Gezi programımızda bu kez rotamızı doğuya çevirerek Kars-Erzurum gezimizi gerçekleştirdik. Kar altındaki Ani Harabelerini gezdik. Kars’ta Rus izlerini takip ettik, yöresel yemeklerden tattık. Ardından da Doğu Ekspresi ile Erzurum’a tren yolculuğu yaptık.
Eşimle aldığımız yurt içi gezi seferberliği kararı kapsamına 2018’in aralık ayında rotamızı Doğu’ya çevirdik. Hedefimi trenle Doğu Anadolu turu, Kars - Erzurum gezisi idi. Üyesi olduğum gezginler kulübü böyle bir turun duyurusunu yapınca hemen isimlerimizi yazdırdık. BTS grubumuzdan bazı arkadaşlar da bize katıldı. Tur öncesinde kar botları, su geçirmez montlar vs gibi bölgenin iklim şartlarına uygun bazı parçalar için alışverişimizi yapıp valizimizi hazırladık.
Aralık ayının tam ortasında, sabah gün bile ağarmadan, havaalanına gittik. Uçuşumuz saat 8’de idi. Gezginler Kulübü Başkanı Orhan Kural ve 20 kişilik grubumuz birlikte hareket ediyorduk. 1,5 saatlik uçuşun ardından Harakani Kars Havaalanına indik. Otobüse biner binmez şehrin kısa bir tanıtımından sonra bölgenin en ünlü turistik yeri Ani Harabelerine yöneldik.
Kar altında harabeler
Harabelere Aslanlı ve Kars Kapılarından giriş yapılabiliyor. Biz Aslanlı Kapısının önünde toplanıp, harabeler hakkında kısaca bilgi aldıktan sonra gözümüzü kamaştıran kar örtüsü manzarası eşliğinde Ani Harabelerine giriş yaptık. Arazi volkanik tüf tabakası ile örtülü. Dış surların içinde kalan şehirde, cami, kilise, saray, kervansaray, hamam, dükkân ve evler bulunmaktaydı. Günümüze kadar ayakta kalabilmiş birkaç eseri gezdik. Eski adı ile Katerina Katedrali, şimdiki adı Fethiye Cami önünde bilgiler aldık rehberimizden. Ani Harabeleri denince her görselde karşımıza çıkan Polatoğlu Kilisesi ‘Abugrabrents’ sekizgen kubbeli anıt mezar önünde ardı ardına fotoğraflar çektik. Harabelerin içinde bir başka ilginç eser de Ebul Manucehr Cami. Karşımızda Ermenistan, 80 hektara yakın alan üzerinde kurulmuş antik bir şehrin kalıntılarını izlemek ve bilgiler almak oldukça keyifli idi. Yaklaşık iki saat süren Ani Antik Harabeleri gezisi sonrası otobüse binmeden sıcak çaylarımızı içip biraz ısındık.
İstikamet bu kez Van Gölünden sonra Doğu Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Çıldır Gölü idi. Küresel ısınmadan dolayı hava sıcaklıkları biraz değişmiş durumda… Mevsim normallerine göre hava sıcaklığı -15 olması gerekirken bizim bulunduğumuz zamanda -8 idi. Hatta bu tarihlerde Çıldır Gölü en azından 40-50 santim buz tutup donarken biz oradayken ne yazık ki henüz donmamıştı. Gölün kıyısında bulunan kütük ev Arapçay Tesislerinde öğlen yemek molası verdik. Lokantası, butik oteli ve göl manzarası ile tipik bir dağ evi şirinliğinde bir tesis. Buranın spesiyalitesi sarı sazan balığı, birçoğumuz bu balığı sipariş verdik. İyi niyetli, çalışkan Karslı gençlerden oluşan garson ordusu harika bir servis verdi.
Yemek sonrası tesisin karla kaplı bahçesini gezip, gölün kıyısına indik. Göl üzerinde tur attıran atlı kızaklar henüz göl donmadığından karada kızak keyfi yaptırdılar bizlere. Adeta kristal görünümündeki karlar üzerine yatan bazı çılgın arkadaşlarımız, kar meleği yaparak çocukluklarına döndüler. Neredeyse Anadolu’nun en doğusunda idik. Hava erken kararmaya başlamıştı. Otelimize yerleşmek üzere dönüş yoluna koyulduk. Rehberimiz bu kez yolda Rus kökenli süt insanları Malakanları anlattı. Malakanlar bölgede ilk gravyer peynirini üretenlermiş.
Kars’ta Rus izleri
Kars şehir merkezine girdiğimizde 40 yıldan uzun bir süre bu bölgede kalmış Rusların izlerini mimari açıdan görebiliyorduk. Kırmızı tüf taşından yığma usulü yapılan Rus stili evler hemen dikkatimizi çekti. Hatta aynı mimari yapıdaki otelimiz Katerina, Kars Çayının hemen kıyısında yer alıyor. Adeta küçük bir saray görüntüsündeki otelin odaları eski stil dekore edilmiş. Yüksek tavanlı, antikalarla süslenmiş mekân, Katerina’nın av sonrası dinlenme evini andırıyordu. Şehir merkezine yürüme mesafesindeki butik otelin, 34 odası bulunuyor.
Akşam yemeğine kadar odalara yerleşip dinlendik. Kars’ın spesiyalitelerinin başında kaz eti geliyor. Bu lezzetleri tatmak için Kazevi’ne gidiyoruz. Mekânın sahibi Nuran Hanım her masayı tek tek dolaşıyor. Masalarda bulunan acılı ezme, yoğurt, turşu, lavaş, hazır Evelik çorbası ile başlıyoruz yemeğe. Isırgan otu ve yeşil mercimek ile yapılan yörenin çorbası oldukça lezzetli. Et yemediğimizden bulgurlu kaz eti yerine bize Kars mantısı hengel getirdiler. Adeta İtalyan ravioliyi andıran bu yemeği çok beğenmiyoruz maalesef. Masadaki diğer arkadaşlar da, farklı lezzetteki kaz etini çok sevmedi. Yemek sonrası krep tarzı kete adında bir tatlıyı denedik. