2018 senesinin sonunda, soğuk bir kış günü aramızdan ayrılan İsrailli ünlü yazar Amos Oz’un ‘Judas’ (Yehuda) adlı kitabını okuduğumda çok etkilenmiştim. Kitap bu yıl Türkçeye çevrildi ve ben, kitabı tekrar okurken, bu değerli ve mütevazı insanın kişiliğine, bilgisine, bir kez daha tanıklık edip mükemmel üslubunun içine dalıp gittim.
Kitabın kahramanı, 1959 yılında Kudüs’te doktora öğrencisi olan Shmuel, sevgilisi tarafından terk edilen, mutsuz, ailesinden uzaklaşmayı seçen, genç bir adamdır. Eğitimini yarıda bırakmaya karar verince barınacak bir yer arar. Maaş karşılığında, kötürüm ve yaşlı bir adama refakatçi olarak eski, taş bir Kudüs evinde çalışmayı kabul eder. Günde birkaç saat yaşlı adamla sohbet eden Shmuel, aynı evde yaşayan, yaşlı Gershom’un gelini güzel ve esrarengiz bir kadın olan Atalia ile tanışır. Bu üçlünün ilişkileri, ilginç, güncel ve tarihsel konulara değinirken, aralarında geçen fikir alışverişi okuru merakla sürükleyip götürüyor. Doktora konusu “Yehuda gerçekte bir hain midir, yoksa İsa’nın en sadık havarisi mi?” sorusu çekingen Shmuel ile yaşlı Gershom arasındaki sohbetlerinin en mühim mevzularından biri haline gelir. Hainlik aslında nedir? İnanç ve sadakatin, en derin şekli midir?
İsa veya biz Yahudiler için Yeshua’ya inancı sonsuz olan Yehuda (Yehuda İsh Krayot-Krayot bölgesinin İnsanı) aslında hakikaten hain değil de İsa’nın 12 havarisi içerisindeki en sadık dostu muydu? Oz, “İsa’nın ilahiliğine çarmıhtaki son anlarına kadar inanan tek Hıristiyan, son ana kadar çarmıhtan ineceğine inanan ve ondan sonra yaşamayan tek Hıristiyan’ın milyonlarca insan tarafından ‘en hain Yahudi’ olarak görülmesi ne ironik” diye yazmış.
Bu kadar derin bir inanca dayanan sadakat bağı olmasa Yehuda, İsa’yı çarmıha korkmadan gitmesine zorlar ve akabinde İsa’nın her ölümlü insan gibi, çarmıha gerilmiş halinde, acıyla hayatının son bulduğuna tanıklık ettikten sonra intihar eder miydi? Amos Oz Yehuda’nın bugüne kadar hiç açıklanmamış adeta bir sır gibi gözüken kişiliğinin bu kısmını araştırmış. Yehuda İsa'nın Tanrı’nın kutsal oğlu olduğuna, çarmıhtan zarar görmeden kurtulup yeni bir akıma öncü olacağına o kadar inanmış ki, bir an olsun onunla ilgili umutlarını yitirmemiş... Bir anlamda belki de Yehuda, İsa’yı ölümsüzleştiren kişiye dönüşüyor.
Amos Oz bu derin düşüncelerini okuyucularına sunarken toplum tarafından hain olarak adlandırılan tüm şahıslar adına ‘hain’ anlamına değişik bir bakış açısı getiriyor. Yehuda sizce bir hain miydi?
Yaşamı boyunca barış umudu için yazan, kampanyalara katılan, düşündüklerini korkmadan söyleyip yazan Oz ona hain denildiğinde bunu onur kelimesine çevirmeyi başarmış bir yazar. Işık ve umut her romanına kelimelerine yansımış bir yazar.
İnanç ve umut insanı her zaman motive eden bir duygu olmuştur.
Elul ayı Yahudilikte kutsal bir ay. Af, telafi ve yeni umutların ayı. Kendimizle muhasebe ayı. Yaşamın yolunda isteklerimiz, umutlarımızın ışığında, kendi özümüze uygun bir şekilde hayat hikâyemizin kitabını yazmayı başarabildiysek (Sefer Ahayim) işte bu hikâye amacına, umutlarına ulaşmış bir hayattır. İbranice kitap: sefer; hikâye: sipur ve kıymetli bir taş olan Safir kelimeleri aynı kelime kökü olan SFR ספר kökünden gelir. Hayat kitabımız kendi özümüze uyarak, kimliğimize, inançlarımıza, dolayısıyla kendimize ihanet etmeden yazdığımız hikâyelerden oluşursa kendimizi iyi hisseder, değeri olan bir safir taşı gibi ışıldarız. Etrafımıza aydınlık veren bir Safir’e dönüşürüz. Yeni yılda nice kendi özümüze sadık safirler yaratmak dileklerimle.