Benim yaşımda olanlar hatırlar. Bir zamanlar çocuklar birbirilerine, “Sana bir sivrisinek masalı anlatayım mı?” diye sorar, karşısındakinin “Anlat” deme gafletine hemen, “Anlat demekle olmaz. Sana bir sivrisinek masalı anlatayım mı?” diye cevap verirlerdi. Bu sonu gelmez, saçma sapan bir oyundu. Dinlemeye hazır bir çift kulağın, zaman öldürme hevesine dayanan, bir inat ve sabır oyunu. Belki büyüklerimizin ‘yılan hikayesi’nin yerini, beceriksizce bu ‘sivrisinek masalı’ almıştı. Ama şimdi bazı büyük olayların, nasıl bir sivrisinek masalına veya yılan hikâyesine döndüğünü veya döndürüldüğünü görünce, konulara o çocuksu pencereden bakmak hoşuma gidiyor.
Brexit’te Bir Ortak Payda Arayışım Vardı
Bildiğiniz üzere, 1963 Ankara Anlaşması ve ek protokolleri ile hayatımıza bir Avrupa rüyası girmişti. Bu rüya, Türkiye’ye, 1996 yılında tartışmalı bir Gümrük Birliği kapısı açtı. Kabul edelim, bu kapıda sanıldığı gibi kaybetmedik, tam tersine çok şey kazandık. En önemlisi Gümrük Birliği üyeliği şemsiyesi altında, yepyeni ve işlevsel nice serbest ticaret anlaşması imzaladık. 1996 Mart ayında imzalanan İsrail-Türkiye, daha sonra imzalanan Fas ve Tunus serbest ticaret anlaşmaları, Türkiye’ye özellikle kazandıran anlaşmalar oldu. İhraç mallarının kalitesini yükselttik. AB standartlarına uyum yaptık. Firmalarımız, AB ürünleri ile rekabet için re-organizasyonlara girdi. Bir dinamizm geldi Türkiye ekonomisine. Ama yol üzerindeki ekonomik ve siyasi kazalar, Avrupa’nın farklı genişleme tercihleri ve kendi sıkıntıları, Türkiye’yi üyelik müzakere süreçlerine kadar getirdi ise de ötesini getirmedi. Gümrük Birliği hâlâ Türkiye’yi AB ye eklemleyen en önemli anlaşma.
Öte yandan Brexit referandumunun yapıldığı 2016 yılında, Bileşik Krallık’ın (BK) AB’den ayrılmasını isteyen naif çoğunluğa, referandum sonrasında seçim kaybeden David Cameron ve yerine başbakan olan Theresa May, BK’nın, AB Gümrük Birliği, hatta tek pazarı içinde kalacağını söylüyordu. Şimdi bu noktaya nereden gelinirse gelinsin, benim için Brexit, Türkiye ve BK’yı aynı noktada buluşturacak bir hamleydi. Gümrük Birliğinde kalacak bir BK ile zaten Gümrük Birliği içinde olan Türkiye’nin bu önemli ortak paydası, her iki ülkeye, AB’nin dış sınırlarında, ne gibi ortak manevra alanı sağlayabilirdi? Sanırım göreve geldiği anda ilk ziyaretini ABD’ye, ikincisini de Türkiye’ye yapan Bayan May de aynı şeyi düşünüyordu. Ama uzayıp giden ‘sivrisinek masalı’ önce Brexit tasavvurunu AB Gümrük Birliğinin dışına çıkardı. Bu da Türkiye ile olabilecek ortak paydayı yok etti. Evet, iş adamları bazı gecikmiş ziyaretleri ile durum tesbiti yapmaya çalıştı. Ama Gümrük Birliği ortak paydası ortadan kalkınca, Gümrük Birliği üyesi Türkiye’nin Brexit süreci dolayısı ile elde edebileceği çevre çıkarı (peripheric interest) perspektifi biraz gözden düştü. Yine de bu ‘sivrisinek masalı’ öksesine, çocukluğumda tutulmadığım şekilde, olayın gidişatını dikkatle izliyorum.
Bir ‘Sivri Akıl Hikâyesi’ Olarak Brexit
Theresa May’in anlaşmasından çok farklı olmayan ve sonunda 21 Ekim 2019’da sureta Avam Kamarasından geçen Boris Johnson anlaşması, bir geçiş dönemin içinde, BK’yı Gümrük Birliğinden çıkaracak. BK, AB menşeili her mal için yeni bir tarife listesi hazırlayacak. Bir süre AB Gümrük Birliği, ama aynı zamanda BK yasal mevzuatı içinde kalacak olan Kuzey İrlanda ise öncelikle İrlanda Cumhuriyeti arasına daha önce olmayan gümrük kapıları açılacak. Gümrük bürokrasisi, özellikle İngiltere, İskoçya ve Galler’den Kuzey İrlanda’ya giren ve burada da kalmayıp, İrlanda Cumhuriyeti’ne geçecek olan mallara ve hizmetlere vergi, harç ve kalite denetimleri biçiminde yansıyacak. Şimdiye kadar tüm bu kırtasiyeden uzaktılar! Şimdi süreçlerle, yeniden öğrenmeler ve yeni uygulama hataları gündemlerine girecek. Değer miydi? Hayır, değmezdi.
BK, egemen bir devlet olarak, üçüncü ülkelerle kendi anlaşmalarını kendi imzalayacakmış. Anlaşma imzalamadıkları hangi ülke kaldıysa... AB zaten koşulsuz olarak 1973 yılında, o tarihteki AET üyeliğini takiben, BK’nın eski Afrika sömürgeleri ile olan tüm anlaşmalarını içselleştirme efendiliği göstermişti. BK zaten Asya, Afrika ve Karaipler sömürgeleri ile olan eski bağları nedeni Schengen dışında kalmış ve Sterling - Pound Para Alanı nedeniyle, AB Para Birliğine katılmamıştı. Şimdi kendisine onca mal ve hizmet hareketi serbestisi sağlayan Gümrük Birliği çerçevesinden çıkmak sivri akıllığı, sivrisinek masalının neresinde bilmiyorum. Üstelik böyle giderse, Gümrük Birliğinden de çıkacak olan BK, artık ‘Birleşik’ de kalmayacak. Çünkü İskoçya yeni bir referandum ile ayrılacak ve AB üyeliği için başvuruda bulunacak. Tam bir ‘sivri akıl’.
Dimyat’ta Giderken...
Şimdi Türkiye siyasi olarak AB çizgisinden uzak, Ortadoğu’ya daha yakın, üstelik hem Suriye açmazı, hem de Doğu Akdeniz doğal gaz sondajı hamleleri nedeni ile, AB’den iyice dışlanma tehlikesi ile karşı karşıya. Yine de hâlâ gözden geçirilmesi gereken bir Gümrük Birliği anlaşması var. AB ile Türkiye arasında geçerli bir yasal belge. Bu nedenle zinhar, şu sıralar Gümrük Birliğini gözden geçirelim türünden bir ‘sivri akıllık’ yapmayalım, BK örneğini görüp ibret alalım, Rusya’ya uyup oruç bozmayalım. Artık Mısır ile olan gergin ilişkiler nedeni ile Dimyat’a gitmek biraz zor. Ama olur a gitmeye kalkarsak evdeki bulgurdan olmayalım.