Bilgelik Ağacının Gölgesinde

Kitapların Arasında...

Tufan ERBARIŞTIRAN Sanat
30 Ekim 2019 Çarşamba

Yazı yazabilmenin ilk koşulu çok okumaktır. Kitap okumakla kültürünüzü geliştirdiğiniz gibi, birçok yazarın kitaplarından tarih, sanat, şiir, edebiyat, siyaset alanlarında da bilgi sahibi olursunuz. Okumak belleği ve zekâyı da geliştir. Okumanın bu denli önemli olduğu konusunda herkes fikir birliği içindedir. Ancak ülkemizde ne yazık ki yeterince okuma alışkanlığının olmadığını söylemek zorundayız.

Avram Ventura, yaklaşık elli yıldır kitaplar yazıyor. Bugüne kadar 16 kitabı ve çeşitli gazetelerde/dergilerde çok sayıda makale ve şiirleri yayımlanmıştır. Okumayı ve yazmayı birbirinden ayırmadan, öğrenmenin ve bilginin peşinden gitmeyi bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Bilgisiyle okurlarına ışık saçmaya devam etmektedir.  

Şalom okurları onu daha çok köşesindeki yazılarından tanıyor. Buradaki yazılarıyla birçok insanın ruhuna, duygularına dokunuyor, bazılarının da düşüncelerinde ufuk açıyor. Okumanın önemini, öğrenmenin sonsuz olmasına karşın, bu yolda yürümenin en büyük erdem olduğunu söyleyen bir bilge insandır, Avram Ventura. Şalom’daki köşe yazıları için insanın kendine tuttuğu bir ‘ayna’ tabirini kullanabiliriz. Her yazısının teması sevgi, dürüstlük, güzellik olsa da aslında insanın bilgeliği arayışı üzerine kuruludur. Yazarın birçok yerdeki yazıları da bunlarla örtüşmektedir. Son yazdığı kitabın adı da bu sıfata çok uygun diyebiliriz: ‘Bilgelik Ağacının Gölgesinde’ 

Avram Ventura, bu kitabında okumanın önemini birçok yazarın kitaplarından örnekler vererek okurlarına anlatıyor. Söz gelimi, şu satırlar çok anlamlıdır:

“Madame Bovary romanının ünlü yazarı Gustave Flaubert’in, dostu Mademoiselle Leroyer de Chantepie’ye verdiği öğüdü anımsıyorum: Yaşamak için oku!” (s/20)

Avram Ventura kitabında tematik bir yapı oluşturmuş diyebiliriz. ‘Okuma’ teması üzerine yazılmış yazılardan oluşan kitabı, okuru sadece bilgilendirmiyor, ayrıca okumanın önemi üzerine düşünmesini de sağlıyor. Kitabı okurken, Türk ve dünya edebiyatı tarihinde onun bakış açısından bir yolculuk yapıyorsunuz. Söz gelimi, Anton Çehov, Franz Kafka, Ataol Behramoğlu, Stefan Zweig, Murat Gülsoy, Yahya Kemal Beyatlı, Hasan Ali Toptaş, Tahsin Yücel, José Saramago, Don Miguel Ruiz, Bertrand Russell, Diderot gibi isimleri sayabiliriz. Edebiyat ve düşün dünyasında yapacağınız bu yolculukta çok önemli bilgilerle tanışacaksınız... Avram Ventura, insanın bilgilenmesini ve öğrenmesini önemserken şuna da dikkat çekiyor. Yalın ve alçakgönüllü olmak! Kitabın içinde bunu yansıtan çok önemli bir bölüm var ki hem yazarı hem de okuru birleştiren bir düğüm noktası diyebiliriz. Kendisi olgunlaştıkça “Bilmiyorum!” demeyi kabullenmiştir. Bunun bilincinde olduğunuz zaman bilgi okyanusunda insanın bakış açısının zenginleşeceğini söylüyor.

“Japon düşünür Shinichi Suzuki’nin vurguladığı gibi bilgilenmenin ilk kuralı belki de budur.” (s/36)

Yunan filozofu Sokrates’in en az kendisi kadar ünlü bir sözü vardır. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.” Bilmenin erdemliliği insanın bilgisi ile değil, bilgiyi paylaşmasıyla ve öğrenmenin yolunda yürümesiyle bütünleşir.

