Daha önce ‘Türkiye ekonomisinde oyuncu değişikliği’ yazımda bütçe açığı üzerine yoğunlaşmış, yorumlarımı aktarmıştım. Türkiye ekonomisinin geldiği yeni noktada, düşük cari açık, yüksek bütçe açığı ile karşı karşıyayız. Peki, böyle bir ortamda kurun nasıl hareket etmesi gerekir?
Kurun çok sert dalgalanmalar yaşadığı uzun dönemlerin ardından, hem küresel taraftaki düşük faiz politikasının yeniden güçlenmesi, hem de içeride Türkiye ekonomisinin yavaşlaması ve ithalatın azalması sonucu döviz ihtiyacının düşmesi sonucu kurda daha dengeli hareketler izlemeye başladık. Türkiye ekonomisinin yeni dinamiğini ifade etmek gerekirse; önümüzdeki 2-3 senelik dönemde, düşük cari açık, yüksek bütçe açığı oluşa bir ekonomi olma ihtimalimiz çok yüksek. Mevcut durumda 12 aylık cari denge yaklaşık 5 milyar dolar fazla verirken, ihracatın ithalatı karşılama oranı % 86’lar civarında seyrediyor. Turizm gelirleriyle birlikte cari denge kıl payı pozitif tarafa geçmeyi başarıyor.
Pek tabii cari dengedeki bu olumu görünüm, yapısal bir değişiklik sonucu değil, kriz ortamının ithalatı baltalaması sonucu oluştu. Madalyonun diğer tarafında ise yaklaşık 170 milyar TL’lik bir bütçe açığı var. (Bu hesaplama TCMB’DEN aktarılan para ve bedelli askerlik gelirleri gibi tek seferlik gelirleri de ekleyerek elde edilen tahmini bir rakamdır). Tüm bu şartlar altında, Türkiye ekonomisinin döviz ihtiyacı azalmış, merkezi yönetimin TL ihtiyacı ise artmış görünüyor. Türkiye ekonomisinin döviz ihtiyacındaki düşüşü bir süredir devam eden döviz hareketlerindeki stabiliteden anlayabiliyoruz. Bütçe tarafındaki açığı da sürekli artan vergilerden hissedebiliyoruz.
Enflasyon nedeniyle zaten kurun belli oranda yukarı gitmesi normal karşılanmalı. Bunun yanında mevcut ekonomik durum eğer denge noktası ise, şahsen yeni bir kur şoku beklemiyorum. Cari açığın kapandığı seviyelerde oluşan bütçe açığı elbette ciddi fakat henüz 2018 yılındaki gibi bir kur şoku yaşatacak düzeylerde değil.
Birçok küresel kuruluş Türkiye’nin 2020 yılında % 3 civarı büyümesini bekliyor. Ben de bu görüşe katılıyorum. Türkiye’nin % 3 büyüdüğünde ne kadar cari açık yaratacağı çok önemli bir husus olacak. Eğer Türkiye % 3 büyümeye rağmen % 3’ün altıda bir cari açık verirse, bu tüketim alışkanlıklarının değişmiş olduğunu göstermesi bakımından da önemli bir ayrıntıdır.
Nasıl ki oluşan devasa cari açığımız sonucunda, kırılganlıklarımızın da artmasıyla yaşadığımız kur şokunda, denge noktasının neresi olduğunu gördüysek, benzer bir süreç daha az acılı olarak bütçe açığı kısmında yaşanabilir. Türkiye ekonomisinin mevcut yeni ekonomik düzeninde, bütçe açığındaki büyümenin hangi noktaya kadar gideceği belirleyici olarak. Bütçe açığı doğası gereği cari açık kadar kur üzerinde baskı yaratmadığı için, bütçe açığına dayalı kur hareketlerindeki muhtemel acı olayların daha yumuşak olmasını bekliyorum.
2020 için iyimser senaryoyu özetlersek, % 3’lük bir büyümeye rağmen 10-15 milyar dolar civarında seyreden bir cari açık ve bütçe açığındaki yükselişin oldukça yavaşlaması ve durması olarak özetleyebiliriz. Senaryolarla ilgili olarak enflasyonu kötü ya da iyi senaryo için tahmin etmiyorum çünkü enflasyon bir sonuç. Bahsettiğim iyi senaryo gerçekleşirse, Türkiye 2020 yılında not artırımı alabilir. Ne olursa olsun ekonomik toparlanmanın tekrar cari açığı hortlatmasına izin verilmemeli, diğer yandan da kamuda yapılan tasarruflarla bütçedeki kötü gidişe son verilmelidir. Ben 2020 yılında cari açıkta çok sert bir açılma beklemiyorum. Fakat maalesef kamu harcamalarında tasarruf yapılması ihtimali de oldukça iyimser bir bakış açısı olarak görünüyor.
2020 için ekonomide kötümser senaryoda, belirleyici olan bütçe olacak. Eğer bütçe açığı 2020 yılında bir dengelenmeye gitmez, aksine 2019 yılındaki kötü performansını artırarak devam ederse bu Türkiye için yeni bir kriz senaryosu anlamına gelebilir. Bu nedenle bütçe açığı konusunda muhakkak vergileri artırmak harici önlemler alınmalı. Bütçe açığının cari açıktan daha yakıcı olan kısmı ise, siyasi partiler üzerinde kurduğu baskıdır. Cari açıktan dolayı kısa vadede oy kaybetmezsiniz, sokaktaki vatandaş cari dengeyi fazla takip etmez, fakat bütçe açığı direkt ek vergi yükü olarak vatandaşın cebine yansıdığı için vatandaş bu durumu hızlı fark eder ve bu durumu siyasi etkileri cari açığa göre çok daha sert ve hızlı olur.
Toparlamak gerekirse; büyüme açısından 2020 yılı 2019’a göre çok büyük ihtimalle daha iyi bir yıl olacak. Fakat bu büyümeye karşılık cari denge ve bütçeden ne oranda fedakârlık yapmamız gerektiği, toparlanma mı yoksa yeni bir kriz daha mı yaşayacağımızı belirleyecek.