“Motorlu taşıtları Ada’ya sokmayacağız”

Uzun bir süredir tartışılan ve atlarda yaşanan salgın hastalıkla bir kez daha Türkiye’nin gündemine oturan Adalar’daki fayton meselesi birçokları için merak konusu… Başta fayton ve ulaşım olmak üzere, Adalar’ın gündemindeki pek çok konu ve sorunu, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül’e sorduk. Başkan Gül, hangi alanda yeni düzenlemeler ve projeler yapacağını anlattı.

Yaşar BİLDİRİCİ Toplum
12 Şubat 2020 Çarşamba

 

Sayın Başkan’ım, hoş geldiniz. Bir Ada sevdalısı olarak sizi ağırlamaktan çok mutluyum. Adalar Belediye Başkanı olma yolunuz nasıl gelişti? Gazetecilik kökenli, siyasette olmayan bir beyefendinin Adalar Belediye Başkanı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok nezaket içinde soruyorsunuz. Bana bu soru “Sen Adalı değilsin, Ankara’dan buraya nasıl geldin?” şeklinde çok net soruldu çoğu kez. Ben de her zaman şöyle dedim: Burası Robinson Crusoe adası değil. Burası Türkiye’nin, hatta dünyanın ayrılmaz bir parçası. Geldiğimiz noktada, evet belediyecilik bir yerel yönetim, ama hiçbir sorun Türkiye’nin ve dünyanın sorunlarından bağımsız değil. Ne Ada, dünyadan ve Türkiye’den kopuk, ne de sorunlarımız kendi başımıza kalarak çözebileceğimiz sorunlar değil. Demokrasi sorunumuz da öyle, ifade özgürlüğü sorunumuz da… Halkın geçim sorunu da, ekmek parası da, fayton meselesi de, denizlerimiz de, çevremiz de, tarihimiz de böyle… Ben buna klasik bir tabirle, elini taşın altına koymak diyorum. Sonuçta Türkiye’nin devasa sorunları var ve bu sorunlara kafa yormak isteyen insanların siyasette çoğalmaları gerekir. Benim de siyasete ilgili bir noktada bulunduğum anda Adalar, 31 Mart öncesi bu şekilde gündeme geldi.

Türkiye’de en merak edilen belediye başkanlarındansınız. Önde gelen sebeplerinden biri de malum, faytonlar. 63 senedir Ada’da yaşayan, Ada’da kulüp başkanlığı yapmış, yönetim kurullarında görev almış biriyim. Aynı zamanda Adalar’la ilgili bir sivil toplum kuruluşunun kurucularındanım. Bir süredir süregelen fayton ve arabacılar sorunu sizin döneminizde patladı. Hatta öyle bir gündeme oturdu ki, İstanbul’un ve Türkiye’mizin birkaç meselesinden biri haline geldi. Neredeyse Kanal İstanbul ile yarışacak.

Aynen, Türkiye’nin meselesi diyebiliriz… Aslında bu on yıllardır kaderine terk edilmiş bir sektör. Ada’ya özgü bir durum. Ancak sorunları çözmek ya da süreçleri yönetmekte kötü olduğumuz gibi bu fayton meselesini de iyi yönetememişiz. İyi yönetilemediği için, neredeyse kendi haline bırakıldığında, kendi kendine eriyecek bir sektör haline gelmiş. Biz başladığımızda, ikinci seçimle büyükşehri de aldığımızda, Belediye Başkanımız Ekrem Bey ile bu konuyu konuştuk. Fayton, Ada içi ulaşım, Ada-İstanbul ulaşımı konularında, ağustos sonunda Büyükada’da bir çalıştay yaptık. Faytoncular oradaydı, başka sivil toplum örgütleri de, muhtarlar oradaydı. Masalar kurup, konuyu tartıştık. Ve orada faytonun bir ulaşım aracı olmaması yönünde bir eğilim çıkmıştı. Ardından bu konuda büyükşehirde çalışmalar yapılmaya başladı. Tam o sırada hastalık meselesi patladı. Hastalık baş gösterince artık zamana karşı hareket etmek zorundaydık. Üç ay durduruldu ama üç ayı da bekleyemezdik çünkü hayvan sağlığı açısından da riskli bir zamandı, insanların geçimi bakımından da… Hızla o insanların haklarının verilerek sürecin yürütülmesine çalıştık ve geçen hafta büyükşehir meclisimizde, onlara bir imkân sağlayıcı karar geçirdik. Artık hızla uygulamasını yapacağız.

