2019’u geride bırakırken ay ay Türkiye gündemine oturan, sosyal medyada herkesin mutlaka söyleyeceği bir sözü olduğu konuları ve paralel olarak o esnada bilimde neler başarıldığını masaya yatırıyoruz; geçen sene yaptığımız gibi.
Ocak
1 Ocak’ hayatımıza yeni bir soru kalıbı girdi. “Poşet ister misiniz?” Hedeflenen cevabın “İstemem kardeşim” olması gereken proje tabi ki memleketin en önemli gündemi oldu. El arabasıyla markete gidip durumu sosyal medyada protesto edenler, poşet ücretinin yarısından fazlasının haraç olduğunu savunanlar, işi iyice sulandırıp 2010’da “Seni çöpe atacağım poşete yazık' diyen Serdar Ortaç ne öngörülü adammış" diyenler... Gelin görün ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açıklamasına göre 2019’un ilk yarısında poşet kullanımı geçen seneye göre yüzde 80 azaldı. Kocaman bir aferin bize.
O esnada bilimde, NASA’nın New Horizons’ı 6,5 milyar kilometre uzaklıktaki Ultima Thule adlı meteorun yakınından uçtu. İlk kez bu uzaklıktaki bir nesne detaylıca inceleniyordu. 4,6 milyar yıl önce oluşan, kardan adam şeklindeki bu objeden alınan veriler Güneş Sistemimizde gezegenlerinin oluşumuyla ilgili gizemleri aydınlatacak. Aynı gün Queen gitaristi Brian May’in New Horizons için yaptığı şarkı yayınlandı. May’in aynı zamanda astrofizikçi olduğunu ekleyelim. Nazilerce ‘Ari ırkının evi’ anlamında kullanılan Ultima Thule'nin ismi daha sonra kasım ayında, Kızılderili dilinde gökyüzü anlamına gelen, Arrokoth’a döndü. Başka bir ilk de Çin’in Ay’ın karanlık yüzüne uzay aracı indirmesiydi. Yaşasın uzay çalışmaları.
https://www.newscientist.com/article/2189508-ultima-thule-is-a-snowman-shaped-rock-covered-in-weird-ice/
Şubat
Meyve-sebze fiyatlarının uçmasıyla kamu destekli alışveriş zincirleri, diğer adıyla tanzim satış noktaları, kurulmaya başlandı. Oluşan halk kuyrukları 70’ler retro havasında şeker, yağ, benzin kuyruklarına benzetiliyordu. Dokuz Eylül Üniversitesinde uygun fiyata meyve-sebze alınabileceği ‘DEÜ Manav' standının ilki Tıp Fakültesinde hizmete giriyordu. Rektör İzmir'de örnek bir projeyi daha hayata geçirdikleri için gururla tweet atıyordu; herkese hayırlı olsundu. Muzun fiyatı 7 liralardan 4 liralara gerilemişti. Tek bir muzu 80 kuruşa alıp koli bandıyla duvara yapıştırmayı ve 120 bin dolardan satmayı akıl edemeyen yurdum insanının dramını ta aralık ayında Miami’deki Art Basel günlerinde anlayacaktık.
O esnada bilimde: Afrika’dan dünyaya satılan muzlarda bir virüse rastlanmıştı. Bu virüs böcekler yardımıyla diğer muzlara atlamanın yanı sıra DNA’sını muzun genomuna kaydediyordu. Virüs muzun tabiatına girmişti ve çiftçilerin yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kenya’da tanzim çadırı kurmayan International Institute of Tropical Agriculture Üniversitesi CRISPR gen düzenleme tekniği kullanarak muzun genomuyla oynayıp virüsten tamamen arındırdı. Genetiğiyle oynanmış olsun, virüssüz olsun.
Mart
Devlet Bahçeli’nin matematik hesaplarını sosyal medya dört gözle bekler. Hatırlarsanız Bahçeli “2009 yılındayız. 2009'un sıfırlarını atın. Ne kaldı 29. 11 ile 29'u toplayın 40. Milliyetçi hareketinin 40. yılı. Bunlar tesadüf olamaz..." demiş, partisinin iktidara yürüdüğünün müjdesini vermişti. 31 Mart yerel seçimler öncesi başka bir hesapla karşımıza gelen Bahçeli “Gerçek sorun belli oldu; Kemal, Meral, Temel… Hepsi beş harften oluşan bir ittifakın kapsamı içerisinde bulunan anlamlı isimler olarak dikkat çekiyor” dedi. Neyse ki üç harfli değillerdi. Seçimlerde aldığı oy oranı yüzde 18,81 olunca bunu da Atatürk’ün doğum yılına bağlamıştı.
