İzmir Sefarad Kültür Mirası Derneği, Ege İhracatçı Birlikleri ve 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi işbirliğinde kurulan Osmanlı Yahudi Kıyafetleri Sergisi 4 Kasım akşamı EGIAD Sosyal ve Kültürel Etkinlikler Merkezi’nde (Portekiz Sinagogu) açıldı
Günümüzde dünyanın hemen her yerinde şubesi olan mağazalar bizleri ortak bir giyim tarzı altında topluyor. Oysa tarihe baktığımızda bu durum epey farklı. Kıyafetlerin zenginliği, modelleri, kullanılan kumaşlar, renkler, işlemeler insana ayrı bir haz veriyor. Dönemin yaşantısını, ruhunu taşıyan bu kıyafetler günümüzde adeta birer sanat eseri niteliğinde. İşte, küratörlüğünü Silvyo Ovadya’nın yaptığı Osmanlı’da Yahudi Kıyafetleri sergisi bu sanat eserlerine bu sefer İzmir’de ev sahipliği yapıyor.
İlk olarak 2001 yılında gerçekleştirilen ve aradan geçen 18 yıl boyunca 20’den fazla tekrarlanan ve sürekli geliştirilen bu sergi Bizans döneminden 19. yüzyıla kadar olan gravür, kartpostal ve fotoğrafların taranması sonucunda, tezhip ve minyatür sanatçısı Ruhiefza Verdön, Olcay Çetinok ve Harika Yazıcı tarafından dönemin renklerine bağlı kalarak hazırlanan illüstrasyonlardan ve birkaç reprodüksiyondan oluşuyor. Sergiyi gezerken kıyafetlerin taşıdığı görsel kodlar hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.
Açılışta bir sunum yapan İzmir Ekonomi Üniversitesi Tekstil Tasarım bölümü doktora öğrencisi Ceren Ege Aktaş bu konuda kıymetli bilgiler paylaştı. Aktaş’ın aktardığına göre, 1330 yılında Anadolu’da bulunan Ortaçağ’ın en önemli seyyahlarından Ibn Battuta’nın eserinde Yahudilerin sarı mendil ve omuzlarına taktıkları kırmızı kumaş parçalarıyla ayırt edildiklerini belirtiyordu. 15. yüzyıla gelindiğinde Edirne Başhahamı İsak Zarfati, dindaşlarını Osmanlı topraklarına davet ederken Osmanlı’daki özgür havayı kıyafetler üzerinden tanımlayarak, ‘Hıristiyan egemenliğinde çocuklarınızı dövülme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmadan asla mavi ve kırmızı renkli elbiseler giydiremezsiniz. Ne var ki burada en iyi elbiselerinizi giyebilirsiniz. Burada herkes kendi asma ve incir ağacının altında oturabilir’ diye sesleniyordu. Tarihi sürece bakıldığında bu özgür havanın korunduğu ve yaşandığını belirten Aktaş, bu durumu Halil İnalcık’tan yaptığı alıntıyla açıkladı. Giyim kuşam konusunda farklı zamanlarda çeşitli fermanlar çıkmış olsa da bu fermanlarda belirtilenlerin günlük yaşamın hızı ve gelişen toplumsal bilinçle oluşan toleransın söz konusu bu fermanlarda yazılanların önüne geçtiğini belirtti.
Bu anlamda Osmanlı’da Yahudi Kıyafetleri Sergisi zengin bir kültürel hafızanın korunup aktarılması vazifesinin yanı sıra bizi bir arada yaşamanın çeşitlilikten beslenen zenginliğine de götürüyor. Kısa bir süre sonra İsrail’e gidecek bu güzel sergi 5-8 Kasım tarihleri arasında Portekiz Sinagogunda gezilebilir.