Ayna

Pazar günü, bir spor izleyicisi olarak çok keyifli bir gün geçirdim. Hem teniste heyecanlı bir finale tanık olduk, hem de Filenin Sultanlarının başarılarıyla gururlandık.

İgal MEVORAH Spor
11 Eylül 2019 Çarşamba

Geçtiğimiz pazar akşamı spor namına her şey vardı. Heyecan, hırs, tutku, üzüntü, mutluluk. Biraz uykusuz kalarak bütün duyguları tadabilirdiniz. Gelin, önce spor sayfalarına heyecan veren ve ülkemizi gururlandıran olaylara bir göz atalım. Sevgili okurlarımdan tek bir ricam olacak. Yazıyı okurken elinizde tuttuğunuz gazete kâğıdınızı şöyle bir kere koklamanız. Ondan sonra son paragrafta görüşelim  

Öncelikle tenisle başlayalım. Dünyanın en büyük dört turnuvasından biri olan Amerika Açık Tenis Turnuvası geçtiğimiz pazar günü efsanevi bir final maçıyla sonlandı. Tek erkekler finalinde Rafael Nadal, hem bir tenis efsanesi olduğunu bir kez daha kanıtladı hem de toplam Grand Slam şampiyonluğunda Roger Federer’le arasındaki farkı bire indirdi.

Diğer yandan ise uzun zamandır şikâyet ettiğim, “Tenisin yeni bir yıldız doğuramaması” konusu da Rafael Nadal’ın finaldeki rakibi olan Rus raket Daniil Medvedev ile biraz olsun aşılmış oldu. Heyecanlı maçı -üstelik ilk çıktığı grand slam finalinde- 2-0’dan 2-2’ye getiren Medvedev her ne kadar altın madalyaya ulaşamadıysa da tenis dünyasında ilerisi için çok iyi sinyaller verdi. Beş saat süren bu maç şahsen bir tenissever olarak beni fazlasıyla tatmin etti. Üç büyüklerin (Federer – Nadal -Djokovic) ise hâkimiyeti devam etti. 

Ayağınıza taş değmesin

Ve sırada kızlarımız var: Filenin Sultanları... Voleybol A Milli Futbol Takımımız Avrupa’nın en küçük ikinci ülkesini 89. dakikada bir kafa golüyle yenip kabak tadı verirken öte yandan Filenin Sultanları yeşil sahadakilerin belki de çeyreği kadar finansmanla Avrupa ikincisi oldular. Dünyanın en güçlü takımı olan Sırbistan’a karar setinde 10 - 6 üstünken basit hatalarla maçı veren millilerimiz hepimizi fazlasıyla gururlandırdı. Bu ülkede herkesin iki saatliğine de olsa adam gibi sistemi oturtulmuş bir sporun milli takımını izlemesi gerçekten çok hoşuma gitti. Voleybolcularımız umut veriyor, verecek de, çünkü sadece kazanç sağlama amaçlı kokuşmuş bir sistemleri yok. 1960 yılında oturtulan harika bir altyapı sistemiyle çalışıyor kızlarımız. Siz bizim şampiyonumuzsunuz, iyi ki varsınız! 

Çok güzel kokuyor değil mi. Bütün eskiler, nostaljileri beyninizde canlanıyor. Annenizin size “ekmek al” dediği günler. Gazete böyledir işte… Yazarın emeği geçer sayfaya, sayfa emek kokar. O hafif yanmış selüloz kokusundaki gizem emektir. Sizi alır, en mutlu sabahlara götürür. Bu yazarların emeğinin organizatörü başyazarı vardır bir de. O kokuyla hayaller, hem de 15 bin kişilik toplumun hayalleri yaşansın diye uykusuz kalır bazen. Hata yapmaz mı? Yapar, yapacaktır da. Bazen yapmalıdır da. Ancak siz bu emekten, bu sayfa kokusundan sadece kişisel husumetlerden ötürü kusur buluyorsanız ve her gün bütün işiniz toplum içerisinde sadece bu sayfalarda bir kusur aramaksa, bütün aynalar sizindir. 

Gazeteler, emekler, kişisel husumetlerden çok daha değerlidir. 

Barış inadına hemen şimdi!