Saudi Aramco, 270 milyar varil bir petrol rezervi üzerinde oturan Suudi Arabistan’ın resmi petrol şirketi. Dünyanın hem off-shore, hem on-shore olarak en fazla, en etkin petrol üreten ve halen en kârlı şirketleri arasında bulunan Saudi Aramco, 1933 yılında, Suudi Arabistan ile SOCAL (Standard Oil California) arasında imzalanan bir anlaşmaya göre kurulmuş. Şirketin yönetimi, başlangıçta, CASOC’a (California Arabian Standard Oil Company) verilmiş olsa bile, 1973’te CASOC’un, yüzde 25’inin Suudi Arabistan Krallığı tarafından alınması ile başlayan süreç, 1970’li yılların sonunda millileştirme yolu ile tamamen Suudi Arabistan’a geçmiş.
Doğru Zaman, Politika ve Yöntem Arayışı
1970’li yılları kasıp kavuran petrol ambargoları, Batı Avrupa ve ABD’ye ot yoldurup, kök söktürürken, yükselen petrol fiyatları, Suudi Arabistan’a gökten nur gibi petro-dolar yağdırmış, aynı zamanda ülkeye kendi kaynağını, kendisinin yönetmesi hakkını kazandırmıştı. Ama bu konuda, Suudi Arabistan’ın 1960 yılının eylül ayında Bağdat Konferansı ile kurulan OPEC dayanışmasına çok şey borçlu olduğunu söylemek yanlış olmaz. O tarihte, Venezuela, İran, Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan tarafından kurulan OPEC ve 1973 Yom Kipur Savaşından önce ve sonra, 1970’li yıllar boyunca örgüte katılan üyelerin başlattığı petrol ambargosu, Suudilerin elini her bakımdan güçlendirmişti. OPEC dünyanın tozunu attırırken, Suudi Arabistan da doğru yerden, en doğru zamanı seçip, millileştirme politikasını büyük bir beceri ile devreye sokmuştu. Saudi Aramco, 1989 yılında Texaco ile bir ortaklık oluşturmuş, 2017’de Texaco’nun Port Arthur, Texas rafinerisini de satın alarak Kuzey Amerika’nın en büyük şirketi haline gelmeyi ve araştırma - geliştirmeye büyük fonlar ayırarak, 1990’lı yılların petrokimya araştırmalarında dümeni eline geçirmeyi başarmıştır.
Rezervlerin sonsuza kadar sürmeyeceği ve petrol gibi fosil yakıtlara alternatif kaynakların, hem ekonomik, hem de ekolojik nedenlerle önem kazanacağı düşünceleri ile, yine doğru politika üretme çabasındaki Suudi yönetimi, son yıllarda ülke ekonomisini çeşitlendirme girişimlerine, giderek daha büyük bir önem atfetmeye başladı. Güneş enerjisi ile ısıtılıp-soğutulan, kıt suyu arıtıp yeniden kullanan akıllı şehir NEOM City, bunun güzel bir örneği. Yine de petrol hâlâ, Suudi Arabistan bütçesinin neredeyse yüzde 87’sini, ihracatının yüzde 90’ını ve ülkenin GSYİH’sinin yüzde 42’sini oluşturmakta. Ülkenin üzerinde oturduğu serveti çıkarmak, arıtıp kullandırmak, satıp nemalandırmak ve yönetmekten sorumlu olan Saudi Aramco, işte bu nedenle Suudi Arabistan için çok önemli. Saudi Aramco’nun neredeyse Suudi Arabistan ile aynı şey olduğunu söylemek yanlış değil. Ama ülkeyi modernleştirme ve hep yeniye yönlendirme zorunluluğu, bunu yapabilme erki ile birleşince, şimdi Suudi Arabistan yeni bir kavşakta. Can suyunun başındaki petrol voyvodası Saudi Aramco’yu artık halka açacak. Nasıl yapacak? Ne kadar yapacak? İpleri elden nasıl kaçırmayacak? Şimdi bütün mesele bu.
