İsrail -Ürdün barışı her şeye rağmen 25. yılında

Büyük umutlarla kurulmuş olmasına rağmen güvensizlik, hayal kırıklığı ve kaçırılan fırsatların gölgesinde zehirlenen İsrail-Ürdün ilişkilerinin meyvesi olan anlaşma halen devam ediyor olsa da, her iki tarafın da aslında bu sürede daha büyük fedakarlıklar yapmış olmaları gerektiği görüşü hakim.

Dünya
30 Ekim 2019 Çarşamba

İsrail halk radyosuna konuşan İsrail Yargıtay emekli Başkanı ve anlaşmanın yapıldığı dönemde pazarlık görüşmelerinin başında bulunan Elyakim Rubinstein, “Buna gereken dikkati verdiğimize emin değilim,” diyerek İsrail’in daha iyi bir atmosfer yaratmak için daha fazlasını yapabileceğini ve İsrail’in doğu komşusuna daha saygılı davranması gerektiğini belirtti.

Rubinstein bu açıklamasıyla, 26 Ekim 1994 tarihinde İsrail’in o dönemki Başbakanı Yitshak Rabin ile rahmetli Kral Hüseyin ve o dönemki ABD Başkanı Bill Clinton’ın duygusal bir törenle imza attıkları çarpıcı ve girişken dönemdekinden oldukça farklı bir söylemde bulunmuş oldu. Barış anlaşmasının bir sene öncesinde İsrail ve Filistin arasında tarihi geçici bir anlaşma yapılmış, imza töreninde ise her üç lider de sıcak ilişkiler ve daha iyi bir gelecek vaatlerinde bulundukları etkileyici konuşmalar yapmışlardı. 

1999 yılında vefat eden Ürdün Kralı Hüseyin anlaşma için, “Bu bizlerin halkımızın gelecekteki nesillerine verdiğimiz bir hediyedir,” demişti.

25 yıl sonra anlaşma halen her iki ülke için de büyük önem taşıyor.

Anlaşma İsrail’e çok gerekli bir huzur ve en uzun sınırında değerli bir ortak kazandırırken, Ürdün’ün de batı dünyasına son derece çalkantılı bir bölgede hayati bir ortak olarak görünmesini sağlamıştı. 

Özellikle gizli güvenlik ilişkileri üzerinden sıkı bir işbirliği içinde olan iki ülkeden İsrail, dünyanın en kurak ülkelerinden biri olan Ürdün’e büyük miktarda su sağlarken, doğalgaz satmayı da kabul etmişti. 

Ürdün’de ise anlaşmaya halkın desteği yok denecek kadar az olduğundan Ürdün’ün başta İsrail-Filistin barış sürecinin dondurulması olmak üzere uzun bir şikayet listesi bulunuyor. 

Ürdün kralı Kral 2. Abdullah, Filistin meselesini çok önemseyen ve çözümüne destek veren bir liderlik yaparken, Ürdün halkının çoğunun da Filistin kökenli olduğuna inanılıyor. 

Kudüs’teki en hassas ve kutsal bölgelerden biri olan Tapınak Tepesi konusunda İsrail’in izlediği politikanın Ürdün Kralı üzerinde bir baskı yarattığı biliniyor. Bu bölgedeki Müslüman türbe ve tapınaklarının velayeti Ürdün’de bulunuyor. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun hükümeti döneminde sağcı Yahudi gruplarının bölgedeki Yahudi hâkimiyetinin arttırılması ile ilgili baskısı artmış, bu da bölgede ibadet eden Müslümanlar ile çatışmalara neden olarak Ürdün ile ilişkileri çıkmaza sokmuştu. 

Ürdün, 2017 yılında İsrail Konsolosluğunda görevli İsrailli bir korumanın, kendisine bir tornavida ile saldırdıklarını iddia ederek iki Ürdünlüyü silahla öldürmesi olayının ardından İsrail ile gerilmişti.

En son ise, Netanyahu’nun Batı Şeria’da konumsal açıdan çok büyük önem taşıyan ve Ürdün ile İsrail’in sınırında bulunan Ürdün Vadisini ilhak edeceğini açıklamasının ardından Ürdün ile ilişkiler gerilmişti.

Ürdün geçtiğimiz sene, 1994 yılında yapılan anlaşmaya göre hakimiyeti Ürdün’e verilen ama tarım amaçlı kullanımı özel bir kiralama anlaşması ile İsrail’e verilen Naharayim ve Tzofar bölgelerinin anlaşmasına son vereceğini ve Arapça isimleri Bakura ve Ghamr olan bölgelerde her sene otomatik olarak yenilenen kullanma anlaşmasının bundan sonra yenilenmeyeceğini açıklamıştı. 

Ürdün Nehrinin sırasında ve İsrail’in kuzeyinde bulunan Naharayim son zamanlarda bir turist merkezi haline gelmişti. İçinde küçük bir park ve piknik alanı bulunan bölgede, tarihi bir santralden kalanlar ve İsrail vatandaşlarının pasaport kullanmadan Ürdün topraklarına giriş yapabildikleri ‘barış adası’ adlı bir alan da bulunuyor.

Diğer yandan bölgenin acı dolu bir geçmişi de var. 1997 yılında bölgede toparlanan İsrailli kalabalığın üzerine ateş açan Ürdünlü bir asker, okul gezisi sebebiyle orada bulunan yedi kız öğrencinin ölümüne sebep olmuştu. Bu olayı takiben İsrail’de hayatını kaybeden kızların ailelerini ziyaret ederek aflarını isteyen Kral Hüseyin bugün hâlâ bu hareketi sebebiyle İsrail’de sevilen ve cesur bir lider olarak anılıyor.

Derleyen: Rakela Palombo