Adalılar çok merak ediyor; faytonların kullanımı sona erdi, bundan sonra ulaşım aracı ne olacak diye… Adalılar bu konuda tedirgin. Nitekim ulusal basında çift katlı bir otobüs modeli çizimi yer aldı. Bu konuda birinci ağızdan bilgi sahibi olabilir miyiz?

Önce şunu söylemek istiyorum. İstanbul’un neredeyse hiçbir bölgesi yaya bölgesi değildir. Yaya imkânı kalmamış bir İstanbul var karşımızda. Ancak Adalar yayanın özgürce yürüyebilmesi için en uygun yer. Öncelikle Ada’da yaya kültürünü savunmamız lazım. Fakat unutmayalım, yaşlılarımız var, hastalarımız var, Ada’nın yükseltileri var… Dolayısıyla bir ulaşım aracı gerekiyor. Ulaşım aracımız faytondu, bu durum şu anda kesilmiş durumda. Yeni ulaşım aracının tabi ki Ada’ya özgü olması gerekir. Motorlu araçları tabi ki Ada’ya sokmayacağız. Elektrikli olabilir, en çok bunun üzerinde çalışılıyor. Bu aşamadan sonra iki türlü araç olabilir: Bir, toplu taşıma şeklinde ama Ada mimarisine ve dokusuna uygun nitelikte. Bir de daha az yolcu taşıyan, Ada’yı dolaşmak isteyenler için tur yapan araçlar. İki araçlı bir sisteme doğru gidiyoruz. Ancak öncelikle bu at-fayton meselesinin uygulamasını çabucak yapmamız gerekir.

Dolayısıyla sizin ifadenizle, at arabaları tamamen kalkıyor. Lunapark’ta birkaç tane kalacak diye bir söylenti duymuştuk…

Sembolik olarak mı? Öncelikle at arabaları kalkacak. O sonraki aşamada konuşulacak bir konu.

Bir diğer sıkıntı da akülü araçlar. Ada’da at arabalarının hizmet verememesinden sonra adeta akülü araç patlaması yaşandı. Sanırım Adalar’da 8 bin civarında akülü araç var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz Sayın Başkan?

Siz diyorsunuz, 8 bin araç! Ada’da 8 bin akülü araç korkunç bir şey!

Korkunç tabi ama koşullar kendi kendine bu sistemi kurdu.  

Biz iki tip araçlı sistemi başlattığımızda, toplu taşıma da yapılmaya başlandığında, akülü araçları ortadan kaldıracağız. Toplanacak onlar… Bir takım yaşlı, hastalara da elden geldiğince ya belediye olarak yardım etmeye çalışacağız ya da bir taksi hizmeti oluşturmaya bakacağız. Onların ihtiyaçlarını da karşılamak zorundayız. Ancak mevcut akülüler olmayacak.

Bir yarayan kanamız da bisikletler.

Bisikletler de artık salkım saçak olmuş. Evet, Ada bisiklet için uygundur, bisiklete binilebilir ama bunu enflasyon haline getirmenin anlamı yok. Yaz gelmeden bisikletçilerle de bir araya geleceğim ve kendilerinden de isteyeceğim bunu. Bu bisiklet kiralama meselesini, hep beraber oturup, düzenleyeceğiz. Oradaki kargaşayı da ortadan kaldırmamız gerekli.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını da kazandıktan sonra CHP, Adalar’a farklı bakmaya başladı. Benim de üyesi olduğum sivil toplum örgütü bu konuda da çok ciddi çalışıyor. Büyükşehir’le görüşmelerimizden edindiğim izlenim, baharda Ada’yı tanıyamayacağınız hale getireceğiz diyorlar. İnşallah gerçekleştireceksiniz. Peki, Ada’ya nasıl bahar gelecek sizce?