Tedirgin ‘Tedavül’deki Tereddüt ve Temkin
Derecelendirme kuruluşları, Nisan 2019’da Saudi Aramco’nun 12 trilyon dolar değerinde olduğunu açıkladığında, bu bilginin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda tereddüt bulunuyordu. Belirsizliğe rağmen, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman 2018’de, Saudi Aramco’nun yüzde 5’lik bir hissesinin 2019 yılında halka açılabileceğini duyurunca, uluslararası yatırımcıların bir anda iştihası kabardı. İtibari değeri nerede ise 2 trilyon dolar olan, yaklaşık 10 milyar dolarlık hisse satışının süreç içinde 100 milyar dolara ulaşacağı bilgisiyle, bu iş, dünyadaki en büyük uluslararası kamu teklifi (International Public Offering-IPO) olma adayı haline geliverdi.
2019 yılının ilk yarısında Saudi Aramco, kârını 46,9 milyar dolar olarak açıkladı. Bu geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 12 daha düşük kârdı. Yöneticiler hemen düşük petrol fiyatlarını suçladır. Faiz ve vergiden önceki kazanç 92,5 milyar dolar olarak, geçen yılın aynı dönemindeki 101,3 milyar doların da altında kalmıştı. Serbest nakit akışı ise 38 milyar dolar olarak, geçen yılın aynı dönemindeki 35,6 milyar doların üzerindeydi. Bütün bu açıklamalara rağmen tüm kredi değerlendirme kuruluşları tarafından A üzeri A not alan Saudi Aramco’nun daha önce planlanan halka arzı, Khurays Petrol Üretim Tesislerine ve Abkaik Rafinerilerine eylül ayında yapılan saldırı nedeni ile ertelendi. Petrol üretimi bir anda yüzde 5 oranında düşmüştü. Ama hemen toparlandı. Şimdi mütereddit Suudi yönetimi, tekliflerin 17 Kasım 2019 Pazar günü başlayacağını ve 4 Aralık 2019’da sona ereceğini duyurdu. Fiyatlandırma ise 5 Aralık’ta başlayacak. Aralık ortası itibarı ile Tedavül’de (Suudi Borsası)e başlayacak satışların ise 2020-2022 boyunca sürmesi bekleniyor.
Tedavül’ün Mutemedi ve bir-iki Makul Şüphe
Mütereddit Tedavül, en fazla JPMorgan Chase & Co. and Morgan Stanley’e güveniyor olmalı ki, 18 Kasım Pazartesi gününden itibaren ABD, Avrupa ve Asya’da en az sekiz şehirde, bu bankaların ilk satışları yapmaya başlamasına izin vermiş. Lazard Yatırım Bankası da hisse satışında bağımsız danışman olarak görev alacak. Bu arada bir rüçhan durumu var: SABİC’in (Saudi Basic Industries Corporation) yüzde 70’lik hisseyi, 69,1 milyar dolarlık peşinat ile bağlayacağı akan bilgiler arasında en ilginç olanı. Saudi Aramco’nun SABİC hisselerini, Suudi Varlık Fonundan alıyor olması, kimin kimi satın aldığı sorusunu gündeme getiriyor. Genç Kral, Saudi Aramco hisseleri için ulusal düzeyde gelecek taleplerin, bir milli davaya hizmet edeceğini açıkladığında, Tedavül’deki tereddüt ve tercihin kaynağı anlaşılıyor sandım. Ama kaynak sanki çok daha derinde. Örneğin Asya’da Çin şirketlerinin büyük bir talep ile geleceği düşünülüyor. Bu da bir endişe mi? Ya bir de İran gibi gözükmeyen, ama İran asıllı şirketler pey verirse! İşte size asıl tereddüt kaynağı. Hatta tereddütten öte bir tedirginlik, endişe, hatta korku kaynağı. Oysa birlikte OPEC’i kurup, dünyanın tozunu attığı komşusu İran’a, Suudi Arabistan’ın, Aramco’nun yüzde 1 hissesini, mütekabiliyet koşulu ile satabileceği bir dünya düzeni olsaydı ne iyi olurdu değil mi? Ya İsrail menşeili bir şirketin hisse almasına, İsrail ile İran korkusu ortak paydasında buluşan ve teknolojik işbirliğine hazır, genç Suudi Kral buna sevinir miydi?