Hasidizm, İsrael ben Eliezer Ba’al Şem Tov tarafından 18. yüzyılın Podolya’sında kurulan yenilikçi bir halk akımıdır. Takipçisi Dov Baer, Hasidizm’i 19. yüzyılın başlarında Avrupa Yahudiliğinin yarısını fetheden konuma getirmeyi başardı. Holokost nedeniyle Avrupa’daki büyük Yahudi cemaatlerinin yok olmasından sonra hayatta kalan Hasidimler İsrail ve ABD’yi kendilerine yeni yurt edindi.
Hasidizm, İsrael ben Eliezer Ba’al Şem Tov (genellikle ‘Beşt’ kısaltılmış ismi ile anılırdı) tarafından 18. yüzyılın Podolya’sında kurulan yenilikçi bir halk akımıdır. Yahudi âleminin bir yöresinde etkinlik gösteren ve dinsel mistisizmi temsil eden gruplar, ‘hasidut’ (azizlik/ salihlik) ülküsünü izleyerek, dinsel yaşamın duyarlılığına yanıt vermeye çalıştı.
Ba’al Şem Tov, manevi bir lider olarak grubunu yönlendirdi fakat bu grup zamanla sahneden kayboldu… Aslında Hasid, iyi ve dürüst bir kişi olan Tsadik’ten daha yüksek seviyedeki, inançlı kişidir. Ancak Ba’al Şem Tov’un Hasidizm’indeki tüm üyeler Hasidim adını taşımakta olup, Tsadik onlara yol gösteren kişiydi. Ba’al Şem Tov’un 1760’daki ölümünden sonra devreye giren Mezirehli Maggid Dov Baer ise, Ba’al Şem Tov’un müridiydi. Dov Baer, Hasidizm akımının esas kurucusu olarak kabul edilir. Dov Baer, Hasidizm’i kâfirlikle suçlayan gelenekçi din adamları ve cemaat liderlerinden oluşan ‘Mitnagedim’ adlı muhaliflere karşın Hasidizm’i 19. yüzyılın başlarında Avrupa Yahudiliğinin yarısını fetheden konuma getirmeyi başardı...
Hasidizm’in bölümlere ayrılması
Polonya’da Hasidizm, dört önemli liderin başkanlığında branşlara bölündü. Ayrıca bu dönemdeki diğer önemli Hasidik liderler arasında şu isimler yer alıyordu: Berdiçevli Levi Yitshak, Bratslavlı Nahman, Lyadyli Şnör Zalman ve Kotsklu Menahem Mendel. Geleneksel Rav’ın yerini ‘Tsadik’ veya ‘Rıbbi’ almaktaydı. Zamanla ölen Rıbbi’nin yerine oğulları geçmeye başladı ve böylece Tsadikim sülaleleri oluşmaya başladı. Hasidizm’de Hasid, Tanrı’ya ancak Tsadik ile yakın bir ilişki oluşturarak ulaşabilir. Hasid, sadece Tora’yı inceleyerek ve dua ederek değil; günlük davranışları ve dünyevi işlerle de Tanrı’ya varabileceğini görür.
Hasidizm’deki diğer önemli bir görüş ise ‘Devekut’tur (bağlantı). Kişi, her yaptığı işte aklından Tanrı’yı çıkarmamalıdır. Her adımında Hasid, maddi evreni kaplayan Tanrısal enerjiyi sezinler; Tanrı’ya yemek yerken, su içerken, ellerini yıkarken vb dahi ibadet eder ve mutlu olur.
