Yok gibi makyaj, doğal makyaj, hayali makyaj… Türkçe isimleri türedi de türedi. Peki, nedir bu İngilizceden tam çevirisi, saçma bir şekilde, ‘makyajsız makyaj’ olan kavram?
2010’lu yıllarla birlikte önce taytlar ve başına ‘boyfriend’ getirilen rahat kalıp her türlü tekstil ürünü, sonrasında, daha bol, salaş, başına ‘oversize’ getirilen her türlü tekstil ürünü moda oldu. Ardından topuklu ayakkabılarında pabucu dama atıldı ve utanmasak düğüne bile giyip gideceğimiz ‘ugly sneakers’ çirkin kocaman ama aşırı rahat spor ayakkabılar geldi. Kıyafetler bu denli rahatlarken, tüp patlamış gibi pembe yanaklar, simli, allı pullu göz kapakları bu rahatlığın içinde gereksiz vakit kaybı ve uyumsuz bir görüntüye neden olurdu. O yüzden onu da attık gittik.
2015 yılının sonlarına doğru Hollywood’a birkaç aktristin, makyajsız fotoğraflarını paylaşmasının ardından, önce sadece ‘No make-up’ modasına ayak uydurmaya çalıştık. Buraya kadar işimiz oldukça kolaydı çünkü iyice temizlenmiş cildimize hiçbir şey sürmeden dışarı çıkmak, bu yeni moda akımına ayak uydurmak için yeterliydi.
Makyajı bıraktık, bırakmasına ama önce insan sonra kadınız. Her gün parıl parıl bir cilde uyanmak mümkün değil. Gözaltı morluklarımız, yaş aldıkça donuklaşan, halsizken bembeyaz olan cildimiz, mevsimsel olarak dökülen kirpiklerimiz ve daha saysak bitmeyecek bin tane etmen. Hiçbir şey mecburiyet değil tabii, ama pek çoğumuz ışıl ışıl, görünmeyi de seviyoruz. No make-up’ı hızlıca şutlayıp, no-makeup make-up’ı sevgiyle kucakladık.
Nasıl oluyor peki bu No Makeup, make-up?
Pek çoğunuzun ‘az ürün’ diye düşündüğünüzü biliyorum, ama dıı-dıııtt; yanlış cevap! Bu sorunun az ya da çok diye bir cevabı yok çünkü cilt ihtiyacınız, kullandığınız ürün miktarını belirleyecek. Bu makyajdan tek beklentimiz biri dibimize kadar girmediği müddetçe makyaj yaptığımızı anlamaması. Bu nedenle de, yazının devamı ufak taktikler içerir.
Hazırsanız en önemli taktiği veriyorum: Krem yapıda ürünler kullanmak ve ürünleri fondötenin üzerine değil altına sürmek.
Yazının devamında, sırası ile hangi ürünleri kullanabileceğimizi, ürünü seçerken ve sürerken nelere dikkat etmemiz gerektiğinden bahsedeceğim. Ancak unutmayalım ki altı üstü makyaj yapıyoruz ve bu işin kuralı, doğrusu, yanlışı yok. En doğru makyaj, günün sonunda aynaya baktığımızda bizi en mutlu eden, en iyi hissettirendir.
1. Nemlendirme
Hangi cilt yapısında olursanız olsun makyajın cildinize oturup, bütünleşmesi ve belli olmaması için öncelikle cildin iyice nemlendirilmesi şart.
2. Baz
Kendi arkadaş çevremde gördüğüm en büyük hata baz konusunun atlanması. Muhtemelen çoğunuz içinde öyledir diye düşünüyorum.