Sizin gibi kadim Adalılar bizim en büyük destekçimiz, bu konuda umutlu olmamızı sizlere de borçluyuz. Hep beraber yapacağız. Geçen sene iki seçim, iki bayram gibi nedenlerle yoğun ziyaretçi trafiğine biraz hazırlıksız yakalandık. Bu sene yaz geldiğinde, belediye olarak hazırlıklı olacağız. Ekrem Başkanımız da bu konuda bana açık güvence veriyor. Benim için bu çok önemli bir şey.

“İSKELELER AZALACAK”

Benim için bir önemli konu da Ada’nın ön görünümü. Ada’da beş tane iskele var. Sanki her havayolunun kendine özel apronu var gibi… Bu konuda bir çalışmanız var mı? Bir paralel soru da deniz otobüsleri hakkında. Geçen yaz deniz otobüsleri neredeyse çalışmadı gibi… Bu nedenle birçok çalışan Ada’ya gelemedi. Dolayısıyla Ada’mız bir nebze kan kaybetti.

Ada’da yaptığımız çalıştayın ardından vapur seferleri yeniden düzenlendi, Adalıların da istekleri dikkate alınarak. Önümüzdeki dönemde birkaç konu eşzamanlı olarak ilerleyecek. Bu ay, Adalar’daki iskele enflasyonunu ortadan kaldırıcı bir çalışma yapacağız. Teke indirmek belki mümkün değil ama sadeleştirmemiz gerekli. Hem ön görünümü perişanlığı bakımından, hem de işlevsizliği bakımından… İskelelerin sayısını azaltıp manzaramızı toparlayacağız.

“SANATSAL ETKİNLİKLERİ ADA’YA TAŞIMAYA ÇALIŞACAĞIZ”

Adalarımız, aynı zamanda kültür ve sanatla anılır. Bir farklı özelliği de üç semavi dinin yurttaşlarının bir arada, dostluk içinde yüz yıllardır birlikte yaşamaları ve bu dostluk ile beraberlik havasını solumalarıdır. Ada’nın kültür ve sanat hayatına ne katmayı düşünüyorsunuz? Eski bir gazeteci olarak bu alanda tecrübeleriniz ile adalarımızı çok daha iyi yerlere getireceğinize eminim.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu benden hep bir uluslararası felsefe etkinliği istedi. Öncelikle kafamda bu var. Bunu sürdürülebilir bir şekilde yapmamız gerekir. İkinci olarak, bizim fayton gibi bu yapısal meselelerimizi hallettikten sonra ilgilenmemiz gereken kültür, sanat ve turizmdir. Bu nedenle ülkenin kültürel ve sanatsal zenginliklerini Ada’ya taşımaya çalışacağız. Bu konuda belediyenin gücü yeterli olmaz ise, kültürü ve sanatı seven iş insanlarımızdan destek isteyeceğim. Bu yazdan itibaren Ada’yı, kültür ve sanatta daha fazla motive etmeye başlayacağız.

İstanbul’da yaşam çoğu insan için çok kaotik bir şekilde geçiyor. Kış aylarında bile Ada’ya gittiğimiz zaman nefes alıyoruz. Kışlıkçılarla konuştuğum zaman onların da çok memnun olduğunu görüyorum; “Bir kış bile Ada’da yaşarsanız, bir daha İstanbul’a inmezsiniz” diyorlar. Ancak hepsinin şikâyeti sosyal anlamda kışın Ada’da hiçbir şeyin olmaması. Bence bu konuda da Adalar Belediyesinin mevcut sosyal kulüplerimizle beraber çalışması lazım.

Söylediklerinize ek olarak, gençler için, gençlerin yoğunlaşacakları etkinlikleri arttırmamız gerekir. Bir de kadınlar meselesi var. Kadınlara yönelik de etkinlik alanları geliştirmek durumundayız. Ada’da kış uykusu yaşanmaması için gençleri ve kadınları öncelik olarak gören etkinlik imkânlarını gelişmemiz gerekiyor.