Sadece Mitnagedim değil, geleneksel Yahudiler de cemaat katkı paylarını ödemeyen Hasidim’e kızıyordu. Ayrıca Hasidizm felsefesinde yer alan Tsadik, Yahudilikte aracı olamayacağı görüşü ile çelişiyordu. Hasidim’e göre Tora çalışmak ile Tanrı’ya yaklaşmak ideali, Mitnagedim için geçerli değildi. Çünkü Tora çalışmak zaten dinsel bir yaptırımdı. O kadar ki, 18. yüzyılda belli başlı Yahudi birimlerinde Hasidim’e karşı ‘herem’ (cemaat dışı etme) cezası uygulandı. Litvanya’da en geniş tepkiyi ünlü Vilna Gaon’u Eliya Ben Solomon Zalman gösterdi ve dönemin Hasid liderleriyle anlaşmayı reddetti. Üstelik Hasidizm, ‘Askala’ (Yahudi Aydınlanması) mensupları (Maskilim) tarafından da eleştirildi; Maskilim geleneksel rabileri de reddediyordu ve karşısına hem onları, hem de Hasidizm’i aldı. Bu durumda da Hasidizm, bir tarikat olmaktan kurtuldu ve uygulamada ve kuramda aşırı muhafazakâr (ultra conservative) bir görünüme büründü.
Hasidizm, halk edebiyatı için geniş bir kaynakça oluşturdu; Tsadiklerin mucizeler yarattığına dair öyküler üretildi. Hasidizm, Eretz Yisrael’e 1777’de ulaştı; keza mensuplarının bir kısmı Batı Avrupa’ya ve Amerika’ya da yerleşti. Ancak çoğu Doğu Avrupa’da kaldılar ve birçok Hasidik sülale oluşturdular. II. Dünya Savaşı’ndaki Holokost nedeniyle Avrupa’daki büyük Yahudi cemaatlerinin yok olmasından sonra hayatta kalan ribbiler, İsrail’de ve ABD’de kendilerine yeni yurtlar edindi.
Günümüzde Hasidizm
Günümüzde etkinlikleri süren bu tür gruplar arasında Bobova, Gur, Lubavitch (Habad), Satmar, vb. bulunmaktadır. Yidiş, Hasidim arasında yaygın bir lisandır. Alışılmış Hasidik giysi, 18. yüzyılda Polonyalı asiller tarafından giyilen elbiseydi. ‘Ştraymel’ adındaki geniş kürk şapka da revaçtadır. Çeşitli Hasidik grubun giysileri farklılıklar gösterir. Ayaklarını göğe doğru kaldırarak dans etmek, bir tür Hasidik ibadettir. Hasidik melodiler, Hasidizm’in dışındaki alanlarda dahi popüler olmuştur. Hasidim’de mürit, Ribbi’ye kişisel gereksinme ve maddi sorunları hakkında bir dilekçe verir; onunla özel olarak görüşür ve Ribbi’nin kendisi için dua etmesini ister, ayrıca Ribbi’nin makamının masrafları için bir miktar para öder. Hasidik öykülerin nakli, bu akımın tanınmasına katkıda bulunmuştur1.
Hasidizm’in güncel yapısını yakinen duyumsayabilmek için Lubaviççi Hasidizm’e 1951’de lider olarak gelen ve Habad akımını Yahudi dinsel yaşamında en dinamik ve yaygın itikat haline getiren efsanevi Ribbi Menachem M. Schneerson’un yaşam öyküsünü ve öğretilerini incelemek faydalı olabilir2.
Hasidim’in kollarından biri olan Satmar ise, henüz Maşiyah’ın (Mesih) gelmemesini savunarak izlediği anti-Siyonist eğilimi ile bilinir. İlk Ribbi’si Kiryas Yoel (öl. 1979, New York), bu konudaki taviz vermeyen tutumu ile tanınıyordu. Yerine geçen yeğeni Moshe Teitelbaum da, amcasının görüşüne sarıldı. Satmar grubunun sayısı her on yılda yüzde 25 arttı. Günümüzde Williamsburg’daki Satmarlıların Yeşiva’sında (dini akademi) 60 bin öğrenci (1959’da 800 idi) bulunur3.
Amerika’ya gelince, 1950’lerde ultra-Ortodoks Yahudiler, giderek büyüyen cemaatleri için gayrimenkuller almaya yöneldi ve özellikle bulundukları Brooklyn’den, Borough Park, Crown Heights, Williamsburg, Rockland Heights’a yerleştiler. Buralarda dini itikatlarını daha özgürce yaşamaya başladılar. Örneğin Rabbi Yaakov Yosef Twersky (1899 – 1968), Skverer Hasidik Sülalesinin lideri olarak müritleri ile New York’un kuzeyinde Rampo’ya yerleşti. Ancak 2010’daki araştırmalar, yörede artan Hasidim’in yüzde 70’inin fakirlik sınırının altında olduğunu ortaya koydu. Hasidim’in gene yoğun olduğu Monsey beldesi ise, son zamanlarda antisemit saldırıların yoğunlaştığı bir yer oldu4.
