Web´den Seçmeler

• İster yılda bir günlüğüne Yahudi olan bir Musevi olun, ister İbrahim´in bizatihi kendisi, sinagogda olduğunuz bir esnada size bir sinagoga terör saldırısı düzenlendiğini söylendiğinde aynı düşünceler tetikleniyor, aynı yaralar deşiliyor: Yahudiler, Yahudi oldukları için vuruluyor; orada gerçekleşen burada da yaşanabilirdi. Sanki suç mahallindeymişsiniz gibi. RİCHARD FERRER – www.independentturkish.com

İzak BARON Diğer
16 Ekim 2019 Çarşamba
  • YAKIN ZAMANDA GERÇEKLEŞTİRİLEN VE 16 BİN AVRUPALI YAHUDİ'Yİ KAPSAYAN BİR AB ANKETİ, YÜZDE 40'A YAKIN BİR ORANIN DOĞDUKLARI ÜLKEYİ TERK ETMEYİ DEĞERLENDİRDİĞİNİ ORTAYA KOYDU

İster yılda bir günlüğüne Yahudi olan bir Musevi olun, ister İbrahim'in bizatihi kendisi, sinagogda olduğunuz bir esnada size bir sinagoga terör saldırısı düzenlendiğini söylendiğinde aynı düşünceler tetikleniyor, aynı yaralar deşiliyor: Yahudiler, Yahudi oldukları için vuruluyor; orada gerçekleşen burada da yaşanabilirdi. Sanki suç mahallindeymişsiniz gibi.

Saldırılar şok edici ancak şaşırtıcı değildi. Kopenhag, Brüksel, Toulouse ve özellikle Yahudi halkın ve malvarlığının kör nefretin gündelik hedefi halini aldığı Paris gibi şehirlerde Yahudiler'e karşı saldırılarda ürkütücü bir artış yaşanıyor.

Yakın zamanda gerçekleştirilen ve 16 bin Avrupalı Yahudi'yi kapsayan bir AB anketi, yüzde 40'a yakın bir oranın doğdukları ülkeyi terk etmeyi değerlendirdiğini ortaya koydu.

Şükür ki, her ne kadar 2019'un ilk 6 ayına ait veriler çoğunluğunu artan çevrimiçi nefretin körüklediği 892 Yahudi karşıtı vakıa kaydıyla rekor kırsa da Britanyalı Yahudiler aynı düzeyde bir korkuyla yüzleşmiyor.

2018'de yine rekor sayıya ulaşan Yahudi karşıtı hadiselere cevaben Britanya hükümeti Yahudi güvenliğine ayırdığı yıllık mali taahhüdü 14 milyon avroya (yaklaşık 90 milyon TL) çıkarmıştı. Bu meblağ, artık güvenlik kapılarının, görevlilerinin, kameralarının, dikenli tellerin ve hatta patlamaya dayanıklı kapıların dahi yaygın hale geldiği okulları ve topluluk merkezlerinin korunması için tefriş ve istihdamı için kullanılıyor.

Ancak para tek başına yeterli değil. Hükümetin ayrıca, ırkçı güdümlü şiddetle başa çıkma hususunda polise daha çok güç, mahkemelere ise bir sinagogun camından içeri tuğla atma veya daha kötü yöndeki suç niyetlerini caydırmak için en yüksek cezayı verebilme yönünde daha çok özgürlük sağlaması gerekiyor. Bu, azınlıkların yalnız olmadığına dair net bir mesaj verecektir.

Halle saldırısı, ırkçılığın internetten gerçek dünyaya ne kadar hızlı geçebildiğine dair bir başka ağır ders niteliği taşıyor. Terörist, Christchurch camisi katilinin yaptığı gibi, katliamı canlı yayımlamak için bir web kamerası takmıştı ve şüphesiz komplo siteleri ve blog'larından ilham alıyordu.

Bu aynı zamanda Britanya Yahudilerine, aşırı solun Yahudi karşıtlığına odaklandıkları bir dönemde aşırı sağın hep var olagelen tehdidine dair de acı dolu bir hatırlatma oldu.

İstatistikler ne kadar korkunç olursa olsun, Britanyalı Yahudiler kendilerini Yahudi karşıtlığı değil, Britanya yaşamına yaptıkları katkı ile tanımlıyor. Halle, Britanya Yahudilerinin bu özgüvenine karşın güvenlik duygularına karşı bir ciddi darbe daha vurmuş olacak.

RİCHARD FERRER

https://www.independentturkish.com/node/79706/d%C3%BCnyadan-sesler/halle-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1-esnas%C4%B1nda-bir-sinagogda-g%C3%BCnahlar%C4%B1m%C4%B1-hesaplamakla

 

  • ‘KORKMUYORUZ. ONLAR BİZİM KORKMAMIZ İÇİN UĞRAŞIYORLAR AMA BİZ KORKMADAN NORMAL HAYATIMIZA DEVAM EDECEĞİZ’

Aşırı sağcı terör saldırısı bize şunu gösterdi ki, aşırı sağcıların düşman olarak gördükleri gruplar iki ana temel grup. Eskiden de düşman oldukları Yahudiler ve Almanya’da en büyük yabancı topluluk Türkler.

Türkler, kendilerini ne kadar Yahudi vatandaşlarımızdan uzak görmeye çalışsalar da, Almanya’daki bu saldırıda Yahudilerin ve Türklerin aynı grupta olduğu tescillendi.

Olaydan sonra Almanya’daki 7 kadın hahamdan biri olan Alina Treiger ile görüştüm. Yaşanan terör saldırısından duyduğu endişeyi kelimelere dökmekte zorlandı. Almanya gibi demokrasinin ve özgürlüklerin en iyi şekilde yaşandığı bir ülkede böyle bir saldırının olmasının, yabancılar ve farklı dinlerden olan kişiler için çok üzüntü verici olduğunu ifade etti.

Kadın haham olarak görev yapan Treiger, çalışmalarına ara vermeden devam edeceklerini ve 13 Ekim’de başlayacak olan Sukot için hazırlıklara hız verdiklerini belirtti. ‘Korkmuyoruz. Onlar bizim korkmamız için uğraşıyorlar ama biz korkmadan normal hayatımıza devam edeceğiz’, diyerek terörün karşısında olduklarının özellikle altını çizdi.

Evet, terör insanları korkutmak ve sindirmek içindir. Kadın haham Treiger’in bu sözleri, belki de tarihte yaşanan acı günleri tekrar yaşamamak için dik bir duruşu göstermekte.

SİNAN ESKİCİOĞLU

https://www.ocakmedya.com/asiri-sagci-terorun-hedefi-yahudiler-ve-turkler/

 

  • “UZUN SÜREDİR YAYGIN KABUL GÖREN ‘NETANYAHU SAVAŞTAN SAKINAN BİRİ OLDUĞUNDAN STATÜKO DEVAM EDECEKTİR’ VARSAYIMI AŞINMAYA BAŞLADI.”

Yazar Amos Harel, İsrail’in önde gelen askeriye muhabirlerinden birisi. Yazısında, İsrail askeri istihbaratının araştırma birimi komutanı Tuğgeneral Dror Şalom’un Israel Hayom gazetesine verdiği mülakatın önemli kısımlarını da aktarıyor.

Buna göre, Şalom “Resim çok daha iç karartıcı” tespitini yapıyor ve şunları söylüyor: “Her şey İran yörüngesinde dönüyor. (…) Tehlikeli bir virajda İran’la karşı karşıyayız ve direksiyona sımsıkı sarılmamız lazım.”

Tuğgeneral Şalom, nükleer anlaşmayla ilgili birkaç muhtemel senaryodan bahsediyor: (i) ABD-İran müzakereleri, (ii) İsrail’i de içine çekebilecek sürekli bir askeri tırmanma, (iii) anlaşmanın İran tarafından daha ciddi ihlali.

Şalom, İran’ın Suriye’ye ve Irak’a kruz/seyir füzeleri sevk ettiğini ima ederken, Tahran’ın kendisine yönelik son saldırıların intikamını almak için Irak’ın batısından İsrail’e seyir füzeleri, karadan karaya füzeler veya insansız hava araçları yollama ihtimalini “son derece makul bir seçenek” olarak niteliyor.

Yazara göre, İranlıların Suudi Arabistan’a [Aramco tesislerine yönelik] son saldırılarında gösterdikleri kapasite ışığında, bu son derece yerinde bir ikaz gibi görünüyor.

Harel yazısının sonunda, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in geçen hafta Netanyahu’ya hükümeti kurma görevi verdiğinde Netanyahu’nun ulusal birlik hükümeti kurma gerekliliğini İran’la gerginliğe değinerek meşrulaştırdığını da hatırlatıyor.

Netanyahu’nun, İran tehdidini “inanılmaz bir hızda yaklaşan ve kapımıza çoktan ulaşan muazzam bir güvenlik meydan okuması” olarak tanımlamasına ve “İran tehdidiyle baş etmek için güçlerimizi birleştirmemiz lazım, çünkü halkımızın birliğe ihtiyacı var” sözlerine atıfta bulunan Harel yazısını şu cümleyle bitiriyor:

“Uzun süredir yaygın kabul gören ‘Netanyahu savaştan sakınan biri olduğundan statüko devam edecektir’ varsayımı aşınmaya başladı.”

https://fikirturu.com/2019/10/10/iran-karsiti-ittifak-sarsiliyor/

 

  • NE İRAN NÜKLEER ANLAŞMASINDAN NE DE SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ VARLIĞINDAN DOĞRUDAN BİR ÇIKARI OLAN ABD’YE, BU İKİ KONUNUN KENDİSİNE FAYDASI OLACAKMIŞ GİBİ PAZARLANMASINDA, VAR OLAN YAHUDİ LOBİSİ ETKİSİ YADSINAMAZ

İsrail’in (bölgesel politikalarında sorun yaşadığı Araplar, Farslar ve Türkler karşısında) sempati beslediği ve büyük önem atfettiği Kürtlere yönelik gelecek vizyonunda, olası bir devlet tahayyülünün yer aldığı bilinen bir husus. Bu muhayyel devletin (İsrail’in konjonktürel olarak sorunlar yaşadığı) Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasındaki bir bölgede var olması da en ideal senaryo olarak kabul görüyor. Bu dört devletin enerjilerini böyle bir oluşuma karşı heba etmeleri ve bu esnada İsrail’in kendi bölgesel politikalarını rahatlıkla hayata geçirmesi, İsrail’in beka politikalarında önemli bir yer tutuyor. Fakat bu planın uygulanabilmesi tek başına İsrail’in imkân ve kabiliyetini aştığından, bir süper güç eliyle hayat geçirilmesi en makul ve en az maliyetli seçenek olarak açığa çıkıyor.

Dolayısıyla ABD’nin, 1991’de Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayıp 2003’de sözde kimyasal silahlar nedeniyle Saddam’ın devrilerek Irak’ın işgal edilmesiyle en üst seviyeye çıkan, bölgedeki varlığına benzer bir durumun oluşturulması gerekmiştir. Obama’nın (seçim vaadini yerine getirmek için) 2011’de Irak’tan ABD askerlerini çekmesi durumu zorlaştırmışsa da, yeni planın hayata geçirilmesi için fazla beklemek gerekmemiş, zira DEAŞ’ın 2014’ten itibaren ortaya çıkışı ve Irak’ın ardından Suriye’ye girerek büyük bir alan hakimiyeti sağlaması, İsrail’in bölgeye yönelik planına yardımcı olmuştur. DEAŞ’ın bu genişleme sürecinde önüne çıkan (aralarında Araplar ve Türkmenlerin de bulunduğu) bütün kesimlere şiddet uygulamasına rağmen, uluslararası medyada sadece Kürtlerin ve Yezidilerin öne çıkarılması da süper gücün yönünü bu bölgeye çevirmesinde etkili olmuştur.

Fakat bu planın hayata geçirilmesi için hem İsrail’in hem de ABD’deki Yahudi lobisinin senkronize çalışması büyük önem arz etmekteydi. İsrail-Filistin meselesine bile aynı zaviyeden bakmayan tarafların, söz konusu İran ve Kürtler olduğunda aynı hizada durmaları, mevzu varoluşsal bir tehdit veya “büyük İsrail” hedefi olduğunda, her şeye rağmen birleşilebildiğini göstermiştir. Dolayısıyla ancak ABD marifetiyle kotarılması mümkün olabilecek bu senaryo için süper gücün ikna edilmesinde, Yahudi diasporasına veya lobisine aidiyeti bulunan ve bununla birlikte ABD devlet aygıtının değişik kurumlarında ve muhtelif makamlarında yer alanlara büyük görevler düşmüştür.

Obama yönetiminin İran nükleer anlaşmasını imzalamasına engel olamayan bu odaklar, Ekim 2015’den itibaren ABD askerlerinin tekrar bölgeye sokulmasını ve ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerini desteklemesini sağlayarak, bunları devletleştirmeye götürecek adımların yolunu açmışlardır. Ne İran nükleer anlaşmasından ne de Suriye’nin kuzeyindeki varlığından doğrudan bir çıkarı olan ABD’ye, bu iki konunun kendisine faydası olacakmış gibi pazarlanmasında, var olan Yahudi lobisi etkisi yadsınamaz.

