Bilinmeyen bir kahramanlık öyküsü

Terrence Malick başyapıtı ‘GİZLİ BİR HAYAT’ ile II. Dünya Savaşı’nın dramatik dönemine dönüş yapıyor

Viktor APALAÇİ Sanat
8 Ocak 2020 Çarşamba

Avusturyalı vicdani retçi Franz Jagerstatter’ın hayat öyküsünden yola çıkan Malick, savaş karşıtı temalara sadık kalıyor. Film, inancı uğruna Nazi ideolojisine karşı gelme cesaretini göstermiş, az tahsilli, dindar, yüreği sevgi dolu basit bir çiftçinin direncini sergileyen bir epik fresk. Konusu II. Dünya Savaşı’nda geçmesine rağmen, içinde bir tek savaş sahnesi olmayan ‘Gizli Bir Hayat’ pastoral tatlar içeren, şiir yüklü manifesto niteliğinde bir görsel ve işitsel şölen. Aile olmanın önemine verdiği değeri sergilemeyi sürdüren Malick, birbirlerine güvenip destek olan bir çiftin aşk öyküsü üzerinden evlilik kurumunu yüceltiyor. Malick’in başarısına görüntü yönetmeni Jörg Widmer’i ortak etmek lazım.

 

I. Dünya Savaşı başyapıtı ‘İnce Kırmızı Hat/The Thin Red Line’dan 21 yıl sonra Terrence Malick ‘Gizli Bir Hayat/A Hidden Life’ ile 1940’ların dramatik dönemine dönüş yapıyor.

Savaş sinemasının genel eğilimi olan kahraman yaratma çabasını ters yüz eden ‘İnce Kırmızı Hat’, savaşın getirdiği psikolojik buhrana, savaşın çapraz ateşinde kalan doğanın savaştaki rolüne ve ölüm korkusuna özgün bir bakış açısı getirmişti.

Pek bilinmeyen bir kahramanlık öyküsünden, Avusturyalı vicdani retçi Franz Jagerstatter’in hayat hikâyesinden yola çıkan Malick ‘Gizli Hayat’ta aynı savaş karşıtı temalara sadık kalıyor. Film, inancı uğruna güce tapanlara karşı gelme cesaretini gösterebilmiş, az tahsilli, dindar, iyi aile babası, yüreği sevgi dolu basit bir çiftçinin direncini sergileyen epik bir fresk.

Nazi ideolojisine karşı gelen, inancına karşı gelmektense ölümü yeğleyen, insanlık dersi veren Franz Jagerstatter’e Katolik Kilisesinin sırt çevirmesi acı olduğu kadar da düşündürücü.

Pastoral senfoni

Pastoral tatlar içeren, şiir yüklü manifesto niteliğindeki ‘Gizli Bir Yaşam’, görsel ve işitsel bir şölen.

Cenneti andıran bir coğrafyadaki yaşantılarının savaşın araya girmesiyle cehenneme dönüştüğünü izlediğimiz bir çiftçi aile üzerinden, film gerçek aşk duygusuna övgüler düzüp evlilik kurumunu yüceltiyor.

Konusu II. Dünya Savaşı’nda geçmesine rağmen içinde bir tek savaş sahnesi olmayan filmi, Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux: “Savaş üzerine bir film, ama savaş filmi değil” cümlesiyle takdim etmişti.

Altın Palmiye Ödüllü ‘Hayat Ağacı’ (2011) ile hayatın anlamı üzerine görselliğiyle çarpıcı zihnin egzersizlerini kuran Terrence Malick, bu yeni filminde de aile birliğine ve aile olmanın önemine verdiği değeri sergilemeyi sürdürüyor.‘Gizli Bir Yaşam’ güçlü bir aşk filmi. En zorlu şartlar altında birbirlerini ölümüne destekleyen, birbirlerine güvenip destek olan bir çiftin olağanüstü aşkının filmi. Konusu Nazi işgali altındaki Avusturya’da 1940 ile 43 yılları arasında geçen film Nazizm’in yükseliş yıllarında, Alman askerlerinin Hitler’in önünde yaptıkları resmigeçit ile başlıyor.