O esnada bilimde, 19 Mart’ta ABD’li Karen Uhlenbeck matematik dalının Nobel’i olarak bilinen Abel Ödülünü kazanan ilk kadın oluyordu. Geometrik analiz alanında yaptığı çalışmalar özellikle parçacık fiziği, Genel Görelilik ve Sicim Teorilerinin formüllerinde kullanılıyor. Proton ve nötronları oluşturan Kuark’ların nasıl davrandığını açıklayan denklemlerin çözümlerinin kimi zaman tanımlı olmayan noktaları olabiliyor. Fizikçiler öncelikle onları matematiksel anlamda tanımlı hale getirmeli. Uhlenbeck, geometrik analiz tekniklerini geliştirerek, değişik koordinat sistemlerine geçildiğinde bu noktaların tanımlı hale geldiğini gösterdi ve Gauge (ayar) Teorisinde önemli bir çığır açtı. İşte matematik böyle yapılırdı. Uhlenbeck kadar olmasa da Bahçeli kadar matematikten hoşlananlar için sosyal medyayı ikiye bölen bir soru ile karşılaştık mart ayında: 8/2(2+2)= ?
Cevap 1 değil, 16 olmalı çünkü çarpma bölmede öncelik yok, basitçe soldan başlamak doğru. Soldan doğru mu? Sol demese miydik?
https://sarkac.org/2019/05/2019-abel-odulu-ve-karen-uhlenbeck/
İsrailli komedyen Benny Bruchim'in, Özcan Deniz'in ‘İstanbullu Gelin’de canlandırdığı Faruk için “İsrailli kadınlara sesleniyorum. Gerçek hayatta Faruk gibi bir karakter yok, çok istiyorsanız Türkiye’ye gidin" deyip çıldırmasının üzerinden sadece bir hafta geçmişti ki Faruk 7 Nisan’da İsraillilerin ayağına gitti. Nasıl gitmesindi? Biletler satışa çıkmasıyla tükenmiş, hemen ikinci konser koyulmuş, onun da biletleri hemen tükenmişti. “Konseri dinleyenlerin hepsi Türkiye’den İsrail’e göç eden Sefarad Yahudileri olmalıymış aksi taktirde bir şey anlayamazlar”mıştan, “İsrailliler Türkçe dil kurslarına başlamışlar”a kadar tweet’ler atıldı.Tabi ki Deniz ve rol arkadaşı Aslı Enver haindiler.
O esnada bilimde, İsrail demişken, Ay’a uzay aracı gönderebilen dördüncü ülke İsrail, 11 Nisan’da maalesef başarılı bir inişe imza atamıyordu. Uzay zordur. Fakat bir gün önce uzayın derinliklerinde, tam 55 milyon ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin merkezindeki kara deliğin gerçek fotoğrafı yayınlanıyordu. Gururumuz Türk bilim insanı Feryal Özel’in içinde bulunduğu 200 kişilik ekip dünyadaki sekiz teleskobu birbirine bağlayarak Dünya büyüklüğünde bir teleskobun gücüne erişmeyi başarmış, ışığın oluşturduğu müthiş halkanın resmini çekmişlerdi. Ortasındaki mutlak siyahlık kara deliğin ta kendisiydi.
https://www.salom.com.tr/haber-110398-gorunmezi_gosteren_turk_bilim_insani_prof_feryal_ozel_ile_kara_delikler.html
Mayıs
Yine İsrail’deyiz kusura bakmayın. 12 Mayıs’ta İsrail Eurovision ev sahipliğinde hiçbir ülkenin yapamadığını yapmış, Madonna’ya sahne aldırtmıştı. Madame X albümünün tanıtım fırsatını yakalayan Madonna, berbat bir performans sergilemişti ama olsundu çünkü rating’ler tavan yapmıştı. ‘Söylemezsem Olmaz’ programında Ece Erken haklı olarak soruyordu: “Madonna’nın birinci olamaması çok acayip değil mi? Madonna’sın yani!” Karşısındaki onay veriyor, “Filistin bayrağıyla boykot yaptığı için kazanamamıştır, yüzde yüz” diyordu. Magazinin nabzı her sabah bu programda atıyor ama o sabah sunucuların beyin ölümü gerçekleşiyordu.