Albert Einstein’in söylediği gibi; “Önemli olan, soru sormaktan vazgeçmemektir.” (s/36)

Kitabın içinde sadece bu türden alıntılar, yorumlar yok aslında. Bunların yanı sıra bir de herkesi ilgilendirecek türden küçük öyküler de bulunuyor. Söz gelimi, her şeyi bildiğini sanan bir adamın, bir gün küçük bir kızın karşısında nasıl da mahcup olduğunu öğreniyorsunuz. Yani bilgi sadece size ait değildir demek istiyor, Avram Ventura.

Bilgi evrenseldir ve herkes tarafından yorumlanabilir. Aslında önemli olan bilginin peşinden gitmektir. Öğrenmenin yaşı olmadığı gibi ucu bucağı da yoktur. Tıpkı Lazarus Çıngırağı adlı yazısında olduğu gibi insani değerlerin önemi karşımıza geliyor.

Kaçımız insanlara karşı güven duyarız? Önemli bir olayda karar vermeden önce onların dostluğuna güvenebilir miyiz? Bu gibi konular birçok insanın yaşamında karşısına gelmiştir. Güven duygusu kitabın içinde önemli bir yer tutuyor. Verilen örneklerin bugün bile güncelliğini koruduğunu söyleyebiliriz. Büyük İskender yakın bir dostunun elinden bir ilacı içerken ona duyduğu güven duygusunu yansıtır. (s/158)

Kodak fabrikasının sahibi olan Mr. Eastman, Afrika’da fillerin fotoğrafını çekerken, yanındaki silahlı kişiye, yere çizdiğim bu çizgiyi geçmeye kalkan filleri vur, diye talimat verirmiş. Bu sözlerinin üzerine yanındakiler ona sormuş: “Peki, ya fili vurmazsa?” Mr. Eastman’ın yanıtı, dostluğun ve güvenin önemi üzerine âdeta felsefi bir yanıttır. “Hayatta başarılı olmak istiyorsanız, yakınlarınıza güvenmeyi öğrenmelisiniz!” (s/159).

Bir katkı da biz yapalım. Bosch fabrikasının kurucusu olan, Robert Bosch’un şu sözleri son derece anlamdır. “İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim.”

Avram Ventura’nın, özenle hazırlanmış bu kitabında insani değerleri, güven ve dostluk ilişkilerini, bilgiyi ve öğrenmeyi, mutluluk, sevgi, ahlak üzerine her bir satırı ders kitabı niteliğindeki bu eserini mutlaka okumalısınız. Kitapta insanın önemi üzerine bir öykü var ki üzerine yüzlerce makale yazılabilir. Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Kriz’ adlı öyküsünde, Louvre Sarayı yanıyor. La Jokond adlı bir tablonun yanında küçük bir zenci çocuk oturmaktadır. Siz olsanız hangisini kurtarırsınız sorusu soruluyor. Herkes bu eşsiz tabloyu kurtarırım derken sadece bir kişi, küçük zenci çocuğu kurtaracağını söylüyor ve gerekçesini açıklıyor: “Yalnızca insan olduğu için!” (s/55).

Bilgelik Ağacının Altında yayınevinin özenli kapağı, editörlüğü, baskısı ile okuma zevki veriyor. İçindeki yazılar da okuru bilgilendiriyor, kendine ayna tutmasını sağlıyor. Avram Ventura’nın bu kitabı sıradan bir deneme kitabı değil, size yaşamı tanıtan, kendinizi sorgulatan, birçok şeyi yeni baştan düşünmenizi sağlayan temel bir eser olduğunu söyleyebiliriz.

Yazımızı kitaptan son bir alıntı yaparak bitirelim. (s/196)

“Pir Sultan Abdal’ın sevdiğim bir dörtlüğünü paylaşmak istiyorum:

Pir Sultan Abdal’ım sürem bu yolu

İnsan-ı kâmilin olurum kulu

İster yağmur yağsın ister dolu

Nidem ben bu ummana daldıktan sonra.”