ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross hâlâ Ankara’da. Bugün (10 Eylül Salı) ayrılması bekleniyor. Türkiye-ABD ilişkilerinin yeni olumsuz gelişmelere gebe olduğu şu günlerde, ziyaretin gündemini ve ikili ilişkiler açısından geleceğe yönelik yarattığı beklentileri iyi değerlendirmek gerekir.
Hem ticaret - hem siyaset mi?
Elbette, devletler arasındaki her ikili temasta olduğu gibi, ticaret söyleminin daha baskın olduğu bu ziyarette de, siyasetin gölgesi veya yönlendirmesi vardı. Ancak her şeyden önce bilinmeli ki, Ross’un ziyareti sadece Türkiye’ye özgü değildi. Çünkü Ross, Ankara’ya Atina’dan geldi. Geçen yıl hemen hemen aynı tarihlerde Alexis Tsipras’a yaptığı destek ziyaretinden, Tsipras bir fayda görmedi ve seçim kaybetti. Ama Ross, bu defa Yunanistan’ın yeni Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’i ziyaret ederek, ABD - Yunanistan ilişkilerini yeniden değerlendirdi. Belki Türk - Yunan ilişkileri ve Doğu Akdeniz gaz konuları o ziyaretin ana gündemiydi. Kim bilir!
Türkiye ziyareti ise, DEİK (Türk-Amerikan Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi) ve TAİK (Türk-Amerikan İş Konseyi)’in Mayıs 2019 tarihinde Washington DC’de düzenlediği benzer niyet toplantısının ikincisi (follow up) ve tamamlayıcısı oldu. Bu nedenle gündemi ve evrak çantasının içeriği yine aynıydı. Verilmeye çalışılan izlenim ise, mayıs ayından sonra ikili siyasi ve askeri ilişkiler açısından ortaya çıkan olumsuz gelişmelerin, mayıs ayında konulan hedefleri değiştirmeyeceğiydi. Hatta belki bir anlamda bozulan dengeleri, Türkiye’nin vereceği ticari tavizlerle telafi etmek mümkün olabileceğini bile düşündürdü.
Eksen kaymasının bu çeşidi
Evet, gündem Mayıs 2019 gündemi ile aynıydı. Nasıl yapılacaksa ikili ticaret hacmini 25 milyar dolardan, 100 milyar dolara çıkarmak ana hedef olarak yeniden vurgulandı. Ancak bence yeni merkantilism’in bayrak taşıyıcısı ABD, Türkiye’ye Çin’e satamadığı ürünleri satarak bu rakamı yakalamaya çalışacak. Sivil havacılık, otomotiv ürünleri ve yedek parçaları listenin başında geliyor. Tabii bir de listede tarım ürünleri var ki, işte toplantıların ABD’nin asıl niyetini bana sorgulatan kalem bu. Herhalde, içinde bulunduğu durum ile Türkiye, ABD pazarının ihtiyaç duyacağı kitlevi tarım ürününü ihraç edecek değil. Ama pek yakında soya fasulyesinin faydaları ile ilgili reklamlar ve yeni soya ithalatçıları adları ve firmaları duyarsak şaşırmayalım. Çin’e satamadığı soya fasulyesini ABD, kendi çiftçilerini daha fazla mağdur etmemek için Türkiye’ye pazarlamaya çalışacaktır. Tabii Çin menşei aramazsa, Türkiye, Çin’e soya fasulyesi re-export’u da yapabilir. Belki ABD bunun karşılığında Türkiye’den bir miktar mobilya ve tekstil ithalatı yapar. O kadar.
Ancak asıl eksen kaymasını ben Türkiye’nin ABD den yaptığı LNG ithalatındaki artışta görmekteyim. Geçtiğimiz yıllarda zaten Türkiye, ABD LNG’sinin dünyadaki yedinci, Avrupa’daki ikinci en büyük alıcısıydı. Ama bu yılın ilk yarısında, yani Ocak-Haziran arasında Rusya’dan aldığı doğal gazı azaltıp, ABD den aldığı LNG’yi rekor düzeyde arttırmış gözüküyoruz. Rakamlar artışın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 363 oranında olup, ithalatın sadece 6 aylık döneminde 884 milyon metreküpe ulaştığına işaret etmekte. Anlaşılan ABD, Türkiye’nin İran’dan aldığı doğal gazı da, yaptırım yasakları nedeni ile telafi etme gayretinde.
Hatırlayalım, ABD LNG’si tankerlerle geliyor. Bu bağlamda hem TANAP, hem de özellikle Türk Akımı projesinin tamamlanmasına birkaç ay kala, üstelik Rusya ile yapılmış anlaşmalar varken bu değişiklik, Rusya’nın doğal gaz birim fiyatının yüksekliği bahanesine dayanmakta ise de, aslında Türkiye’nin enerji açısından Rusya’ya bağımlı (ve İran’a ihtiyacı) olmadığını göstermenin yolu. Ancak birim fiyatlara da dikkat etmek önemli. Tabii bu fiyatlar özel firmalar tarafından yapılan pazarlık ve miktar ve dönem anlaşmaları ile belirleniyor. Ama btm (British Thermal Unit) olarak ifade edilen birim fiyat en son baktığımda ABD menşeili LNG için btm (birim fiyat) 5.66-4.39 dolar aralığındayken, Rusya doğal gazı için bu yani btm 4.62-3.59 dolar arasındaydı.
Wilbur Ross’un gündemi yaptırım yarasına merhem olur mu?
Açıkçası, kamuoyu ve NATO, güvenlik açısından Türkiye bir eksen kayması yaşıyor mu, yaşamıyor mu diye tartışadursun. Türkiye enerji açısından Rusya gazını ABD LNG’si ile ikame etmek yolunda hızla ilerlemekte. Daha pahalı spot ABD LNG’sini almak, S400 füzelerini almanın güvenlik maliyetini telafi edecek mi? Bunu bilemiyorum. Çünkü bir taraftan da ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, 2019-2020 yasama yılının başlaması ile birlikte, ABD kongresinden gelen Türkiye’ye yaptırım taleplerini incelemek ve kotarmakla meşgul. Üstelik bu yaptırımlar, CAATSA’ya (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act) ek yaptırımlarla birlikte gelebilir. Bu nedenle Ross’un Türkiye ziyareti sadece kendi ufku ile sınırlı. Açılmış bir yaraya merhem olamaz. Sadece ABD’nin geçici sorunlarına bir miktar çözüm getirebilir. Ayrıca 81 yaşındaki ticaret bakanı, her an görevinden ayrılabilir. Bu da bir ihtimal. O zaman da ABD-Türkiye ticaret hedefi (LNG ticareti hariç), yine daha fazla siyasetin sundurması altına girer.