O esnada bilimde, Yale Tıp Üniversitesinde, kesime yollanmak üzere başları kesilen domuzların beyinleri altı saat sonra yaşama geri getirildi. Domuz beyinleri önce yapay kan sağlayan bir makine sistemine bağlandı. Hücrelerde döndürülemez sanılan hasar iyileştirildi. Beyin üzerindeki kan damarlarına gevşeyip kasılmalarını sağlayan ilaçlar verildi. Hücrelerde metabolizma çalışmaya başladı. Elektrot ile akım verilerek uyarılan nöronlar sinyal ateşleyebildi-bu beynin iletişim yoludur-. Bilinci açmak imkansıza yakın da olsa beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların hücrelerinin diriltilmesi yolunda bir adım atıldı.
https://www.newscientist.com/article/2200192-pig-brains-have-been-partly-revived-after-death-what-does-this-mean/#ixzz6824oVcaa
Haziran
31 Mart’ta ‘hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler olduğu ama fark edilemediği’ için 23 Haziran’da tekrarlanan seçimlerde, Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasında öncesinde 13 bin olan fark, tam 62 katına, 806 bine çıktı.
O esnada bilimde, 27 Haziran’da uzaya LightSail adında bir yelkenli gönderdik. Nasıl yelkenciler denizde ilerlemek, hızlanmak ve manevra yapabilmek için rüzgâr kullanıyorsa bu araç da uzay boşluğunda yelkenlerini ışıkla ittiriyor. Işık sonsuz miktarda, bedava ve araca yük bindirmeyen bir nevi yakıt. Üzerinde bilimsel araçlar taşıyabilen ve Dünya yörüngesinde hızlanarak dönen LightSail 2’nin açtığı yolla mesela Elon Musk’ın Starlink internet projesinde bulunan 12 bin minyatür uydunun bir kısmı yüksek yörüngede dönebilecek. Zaman zaman bizim semalarımızda görülebilen, saniyede 7 km hızla, 700 km yükseklikte giden LightSail 2’ye selam olsun.
https://www.planetary.org/explore/projects/lightsail-solar-sailing/lightsail-mission-control.html
Temmuz
2 Temmuz’da Şili ve Arjantin'de ve ayrıca Yengeç burcunda(!) Güneş tam tutuldu. Bu Türkiye’miz için ayrı önemliydi çünkü Türkiye 29 Ekim doğumluydu. (Akrep burcu ama yükseleni Yengeç ki yükselen çok daha önemlidir.) Ekonomi, finans, para, (Birinin etkilenip diğerinin etkilenmediği görülmüş mü?) inşaat sektörleri etkilenecekti. Ayrıca yengeç halk demek olduğundan bu tutulma halkın taleplerini gösterecekti (Protestolar mı? Her yılın her ayı halk bir şeyleri protesto etmez mi; hem de tüm dünyada?!). Bakın burası ‘çokomelli’, halkımız artık para peşinde koşmayı bırakmalı ve duygularına odaklanmalıydı. (Ne?) Avustralya’da aynı gün çöpçatanlık programında talip olduğu adama ‘İşin ne?’ diye soran kız, astrofizikçiyim cevabını alınca “Aaa, tamam ben İkizlerim” diyordu. Bana da kahrolsun popülerlikte kat kat astronomiyi yenen astroloji demek düşüyordu.
O esnada bilimde, bakın astronomide neler oluyordu. Japonya 13,8 milyar yaşındaki evrenimizin iki milyarıncı yılında oluşan galaksileri Şili’deki ALMA radyo teleskobuyla ilk kez gözlemliyordu. Aynı teleskopla Polonya, Samanyolu’nun şeklinin ‘S’ olduğunu gösteren en iyi haritayı çiziyor, İspanya 10 milyar önce Samanyolu’muzun Sosis galaksisi adındaki başka bir galaksiyi yuttuğunu ve oradan kalan yıldızları ortaya çıkarıyordu. Bu ülkelerin burcu Güneş tutulmasından belli ki “Bilimde birtakım ilerlemeler kaydedilebilir” şeklinde etkilenmiş olmalıydılar. Ama en önemlisi Güneş tutulması sırasında astronomlar Güneş’in Taç küresini rahatça gözlemleyebildikleri için gizem dolu yıldızımızı ve manyetik alanını anlamaya bir adım daha yaklaşıyordu.