Bu sekans, Nazi sinemasının ünlü yönetmeni Leni Riefenstahl’ın Nazi Partisi tarafından propaganda filmi olarak seçilen (ve kendisine şöhreti getiren) ‘İradenin Zaferi/Triumph Oles Willens’den alınmış.

Film, muhteşem manzaralı bir köy evinde yaşayan Avusturyalı dürüst ve çalışkan çiftçi Franz’ın (August Diehl) karısı Fani (Valerie Pacher) ve üç kızının 1940’ta başlayan öyküsünü anlatıyor.

O yıl askere alınan Franz, savaşta masum, günahsız ve müdafaasız insanların öldürüldüğüne tanık olunca, ikinci çağrılışında orduya dönmeyi reddediyor. Köy halkı tarafından dışlanıp hain muamelesi gören Franz, Hitler’e bağlılık yemini etmeyi reddedince tutuklanıp, Hitler’in doğum yeri olan Linz’deki temerküz kampına gönderiliyor.

Kararlı bir vicdani retçi

Gestapo tarafından sunulan, hatalı olduğunu kabul ettiğini bildiren bir belgeyi imzalamayı reddeden Franz, direncini sürdürünce Berlin’e gönderilip yargılanıyor. Hâkim Lueben’in (Bruno Ganz) “Savunmanızı yapacak mısınız?” sorusuna Franz “Ben yanlış bulduğum bir şeyi yapmamak için savaşa katılmayı reddediyorum” cevabını verince idama mahkûm edilir.

İdam öncesi, Berlin’e kocasını son kez görmeye gelen Fani ile Franz’ı karşı karşıya getiren duygu yüklü sekans, filmin en başarılı olanı. Fani kocasına “Seni çok seviyorum ve her zaman olduğu gibi bugün de fikirlerini destekliyorum” diyerek veda eder.

Malick, insanın içini acıtan bir dramı, duygu sömürüsünden uzak, etkileyici bir sinema diliyle anlatıyor. Görüntü Yönetmeni Jörg Widmer, geniş ölçekli objektiflerle çekilen kartpostal güzelliğindeki fotoğraflarıyla filme müthiş bir görsellik katıyor.

Widmer’i Wim Wenders’in yaptığı iki filmden ‘Buena Vista Social Club (1999), ‘Pina’dan (2011), ve ‘V For Vendetta’dan (2005) tanıyoruz.

1943’te idealleri uğruna öldürülen, karısı ve üç kızıyla mutlu çiftçi hayatından vazgeçen Franz Jagerstatter, 2007 yılında Papa Benoit XXI tarafından şehit ilan edilmiş ve Katolik Kilisesi tarafından azizleştirilmişti.

36 yıllık kısacık hayatında Jagerstatter, kendisine hain muamelesi yapan köylü arkadaşları, kendisine eziyet eden Gestapo, mahkeme hâkimi dâhil hiç kimseyi yargılamıyor. Sadece kötü olduğuna kanaat getirdiği bir şeye karşı, bedelinin ölümcül olacağını bile bile direnme gücü gösteriyor.

Bu sakin karakterli, düşünce hürriyetine saygılı, sessiz Avusturyalı çiftçi rolünde August Diehl kariyerinin en parlak performansına imza atıyor. Genç Alman aktörü (43) Tarantino’nun ‘Soysuzlar Çetesi’nden (2009) ve macera filmlerinden tanıyoruz.

Canlandırdığı vicdani retçi karakterin direncini, ideallerini ve doğru buldukları için hayatı dâhil her şeyi feda etmedeki azmini mükemmel yansıtıyor.

Karısı Fani rolünde Avusturyalı genç aktris Valerie Pachner (32) var. ‘Stefan Zweig: Farewell to Europe’ (2016) filminde yazarla birlikte intihar eden eşi Mix Störk rolünden tanıdığımız Pachner son derece duyarlı bir kompozisyon çiziyor.

