Birçoğumuzun sosyal medyadan tanıdığı, sanki yan komşumuzun kızıymışçasına paylaştığı doğal, samimi içeriklerini takip ettiği Şebnem Seçkiner, nam-ı diğer ‘Manyak Anne’ ile kitaplarını ve sosyal medyaya bakış açısını konuştuk.
Mesleğini tam olarak nasıl tanımlıyorsun?
Çok uzun yıllar gazetecilik yaptığım ve işten ayrılmadan önce de bir moda dergisinin yazı işleri müdürü olduğum için, kısa süre öncesine kadar kendime gazeteci diyordum. Şu anda bir gazetenin web sitesinde köşe yazarı olsam da kendime gazeteci demeyi bıraktım. Biri çocuklar, üçü yetişkinler için olmak üzere toplam dört basılı kitabım var ama kendime yazar da diyemiyorum. Editör ya da blog yazarı da diyebiliriz. Cidden tanımlayamıyorum, Tek kelimeyle anlatamıyorum. Sosyal medya danışmanlığı da yaptığım oluyor, dijital iletişim danışmanlığı da. Siz söyleyin, ben ne iş yapıyorum?
Sosyal medyada tüm hayatını ortaya koyuyorsun. Sence en büyük zorluğu ve en büyük motivasyonu nedir?
Tüm hayatımı ortaya koyuyor gibi görünsem de aslında koymuyorum. Mesela ailemizde yaşanan sıkıntıları paylaşmıyorum. Paylaşmak istediğim kadarını yayınlıyorum. Bu durumdan da memnunum. Örneğin son 1,5 sene cidden çok zor bir dönemden geçtik ailece ve ben sadece minicik bir kısmını paylaştım. Oysa dışarıdan mutlu, huzurlu görünürken nelerle uğraşıyorduk. İstemedim yazmak çizmek.
Neden paylaşmak istemedin?
Zaten her evde bir dert var. Açıkçası dertlerimi konuşmak, kimseyi üzmek, benzerlerini yaşayanların yaralarını deşmek istemiyorum. Sosyal medyanın zorluğu, birilerinin bir fotoğrafla her şeyi anladığını sanıp akıl almaz yorumlar yapması. Buna cidden inanamıyorum. İyi yanı ise paylaştığım birçok şeyde “Biz de aynısını yaşadık” yorumları. Aslında hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz ancak dillendirmiyoruz.
“Beni takip edenleri çok seviyorum”
Neler paylaşıyorsun sosyal medyada?
Kutu oyunları, akıl oyunları gibi faydalı paylaşımlar yapmayı çok seviyorum. Bu mecrayı aktif kullanan biri olarak, ne bir fotoğrafçıyla çalışıyorum ne de fotoğraflarıma fotoşop yapıyorum. Herkesin kendi evinde olduğu gibi, ne isem o halimle var olmaya, içten ve samimi olmaya özen gösteriyorum. Bu tutumum kimi takip edeni mutlu etse de bazen değişik yorumlar da gelebiliyor. Mesela evim çok küçük, mutfağıma baktıkça içi daralanlar oluyormuş. Ben de bakmayın diyorum. Böyle negatif yanlarını anlatsam da söylemeden görmek istemiyorum. Ben, beni takip edenleri çok seviyorum. Onlarla fikir alışverişi yapıyoruz ve karşılıklı yazışıyoruz çoğu zaman iki dost gibi. Mesela bana gelen hiçbir direk mesajı cevapsız bırakmıyorum. Gördüğüm tüm mesajlara dönüyorum. Ama hakaret içerenleri de cevaplamadan engelliyorum.
Nasıl bir kitleye hitap ediyorsun, seni kimler, neden takip ediyor?
Genel de kadınlar; anne olan ya da olmayan kadınlar. Genç kızlar da var ama en çok benim yaşımdakiler takip ediyor. Ciddi miktarda baba takipçim de var. Bir bakıyorum yeni evli bir hemcinsim yazmış, bir bakıyorum benden 15 yaş büyük biri.
Kitaplarınla ilgili biraz bilgi alabilir miyim?
İlk kitabım ‘Manyak Anne’ #bendeğilhormonlarımyaptı, Kasım 2017’de çıktı ve 12 baskı yaptı. Uzun süre de çok satanlar listelerinde kaldı. Hamileyken ve lohusayken “Okuduğunda benim bile inanamadığım” yaptıklarımı yazdım. Çok komik bir kitap oldu. Bazı yerler duygulandırsa da genelde okuyan herkesten “Aa aynı ben” ya da “Kahkahalarla okudum” yorumları geldi.