HAYDAR ORUÇ

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abd-nin-suriye-politikasinda-israil-ve-yahudi-lobisinin-etkisi/1613249

 

Netten okumalar

 

  • “BIÇAĞIN UCUNDA”Kİ ERMENİLER, YAHUDİLER VE RUMLAR – SERDAR KORUCU

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23035/bicagin-ucundaki-ermeniler-yahudiler-ve-rumlar

 

  • HARVARD’DA OKUMAYI ANSİKLOPEDİDEN SEÇTİ – İPEK ÖZBEY

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/harvardda-okumayi-ansiklopediden-secti-41349553

 

  • DOSTLUK DEDİĞİN PAZARDAN SATIN ALINAMIYOR! – BÜLENT BUDA

http://www.milliyet.com.tr/ege/dostluk-dedigin-pazardan-satin-alinamiyor-6054844

 

  • MADAME AMATİ’Yİ TANIYIN İSTEDİM – DENİZ SİPAHİ

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/deniz-sipahi/madame-amatiyi-taniyin-istedim-41349594

 

Takılan tweetler

 

İsrail'e Dair@e_israil

Hangi konuya odaklanacağımızı şaşırdık. Halle'deki #Yahudi düşmanı saldırı Avrupa'da son dönemde artan Yahudi nefretini yenemediğini gösteriyor. Bu iş #İsrail'le falan izah edilemez, basbayağı nerede olsa Yahudiden nefret ediyorlar. Hastalıklı bir beyin.  #antisemitizm #israil

https://twitter.com/e_israil/status/1181988310723510278

 

serkan inci@srkninci

Anti-semitik (yahudi karşıtlığı) düşüncenin ülkelerdeki popülasyonlara göre oranları;

 

İngiltere: %8

Yunanistan: %69

Türkiye: %69

İran: %56

ABD: %9

Yahu Türkiye neden böyle anlayamıyorum...

İran'dan bile daha fazla antisemitizm yaygın.

Akıl almaz bir çarpıklık. Beyin yıkanması.

 

https://twitter.com/srkninci/status/1181538418435743746

 

İsrail'e Dair@e_israil

Bu operasyonda bizi #Kürtler e #soykırım yapacaklar, caniler, kana susamış insanlar diye kınayan blokta yerini alıp pişkin pişkin konuşan #Filistin yönetimi bakalım 19 yıl önce ne yapmış? #israil #BizTürkiyeyiz

19 yıl önce iki İsrail askeri yanlışlıkla İsraile ait kontrol noktasından geçerek Ramallah'a girdi. Yanlışlıkla bunun altını çizeyim. Filistin polisi müdahale edip tutukladı ama öfkeli kalabalık karakolu bastı. Filistinler bu iki İsrail askerini öldüresiye dövüp, bıçakladılar, yetmedi gözlerini çıkardılar, karınlarını deştiler. Bu fotoğraftaki caninin AzizSalha olduğu söyleniyor.Yaptığı bu insanlık dışı eylemden gurur duyarak askerlerin kanı bulanmış ellerini pencereden dışarıdaki kalabalığa gösteriyor. Coşku sesleri yükseliyor.

Askerlerden birinin cesedini camdan atıyorlar. Öfkeli kalabalık cesedi parçalıyor. İkinci askerin cesedini yakıyorlar. Al-Manara meydanına getirilen cesetlerle kutlama yapıyorlar. Filistin polisi linci engellemediği gibi, bu kalabalığın yaptıklarına da karışmıyor.

Çünkü Filistin yönetimi de aynı kafada. Bizim medyamız bunu vermez. Avrupa basını da peşine düşmez. Çünkü linç edilen kendi askerleri değil. Bugün katil İsrail diye bağıranlar nasıl ruh hastası teröristleri savunduklarını biraz bilseler keşke.

#İsrail askerleri çocukları tutukluyor diyorlar (ki doğru değil). Velevki doğru olsun bir #Filistinli nin gözünü oyup kanında banyo yapan tek bir İsrailli asker var mı? Bulamazsınız. Çünkü #IDF meşru bir ordudur. Filistin yönetimi kendi halkına zulmeden bir #terör yönetimidir.

https://twitter.com/e_israil/status/1183409786135687169