Ve… İsrail’de Haredilerin istihdamı ve eğitimi için zaman azalıyor
İsrail’de ise din ve devlet, resmi nikâh, Şabat günü otobüslerin çalışması ve dükkânların açık durması vb. kuşkusuz önemli gündem konuları olabilir fakat gerçek şudur ki, Haredim’in salt sayı üstünlükleri ile kazanmakta oldukları mücadeleye karşın bütün bunlar arka planda kalmaktadır.
Merkezi İstatistik Bürosu (CBS), İsrail’deki ultra-Ortodoks nüfusunun İsrail nüfusuna oranının bugün yaklaşık olarak yüzde 10 olmasına karşılık, bu oranın 2040’ta yüzde 20, 2065’te de yüzde 35 olacağını varsayıyor. Aslında bu orta ölçekli bir varsayımdır. CBS, Haredi oranının 2040’da yüzde 21’i ve 2065’te yüzde 36’yı da aşabileceğini de ekliyor.
Bunlar sıkıntılı haberler çünkü İsrail’in ultra-Ortodoksları, temel matematik ve bilim açısından eğitimsizdir. Bu yüzden modern bir işgücüne dâhil alanda çalışamazlar. Okulları, bu tür elzem bilgileri en düşük miktarda öğretir ve böylece gençleri; işsizlik veya vasat bir istihdam içeren bir yaşama, fakirliğe ve devlete mali olarak bağımlı kalmaya mahkûm kalır. Bu çocuklar, yüksek teknolojide çalışabilmek için gerekli hünerleri ve eğitimi kazanabilirdi fakat halen az ücret veren vasat işler için dahi kifayetsiz kalmaktalar.
Bu durum değişmediği takdirde, bu insanlar ekonominin üretken bölümü üzerinde kaldırılamaz bir yük oluşturacaklardır; hatta bu gelişme ulusal güvenliği tehdit edebilir. Tel Aviv Üniversitesinde ekonomist Prof. Dan Ben David’in yazdığı bir raporda altını çizdiği gibi: “Dünyanın en tehlikeli bölgelerinden birinde konuşlanmış olması sıfatıyla, en basit tabiri ile yaşamını sürdürebilmek için İsrail, dünya çapında birinci sınıf bir orduya gereksinme duymaktadır. Dünya çapında bir orduyu ayakta tutabilmek de, birinci sınıf bir dünya ekonomisi ihtiyacını doğurmaktadır.”
İyimserler, yetişkin gençler için ideal olanın, günlerini Beit Midraş’ta (dini konuları etüt etme mekânı) Gemara (Sözlü Tora’nın [Mişna] yorumları) üzerinde yoğunlaşarak günlerini geçirmesi modelinin, işlemeyen ekonominin yükü altında çökeceğini tahmin ettiler. Anne ve babalar, çocuklarının şu anda içinde yaşadıkları fakirlikten daha da kötüsüne maruz kalmamaları için, onları eğitmek mecburiyetinde olduklarını idrak edeceklerdir; bazıları da ultra-Ortodoks âlemi terk edeceklerdir.
Ancak işte burada iyi haberler bitmektedir. Ben-David’in belirttiği gibi, ultra-Ortodokslukta kalma oranı yüzde 94’ün de üstünde. Bunun bir sürpriz teşkil etmemesi gerekiyor. Çünkü Rabiler (hahamlar), müritlerini harici dünyadan soyutlamak için büyük bir çaba sarf etmekte. İşe yarayan bir tahsil ve deneyim olmadan harici dünyaya yerleşmek, büyük bir cesaret ister.
