Acısıyla tatlısıyla geçen bir yılı daha geri bırakıyoruz. 2019 yılı içeride ardı ardına gelen kur şokları sonrası yüksek enflasyondan kaynaklı alım gücünün değer yitirmesi ve düşük büyüme, yüksek işsizlik ve umutsuzluktan yavaş yavaş yerini acaba bu krizi nasıl atlatacağız tartışmalarına bıraktı.
Prof. Dr. S. Burak Arzova
Ülke ardı ardına gelen seçimlerin yükünü kaldıramadı. Kriz acaba U şeklinde mi yoksa V şeklinde mi ilerleyecek derken, kaynağının nasıl sağlanacağını bilemediğimiz Kanal İstanbul Projesi, zaten yapısal reformların yapılamadığı ekonomimiz açısından 2020 için en büyük tehdit unsuru olarak duruyor. Galiba biz kriz yaratmadan nasıl yaşanacağını bir türlü öğrenemeyeceğiz.
Dışarıda ise Amerika ve Çin arasında neredeyse tüm ilişkiler koptu dediğimiz ticaret savaşından yılın son günlerine doğru üzerinde anlaşıldığı açıklanan 1. faz anlaşma ile umutların yeşermeye başladığı, dünya ekonomisinde olası durgunluk yerine 2020 açısından ticaret ümitlerinin arttığı günlere yerini bıraktı.
Aslında Amerika için işler kendi ekonomistlerinin öngördüğü karamsarlığın çok daha ötesinde iyi ilerliyor. Siyasette Başkan Trump’ın azil suçlamasının Temsilciler Meclisinde kabul edilmesi ve olayın Demokratların siyaseti olarak algılanıyor olması, Başkan’a zarar vermek yerine desteğe dönüşen bir süreci de beraberinde getirdi. Azil suçlamasının kabul edildiği tarihten sonraki 48 saat içerisinde Başkan Trump’ın kampanyasına 10 milyon dolar bağış yapıldığı kendi kampanya yöneticileri tarafından açıklandı. Öte yandan, Demokratlar zenginlere ilave vergi getireceğiz derken Başkan’ın vergi indiriminden bahsetmesi, Amerika’nın zengin kesiminin de desteğinin Başkan’dan yana olmasına neden oluyor. CNBC dördüncü çeyrek anketine göre, Amerikalı milyonerlerin yüzde 36’sı Trump’ı destekliyor. Bu oran Mayıs 2019’da yüzde 32 idi. Servetine yönelik endişe içinde olanlar Başkan Trump’a doğru yol alıyor.
Demokrat adaylardan Bernie Sanders ve Elizabeth Warren (her ikisi birden) ekonomi için kötüdür diyen zengin Amerikalıların oranı ise yüzde 60. Sağlık sektörü Elizabeth Warren’ın başkanlığından çok ürküyor. Elizabeth Warren’ın adının başkan adayı olarak açıklandığı günden (Mayıs 2019) bugüne kadar sağlık sektörü hisse senetleri, Amerikan hisse senedi piyasasında en düşük performansa sahip sektörlerden biri. 2020 bakalım Amerika Birleşik Devletleri açısından neler getirecek, hep beraber izleyeceğiz.
Avrupa’da ise, Fransa özelinde grev ve toplumsal hareketler devam ederken, büyümenin hâlâ istenilen düzeyde olmaması endişeleri daha da artırıyor. İngiltere’nin ise artık Avrupa’dan ayrılacağı kesinleşti. Seçimin mutlak galibi Muhafazakâr Parti olurken, İşçi Partisi sadece iş yaptırmamaya odaklı siyaseti ile ciddi bir yenilgi elde etti. Kişisel görüşüm Avrupa Birliği’ne ait olmayan bir İngiltere’nin çok daha büyük bir ekonomik güç olacağı yönünde. Sterlin hâlâ güçlenmeye aday bir para birimi olarak diğer ticaret para birimleri üzerinde baskı yaratıyor.
Sevgili eşimin her güneş batımında söylediği gibi: “Giden gün gittiği yere güzelliklerle gitsin, yeni gelen gün güzelliklerle gelsin.”
Milletçe umudumuzun kaybolmadığı, huzurumuzun bozulmadığı bir yıl olsun 2020.