• Doğu Almanya ile Batı Almanya’yı ayıran en temel konulardan birisi de Kristallnacht, daha doğrusu iki devletin o gece ve genelde Nazi dönemi hakkındaki tutumları sayılabilir aslında. Batı Almanya, özellikle Raul Hilberg’in 1961’de çıkan ve Yahudi soykırımı Holokost çalışmalarının başlangıç eseri sayılan muhteşem kitabı Avrupa Yahudilerinin Yok Edilişi’nin yarattığı havayla yakın geçmişiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Nazi döneminde şu ya da bu şekilde sessiz kalan, talana katılan, sonuna kadar destekçilik yapan, katliamlara karışanlar bu yüzleşmenin de sonucu olarak kendi çocuklarının sorgulamalarıyla karşılaştılar. Sessizlik duvarı yıkıldı.Benzer bir durum Nazi yönetiminden Komünist yönetime geçen Doğu’da hiç yaşanmadı. SOLİ ÖZEL – www.t24.com.tr
1938 yılının ekiminde binlerce Polonya asıllı Yahudi’nin ülkeden sürülmesini protesto eden 17 yaşındaki Yahudi Ernst von Rath’ın Paris’teki Alman Büyükelçiliği’ne suikast düzenlemesini bahane eden Goebbels 9 Kasım’da “yakma emrini” verir! O gece yaşananlar Yahudi soykırımının başlangıcıdır. Tüm Almanya ve Avusturya’da Yahudilerin sahibi olduğu 7 bin 500 dükkân yakıp yıkılır, talan edilir. Toplam 190 sinagog yangınlarla yerle bir edilir. SS’ler aynı gece 26 bin Yahudi’yi evlerinden alıp, Buchenwald, Dachau ve Sachsenhausen kamplarına atar. Parçalanan camların gecenin karanlığına yükselen alevler ışığında parıldamasından esinlenerek bu yakıp yıkmaya “Kristal Gece” adı verilir. Birkaç gün sonra da tüm Yahudi mallarına el konur. 3 Aralık günü çıkarılan yasalarla tiyatro ve müzelere girmeleri yasaklanır, otomobil ehliyetleri bile ellerinden alınır. Üniversite ve yüksek okullardan da atılan Yahudiler sahibi oldukları mücevherleri SS’lere vermeye zorlanır. Savaşın başlamasıyla da çıkarılan sayısız genelge ile yaşam alanları daraltılır. Evlerinde radyo, evcil hayvan, plak, yazı makinesi, bisiklet, soba bulundurmaları yasaklanır.
“Kristal Gece”nin hemen ardından Hitler 10 Kasım 1938’de (ATA’nın öldüğü gün!) Münih’te gazete patronlarının,yayıncıların ve gazetecilerin önünde yaptığı bir konuşmada aydınlara saldırır: “Bizdeki aydın sınıfını gördükçe öfkeleniyorum, ancak yapacak bir şey yok, çünkü onlar gerekli; böyle olmasaydı köklerini çoktan kazırdık!” İki yıl sonra onunla bir röportaj yapan Hermann Rauschning’e söyledikleri de düşündürücüdür: “Ben akılcı eğitim istemiyorum. Niyetim bilimle ülkemin gençliğini yok etmek değil.”
AHMET ARPAD (Halk Web)
Tamamı için: https://halkweb.eu/tuhaf-bir-gun-almanyanin-9-kasim-yazgisi/
Mevlana’nın kenti Konya’da Kuran’dan bir alıntıyla “Yahudi ve Hıristiyanlarla dostluk kurmayın” uyarısı reklam panosu şeklinde duraklara asılınca konu tartışılmaya başlandı. Afişler toplattırıldı ve o ayetin tarihsel içeriği içinde değerlendirilmesi gerektiği genel olarak savunuldu. O uyarı, “her zaman için değil, o süredeki Yahudiler konusundaydı” denildi.
Konunun uzmanı olmadığım için ayetle ilgili kendi görüşümün önemi (ve inandırıcılığı) yoktur. Ancak algılar konusunda bazı düşüncelerim var. Önemli olan ne dendiği değildir, bizlerin söylenenlerden ne anladığımızdır. Çünkü pratikte ne yapacağımız anladığımıza göre olacak. O zamanın Müslümanları o yıllarda Yahudilerle dostlukların iyi bir şey olmadığını düşünmüş olmalı. Peki ya günümüz Müslümanları ne düşünür? Onlara bu konuda ne öğretilir?
