Bodrum’da Müzik Ziyafeti -3: Festivalde Tango Keyfi

Erdoğan MİTRANİ Sanat
11 Eylül 2019 Çarşamba

15.Uluslararası Bodrum Müzik Festivali’nin son iki gecesi Olten Filarmoni Orkestrası farklı müzik türlerinin izlendiği iki olaya eşlik etti.

Olten Filarmoni, sanatın öncelik olmadığı günümüz dünyasında, ‘müziğin evrensel dili ve aydınlık yüzü ile insanları buluşturmak’ amacıyla ve kurucuları Ceyhan ve Fatma Olten’in maddi manevi desteği ile İzmir’e ulusal ve uluslararası sanatçılar getiren bir büyük orkestra.

Aralık 2013’ten beri sürekli şefi İbrahim Yazıcı yönetiminde, ünlü konuk solistlerle düzenli olarak konser veriyor.

Oltan Sanat Organizasyonunun ana çatısı Olten Filarmoni Sanat Okulu, her yaştan öğrenciye çoksesli müzik sevgisi aşılayan, enstrüman çalmayı öğreten, sanatçı gençlere istihdam sağlamaya ve kendilerini ifade edebilecek bir platform sağlamaya çalışan bir kuruluş.

Festivalin üçüncü gecesinde, Olten Filarmoni Orkestrası ve daimi şefi İbrahim Yazıcı çok keyifli bir Tango Gecesi boyunca Ksenija Sidorova & Sväng’a eşlik ettiler. Festivalin son gece konserinde misafir şef Tolga Taviş yönetimindeki Olten Filarmoni, dünyaca ünlü caz şarkıcısı Karsu’ya eşlik etti.

Orkestra şefi, besteci, aranjör ve eğitimci Tolga Taviş, çocukluk ve gençliğini 1980’de doğmuş olduğu İzmir kentinde geçirmiş. Müzik eğitimine İzmir Devlet Konservatuarında başlamış, Kompozisyon ve Orkestra Şefliği yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarında tamamlamış. 2008-2014 yılları arasında Samsun, 2015’ten günümüze de İzmir Devlet Opera ve Balelerinde Orkestra şefi. Kuruluşundan beri Doğuş Çocuk senfoni Orkestrası’nda şeflik ve eğitmenlik yapıyor.

 ‘Tango Gecesi’

Orkestranın birinci kemanının solistlik ettiği, Carlos Gardel’in “Por una cabeza”sı ile başlayan Tango Gecesi, grubun dört üyesinin de farklı ağız armonikası çaldığı Fin Tango Dörtlüsü Sväng ile devam etti. 2003 yılında Jouko Kyhälä tarafından kurulan Sväng sayesinde ilk kez kromatik, diyatonik, bass, éharmonetta akor gibi son derece farklı armonika türleriyle tanışmış olduk.

Çift taraflısı, tuşlusu, tuşsuzu derken, asıl önemli olan, bu dört armonikayla elde edilen, bandoneonu aratmayan tını ve üst düzey tango yorumlarıydı.

Gecenin bir diğer yıldızı da, virtüözitesi, enstrümanına getirdiği derinlik ve keskin incelikteki yorumuyla ‘akordeonun prensesi’, Letonyalı Ksenija Sidorova idi. Orantılı, ancak boylu boslu bedeni ve büyük boyutlu akordeonuyla, orkestranın en ‘forte’ pasajlarında bile enstrümanının sesini rahatlıkla duyuran müthiş enerjik bir çalışı vardı.

Bir senfonik orkestra, bir armonika dörtlüsü ve bir akordeon sanatçısı gibi, farklı disiplinlerden gelen karma topluluk, Piazzola’nın ‘Libertango’ ve ‘Aconcagua’sından, Erdener’in ‘Afife Balesi’nden 6.Bölüm’üne, Finlandiya tangolarından Sibelius’un Karelia’sından bir bölüme çok çeşitli, ancak ortak paydası Tango ritimleri olan zengin bir program seslendirdi.

Konserin sonlarına doğru, Sväng elemanlarından biri, o ana kadar sadece orkestra eşliğinde çalmış olan Ksenija Sidorova ile bir tango çalmak istediklerini ve bunun da bir Türk bestesi olacağını söyledi.