Öncelikle bu makyaj prensibinin en önemli adımı neydi? Makyaj yaptığımızın anlaşılmaması ve cildimizin sağlıklı görünmesi. Örneğin geniş gözenekleriniz var. Sürdüğünüz herhangi bir allık ya da fondöten gözeneklerin çevresinde toplanacağı için, hem kötü bir görüntü oluşturacak, hem de makyaj yaptığınızı daha da çok belli edecek. Bu nedenle önce kusurları bulup, minimize etmemiz gerekiyor. Gözenekler ve ince kırışıklar için silikonlu gözenek doldurucu bir baz, donuk ciltler için cildi ışıltılı gösterecek (sim içermeyen) bir baz. Kırmızı ciltler için yeşil, renk dengeliyi bir baz iş görecektir.
3. Kapatıcı
Bu adımı yapmak ya da yapmamak tamamen cildinize bağlı. Cildinizde, cilt yüzeyine yakın belirgin damarlar, sivilceler, güneş lekeleri ve benzeri izler varsa ince yapılı bir kapatıcıyı, pıt pıt yalnızca lekelerin üzerine değdirmek yeterli olacaktır.
Gelelim gözaltı kapatmaya. Bazen morluklarımızı kapatacağız diye, kalın kapatıcıları kat kat boca ediyoruz, yetmiyor bide üzerine pudra geçiyoruz. Güle güle morluklar, hoş geldin pütürler, çizgiler. Bir ileri iki geri yapmak bir işimize yaramıyor. Amacımız doğal görünmekse, öncelikle sıfır mor bir gözaltı diye bir gerçek olmadığını kabul edeceğiz. Amacımız porselen gibi görünmek değil, canlı ve sağlıklı görünmek. Cildinizle aynı tonda, ince yapılı bir göz altı kapatıcı ile, morluk görüntüsüne hafifletebilir ya da cildinizden yarım ton açık bir kapatıcı ile daha aydınlık gösterebilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken iki nokta var. Birincisi, araba farı gibi parlamak istemiyoruz, o nedenle kapatıcımızı gidip cildimizden 1-1,5 ton daha açık bir renk seçmememiz lazım. İkinci ise, eğer gözaltlarınızın şiş olduğu bir güne uyandıysanız ya da halihazırda torbalarınız varsa, yarım ton açık kapatıcı bile bu istemediğimiz şişlikleri daha fazla belli edecektir. Bu durumda ciltle aynı ton kapatıcı ile yolumuza devam edebiliriz.
4. Kontür
Makyajda kontürün asıl amacı, ışık oyunu ile yüzün belli bölgelerini daha çıkık ve belli bölgelerini daha çukur göstererek, yüzümüzü altın orana yaklaştırmak. Altın oran konusu, bana sorarsanız tartışmaya açık ve ben katılmıyorum.
Şimdi “Ne ışık oyunu, ne altın oranı, biz basitçe evde makyaj yapıyorduk, konuyu nerelere getirdin!” dediğinizi biliyorum. Korkacak bir şey yok, birazdan fondöten kullanacağız ve yüzümüzde renk eşitliği sağlayacağız. Ancak renk eşitliğini sağlarken, yüzümüzdeki boyutları kaybedebiliyoruz. İşte biz burada yüzümüze sadece çok hafif bir boyut sağlayacağız. Yüzümüzün çukur bölgelerine uygun bir kontür ürününü ister parmakla, ister fırçayla, ister süngerle hafifçe dağıtabiliriz.
5. Allık
Yine krem yapıda olan, sevdiğimiz renk bir allığı süreceğiz. Guaj boya gibi renk bırakan değil de, sürdükçe rengi dağılan ve doğallaşan bir ürün daha çok işimizi görecektir. Allık rengini seçerken, yazın kırmızı tonlu allıkların doğal güneşten yanmış havası verdiğini, kışın pembe tonlarda bir alığın ise doğal soğuktan üşümüş, ya da spordan yeni çıkmış gibi sağlıklı durduğunu unutmayalım.
6. Fondöten
Cilt tonumuza uygun, su bazlı bir fondöten uygun ve yeterli olacaktır. Evet, hani elinize döktüğünüzde su gibi akıp gidenlerden bahsediyorum.