Asılan afişlerden en başta anladığımız Konya’da en azından bazı insanların Yahudiler konusunda iyi görüşlere sahip olmadıklarıdır. (Hıristiyanlar konusuna girmeyeceğim.) Yahudilerle dostluk “bugün de olmaz” anlayışındadırlar. Bunu çekinmeden, vurgulayarak, hatta kıvançla derneklerinin adını da ekleyerek dile getirdiler: Milli Gençlik Vakfı. Bu yoruma nasıl vardılar? Neden ayeti ırkçı bir açıdan yorumladılar? Bu bir rastlantı mıydı?
Ne yazık ki en resmi çevreler bile günümüzde Yahudiler konusunda ırkçı görüşler savunmakta. Türkiye üniversitelerinde doktora çalışması olarak kabul edilen ve Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan bir çalışmaya bir göz atmak durumu açıklamak için yeterlidir: M. Fatih Kesler’in Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler ve Hıristiyanlar kitabından bazı alıntılar şöyle:
Konya afişlerindeki “dost olmayın” tavsiyesi hatırlatıldıktan sonra Yahudilerin “karakteri” anlatılırken şunlar savunulmakta: “Belki Yahudilerin içerisinde az da olsa iyi insanlar olabilir, ancak onların çoğunluğu fasıktırlar ve bundan dolayı da gerçekten inanan kişiler değildirler. Onların kalplerinin katılaştığını Kur’an-ı Kerim haber vermekte… Yahudiler insan olma özelliklerini kaybetmişler ve hayvanlardan bile aşağı seviyeye düşmüşlerdir” (s.200).
Doktora çalışmasında şunları da okuyoruz: “Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Yahudiler bütün bu kötü huylarından dolayı (ki bu çalışmada kötü huylar uzun uzun anlatılıyor) Allah’ın gazabına uğramışlar ve Yüce Allah kendilerinden intikam almıştır. Bu da çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir. Onların tarih boyunca başlarından belaların ve musibetlerin eksik olmaması bunun en açık delilidir” (s. 201).
Bu satırlardan “zamanın koşulları” tabii ki çıkmıyor, bir cemaatin genel değerlendirmesi anlaşılıyor. Çektikleri de ırkçı saldırıların sonucu olarak sunulmuyor, “Allah’ın gazabı” diye açıklanıyor.
HERKÜL MİLAS
Tamamı için: http://www.herkulmillas.com/tr/hm-makaleleri/ahval/707-kiminle-dost-olunur.html
9 Kasım tarihi Almanya’nın 20. yüzyıldaki tarihine iki kez damgasını vurdu. Duvar’ın yıkılmasından 51 yıl önce, Hitler’in propaganda bakanı Göbels’in düzenlediği hayli örgütlü saldırılarda Almanya ve Avusturya’daki Yahudi işyerlerine, Sinagoglara, mezarlıklara, hastanelere, okullara, evlere saldırıldı. Buralar talan edildi. Yüzlerce insan öldürüldü. Bu geceye, kırılan dükkân vitrinlerinin camları nedeniyle Kristallnacht (kırık cam gecesi) dendi.
Doğu Almanya ile Batı Almanya’yı ayıran en temel konulardan birisi de Kristallnacht, daha doğrusu iki devletin o gece ve genelde Nazi dönemi hakkındaki tutumları sayılabilir aslında. Batı Almanya, özellikle Raul Hilberg’in 1961’de çıkan ve Yahudi soykırımı Holokost çalışmalarının başlangıç eseri sayılan muhteşem kitabı Avrupa Yahudilerinin Yok Edilişi’nin yarattığı havayla yakın geçmişiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Nazi döneminde şu ya da bu şekilde sessiz kalan, talana katılan, sonuna kadar destekçilik yapan, katliamlara karışanlar bu yüzleşmenin de sonucu olarak kendi çocuklarının sorgulamalarıyla karşılaştılar. Sessizlik duvarı yıkıldı.
Benzer bir durum Nazi yönetiminden Komünist yönetime geçen Doğu’da hiç yaşanmadı. Kendi yaşam öyküsü üzerinden Savaş sonrası Almanya’sının siyasal/psikolojik dönüşümünü anlatan Constanze Stelzenmüler’in, Brookings Institute için yazdığı makaledeki gibi “mucizevi şekilde savaşta ölmeyen Nazilerin hepsi bölünmüş ülkenin Batı’sında kaldı.” Bu durumda Nazizm’e direnenlerin tümünün de Doğu’da olması gerekiyordu. Sovyetler Birliği’nin Nazilerin yenilmesindeki muazzam payı da göz önünde bulundurulduğunda kahramanlık Komünist kamptaydı. Tarihin bu okunuşunda Sovyetlerin dışişleri bakanı Molotov ile Nazilerin dışişleri bakanı Ribbentrop’un Polonya’yı paylaşmak üzere 1939’da imzaladıkları anlaşmanın tabii ki pek yeri ya da anlaşılır bir açıklaması yoktu.
SOLİ ÖZEL (T24)
Tamamı için: https://t24.com.tr/yazarlar/soli-ozel-t-24/almanya-nin-yeni-duvari,24447
9 Kasım, bizim tarihimizde 6-7 Eylül olayları olarak anılan güne benzer bir gündü. Diğer bir adı da ‘Kristal gece’. 1938 yılının Almanya’sında Naziler’in organize ettiği linç girişimi.
Paris’te Alman bir yetkilinin Yahudi bir genç tarafından öldürülmesi bahane edilerek, Yahudiler’e karşı kıyım başlatıldı. Naziler Yahudileri toplumdan dışlamakla yetinmediler ve daha da kötü durumlar yaşatmak için pogrom (dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan katliama kadar giden şiddet hareketleridir) yaptılar.
Polisin, itfaiyenin ve diğer güvenlik güçlerinin seyirci kalması eşliğinde 300 Sinagog (İbadethane, hangi din olursa olsun ibadethanelerin kutsal olmasına rağmen) ateşe verilerek yakıldı. 7500-8000 Yahudi işyeri yakıldı ve yağmalandı. Mezarlıklar, okullar ve evler talan edildi. O kadar çok ev ve işyeri yağmalandı ki, sokaklar cam kırıkları ile doldu ve bu yüzden de bu geceye kristal gece ismi verildi.
Ertesi gün 35000 Yahudi erkek, sadece ve sadece ‘Yahudi’ oldukları için tutuklanıp toplama kamplarına götürüldüler. Aynı şekilde kadınlar da hapishanelere atıldılar. Bir de bu insanların çocuklarını düşünün…
Vahşetin, kinin ve barbarlığın boyutunu anlatabiliyor muyum?
Almanya 9 Kasım’da Kristal geceyi hatırladı ama acı ve kederle…
SİNAN ESKİCİOĞLU (Ocak Medya)
Tamamı için : https://www.ocakmedya.com/10-kasim/
Jean Paul Sartre, “Yahudi Sorununa Dair Gözlemler” başlıklı makalesinde, Fransa’da Yahudilere karşı duyulan nefreti anlatırken, bazı erkeklerin sevgililerinin Yahudi olduğunu öğrenince cinsel iktidar sorunu yaşamaya başladıklarını, oysa kadınların Yahudi olduğunu bilmeden önce, o kadınlara aşık olabildiklerini yazar. Bundan da şu sonucu çıkarır: Yahudilere karşı duyulan iğrenme duygusu “organik” değil. Öyle olsaydı, Yahudi olduğunu bilmeden önce aşık oldukları kadınlardan rahatsızlık duymaları gerekiyordu. Oysa Yahudi olduğunu öğrendikten sonra fiziksel bir rahatsızlık duyuyorlar.Sartre’a göre, bu iğrenme hali, histeri gibi, ruhtan/akıldan girip vücuda kök salacak kadar güçlü bir duygudur ve Yahudilerle yaşanan somut deneyimlerle hiçbir ilgisi yoktur. Tam tersine somut deneyimleri çarpıtan bir olgudur bu.Kısacası, Yahudi düşmanlarının antisemitizmi Yahudilerle yaşanan somut deneyimlerden kaynaklanmıyor. Antisemitizm seçilmiş bir tavırdır, bir tür tercihtir. Bu bağlamda kullanılan “tarihsel” argümanların tarihle bir ilgisi yoktur. Sartre, “Yahudilere dair üretilen fikirler tarihi belirler, somut tarihsel olaylar fikirleri değil” der. Yani, Yahudi düşmanının kafasındaki “Yahudi” resmini antisemitin kendisi çizer. Bunun somut Yahudilerle bir ilgisi yoktur.Sartre, Yahudi’yi kuran antisemitin bakışı (fikri) olduğunu anlatır. Başkasının bakışına maruz kalmanın yabancı bir dünyada insanı bir gölge gibi izleyen bir bakışa mıhlanıp kalmak, o bakışı içselleştirmek anlamına geldiğini söyler: “Kendimi görürüm, çünkü biri beni görüyordur. Sırrımı ele geçirmiş, beni düşman bir dünyanın orta yerinde savunmasız, incinebilir, çırılçıplak bırakmıştır.