Beşli Necdet Koyutürk’ün ‘Papatya’sına getirdiği yorumla büyük bir alkış aldı. Gece boyunca seyirciyle sımsıcak bir diyalog kurmuş olan şef İbrahim Yazıcı, Tango’nun dünyada en çok Arjantin’de izlendiğini, ondan sonra gelen, Tango’nun en çok dinlendiği ikinci ülkenin Türkiye olduğunu hatırlattıktan sonra, finale tüm sanatçıların katıldığı Necip Celal Andel’in  (Sevdim Bir Genç Kadını ya da Kemanımla Ona Bir Ses diye de bilenen) ‘Özleyiş’iyle girdi.

Bu 60 yaşına karşın taptaze kalmış melodiyi sözsüz çalmaya gönlü razı olmamışçasına, şef seyirciye dönerek konseri 3000 kişilik bir koro eşliğinde bitirdi.

 

 

 ‘Karsu ile Senfonik Akşam’

Dünyaca ünlü şarkıcı, piyanist, besteci, aranjör, söz yazarı Karsu, 1990’da Amsterdam’da doğmuş Türk kökenli müthiş yetenekli bir sanatçı. Hatay’ın Karsu köyünden Hollanda’ya göç eden bir ailenin kızı olan Karsu Dönmez, iki farklı kültürü birlikte yaşamış ve bu zenginliği hem yaşamına hem müziğine aktarmış.

Hem dünyanın hem Türkiye’nin pek çok yerinde konser vermiş olan Karsu Bodrum’a ilk kez geldi. Festival seyircisi onun müzisyen yönü kadar dört dörtlük sahne hakimiyetini, çok başarılı ‘one woman show’ yeteneğini de bu vesileyle keşfetmiş oldu. Seyirciyle hemen iletişime giren Karsu, müthiş bir sahne sempatisiyle, keyif alarak ve keyif vererek anılarını, şarkılarının oluşma hikâyelerini paylaşarak piyanosunun başında şarkılarını söyledi.

Karsu’nun farklı, güçlü, renkli ve etkileyici benzersiz bir sesi var. Konuşurken az da olsa Türkçesi biraz kırılsa da, Türkçe şarkılarının dili kusursuz. Aynı mükemmellik şarkıların duygusal derinliğinde de hissediliyor. Ve bir türkünün ağıtı anımsatan tüyler ürpertici finalinin ardından az biraz soluklanan Karsu, bu kez pırıl pırıl bir İngilizceyle, en deneyimli caz şarkıcısını hasetten çatlatacak bir parçaya girişiyor. Has ezgilerimizden caza geçişini henüz hazmetmişken ‘blues’ söylemeye başlıyor.

Tüm caz bir yana, blues bir yana. 20. yüzyılın başında Amerika güneyindeki Mississippi Deltasından dünyaya yayılan blues, Afrikalı kölelerin tarlalarda çalışırken söyledikleri şarkılarla Amerikan yerli müziklerinin karışımından doğan bir sömürge müziğidir. Kara derililerin ölüm kalım mücadelesinin sesi olan blues’un, Ma Rainey, Bessie Smith, Billie Holiday, Ella Fitzgerald gibi büyük kadın icracılarının çoğu da, belki genlerine kadar etkilenmiş oldukları için, Afro-amerikalıdırlar.

Tabii ki Karsu, az önce adı geçen o müthiş şarkıcılar gibi, çok yakın geçmişlerindeki köleliğin izlerini taşımıyor. Ancak bu yaşanmamışlığı yaşamışçasına, benzersiz bir duyarlılıkla, en ünlülerine taş çıkartacak düzeyde olağanüstü blues söylüyor.

Bir buçuk saati aşan konser süresince, ara vermeden Türkçeden İngilizceye, modern cazdan klasik blues’a yorulmaksızın geçen Karsu, festivale müthiş etkileyici bir kapanış yapmış oldu.

Karsu, kendi bestesi Türkçe parçaların ağırlıkta olduğu yeni albümünün tanıtım konserini 22 Ekim’de Zorlu PSM’de gerçekleştirecek.

Yeni bir tiyatro mevsiminde buluşmak üzere…