Yazıya mini bir test ile başlamak istiyorum.
1- Yemek yerken yediklerinizin kalorisine dikkat eder misiniz?
2- Çeşitli yiyeceklerin olduğu bir yerde yiyecek seçmek durumunda kalırsanız kararsızlık yaşar mısınız?
3- Son üç ay içerisinde besinler konusunda endişelendiğiniz oldu mu?
4- Sağlığınızla ilgili endişeleriniz besin seçiminizi etkiler mi?
5- Daha sağlıklı, daha taze besinler satın almak için daha fazla para harcamak ister misiniz?
6- Yemeğinizin sağlıklı olması sizin için lezzetli olmasından daha mı önemlidir?
7- Sağlıksız olduğunu düşündüğünüz besinleri yediğiniz olur mu?
8- Sağlıklı beslenme ile ilgili düşünceler sizi günde üç saatten fazla meşgul eder mi?
9- Sizce, ruhsal durumunuz yeme düzeninizi etkiler mi?
10- Besinler içerisinde sadece sağlıklı olanlarını tüketmek kendinize olan güveninizi arttırır mı?
11- Uyguladığınız beslenme tipi yaşam tarzınızı değiştirir mi? (dışarıda yeme sıklığı, arkadaşlar vb. açısından)
12- Sağlıklı beslenmenin dış görünümünüzü daha iyi hale getirebileceğini düşünür müsünüz?
13- Sağlıksız beslendiğinizde kendinizi suçlu hisseder misiniz?
14- Piyasada sağlıksız besinlerin de satıldığını düşünür müsünüz?
15- Son zamanlarda yemeklerinizi özellikle tek başına mı yemeyi tercih eder siniz?
Bu soruların çoğuna “EVET” yanıtı vermişseniz siz de Sağlıklı Beslenme Takıntısı’na (Ortoreksiya Nervoza) yakalanmış olabilirsiniz.
Peki, adını çok da duymadığımız bu hastalık nasıl bir hastalıktır?
Gelin önce bir kelime anlamına bakalım. Ortoreksiya terimi Yunancada doğru anlamındaki ‘orthos’ ve açlık anlamındaki ‘orexis’ kelimelerinden türemiş. Saf, yapay maddeler içermeyen sağlıklı besinlerin tüketilmesi konusunda takıntı olarak tanımlanabilir. Kişi aynı zamanda besinin kalori değerini de takıntı haline getirir. Bu hastalığın yaygınlığı kesin olarak bilinmese de her 2000 kişiden birinde görüldüğü varsayılmakta. Kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülüyor. Daha sağlıklı beslenmek adına yaptığımız ketojenik diyetler, organik pazar alışverişleri, glütensiz beslenme akımı, sağlıklı tatlılar gibi girişimler aslında sağlıklı beslenme girişimleridir. Sağlıklı Beslenme Takıntısı da bunların oldukça abartılmış bir halidir.
Ürünlerin arkasını okumadan kesinlikle marketten alışveriş yapmamak,
Canınız bir şeyi çok yemek istese bile içindeki maddelerden dolayı yememek ya da dayanamayıp yeseniz bile çok şiddetli bir suçluluk duygusu hissetmek,
Bir restoranda yemek siparişi verirken yemeğin içindekileri en ince ayrıntısına kadar sormak,
Eskiden size keyif veren aileniz ve arkadaşlarınızla yemek programı yapmaktan kaçınmak.
İşte sağlıklı beslenme takıntısı olan kişilerin günlük hayatları bu şekildedir. Eskiden onlara yemekle ilgili keyif veren şeyler artık onlar için bir işkence haline dönüşmüştür. Yeme bozukluğu gibi görünen bu hastalık aslında ileri derecede bir takıntı bozukluğudur ve kişinin hayatını olumsuz bir şekilde etkiler.
Kişinin hayatı nasıl etkilenir?
Kendini daha iyi hissetmek veya kilo kontrolünü sağlamak için sağlıklı beslenmeye çalışanlar bir süre sonra aç kalmak pahasına içinde katkı maddesi olan yemekleri yemeyi reddetmeye başlıyor. Yemeklerin içindeki 1 gram katkı maddesi bile olması onlar için dünyanın sonu demektir. Hatta kişi pişirme tekniklerine, yemek pişirilirken kullanılan malzemelere bile dikkat eder. Bunlara güvenemediğinden besinleri çiğ tüketmeye başlar. Bir süre sonra kişide bu davranışların şiddeti artar, temel besin maddelerini hayatından çıkarmaya başlar ve kişinin işlevselliği üç şekilde etkilenmeye başlar: Sosyal - Fiziksel – Psikolojik.
