2006 yılından bu yana, Ocak ayının 27. günü, ‘Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ olarak anılıyor. Sovyet ordularının Auschwitz ölüm kampına girdikleri ve orada kalmış 700’e yakını çocuk, 7 bine yakın insanı1 kurtardıkları gündür, 27 Ocak 1945… Bugünden 75 yıl önce…!
Elbette ki Holokost katliamları yalnızca Auschwitz ile kısıtlı kalmadı. Çoğu işgal edilmiş Polonya sınırları içinde kalan birçok başka ölüm kampı da, korkunç vahşete sahne oldu. Baltık kıyılarından, Ukrayna steplerine, Yugoslavya ormanlarından, Alman kontrolüne girmiş tüm Avrupa’ya, hemen her yerde, katliamın izlerini bulmak mümkün bugün…
Auschwitz Müzesinde camekânlar ardında sergilenen gözlükler, protezler, bavullar, talletler, ayakkabılar ve saçlar, yaşanan vahşetin gölgesini bugünlere taşıyor. 2007’de gittiğim Yaşam Yürüyüşü programı çerçevesinde ziyaret ettiğim Müze’deki o saçlar, itiraf etmem gerekir ki, Holokost’u her düşündüğümde aklıma gelen ilk görüntü oluyor…
Budapeşte’de Tuna Nehri kıyılarındaki bronz ayakkabılardan, Avrupa’nın değişik kentlerinde kurşuna dizilenler anısına bina duvarlarına asılan plaketlere, gün ışığına çıkartılan toplu mezarlardan, ölüm kamplarında ele geçirilen krematoryumlara, gaz odalarına kadar, her yerde yıkım var; her yerde ırkçılık var; her yerde ölüm var. Bunun adı Holokost!
Bütün bunlara, toplanan yüz binlerce ifadeye, tanıklıklara, hatıralara, belgelere, fotoğraflara rağmen, Yahudi düşmanlığının bir yansıması olarak, Holokost’un reddi, hâlâ çok popüler.
Normal bir insanın mantığının, teknolojik bir alt tabanla beslenen, lojistik olanakların en etkin şekilde kullandığı böylesi bir katliamı anlaması elbette ki kolay değil. Çok araştırmak, çok okumak, dinlemek, düşünmek gerekir… Tarih belgelere, bulgulara dayanan bir bilimdir. Bu anlamda, büyük savaş esnasında, öncesinde ve sonrasında yaşanmışlıklara sırt dönmek, bunlar hiç olmamışçasına davranmak, onları itibarsızlaştırmak, bu suça eşlik etmektir, son tahlilde!
Holokost Yahudilerin özne oldukları, en hafifinden, bir insanlık suçudur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2005 yılında almış olduğu karar buna işaret eder. Bu karar çerçevesindedir ki, 27 Ocak günü, ırkçılığa, bağnazlığa, yabancı düşmanlığına karşı bir anma günü olarak, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 194 devlet tarafından kabul edilmiştir.
Tescilli antisemitler, Yahudilerin Nazi yönetiminde gördükleri eziyeti, Arap – İsrail çatışmalarının odağına koyma gayreti içine giriyor. Bu girişimlerden ötürü, Holokost, bir anlamda bir coğrafyayı paylaşmak durumunda olan iki halk arasında, ‘acıyı istismar etme’ amacına hizmet ediyor, adeta!2
Hitler ve arkadaşları, bazı çevreler tarafından kutsanır ya da işlerini yarıda bıraktıkları için lanetlenir, Mein Kampf en çok okunan kitaplar arasında yerini alırken, Holokost’u, ‘acıyı istismar etme aracı’ olmaktan nasıl kurtaracağız?
Adolf Eichmann davası sırasında bir Lübnan gazetesi, Ben Gurion ile arasındaki hayali bir konuşmanın karikatürünü yayınlar: Ben Gurion’un “6 milyon Yahudi’yi öldürmenden dolayı ölüm cezasını hak ediyorsun!” demesine, Eichmann’ın “Birçokları işimi yarıda bıraktığım için benim bu cezayı hak ettiğimi düşünüyor” şeklinde cevabı, 1960’lı yılların başındaki havayı çok iyi anlatıyor…
Benzer şekilde, aynı tarihlerde yayınlanan Jerusalem Times adlı Ürdün gazetesi sütunlarında, Eichmann’ın 6 milyon Yahudi’nin yok edilmesindeki başarısından ötürü tebrik eder. “Başarılı operasyonlarınız bu şekilde gelişmeseydi, bugün burada mücadele etmemiz gereken çok daha fazla Yahudi olurdu!” diye yazar!
Holokost konusu, hiç şüphesiz bu yaklaşım içinde, yalnız İsrail’i değil, tüm Yahudi halkını tehdit etmek için basitleştirilen bir koz olarak kullanılmaktadır antisemit çevreler tarafından… Şu anda okumakta olduğum, adı dip notta belirtilmiş kitapta, altını çizdiğim ilginç bir görüşü, burada paylaşmak isterim… Bir İsrail subayına göre “Filistinlileri bu konuda suçlamamak gerekir. İsrail’e saldırmak için ellerindeki en iyi silah, İsrail’i Nazilerle ilişkilendirmek! Onlar da bunu yapıyorlar. Ben de onların yerinde olsaydım aynı şekilde davranırdım. Sürüp giden bir savaş var. Bu bir heyecan ve propaganda savaşı… Bunu böyle görmek gerekir.”