https://www.newscientist.com/article/2212728-we-just-found-dozens-of-missing-galaxies-from-the-early-universe/#ixzz67YOe7wRi
https://www.newscientist.com/article/2212350-best-ever-map-of-milky-way-shows-our-galaxy-is-warped-in-an-s-shape/#ixzz67YOsbcJ7
https://www.newscientist.com/article/2210407-the-milky-way-devoured-another-galaxy-and-weve-spotted-the-remains/
Ağustos
Alev Alatlı, “İyi ki okumadık, okumuş olsaydık kargadan başka kuş, Shakespeare’den başka yazar tanımayacaktık, çünkü 550 yıldır aynı yazarı okuyan bir Anglo-Sakson toplumu var. Yahu bir adam çıkaramadınız mı başka?” diyordu.
O esnada bilimde, 'Paralel Evrenler Teorisi'nin, Kuantum Fiziğindeki dolaşıklık kavramı ile ispatının mümkün olabileceğine dair British Journal of Philosophy of Science Dergisinde bir makale yayınlanıyordu. Paralel evrenler varsa pekâlâ birinde Sinan Özen’in “Senin dudakların şarap gibi ve ben sarhoş olmak istiyorum”, Shakespeare’in ise “Senin ağzını yerim ben” demiş olması mümkündür.
www.newscientist.com/article/2213756-a-classic-quantum-theorem-may-prove-there-are-many-parallel-universes/
Eylül
17 rapçinin seslendirdiği ‘Susamam’ adlı şarkı Youtube’da ilk 12 saat içinde 2 milyon dinleniyordu. Doğa ile ilgili kısmında şu sözler vardı: “Mangala gitti maganda! Orman yanar, tabiatın gözleri kan ağlar… Fabrika bacası basar, atom reaktörü, çöpü hasar… İnsan en büyük parazit… Hayvan kadar olamadı beşer, faturasını gelecek nesil öder…” Tabi ki de hayallerini ve çocukluğunu boş laflarımızla çaldığımız Greta Thunberg, “How dare you! / Nasıl cüret ederseniz?” diye bize bağırmakta haklıydı, Yoğurtçu Park’ta okul grevi yapan çocuklarımız da… Green Peace ülkemizde yediğimiz balıkların yarısında mikroplastiğe rastladığını açıklamış, Intergovernmental Panel on Climate Change’in raporu deniz seviyesinin 2100 yılında 1,1 metre yükselme ihtimalini ‘en kötü senaryo’dan ‘muhtemel senaryoya’ güncellemiş, İsveç’te başlayan ‘flight shame/uçma utancı’ hareketi dünyayı sarmaya başlamıştı. Uçma utancı diye bir olgunun Türkiye’ye uğramasına tabi ki daha çok vardı.
O esnada bilimde, Elon Musk, Ay'a ve Mars'a insan taşıyacak, 2020’de ilk denemesini yapacak, 100 yolcu kapasiteli ‘Starship’i tanıtıyor; Hubble teleskobuyla 110 ışık yılı uzaklıkta, güneşine konumla yaşanabilir bölgede olan bir öte gezegenin atmosferinde su buharına rastlanıyor, bu gelişme orayı yaşam bulma ihtimalimizin en fazla olduğu öte gezegen statüsüne getiriyordu. Zeki girişimci ve bilim insanlarının yaşamı Dünya ile sınırlı bırakmama çabaları ne güzel bir tesadüftür ki en önemli gündemin çevre olduğu bu aya denk geliyordu.
https://www.newscientist.com/article/2216077-this-watery-planet-is-the-best-place-to-hunt-life-weve-seen-so-far/#ixzz68JGRWyec
Ekim
Siyasi gündemimiz, Trump’ın 9 Ekim’de Cumhurbaşkanımıza mümtaz bir ifadeyle “Don’t be a tough guy” diye yazdığı mektuba rağmen Pınar Barış Harekatına başlamamız ve harekatın başarısının ardından da Trump’ın 17 Ekim’de yine Cumhurbaşkanımız için “He’s a hell of a leader, and he’s a tough man” şeklinde teşekkür etmesi ile meşguldü. Ankara’da dinozor maketlerinin bulunduğu Anka’nın 750 milyon dolara mal olduğu haberleri ise bizi çileden çıkarıyordu özellikle de Jurassic Park’ın beş filminin toplam bütçesi 550 milyon ve gişe hasılatı 5 milyar dolarken. Ülke gergin bir ay geçiriyordu. Aynı ay Abant İzzet Baysal Üniversitesi Hukuk Fakültesine, veterinerlik mezunu bir profesör dekan olarak getiriliyordu. Fakat bu belki de ayın bilimsel gelişmesi için iyiydi.