Özellikle büyük yaş gruplarında, genelde fondöteni elle sürmek gibi bir eğilim var. Makyajda kural yok dedik, özgürüz dedik ve bu sefer bir farklılık yaptık ve fondötenden önce yüzümüze ürünler sürdük. Fondöteni elle dağıtmak, alttaki ürünlerinde dağılmasına ve yanlış yerlerde yanlış renkler görmemize neden olabilir. Eeee hani makyajsız görünecektik, çeneye doğru dağılmış bir allık planları çöpe atabilir. Bu nedenle kabuki bir fondöten fırçası ile ürünü yaydıktan sonra, olabilecek fırça izlerini yok etmek ve yüzümüzdeki tüm ürünleri bütünleştirmek için ıslak bir makyaj süngeri ile üzerinden ufak dokunuşlarla geçmek daha çok işe yarayacaktır.
7. Yine Kontür
Ne yetmedi mi, bir daha mı köntür demeyin. Bu seferki bir öncekinden daha da önemli. Bunu göz kapağımıza, herhangi soğuk alt tonlu kahve bir farımızla yapıyoruz. Gözaltımızla birlikte göz kapaklarımızdaki damarları da kapatıcı ile kapatarak eşitlemiştik çok güzel yapmıştık. Ama yine boyutu kaybettik. Hâlbuki bir far karıştırma fırçası ile farımızı gözün çukur bölümüne hafifçe ve gelişi güzel sürdüğünüzde bile farkı göreceksiniz. Gözlerimiz hem daha doğal, hem de daha belirgin olacaklar. Burada daha kontrollü sürebilmek için toz fara geçiş yapabiliriz.
8. Maskara
Doğal görüneceğiz dedik, makyajımız yok gibi davranacağız dedik. O zaman ok gibi siyah kirpiklerle de işimiz yok. Kahverengi, sadece kirpiklerimizi biraz boyayarak renklendirecek bir maskara yeterli aslında.
Ama hatırlarsanız yazının başında bu işin kuralı doğrusu yanlışı yok dedik. Bana sorarsanız, benim makyajda en sevdiğim şey kocaman kirpikler. O nedenle de, onlarca maskaramın içinde bir tane dahi bu özelliklerde ürünüm yok. Makyajım ne kadar doğal olursa olsun, benim kişisel tercihim kocaman kirpiklerden yana.
9.Ruj
Parlatıcı, renkli nemlendirici, ya da ten renklerinde bir ruju parmakla hafif dağıtarak uygulanabilir. Keyfi gönlünüz hangisini severse.
10. Nemlendirme – Nemlendirme – Nemlendirme….
Başladığımız yerde bitiriyoruz. Cildi sağlıklı göstermeye çalışacağız diye, gerçekten sağlıklı olması için gereken adımları atlamıyoruz. Nemlendirici spreyler ya da basitçe bir gülsuyunu yüzümüze püskürterek, hem makyajın hem cildimizin daha canlı ve bir bütün durmasını sağlayabiliriz.
BONUS: Aydınlatıcı
Yabancı makyaj artistlerinin pek çoğu, bu makyajda amacın cildi sağlıklı göstermek olduğu için, kullanılan ürünlerin yüze hali hazırda ışıltı veren ve sağlıklı gösteren ürünler olması gerektiğini, bu nedenle de aydınlatıcının yapay duracağı yönünde fikir sahibiler. Türk makyaj artistleri ise genelde hafif bir aydınlatıcı uygulamayı tercih ediyor. Bana sorarsanız, çirkin makyaj yoktur, az aydınlatıcı vardır. Biz Türk kadınları ışıldamayı seviyoruz bence.
Günün sonunda önemli olan aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hissettiğiniz. İster makyajsız davete katılın, ister simli mavi gözlerle market alışverişine gidin. Makyaj, kendimizi daha iyi hissetmek konusunda sadece bir araç. Sabah kalktığınızda, aynada kendinize attığınız, ben güzelim gülücükleriniz eksik olmasın.