Irene Eber, (1929 – 2019) İsrailli bir Çin felsefesi uzmanıdır. Bir Holokost kurtulanı kimliği ile, konuyla ilgili yaptığı yorumda şöyle diyor: “Filistinlilerin Holokost’u İsrail aleyhine bir malzeme haline getirmesini anlıyorum. Kendine ait bir tarih yazımı, halkların geleceği için önemlidir. Filistin halkı, Holokost’un sonuçlarına odaklanarak kendisine bir tarih yazma peşinde. Bundan daha doğal bir durum yok... Burada beni endişelendiren, canımı sıkan, kendilerine kaynak olarak buldukları konunun onları çok yanlış yerlere götüreceğidir.”
Holokost çok konuşulan ancak çok az bilinen bir konu
Çok az sayıda Filistinli Nazi rejimi altında olup biteni biliyor. Yaşanan dehşeti enine boyuna anlamak için yeterli malzemeleri yok. Konumları, kendilerine servis edilen bilgiler, buna olanak tanımıyor. Anlayışlarındaki Yahudi modeline uygun bulmuyorlar Holokost’u! Yahudilerin dehşet verici bir travma yaşadıklarını, bu karanlık dönemdeki yalnızlıklarını bugünkü günde anlamaları olası değil. Dolayısı ile İsrail’i anlamaları da kolay değil.
Batı Şeria’daki Filistin üniversitelerinde Holokost ve Yahudi tarihi alanında dersler verildiğini okumak ilginç bir detay oldu benim için…Prof. Samara, bölgede 1977 yılında kurulan ‘Bir Najar Üniversitesi’ sosyoloji bölümünde dersler veren bir öğretim üyesi. “Burada Siyonist hareket hakkında, 1948 öncesi Yahudi göçleri hakkında, İsrail’in kuruluşu, devlet yapısı, siyasi partileri, bilime, sanata katkıları hakkında dersler veriyoruz. Antisemitizmi tartışıyoruz, Yahudilerin Avrupa’daki yaşantıları hakkında da derslerimiz var…” Öğrencilerinin konuları büyük ilgiyle izlediklerini ifade ediyor Prof. Samara… Ancak, konu Yahudilerin Hitler döneminde yaşadıklarına gelince, ilginç bir açılımla karşılaşılıyor: “Holokost biz Filistinliler için çok kötü sonuçları olan bir şey. Holokost’un geldiği son nokta, İsrail Devletinin bize rağmen yaşadığımız topraklarda kurulması olmuştur. Bu anlamda, Holokost’un gerçek kaybedeni bizler, Filistinliler, olduk!”
Holokost’u Amerikalılar veya Avrupalılar gibi görmek bir Filistinli için mümkün olur mu? Avrupa’daki kıyıma rağmen Britanya’nın 1939 Mayısından itibaren Yahudi göçünü kısıtlamasını, Yahudilerin gettolara kapatılmalarını, sosyal anlamda yaşamın genelinden tecrit edilişlerini ve Son Çözümü, Yahudilerin yalnız geleceklerinin değil, geçmişlerinin de silinmeye çalışılmasını anlamaları mümkün olur mu?
MÖ 500’de Wu Devletinde yaşamış Çinli general, düşünür Sun Tzu’nun ‘Düşmanını tanı’ diye bilgece bir öneride bulunduğu söylenir. Filistinliler, Holokost’u anlamadan İsrail’i anlayacaklardır. Öte yandan, İsrailli bir Holokost araştırmacısının Haaretz’e yazdığı gibi, “Holokost’un hafızalarımızda kazıdığı kurban hissinden kendini arındırmış nesiller yetiştirmeliyiz. İnsanlığı seven, ülkesini seven nesiller…”
Cordelia Edvardson, Almanya’da büyümüş, Theresienstadt ve Auschwitz kamplarında bulunmuş Holokost kurtulanı bir yazar ve gazetecidir… Yarı Yahudi annesi, kendisini, henüz 14’dündeyken beyan karşılığı Almanlara teslim etmiştir. Savaştan çok sonraları, savaş yılları hakkında yazacağı bir roman için bilgi toplarken, Cordelia’dan, ‘Auschwitz’den kurtulan bir genç kızın anıları’ ile ilgili görüş ister… “Ben de” diye yazıyor Cordelia anılarında, “Kendisine en ufak ayrıntısına dek yaşadıklarımdan kesitler aktardım. Daha sonra çıkan romanını okuduğumda, anlattığım hiçbir şeye rastlamadım. Çok az şey vardı; aynı zamanda çok da fazla şey vardı. Yangın vardı, ateş topu hale gelmiş hayatlar vardı, çokça… Bacalardan tüten küller ise yoktu! Nasıl olsundu ki?”
Son söz, yine Irene Eber’den: “Ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ve sonra insanlar gelip yaşananları kendi amaçları için kullandıklarında, olup biteni değersizleştirdiklerinde veya bayağılaştırdıklarında, dumanların ardında kaybolup gidenleri önemsizleştirdiklerinde, onları şöyle bir sallamak geliyor içimden…”
1 İlgili rakamlar Auschwitz Memorial sitesinden alıntıdır.
2 Arab and Jew – The Holocaust – David K. Shipler s. 414
3 Arab and Jew – The Holocaust – S. 422
4 Arab and Jew – The Holocaust – S.434
5 Burned Child Seeks the Fire – Cordelia Edvardson S. 93