Çünkü o esnada bilimde, Fareler araba kullanıyordu. Nörobilimciler plastik gıda ambalajından kasası olan, içindeki çubuğu tuttukça tekerlekleri dönen mini bir araba yapmış, farelere bunu kullanmayı öğretmişlerdi. Beş aylıkken eğitimlerine başlanan beş fare ehliyet testini geçmişti. Dahası farelerin araba kullanırken stres seviyeleri düşmüştü. İnsanlarda yeni beceri kazanılması ve öz yeterliliğin verdiği tatmin duygusunu yaşamışlardı.Bu ne işe mi yarardı? Motor becerileri ve mekan algısı bağlamında Parkinson hastalığını daha iyi anlamaktan, motivasyon ve depresyon ilişkisine kadar yeni ufuklar açabilirdi.
https://www.newscientist.com/article/2220721-scientists-have-trained-rats-to-drive-tiny-cars-to-collect-food/#ixzz68MfYjg3k
Kasım
Bu ay gündem çok yoğundu: Gebze Teknik Üniversitesindeki ‘Evrim Günleri’ panelinde milli hassasiyet soruşturması açılıyor, Diyanet’in yayınladığı kamu spotunda kocaya telefona değil, sürekli ikramlarda bulunan eşinin yüzüne bakması hatırlatılıyordu. Şaraba fermente üzüm suyu denileceğinin müjdesini yazın veren RTÜK, dondurma reklamlarında genel ahlak sınırını aşan durumlar olduğu için düzenlemelere gidileceğini duyuruyor; Berra bebeğin mevlit videosuna ‘fikren Yahudileşmiş’ yorumları yapılıyordu. Ancak en ses getiren olay Dipsiz Göl’ün define bulma gerekçesiyle aslında dibinin olduğunun gözler önüne serilmesiydi.
O esnada bilimde, ne olduğundan önce kötü bir ay geçiren ülkemizde iyi bir şeyler olmalıydı. Ankara’da harika bir uygulama imdadımıza yetişti. Belediye kaldırım taşlarına fizikten trigonemetriye birçok formülü yazdırmıştı. Dönelim ayın bilimsel buluşuna. Maryland Üniversitesinde doktorlar ağır yaralı, kalbi durmuş bir insanın tüm kanını buz halindeki salin ile değiştirerek -sıcaklığını 10 dereceye indirip- ilk kez geçici ölüm haline soktu. Bu yolla kazandıkları iki saat ile ameliyatlarını gerçekleştirdiler, aksi taktirde ameliyat için yalnızca dakikaları olacaktı.
https://www.newscientist.com/article/2224004-exclusive-humans-placed-in-suspended-animation-for-the-first-time/#ixzz67G2vztkg
Aralık
Bu ay konuşulanlar akılda tazedir. Zaten en çok konuşulan koli bantlı muzu azıcık zorlayarak tanzim marketleri haberine yedirmiştim. O yüzden Aralık’ın en çok konuşulmayan konusunu açıklayayım: Victoria’s Secret’ın geleneksel yıl sonu şovu. 1995’ten beri aralıksız yapılan şov yetersiz ratinglerden dolayı iptal edildi. Bu yılbaşı da konuyu bir şekilde meleklere getirerek dört yıllık geleneğimizi bozmuyor, sizlere yılbaşı hediyesi yapıyorum.
O esnada bilimde, Madrid Teknik Üniversitesinde, anestezide kullanılan propofol ilacının hasta uyandıktan 24 saat sonra travmatik anıları sildiği görülmüş. 2019’dan hatırlamak istemediği anıları olanlar için dev hizmet. 2020, 2019’u aratmasın.
https://www.newscientist.com/article/2197250-anaesthesia-drug-may-make-it-easier-to-forget-upsetting-memories/#ixzz68RnFZj3m