014) kendisine uluslararası ün getirdi. Filmde anaokulu öğretmeni bir kadın, şiire son derece yatkın olduğunu keşfettiği beş yaşındaki talebesinin yeteneğini geliştirmek ister. Çocuğu takıntı haline getirince tehlikeli bir yola başvurur.
Lapid’in bu filminin Hollywood remake’inde Sarit Larry’nin oynadığı öğretmen rolünü Maggie Gyllenhaal canlandırdı.
‘Bir Düğün Fotoğrafçısının Günlüğü/ From the Diary of a Wedding Fotographer’, 2016 Cannes Festivali’nin Yönetmenler Haftası’nda gösterildi. Filmde iki düğün üzerinden, bağımsızlık ve eşit haklar peşindeki iki gelinin sorunları ele alınır.
Lapid, bu festivalin ‘Yönetmenler Haftası’ yarışmasında 2016’da jüri üyeliği yaptı. Lapid’e Fransız kültürüne yaptığı katkı için ‘Chevalier des Arts et des Lettres’ nişanı verildi.