MS 4. yüzyılda Hıristiyanlığın Bizanslılar tarafından devlet dini olarak kabul edilmesiyle beraber, Yahudiler için bir perişanlık dönemi başladı.
Yahudilere fiziki saldırılar başlamış, sinagoglar yıkılmış, Yahudilere devlet görevleri yasaklanmış, Yahudiler zorla Hıristiyan olmaya zorlanmışlardı. Ortaçağ’da 13. ve 14. yüzyıllardaki kıyımlara ayrıca Engizisyon, sürgünler ve Holokost da eklendi.
Hıristiyanlık ve Yahudilik: Tarihsel Süreç
Hazreti İsa, Milâdî çağın başında yaşamış, Hıristiyanlığın kurucusu Filistinli bir Yahudi’ydi ve Hıristiyanlar tarafından Mesih, Tanrı’nın oğlu ve insanlığın kurtarıcısı olarak kabul edilir. Hazreti İsa, eski yasayı (Tevrat’ı) ortadan kaldırmadığını, tam tersine ‘kusursuz hale’ getirdiğini ileri sürer. Bununla beraber, o zamanın Yahudi otoriteleri, İsa’nın görüşlerine katılmamışlar ve desteklememişlerdi. Konu teolojik temellere dayanmakla beraber, Hıristiyan âlemi bu dışlama sonucu İsa’nın Romalılar tarafından tutuklanıp çarmıha gerilmesini, Yahudilerin günahı olarak kabul etmiş ve Mesih sıfatını benimsememelerini de onaylamamıştır. Daha sonra İsa’nın havarileri tarafından yazılmış dört İncil’de İsa’nın evrenselliğinin yanı sıra, onun yoksul ve düşkünlere karşı merhameti, günahkârlara karşı bağışlayıcılığı, iyiliği, hoşgörü ve sevgi vurgulandı, şiddete, katliama ve nefrete yer verilmedi. Lâkin Hıristiyan dünyasında özellikle Yahudilere bu fikirler hiç uygulanmadı! Hıristiyan âleminde Yahudilere İslâm dünyasında uygulanmış toleranstan eser yoktur.
Yahudiler için perişanlık dönemi
MS 4. yüzyılda Hıristiyanlığın Bizanslılartarafından devlet dini olarak kabul edilmesiyle beraber, Yahudiler için bir perişanlık dönemi başladı. Yahudilere fiziki saldırılar başlamış, sinagoglar yıkılmış, Yahudilere devlet görevleri yasaklanmış, Yahudiler zorla Hıristiyan olmaya zorlanmışlardı. Haçlı Seferleri’nde çapulcu askerler Yahudileri kılıçtan geçirmişti. Ortaçağ’da 13. ve 14. yüzyıllardaki kıyımlara ayrıca sürgünlerde eklendi; Yahudiler, 1290’da İngiltere’den, 1394’te Fransa’dan ve 1492’de çok sivrildikleri İspanya’dan kovuldular. Tek istisna, ilk gettolaşmayı zorlayan İtalya’dır. Burada da aşağılandılar fakat en azından kıyıma uğramadılar. Bu arada Yahudilere iş sahaları kapandığından, ödünç para verme işine yöneldiler. Borçlarını ödemeyen Hıristiyanlar üstelik onları öldürüyordu. Dinlerini değiştirerek bu tür tacizlerden kurtulmak isteyen Yahudiler, İspanya ve Portekiz’de 1478’den itibaren Engizisyon’a uğradı, on binlercesi işkence ile ve yakılarak öldürüldüler… Hıristiyan âleminde bu dönemlerde ‘İsrael’e ağabeylik eden İsmail’in davranış tarzından eser yoktur. Bilâkis onunla Toradöneminden beri arası açık olan İsrael’in kardeşi Esav’ın adeta zulmü ve intikamı yaşanmaktadır*.
Nitekim 1768- 1848 arasında yaşamış olan Fransız yazar François Chateaubriand, Katolik Kilisesi’nin, Yahudilerin İsa’nın çarmıha gerilmesine neden olmaları nedeniyle, onları ‘suçlu’ konumunda gösteren felsefesini destekliyordu. Hıristiyan efsanesine göre; İsa’nın çarmıha gerilmesinden sorumlu olan Yahudiler, İsa’nın dünyaya tekrar dönüşüne kadar bu suçlarından ötürü ülke ülke gezmeye (Diaspora’da yaşamaya) mahkûm olmuştu. Bunun nedenleri, Tora’ya değil, İncillere dayandırılmıştır.