Adalar’da spor konusuna değinmek istiyorum… Kış aylarında adamızda köklü bir futbol kulübümüz var. Fakat onlar da yeteri kadar destek alamıyorlar, bir stadımız yok. Son dönemde Tepeköy’de bir suni çim sahamız oldu. Fakat tüm Adalar’a baktığımız zaman, doğru düzgün spor tesisimiz maalesef yok. Bu konuda belki mevcut kulüplerle çalışıp bir şeyler yapmak lazım ama kış aylarında ne yapılabilir? Özellikle gençlerimizi spora yönlendirmek açısından bir yerden başlamamız gerekiyor…

Bu konuyu da Büyükşehir’e danışarak geliştirmek gerekiyor. Bu alanda da görüşmelerimiz oldu. Büyükşehir’de Spor AŞ’miz bulunuyor, onlarla görüşüyoruz. Bir plan dahilinde, bunlar da, adım adım, harekete geçireceğiz.

Ada ‘Yavaş Şehir / Slow City’ olabilir mi?

Yavaş olsun zaten…

Bence de. Başkan belki bunu bir slogan olarak sunup, atacağınız adımlarda bu “yavaş adalar” konseptine uygun ilerlemeniz gerektiğini düşünüyorum.

Ben hatta şöyle bakıyorum mevzuya. Türkçede bir deyim vardır biliyorsunuz, ‘sona kalmak yaya kalmak’ gibi… Ben bu sözün Adalar için tersine olduğunu düşünüyorum; yaya kalalım. Bunda, Ada bakımından, sorun yok. Mecazi anlamda sorun olabilir ancak Ada gerçekliğinde yaya kalmak iyi bir şey. Öncelikle bunu söyleyeyim.

‘Slow city’ meselesi İzmir Büyükşehir Başkanımızın bir önceki başkanlık döneminde de gündeme gelmişti. Dünyada da çok örnekleri var. Ada zaten buna uygun. Kavramın tam anlamıyla aynısı olmasa bile yaya yeri olabilir. Doğal bir sit alanı zaten. Ve yavaş olsun zaten, bir acelemiz yok, bir menzile varmak hedefinde değiliz…

Adalar sanırım ilçe bazında en fazla ev satılan yer. Bunu acilen durdurmak lazım…

Satılık ev, Ada’dan ayrılmak anlamında söylüyorsunuz değil mi? Ada’dan ayrılmayı durdurma bakımında…

Aynen öyle… Ve değer kaybı oluyor.

Adaları daha fazla sanat – kültür, daha fazla dayanışmanın, sosyal faaliyetlerin, buluşmanın alanı haline getirmeye başlarsak, gidişlerin geriye döneceği kanısındayım. En azından insanlardaki “Ada’dan kaçalım” duygusunu kaldıracağını düşünüyorum.

Değerli Başkan’ım, bu faydalı ve keyifli söyleşi için size çok teşekkür ediyorum. Şalom gazetesi aracılığıyla Türk Yahudi Toplumuna herhangi bir mesajınız var mı?

Yahudiler kadim halk ve kardeşlerimiz. Ancak maalesef sayıları azaldı yıllar içinde. Bir sürü nedenleri var bunun. Ben farklılığı zenginlik olarak görüyorum. Dolayısıyla sayılarının azalması zenginliğimizin azalması demektir. Zenginliğimizi çoğaltmamız için hem Musevi kardeşlerimizle, hem de tüm gayrimüslim kardeşlerimizle, büyük bir dayanışma, bir kardeşlik içinde olmalıyız. Çünkü biz kendilerinden kardeşlik görüyoruz. Bizim de onlara tek vermemiz gereken kardeşlik.

Söyleşimizi bitirirken her zaman yakınlıklarını ve dostluklarını bizlere hissettiren Adalar Kaymakamımız Sayın Mustafa Ayhan ve Adalar Emniyet Müdürümüz Murat Bingöl beyefendilere, kulüp başkanlarımız ve yöneticilerine ve tabi ki siz Başkanımıza, teşekkür etmek isterim.

Umarım bu samimi söyleşiden sonra, adalara eski dostlarımızın gelmesine vesile oluruz. Yazın gelmesini ve adalara gitmeyi dört gözle bekleyen tüm okurlarımıza da sevgilerimizi iletiyoruz.