Bir başkadır benim memleketim!

2018 yılının ağustos ayında tamamen patlak veren kriz sonrasında, ben dahil ekonomistlerin çok büyük bir bölümü toparlanmanın 2008 krizinin ardından yaşanan V şeklindeki toparlanma gibi değil, dip noktasında daha uzun süre geçirilerek U şeklinde bir toparlanma olacağı yönündeydi. Ancak 2020 yılının ilk aylarında gelen verilere baktığımızda, toparlamanın 2008 krizi sonrasındaki kadar sert bir şekilde olmayacağı doğrulansa da, birçok ekonomistin beklediği kadar uzun bir U şeklinde değil, kısa bir U şeklinde toparlanacağı izlenimini görebiliyoruz.

Kadirhan ÖZTÜRK Ekonomi
4 Mart 2020 Çarşamba

Gösterge faizin neredeyse %30 seviyelerine kadar çıktığı, 100 bin TL’nin aylık faizinin 2000 TL’ye dayandığı ortamda, Türkiye ekonomik temelleri sorgulandı ve 2018 yılının yaz aylarının sonuna doğru, kriz insanların banka hesaplarındaki dolarları fiziki şekilde elinde tutması noktasına kadar gelirken, Türkiye’nin liberal serbest ekonominin ana gerekliliklerini bile yerine getiremeyebileceğine dair şüpheler uyanmıştı.

Doların Türk lirası karşısında 7,20 seviyesini gördüğü günden bu güne geçen yaklaşık 1,5 sene sonunda, finansal piyasalarda, küresel ekonomide Türkiye lehine yaşanan gelişmelerin de etkisiyle stabilizasyon sağlandı. Gösterge faiz kısa bir süreliğine %10’un altına düşse de, halen %10 civarında hareket etmeye devam ediyor. Kriz süresince ertelenen harcamalar ise yapılmaya başladı. Tüketici kredilerinde %1 faiz seviyelerine gelinmesiyle burada da bir patlama oldu.

İnşaat ve konut

Konut sektörüne gelecek olursak, satılan konut satışlarında da adeta patlama var. 2019 yılı aralık ayı 200 binin üzerinde konut satılarak tarihin en yüksek aralık ayı konut satışı olarak kayda geçti. Konut kredi faizlerinin %1’in altına inmesiyle burada talebin geri döndüğü bilinen bir gerçek. 2020 yılında konut kredisi faizlerinin %1’in üzerine çıkması özellikle kamunun bu alandaki desteğinden dolayı pek mümkün görünmüyor. 2018 yılında hem kurdaki yükseliş hem de enflasyondaki yükselişin ardından, konut fiyatları reel olarak %50 düşmüştü. 2020 yılı iki-üç senedir geriye doğru giden konut fiyatlarında bir toparlanma yılı olabilir. Hem faizlerin %1’in altına düşmesi hem 1,5 yıl boyunca ertelenmiş konut talebinin tekrar canlanması nedeniyle konut tarafında oldukça hızlı bir yıl olabilir. İstanbul’da ise konut stoklarının fazlalığı bu sene içerisinde önemli oranda eriyebilir. Ancak büyük yeni projelerin başlaması için 2021 yılı beklenecektir diye tahmin ediyorum.

Ticaret dengesi

Dış ticaret dengesi ise alışık olduğumuz düzene dönmeye başlıyor. 2018 Aralık ayına göre dış ticaret açığı 2019 Aralık ayında yaklaşık %50 arttı. Tüketimin tekrar canlanması ve büyümeye ilişkin sinyallerin dış ticaret tarafına direkt olarak yansıdığını görüyoruz. 2020 yılında Türkiye’nin %4 ve üzerinde büyümesini bekliyorum. Ancak bu büyüme nedeniyle 2019’da verilen cari fazlanın elbette yerinde yeller esecektir. Birçok ekonomistin tahmini 2020 yılının 20 milyar dolar civarında bir cari açıkla kapatılması yönünde. Kurun artık geldiği seviyeler nedeniyle de eskisi kadar sert bir cari açık (55 milyar dolar civarı) olmamakla birlikte 2020’de 30 milyar doların üzerinde bir cari açık oluşabileceğini düşünüyorum.

İşsizlik

İşsizlik tarafında ise karamsar gidişat belki biraz duraksar ancak, finansal piyasalardaki gibi hızlı bir geri dönüş olmasını beklemiyorum. Çünkü istihdam konusunda zaten dünyadaki temel dinamikler pek iç açıcı değil. Yaşanan tüm teknolojik gelişmeler kalifiye olmayan ve orta seviye iş gücünü tamamen piyasalardan siliyor. Bu nedenle işsizlikte tek haneli rakamlara inilmesini oldukça zor görüyorum. Keza genç işsizlik için de pek olumlu bir tablo göremiyorum.

Büyümenin toparlanmasıyla birlikte elbette merkezi yönetimin elde edeceği vergi gelirlerinde de toparlanma olacaktır. Bu bakımdan 2019 yılındaki bütçe açığındaki sert yükselişin ardından, 2020 yılında bütçede daha dengeli bir yıl olabileceğini öngörüyorum.

Özetlemek gerekirse, 2018 yılı ikinci yarısında patlak veren krizin temel izlerini silmeye başlıyoruz. Türkiye beni de şaşırtarak yine beklenenden hızlı bir toparlanma sürecine girmiş oldu. Bu toparlanmanın hızlı olmasında tüketmeyi seven genç ve kalabalık bir ülke olmamızın en önemli neden olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da insanlara para harcatmak bize göre çok daha zor. Bu anlamda biz Kuzey Amerika harcama kültürüne daha yakınız. Bu sebeple toparlanmamızın da hızlı olduğunu düşünüyorum.

Krize girerken de, krizden çıkarken de yavaş olamıyoruz. Ya sert akıyoruz ya duruyoruz. Maalesef neredeyse hiçbir konuda ortayı bulamıyoruz. Sevgili dostlar, biz Bir başkayız gerçekten!