Bu gibi düşünürlerin benzer tarzdaki bu yargılamasıyla, binlerce Yahudi işkence gördü ve yakıldı. 16. yüzyılda Martin Lutherönderliğindeki Protestan Reformhareketi de, Yahudi karşıtlığından ödün vermedi. M. Luther de, Lüterci Kilise de zamanla Yahudiliğe karşı önyargılı ve düşmanca davrandı ve Nazizmiçin malzeme sağladı. Papalar da, 19. yüzyılın sonlarına doğru Yahudi karşıtı fermanları sürdürdüler. Papalığın bu tutumu yeni değildi. Ortaçağ’dan beri süregelen İsa’nın tanrısallığı üzerinde yoğunlaşan polemiklere ve sayısız Hebraist Hıristiyan’a (Yahudiliği inceleyen Hristiyan bilimciler) rağmen, Papalık Konseyikararları, hep Yahudi düşmanlığını besledi. Bu tutum, ancak 1965 yılında Vatikan’ın Nostra Aetate, Madde 4’ü yayınlayarak Yahudilere diyaloğun kapısını aralaması ile bitti. 1990’da Prag’da Nostra Aetate’nin 25. yıldönümünde Şoa(Nazilerin Yahudi soykırımı) karalandı. 1994’te Papa, Yahudilerin İsa’nın ölümünden sorumlu olduklarının fikrinin yanlış olduğunu içeren bir mesaj yayınladı ve aynı yıl Vatikan ve Kudüs arasında diplomatik ilişkiler kuruldu. Lâkin bütün bu gelişmelere karşın, günümüze dek geçen süre içerisinde antisemitizm süratle arttı ve Filistin sorununa ilişkin olması itibarıyla, sâdece İslam ülkelerinde değil, Hıristiyan âleminde de ciddî boyutlara ulaştı1.
Bu açıklamaların ışığında, Hıristiyan dünyasında devlet işlerine karışan birçok Yahudi’nin sonunun çok kötü olması anlaşılır gibidir. Lâkin bazı Yahudiler de devlette önemli konumlardaki görevlerini hüsrana uğramadan yürütebildiler ve becerilerinden istifade edildi.
Ortaçağ’da Yahudiler
Yahudiler, Hıristiyan âleminde İslâm âleminde olduğu gibiOrtaçağ’da çeşitli bilimsel, kültürel veya devlet yönetimi gibi alanlarda bir varlık gösteremediler. Çünkü gettolarda ve baskı altında yaşıyorlardı. Hıristiyan âlemi, İslâm âleminin bu gibi alanlarda yaşamış olduğu ‘Altın Çağ’ını yaşamamıştı ve dinsel bir bağnazlık içindeydi. Hıristiyan âlemi,Rönesans, dinde Reformve Sanayi Devrimigibi aşamalardan geçtikten, Yahudiler Napolyondöneminde vatandaşlık haklarını aldıktan ve en önemlisi, Emansipasyon’uyaşadıktan sonra, yaşadıkları toplumlarlaasimileolmaya başladılar. 19. yüzyılın başlarından itibaren birçok alanda isim sahibi oldular. Diğer önemli bir husus ta, ‘Bâbil harmanisi’ misali birçok göçmen ulustan oluşan ABD’de Yahudilere devlet makamlarında belirgin bir kısıtlama ve düşmanlık sergilenmemiş oluşudur.
İslâm âleminde de olduğu gibi bazı durumlarda Yahudiler, Hıristiyan dünyasında da resmî makamlarda kötü bir sonla karşılaşmadan görev alabildiler:
Jacques ATTALİ(1943- ): Fransız düşünür ve iktisatçı. 1981’de François Mitterand’ın özel danışmanı oldu ve Fransız sosyalist hükümetinde görev aldı.
Simon BAMBERGER(1846- 1926): ABD’de sanayici ve devlet adamı. 1916- 1920 arasında Utah Eyaleti valiliği yaptı.
Bernard Mannes BARUCH(1875- 1965): ABD’li devlet adamı. New York borsasındaki işini bırakarak devlet hizmetine girdi.