Sağlıklı Beslenme Takıntısı olan bireylerin sosyal hayatları maalesef oldukça olumsuz şekilde etkilenmektedir. Birçoğumuzun ‘arkadaşlarımızla program’ deyince aklına ilk yemeğe çıkmak gelir. Cumartesi akşam çıkılan yemekler, uzun pazar kahvaltıları, 5 çayları... Hepimizin keyif aldığı, güzel sohbetlerin edildiği sosyalleşme ortamlarıdır bunlar. Eskiden bu ortamlardan keyif alan kişi için artık buraları işkence yerleridir. Önündeki yemeklerin içeriğiyle ilgili abartılı endişelerden kişi konuşulanlara odaklanamaz. Ona göre yemek olmadığı için kızgınlık hisseder, kafasında sürekli yemekle ilgili takıntılı düşünceler döner. Ve konuşmaktan keyif aldığı tek konu sağlıklı beslenme haline gelir. Bu şekilde kişi arkadaşlarını ve ailesini bezdirmekte ve artık onla olmaktan keyif almamalarına sebep olmaya başlar. Bu sebeple kişi artık programlara daha az çağrılır, kendisi de başkalarıyla olmaktan kaçınır. Kişi kendisini yalnızlığa itmektedir.
Fiziksel olarak da kişilerde hormonel değerlerde bozulma, düşük tansiyon ve buna bağlı bayılmalar, aşırı kilo kaybı, demir eksikliği, kalsiyum eksikliği ve kadınlar da adet döngüsünde bozulmalar görülebilir.
Psikolojik olarak da kişide depresyona ve anksiyeteye sebep olabilir. Ayrıca bu kişilerde oldukça mükemmeliyetçi ve cezalandırıcı bir kişilik yapısı vardır. Süreç şöyle gelişir: Kişi televizyonda gıdalar hakkındaki haberleri duyar, sosyal medyada diyetisyenleri, beslenme uzmanlarını, mankenleri ve sağlıklı beslenen kişileri takip etmeye başlar. Gördüğü haberler karşısında dehşete düşer ve kendisine “Ben niye onlar kadar mükemmel beslenemiyorum?” diye kızar. Sonra bu gördüklerini kendi hayatında abartılı bir şekilde uygulamaya başlar ve kendine güveni gelir. Arada başkalarına uyup da sağlıksız bir şey yediği zaman kendine çok kızar ve ertesi birkaç hafta boyunca diyetinin katılığını artırarak kendisini cezalandırır ve bir kısır döngüye girer. Bu şekilde hastalığının şiddeti gittikçe artar. Bu şekilde beslenme hormonel değerlerini bozuğu için de kişi depresyona girer.
Bu takıntıyı neler tetikler?
Televizyonda, gazetede kanserojen maddelerle ilgili çıkan haberler, çevresindeki kişilerin yeme alışkanlıkları, sosyal medyada ünlülerin sağlıklı beslenmeyle ilgili konuşmaları ve tabi ki kişinin takıntılı yapısı kişide bu hatalığı tetiklemektedir.
Ayrıca tek tip güzellik algısı da kişinin mükemmeliyetçiliğini tetiklediğinden kişide ortoreksiya nervozaya sebep olabilir.
Nasıl tedavi edilmeli?
Öncelikle kişinin bu hastalığı kabullenmesi gerekir.
Kişinin tetikleyicilerden uzaklaşması gerekir. Sosyal medyada etkilendiği kişileri takipten çıkarması, onu kötü hissettiren programları izlememesi ve çevresinde tetikleyici olarak gördüğü kişilerden uzaklaşması gerekir.
Kişiye bu hastalığın verdiği zararlar hakkında eğitim vermek gerekir.
Sağlıklı Beslenme Takıntısı olan bireylerin mükemmeliyetçi yapıları göz önüne alınarak mükemmellik algısı üzerine konuşulması gerekir.
Bu kişilerde muhtemelen daha birçok takıntı olacağından diğer takıntıları üzerinde de konuşmak gerekir. Her şeyden önemlisi kişiyi yargılamamak ve onu anlamaya çalıştığınızı ona hissettirmek gerekir.
Tabi ki bütün bunları bir psikolog veya psikiyatrist yardımıyla yapmak, gerekirse bir beslenme uzmanından da yardım almak gerekir.
Sorularınız için bana www.serragerson.com’dan ulaşabilirsiniz.