75. yılında Holokost kurbanları Ankara’da bir kez daha anıldı

Auschwitz Ölüm Kampının Nazilerden kurtarılışının 75. yılında, Holokost kurbanlarını anmak için 30 Ocak’ta bir tören düzenlendi.

Toplum
5 Şubat 2020 Çarşamba

Auschwitz’in kurtarıldığı gün olan 27 Ocak, Dünya Holokost Günü olarak anılıyor. 2011 yılından bu yana Türkiye’de de düzenlenen Holokost Kurbanlarını Anma Günü’ne son beş yıldır, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi zulmünden kaçan onlarca Yahudi bilim insanına kapılarını açan Ankara Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Hahambaşı Rav İsak Haleva, Türk Yahudi Toplumu Eş Başkanları İshak İbrahimzadeh ve Erol Kohen, Dışişleri Araştırma Dairesi Genel Müdürü Büyükelçi Aylin Taşhan, Almanya Büyükelçisi Martin Erdmann ve Rusya Büyükelçisi Aleksey Erkhov’un yanı sıra İspanya Büyükelçisi Juan Gonzales-Barba da katıldılar.

Holokost Anma Günü Töreni, Dışişleri Araştırma Dairesi Genel Müdürü Büyükelçi Aylin Taşhan’ın konuşması ile başladı. Ardından kürsüye gelen Türk Yahudi Toplumu Eş Başkanı İshak İbrahimzadeh Almanya’daki Nazi iktidarının Almanya ve işgal altındaki Avrupa’da, sırf Yahudi olmaları nedeniyle tutuklayıp toplama kamplarında öldürdüğü 6 milyon insanı anarken nefret söyleminin azim ve hırsının insanları nereye götürebileceği konusunda Tevrat’tan da örnekler verdi. İbrahimzadeh kendisini Tanrı sanan Firavun’un, Hazreti Musa’nın uyarıları ve başına gelen ‘on felakete’ rağmen bildiğini okumasının kendisini ve halkını nasıl yıkıma götürdüğünü anlattı.

Ankara Üniversitesi Konferans Salonundaki toplantıda Rektör Erkan İbiş de bir konuşma gerçekleştirdi. İbiş, Ankara Üniversitesi’nin Uluslararası Holokost Kurbanlarını anma etkinliğini Dışişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle 5’inci kez ev sahipliği yapıldığını aktardı.

Bu yılki anma törenine Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hükümet adına yaptığı konuşmada Osmanlı İmparatorluğunun İspanya’daki Katolik Engizisyondan kaçan Yahudilere kucak açma politikasını hatırlatarak, Türkiye’nin asla Holokost’un bir parçası olmadığını ve yapılanlara göz yummadığını belirtti. Ersoy, Auschwitz’in ölüm kampı olduğuna vurgu yaparak, “Amaç her ne kadar İkinci dünya Savaşında yitip giden milyonlarca canı anmak olsa da; ister ikinci dünya savaşındaki Musevi olsun, ister Bosna’daki Müslüman olsun, isterse de Hıristiyan olsun elbette tüm soykırım ve katliamları kınamak ve bu katliamlarda öldürülenleri anmak hepimizin temel görevidir.(…) Auschwitz’e toplama kampı demek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama ölüm kampı demek çok daha doğru olacaktır.(…) Soykırım masum insanların vahşice öldürülmesidir. İnsanı insan yapan ve onu diğer canlılardan ayıran insan onurunun temelini oluşturan tüm özelliklerinden yoksun bırakılarak her türlü şiddetin uygulanmasıdır. Holokost’ta bunların tümü yapılmıştır. İnsanların isimleri, kişilikleri ortadan kaldırılarak, herhangi bir anlamı ve aidiyetlikleri olmayan sıradan sayılardan olduklarını göstermek için bedenlerine rakamlar kazınmıştır. Bebekler çocukluklarını, çocuklar gençliklerini, gençler yaşlılıklarını, büyükler evlatlarını, yaşlılar torunlarını göremeden yaşamdan acımasızca koparılmışlardır. Günümüzde soykırımın ne olduğunu bilmek çok önemlidir” şeklinde konuştu.

Ankara Üniversitesi Konservatuarı sanatçıları, piyanoda Prof. Yeşim Alkaya Yener ve bariton Prof. Dr. Hasan Yener önderliğinde Holokost kurbanları tarafından bestelenmiş şarkıları seslendirdiler. Ardından Holokost’tan sağ kurtulabilenlerin anlattıkları ve Deutsche Welle tarafından hazırlanan bir belgesel paylaşıldı. Holokost’ta acımasızca katledilenler için mumların yakılmasından önce yine Ankara Üniversitesi Konservatuarına bağlı genç dansçılar bir gösteri sergilediler.