‘Gizli Bir Hayat’, iki aktörün Bruno Ganz ve Michael Nyqvist’in son filmleri oldu. Nostaljik tatlarla son rolünde izlediğimiz İsviçreli karakter oyuncusu Bruno Ganz filmde hâkim Leuben’i canlandırıyor. Bu yıl şubat ayında kaybettiğimiz Ganz, 2004’te Oliver Hirshbiegel’in  ‘Çöküş’ünde Adolf Hitler’i oynamıştı. Bizde vizyon şansı bulamayan Lars Von Trier’in ‘Jack’in İnşa Ettiği Ev’ Ganz’ın ‘Gizli Bir Hayat’tan önce yer aldığı filmdi.

Yedinci Sanat’ın en gizemli yönetmeni

Filmlerindeki görkemli görsellikle ve kuralları ters yüz etmesiyle tanınan Terrence Malick, aynı zamanda sinema tarihinin en gizemli ve en esrarengiz figürü.

Gazetecilerle görüşmeyi reddeden, insanların arasına karışmayan, filmlerinin seçildiği festivallere katılmayan, stüdyolarda çekilmiş birkaç resmin dışında fotoğrafı olmadığı için, basının az sayıda benzer fotoğraflarını kullandığı asosyal bir sanatçı.

1943 Ottawa doğumlu Süryani asıllı yönetmen-senaryo yazarı-yapımcı Terrence Malick, Harvard’da felsefe tahsilinden sonra on uzun metrajlı film yaptı. Bunlardan üçüyle Oscar’a aday oldu. ‘İnce Kırmızı Hat’ (1998) ile Berlin’de Altın Ayı, ‘Hayat Ağacı’ (2011) ile Cannes’da Altın Palmiye ödüllerini kazandı. Bu son festivalde ‘Cennet Günleri’ (1979) ile En İyi Yönetmen seçildi.

46 yıllık bir kariyerde sadece on film Malick’i üretken bir yönetmen yapmıyor. Sinema tarihinin en titiz, en iddialı yönetmenlerinden biri olarak, Malick insanlığa, tabiata ve masumiyete olan sevgisini filmlerine yansıtır. 1973’te ‘Badlands’ ile başlayan kariyerindeki filmler arasında benim favorim ‘İnce Kırmızı Hat’.

Belgesel tadındaki ‘Hayat Ağacı’ Cannes’da eleştirmenleri ikiye bölmüştü. Nefret edenler de oldu, başyapıt muamelesi çeken de… Onlardan biri filmi: “Çocukluğun masumiyetinden, modern bir dünyada kayıp bir ruh olarak, aklı karışmış yetişkin yıllarına uzanan bir yolculuk olarak değerlendiriyor.

‘Gizli Bir Hayat’ın başrolündeki Alman aktör August Diehl Malick’in ulaşılması zor bir yönetmen olduğu kanaatine katılmıyor. “Herkesten Malick’in iletişim kurulması zor ve mesafeli bir insan olduğunu duymuştum. Beni filminde oynatacağını söylediğinde kendisiyle tanışmaya gittim. Setlerde yaşadıklarımdan, rivayetlerin aksine kendisinin sürekli şaka yapan, gülmeyi seven, mizah duygusu yüksek bir insan olduğuna tanık oldum.”

August Diehl: “Filme hazırlanırken canlandıracağım karakter üzerine sayısız araştırma yaptım. Terrence ile çekimler başlayınca tüm araştırmalarım çöpe gitti. Bambaşka bir yolculuğa çıktım” diyor.

Görselliğe önem vermesiyle tanınan Malick, bu son filminde (‘Hayat Ağacı’nda evvelce birlikte çalıştığı) görüntü yönetmeni Jörg Widmer’den verim almayı sürdürüyor. Yüksek Avusturya Alpleriyle çevrili yemyeşil bir vadi, tarıma elverişli bereketli topraklar, büyüleyici güzellikteki şelaleler, şirin köy evlerinden oluşan bir coğrafyada, gün ışığında çalışmayı tercih eden Malick, başyapıt niteliğindeki ‘Gizli Bir Hayat’ta görsel ve işitsel bir şölen sunuyor.