Onun ardından 6 yaş ve üstü için yazdığım ‘Kirpi Kirpik Nerede’ isimli çocuk kitabım çıktı. ‘Kocam Hâlâ Sevgilim Mi’ ise Haziran 2018’de çıktı. Onda da her nişanlı çiftin yaşadığı olaylar var. Nişanlılık dönemi ve tabi sevgili evlilik. O da komik bir kitap oldu. Her ikisi de gerçekten çok kişinin yaşadığı ancak dillendirmediği şeyleri anlatıyor. Bazı bölümler epey cesur fakat saklamak istemedim. Madem hepimiz yaşıyoruz aynı şeyleri, o zaman neden paylaşmıyoruz?
“BÜTÜN HAYATIM INSTAGRAM ÜZERİNE KURULU DEĞİL”
Sosyal medyadaki ilk bloggerlardan birisin. Nereden aklına geldi bunu bir iş dalına çevirmek ve gelecekte bu mecralara ilişkin planların neler?
Bunu iş dalına çevirmek aklımın ucundan bile geçmedi. Bir gün, istemediğim bir işte çalışırken ‘Manyak Anne’ isimli bir Facebook sayfası açtım ve blog adresi aldım. Hemen yazmaya başladım. Dediğim gibi 1998-2009 arası aralıksız yazı yazdığım için yazmadan duramadım. Sonra başka iş yaptım, bir derginin free lance yazı işleri müdürü oldum ama blog yazmaya ara vermedim. Şu anda hayat Instagram’da dönse de blog ve Facebook’u hiç bırakmadım. Zamanla beni takip eden kitle büyüdü ve baktım ben sosyal medyada bir şeyler yapar olmuşum. Zaman zaman tanıtımlar da yapıyorum fakat sadece kullandığım, inandığım ve faydalı olduğunu düşündüğüm markalarla işbirliği yapıyorum. İşbirliklerim de genellikle kutu oyunları, akıl oyunları, eğitici setler oluyor. Redaktörlük yapıyorum, kitapların son okumalarını yapıyorum, köşe yazıyorum. Bütün hayatım Instagram üzerine kurulu değil. Fakat bu orayı sevmediğim anlamına gelmiyor. Seviyorum tabii ki. Çünkü insanlarla iletişim içinde olmayı seviyorum. Az önce dediğim gibi hesabımı takip edenleri seviyorum. Bazen öyle bir içimi döküyorum ki orada sosyal medyaya resmen günlük muamelesi yapıyorum.
Son kitabın ‘Yaz ve Sakla’nın fikri nasıl doğdu?
‘Yaz ve Sakla’ benim için çok özel çünkü günlüklerimden oluşuyor. Kitaptaki kızın adı Yasemin. Yaşadıkları benim gerçek günlüklerimden olsa da dönem olarak şimdiki dönemde geçiyor. Teknoloji var mesela. Günlüğünü bilgisayarda tutuyor. Bizim o dönem arkadaşlarımıza yazdığımız mektupların yerini e-postalar, WhatsApp mesajları alıyor. Büyüme sancıları, ailesi tarafından anlaşılma çabası, arkadaşlarıyla yaşadıkları, hoşlandığı çocukları anlatıyor. Yüzde 100 olmasa da yüzde 80 ben Yasemin. Muhteşem yorumlar geliyor okuyanlardan. Yaşıtlarımız kendilerinden birer parça buluyor ancak şimdiki genç kızlar da “Aaa aynı benim yaşadıklarım” diyor. Dönemsiz bir kitap. İlk yazma nedenim tabii ki kızım.
Şebnem Seçkiner kimdir?
1978 yılında İstanbul’da doğdu. Avusturya Lisesinin ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini kazandı ve bir sene sonra, 1998 yılında Sabah gazetesinde Mimoza dergisinde Almanca - İngilizce çeviri yaparak işe başladı. Ardından muhabirlik, editörlük ve dış haberler servisinde uzun süre çalıştı. 2003 yılında Vatan gazetesi hafta sonu eklerine editör olarak transfer oldu. 2006’da Madame Figaro Dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü görevine getirildi, 2009 Eylül’de, dört aylık hamileyken dergi kapandığında bir süre çalışma hayatına ara verdi. Şimdi ise binlerce takipçisi olan bir blogger