NİYAZİ KIZILYÜREK (Yeni Düzen)
Tamamı için: http://www.yeniduzen.com/irkciliga-dair-bazi-gozlemler-14747yy.htm
9 Kasım’da yaşanan diğer bir gelişme de: Bielefeld şehrindeki yürüyüş ve karşı yürüyüş. Aşırı sağcılar, Holokost’u yalanlayan Ursula Haverbeck için yürüyüş planlamışlar ve bunu da duyurmuşlardı. Açıkcası gövde gösterisi yapmak istiyorlardı. Neden mi? Çünkü 9 Kasım 1938 gecesi Almanya’da bir vahşet yaşanmıştı. Yahudi vatandaşların evleri, işyerleri ve ibadethanleri yakılıp talan edilmişti ve bugünün yıldönümünde gövde gösterisi yapmak önemliydi.
Ancak istenen olmadı.
Duyarlı vatandaşlarımız Bielefeld şehrine akın ettiler. Polisin 4000 kişilik karşı gösteri beklediği alanda 14000 vatandaş bir araya geldi. Aşırı sağcılık ve faşizm karşıtı gösteri ve yürüyüş yaptılar ve bizler de onlarla gururlandık.
Ursula Haverbeck’in kim olduğunu bir cümleyle özetleyeyim: Aşırı sağcı gençlik hareketinde bulunmuş bir suçlu. Bu kişi Auschwitz’deki insanların yakıldığı (yazarken bile tüylerim diken diken oluyor) o meşhur ‘insan imha yerleri’ için iş depoları diyen cani.
Karşı yürüyüş yapanların da çok güzel bir pankartları vardı: ‘Faşizm, düşünce özgürlüğü değil, SUÇ’tur’.
10 Kasım, Kristal geceyi anma:
Pazar günü Almanya’nın birçok şehrinde Kristal gece anıldı ve yaşananlar hatırlandı. Ben de sizlere Pazar günkü yazımda aktarmıştım. 9 Kasım 1938 gecesi yaşanan acı olaylar. Kimileri benim bu konuyu neden tekrar tekrar ele aldığımı sorgulayabilirler. Kendi açılarından haklı olduklarını da düşünebilirler. Neden böyle ifade ediyorum? Çünkü öyle düşünenleri çok iyi tanıyorum. İçlerindeki Yahudi karşıtlığı (özellikle düşmanlık diye ifade etmiyorum) o kadar ki, böyle bir haksızlık ve vahşete sessiz kalabiliyorlar ve hata…..
SİNAN ESKİCİOĞLU (Ocak Medya)
Tamamı için: https://www.ocakmedya.com/almanyada-hareketli-bir-hafta/
Netten okumalar
http://www.gelibolununsesi.com/haber/gelibolu/yahudi-dostlara-kemanli-davullu-karsilama/3015.html
http://www.gazetekadikoy.com.tr/yasam/modanin-multeci-alman-profesorleri-h15208.html
https://berlin-gegen-nazis.de/tr/kasim-pogromlarinin-yildoenuemuende-anma-ve-protesto-goesterileri/
https://listelist.com/the-devil-next-door-belgeseli/
https://www.eurotopics.net/tr/230072/holokost-tan-sag-kurtulan-senatoere-polis-korumasi
https://724kultursanat.com/leon-bahari-takdimimdir-hazin-bir-turkiye-gerceginin-romani/
TAKILAN TWEETLER
bahtiyar sahaf@bahtiyarim
Osmanlı'ya matbaanın girişi çok eskidir. İspanya' dan gelen Yahudiler matbaalar kurarak 1490'lı yıllardan itibaren çeşitli kitaplar basmışlar; sonra Rumlar, Ermeniler de matbaalar kurup kitaplar yayınlamışlar ama Osmanlı' da ilk Türkçe eser Müteferrika Matbaası'nda basılmıştır.
https://twitter.com/bahtiyarim/status/1191630604623896577?s=12
Türk Dış Politikası@TrDisPolitika
1944: Selahattin Ülkümen, Rodos'ta Türkiye konsolosluğu görevini yaparken ada Almanlar tarafından işgal edildi ve Ülkümen adada yaşayan 42 Yahudi ailenin kurtulmasında önemli bir rol oynadı.
https://twitter.com/TrDisPolitika/status/1193572341810388993
Serdar Korucu@serdarkorucu
Bu yıl kitap fuarında @kitapfuari kaç dakikada Hitler ve Kavgam karşıma çıkacak diyordum. Sadece iki dakika sürdü...
https://twitter.com/serdarkorucu/status/1193107421914451969
Murad Çobanoğlu@muradcobanoglu
Kopyala yapıştır gazeteciliği kopyala yapıştır editörlüğünü eleştiriyor...