Judah Philip BENJAMİN(1811- 1884): Amerikalı hukukçu ve devlet adamı. 1852’de senatör oldu.
Ernest BEVIN(1881- 1951): İngiliz siyaset adamı. 1940’da Avam Kamarası’na seçilerek, Churchill’in koalisyon hükümetinde çalışma bakanlığı yaptı.
Robert BRISCOE(1894- 1969): İrlandalı politikacı. İki kez Dublin’de belediye başkanlığı yaptı.
Sir Zelman COWEN(1919- 2011): Avustralyalı devlet adamı. 1977 – 1982 yılları arasında Avustralya’nın genel valiliğini yaptı.
Isaac Moise Adolphe CREMIEUX(1796- 1880): Fransız avukat ve devlet adamı. İki kez Adalet Bakanı oldu (1848 ve 1871’de).
Arthur GOLDBERG(1908- 1990): Amerikalı siyaset adamı. Başkan Kennedy tarafından Çalışma Bakanlığı’na getirildi.
Sir Joshua (Abraham) HASSAN(1915- 1997): Gibraltar Başbakanı. 1964- 1969 yılları arasında bu İngiliz kolonisinin başbakanlığını yaptı.
Henry KISSINGER(1923- ): Amerikalı siyaset adamı. 1968’de Nixon tarafından ulusal güvenlik özel danışmanlığına ve 1973’te Dışişleri Bakanlığı’na getirildi.
Bruno KREISKY(1911- 1990): Avusturyalı siyaset adamı. Sosyalist Halkçı Hükümeti zamanında Dışişleri Bakanlığı (1959- 1966) yaptı. 1970’te hükümeti kurmakla görevlendirildi. 1983’te Şansölyelikten istifa etti.
Madeleine KUNIN(1933- ): ABD’li kadın politikacı. 1984’te Vermont Valisi oldu ve ABD’de seçilen ilk kadın Yahudi vali sıfatını kazandı.
Jack LANG(1939- ): Fransız siyaset adamı. 1981’de Fransa kültür bakanı oldu.
Pierre MENDESFRANCE(1907- 1982): Fransız siyaset adamı. Başbakan oldu. (1954- 1955)
Rufus Daniel ISAACS(1860- 1935): İlk Reading Markisi ve Büyük Britanya’nın Hindistan Genel Valisi oldu.
HelenSUZMAN(1917- 2009): Güney Afrikalı kadın politikacı. United Party’den milletvekili olarak parlamentoya girdi.
Sir Julius VOGEL(1835- 1899): Yeni Zelanda Başbakanı (1873- 1875 ve 1876).
Sir Roy WELENSKY(1907- 1991): Rodezyalı siyaset adamı. Rodezya ve Nyassaland Federasyonu’nun başbakanı oldu.
Lâkin Hıristiyan ülkelerinde devlet işlerine karışan birçok Yahudi’nin de sonu kötü oldu.
Leon BLUM(1872- 1950): Fransız siyaset adamı. Sosyalist Parti’nin lideri olarak Halk Cephesi Hükümetini kurdu. (1936- 1938). 1940’ta savaş suçu işlemekle suçlandı ve tutuklandı. 1943’te sürüldüğü Almanya’daki Nazi toplama kamplarında kaldı.
Laurent FABIUS(1946- ): Fransız siyaset adamı. 1984’teki koalisyon bunalımında Mitterand tarafından başbakan atandı. 1985’te bozuk kanlarla ilgili bir yolsuzluktan ötürü yargılandı.
Emma GOLDMAN(1869- 1940): ABD’li kadın siyasal anarşist. 1885’te ABD’ye göç etti ve bir dergide özgürlükçü ve feminist görüşleri savundu. Savaşa karşı çıktığı için hapse atıldı ve Rusya’ya sürüldü.
Rudolf HILFERDING(1877- 1914): Avusturyalı Marksist kuramcı ve siyaset adamı. Almanya’da Reichstang’da milletvekilliği ve Maliye Bakanlığı yaptı. 1933’te Almanya’dan kaçtı. 1941’de Paris’te Vichy yönetiminde Gestapo’ya teslim edildi ve öldürüldü.
