Terör örgütüne selam durursan olacağı budur!

Ferhat ATİK Toplum
18 Aralık 2019 Çarşamba

Kısa bir aradan sonra yeniden Londra’dayım. Burada olma nedenimi söyleyemem, sürprizi bozulur. Bu konuda kısa süre sonra gereken her türlü açıklama mutlulukla duyurulacaktır.

Londra’daki bu ilk günüm, bir tek başına iktidar olma gününe denk geldi. Bize göre ‘ruhsuz’ ama aslında medeni bir ülkede olması gerektiği gibi bir seçim yaşandı. Ortadoğu’da alışılana ters bir şekilde Avrupa’daki seçimler halk tarafından ölüm kalım meselesi olmuyor. Buralarda seçmen önemlidir. Seçilen değil. Ortadoğu ne yazık ki hâlâ bunu başaramadı. Bizim coğrafyalarda başaramadık.

Politik iletişim artık neredeyse bir bilim. Batılı aydınlanmanın bizim siyasi yaşamımıza da yansıması geciktiyse, bunun sorumlusu sadece biz olamayız. Ülke nüfusunun giderek daha da sentetik olmaya başlaması, her alanda kültür oluşumunu imkânsızlaştırdı. Bu da bize, politik kültürümüzün de ilkel kalmasını sağladı. Batılı aydınlığı ülkenin hangi sosyo-ekonomik katmanına uygulayacaksınız? Ya da Karl Marks’tan bu yana ezberlercesine bildiğimiz ekonomi-politik meselesinin neresindeyiz? Bizde böyle bir reorganizasyon ya da de konstrüksiyon yaşandı mı?

Cevabı elbette ki HAYIR.

Her seçim, ondan önceki tüm seçimlerden daha önemliymiş gibi, ölüm kalım meselesiymiş gibi ya da seçimle her şey değişecekmiş gibi gösteriliyor. Oysa bu sadece bir iletişim hilesi. Politik arenada medeni demokrasilerin beklentisi, mevcut yapıyı devralan hükümetin görev süresince nereye kadar ilerlettiğidir. Yani, sürdürülebilirliğin adı devamlılıktır.

Bizde öyle değil.

Birçok ‘sil baştan’ yaratmak sanki daha bir yöresel politika geleneği gibi. Akademide gençlere, demokrasiyi anlatırken ve bunun içerisinde iletişimin nasıl işlemesi gerektiğini öğretirken siyasetin aslında “demokrasiyi zedeleyecek her türlü sorunu çözme süreçleri” olarak ve siyasetçiyi de “uzlaşı ve çözüm arayışının motivasyonu” olarak tanımlarım.

***

1990’ların sonunda doğmuş öğrencilerimin hemen hepsinden itiraz gelse de doğrunun bu olduğuna örnek demokrasiler vardır. Ancak, itiraz etmeleri doğal. Çünkü doğduklarından bu yana Türkiye örneğinde, tek tip iktidar ve tek tip muhalefet yaşadılar.

Koalisyonsuz yönetimin iyi bir istikrar olacağına her zaman inanırım. Hele hele Türkiye’nin yakın tarihindeki koalisyonları ve kapalı kapılar ardındaki pazarlıkları öğrendikçe.

Ancak tek başına iktidar olanın gücü, hem diğer siyasi oluşumlardan hem de halktan dengesizce fazladır. Adalet, eşitlik, insan hakları, demokrasi ve elbette medya aygıtlarının tümü ise, halkla, halktan çok güçlü olan iktidar arasındaki dengenin unsurlarıdır. Bu unsurlar zedelenir, iktidara yaklaşırsa, halkın zaten çok üzerinde bir güç tutan iktidarlar, daha da ezici olurlar.

Aslında bu güç onu yenecek ve ona hata yaptıracak kadar tehlikelidir. Bu nedenle, erkler ayrılığı ve medya, dengenin korunmasında uzlaştırıcı rol üstlenir.

Genel anlamda ‘normal’ süreçler böyle yaşanır veya yaşanmalıdır.

İngiltere şimdi tek partili iktidar dönemine giriyor. Kaybeden dertli. Fena kaybetti.

Ancak politik iletişimcilerin yani bir bakıma edebi metinleri yazanların seçim rekabetinde olduğu seçim süreçlerinde ağızdan çıkan her sözcük değerlidir. Sahibini vezir ya da rezil eder.

İngiltere’de de olan budur. Kaybeden arkadaş, şuursuzca Hamas Terör Örgütüne selam durup seçim kazanmayı bekledi.

Dünya artık uyumuyor. Varlığını sürdürmek ve kirli iktidarında gücü ile dilediğini yapmak isteyen Hamas Terör Örgütü, Filistin’i kana bulayan örgüt olduğunu artık herkes görüyor. Aksi söylem çoğunlukla politik gerekliliklerden doğuyor. Gerçek olan ise Hamas’ın terörist bir örgüt olduğu ve Filistin İsrail arasında dökülen kanların tek sorumlusu olduğudur.

“Peki, bu vesile ile İngiltere’de, Hamas hakkında batının aymazlığı son erdi mi?” sorusunu soracak olursak, cevap elbette HAYIR’dır. Halklar bunu bilir ve anlar ama iktidarlar çıkarlarına göre hareket eder.

Tüm mesele de budur.

Ancak hiç bir bilgi ve söylem; Hamas’ın 17 kez ateşkesi tek taraflı bozan, Avrupa’da bombalar patlatıp, Filistin’de çocukları siper edip, sivillerin ve kadınların arkasına saklanan bir terör örgütü olduğu gerçeğini değiştiremez