İbrani alfabesi o, İsrail alfabesi diye bir alfabe yok!
https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1192764722950627328
Dr. Metin Çakır@DrMetinCakir
@LutfuOzsahin adlı kişiye yanıt olarak
Hocam Antisemit bir yazı bu. Ve katılmıyorum hepsine.
https://twitter.com/DrMetinCakir/status/1192490698815217664
Bertrand Buchwalter@Bertbuch
Türkiye'nin en köklü gazetelerinden @SALOMgazetesi'ni ziyaret ettim. Genel yayın yönetmeni @basyazar I. Molinas ve yayın koord. V. Gümüşgerdan ile sıcak bir sohbet gerçekleştirdik, Türk Yahudilerinin tarihinden ve Ladino dilini yaşatmak icin sarf ettikleri çabalardan bahsettik
https://twitter.com/Bertbuch/status/1191712265516539905
Karel Valansi@karelvalansi
1 Nisan 1938, hastalığı sırasında tüm sinagoglarda okunan dua:
“Bütün insanların yaratıcısı yüce Tanrı’mız bugün senin önünde merhametine sığınarak Türkiye Cumhuriyeti kurucusu büyük önderimiz Kemal Atatürk’e hastalığına şifa vermen kötülüklerden onu koruman için dua ediyoruz.”
https://twitter.com/karelvalansi/status/1193470417933086720
Ayşe Hür@HurAyse
Teşkilat-ı Mahsusa adıyla Enis Avni, gazeteci adıyla Aka Gündüz:“Mütalaalar,fikirler tümen tümendi: Asmalı.Kesmeli.Kuşbaşı doğramalı.Kıymasını iki çekmeli. Gırtlağına erimiş kurşun akıtmalı.Malını mülkünü millet hazinesine almalı."Sonrası aşağıdaki yazıda.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/1942-varlik-vergisi-kanunu-1353243/
https://twitter.com/HurAyse/status/1193811344727924737
Mendy Chitrik@mchitrik
Arşivlerimden...
https://twitter.com/mchitrik/status/1193585126913069057
Rıdvan Akar@AkarRidvanAkar
Varlık Vergisi ülke tarihinin en ayrımcı ve hukuk dışı uygulamalarından biriydi. Azınlıklara dönük çalışma kampları, haciz ve zulümle uygulandı. Aşkale’deki çalışma kamplarında ölen 21 azınlık yurttaşın anısına saygıyla...
https://twitter.com/AkarRidvanAkar/status/1193841195392360448
Mustafa Yeneroğlu@myeneroglu
77 yıl önce bugün,Varlık Vergisi Kanunu #TBMM'de kabul edildi. Gayrimüslim azınlıkları toplumdan dışlayan bu faşist uygulama,bir utanç tablosudur. Maalesef bu trajediyle yüzleşemedik. Oysa tabularımızı erteledikçe,kendisiyle barışık özgürlükçü & çoğulcu Türkiye'yi de erteliyoruz.
ishak ibrahimzadeh@ishak5723
.. zannedersin ki vergi kaçırmış, eşitlik içinde vergisini vermemiş !
... sanki tatil kampında toplanmaya gidiyorlar ! sanki bir zafer elde edilmiş!...
Varlık vergisi felaketi ! bir sürü sözde sebeb, haklı çıkarım denemesi vs vs vs ... sonuç ise kapkara bir leke ...
https://twitter.com/myeneroglu/status/1193776955012866049
https://twitter.com/ishak5723/status/1193808641939382278
YahudiBirTürk@YahudiTurk
İsrail’de oraya Türkiye’den göçen Yahudiler tarafından 1953 yılında dikilmiş bir Atatürk Ormanı var. #Ataturk #10Kasim
https://twitter.com/YahudiTurk/status/1193541021315063808
Gabriela♰@GabrielaRomanou
Varlık Vergisi mükellefi olan gayrimüslimler gruplar hâlinde, polis zoruyla Haydarpaşa'dan kalkan trenle Erzurum Aşkale’ye gönderildi-kış boyuncakar küredi.6 Ağustos 1943’te ise Aşkale’dekilerin bir kısmı Eskişehir’e gönderildi.Aralık ayına dek taş kırıp yol inşaatında çalıştılar
https://twitter.com/GabrielaRomanou/status/1193941932600414211