Yüzeysel bir bakış açısından laik ve Haredi sektörlerdeki düşük derecedeki baskılama oranları, dengelenmiş demografinin ileriye doğru gittiğine işaret etmekte - ancak laik Yahudilerdeki doğum oranı kadın başına 2,2’dir… Hâlbuki Ben-David’e göre Haredi kadınların doğum oranı ise 7,1’dir. Başka bir deyimle İsrail, ultra-Ortodokslar tarafından hükmedilecek bir ülke haline gelmekte. CBS’in nüfus artışı konusunda yapmış olduğu ve yüksek derecede güvenilebilir tahminine göre; 2065 yılına doğru Haredi olmayan Yahudiler toplam nüfusun ancak yüzde 45’ini oluşturabilecekler! Nüfusun diğer bölümünde ise ultra-Ortodokslar, İsrailli Araplar olacak. Bu her iki toplum da, yüksek orandaki işsizlikleri ve fakirlikleri ile betimlenmekte. Prof. Ben-David, Haredi azınlığın politikasına değinmemekte, sadece sıkıntılı ekonomilerine işaret etmekte.
Ancak Haredi toplumunun üzerindeki giderek artan ekonomik baskı o kadar ağırlaşabilir ki; daha çok genç, dini eğitimlerinin yanı sıra, laik bir eğitim de görmeye yönelebilir. Ne var ki ultra-Ortodoksların siyasal partileri, cemaatlerinin 21. yüzyıla taşınmasına ilişkin her türlü girişimi veya iyi bir istihdam sahibi olarak, vergi vererek veya orduda hizmet görerek İsrail toplumuna katkıda bulunmasını engellemek hususunda kararlılıklarını koruyorlar. Bu muhalifler, halen nüfusun yüzde 10’u dolaylarında olmakla beraber güçlü bir direniş sergiliyor; yüzde 15 - 20 oranlarına kavuştuklarında yenilmez olacaklardır!
Bu durumda İsrail’in geri kalanı, henüz kazanma şansı mevcutken, şimdi mücadele etmelidir. Bunun bir çaresi, ‘geniş bir liberal hükümet’ oluşturmaktır. Böyle bir hükümet türünü Avigdor Lieberman desteklemişti. Bunun anlamı şudur: Haredi partilerin dâhil olmayacağı bir koalisyon. Bu nazik olmayan ve Haredi âleminde bir değişiklik getirecek olan bir uygulamadır. Böyle bir hükümetin ajandasında Şabat günü çalışan otobüsler ve daha kolay din değiştirme kuralları yer alabilir. Ancak bu hükümetin esas işlevi; finansal öğeler yaratarak, Haredi dünyasının kendi okullarını açmasını, cemaatlerinden sansür görmeden orduda görev görmesini ve devletin ianesinden kurtarmayı sağlamak olmalıdır.
Bu tür tedbirlerin işlevsellik kazanabilmesi için önemli bir durumun şimdiden oluştuğunu da dikkate almak gerekmektedir: Devletin Haredi cemaatine sağlamış olduğu katkıların kısıtlanması ve Haredilere cazip tahsil olanakları sağlaması ile birlikte; daha fazla ultra-Ortodoks, iş gücüne katılmaya, daha yüksek düzeyde bir eğitim görmeye başlamıştı. Bu kişiler, genellikle tam gönüllü değillerdi fakat 2015 yılında Netanyahu’nun ultra-Ortodoks siyasal partilerle ile yeni bir koalisyon kurmasıyla beraber, tekrar eski düzene döndüler ve tüm süreç sona erdi.
İşin özeti şudur ki; İsrail’in sosyal şeklini inşa etmesi ile hatta yaşamını sürdürebilmesi ile ilgili olarak, zaman süratle akıp geçmektedir5.
Kaynakçalar:
1 Yahudilik Ansiklopedisi, Yusuf Besalel, Cilt I, 2001, Gözlem Gazetecilik, S. 201, 203.
2 Rabbe, Menachen M. Schneerson, Joseph Telushkin, Harper Wave, New York, 2014.
3 Why the Most Fiercly anti-Zionist Rabbi in the World in Just Visited in Israel Haretz, Gil Cohen-Magen, 19.11.2019
4 How Monsey Became a Center of Hasidic Life in America, ‘Haaretz’, David Greeb, Danielle Ziri, 29.12.2019.
5 Time Is Running out to Fight for Haredi Jobs and Education, Haaretz, David Rosenberg, 13.11.2019.