Lazar Moiseyeviç KAGANOVİÇ(1893- 1991): Rus siyaset adamı. 1925- 1928 yıllarında Komünist Parti, 1930- 1957 yıllarında Politbüro ve Prezidyum üyeliği yaptı. Stalin’in sadık yardımcılarındandı. 1957’de Kruşçev tarafından Prezidyum’dan atıldı.
Lev Borisovich (Rozanfeld) KAMENEV(1883- 1936): Rus siyaset adamı. Sovyet rejiminde yüksek mertebedeki görevler üstlendi. 1925’te Stalin’e karşı muhalefet etti. 1932’de Parti’den atıldı.
Bela KUN(1886- 1939): Macar devrimci. 1917’de Rusya’da hapsedildi. 1928’de Avrupa Seksiyonu’nun başına getirildi. Fakat Stalin’in emriyle tutuklanıp idam edildi. Kruşçev tarafından siyasî itibarı iade edildi.
Ferdinand LASSALE(1825- 1864): Alman sosyalist lideri. 1948 İhtilâli’ne katıldı. Alman İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu kurdu. Bir düelloda öldürüldü.
Rosa LUXEMBOURG(1870- 1919): Alman kadın devrimci. Alman sosyal demokrasisinin liderlerindendi. Spartaküsçülerin ayaklanması sırasında Berlin’de öldürüldü.
George MENDEL(1885- 1944): Fransız siyaset adamı. Reynaud zamanında İçişleri Bakanı oldu. Vichy rejimi Mendel’i düşman sayarak Almanlara teslim etti ve milislerce öldürüldü.
JosephOPPENHEIMER(Jud- Suss) (1699- 1738): Alman devlet adamı. Prens Karl Alexander’e birinci danışman olunca, Oppenheimer Alman siyasetine yön verdi. Ancak Dük olan Prens ölünce, düşmanlarının komplolarıyla suçlandı; Vaftiz olmayı da reddedince, asılarak idam edildi.
Simon VASILEVEVICH(1879- 1926): Ukraynalı siyaset adamı. 1919’da Ukrayna Direktuarının başkanı ve başkomutanı oldu. Paris’te Ukrayna’da yapılan Yahudi katliamlarının intikamını almak isteyen bir Yahudi tarafından öldürüldü.
Walter RATHENAU(1867- 1922): Alman siyaset adamı. Kalkınma Bakanı (1921) ve Dışişleri Bakanı (1922) oldu. Aynı zamanda sanayici ve Siyonist olan Rathenau, milliyetçilerin öfkesini üzerine çekti ve öldürüldü.
(Lev Davidoviç Bronstein) TROÇKİ(1879- 1940): Rus siyaset adamı. Petersburg Sovyeti’nin başkanlığını yaptı. ‘Pravda’ gazetesini kurdu. Stalin’le anlaşamadı ve Parti’den atıldı. (1927). 1925- 1933 arası Büyükada’da yaşadı. En son yerleştiği Meksika’da Stalin’in bir ajanınca öldürüldü2.
Öte yandan Yahudilerin; bilim adamı, düşünür, edebiyatçı, hukukçu, iktisatçı, müzisyen, sanatçı, sinemacı, sporcu, gibi yüzlerce kişiyi beşeriyete kazandırdıklarını da bu vesile ile not etmek gerekir. Aynı cümleden olmak üzere bu gerçek; Yahudileri her konuda olumsuz olarak algılayan tarihsel kökenli paranoyayı benimsemeyi sürdürenleri, tekrar düşünmeye sevk eden bir olgu olmalıdır.
Hıristiyanların Romalıların, onların da İsrail’in (Yaakov) kardeşi Esav’ın atası olduğu Edomluların soyundan geldiği kabul edilir. “Esav, babasının ona vermiş olduğu beraha (kutsama) sebebiyle Yaakov’a nefret besledi. İçinden: ‘Babam için yas tutulacak günler yakındır’ dedi. ‘O zaman kardeşim Yaakov’u öldüreceğim.3”
1Yahudilik Ansiklopedisi, Cilt 1, Yusuf Besalel, Gözlem Gazetecilik, 2001, S. 216- 218.
2Ünlü Yahudiler, Yusuf Besalel, Maraton Grafik, 1999, S. 60- 84.
3Tora, Bereşit, 27: 35- 41. Gözlem Gazetecilik, S. 205.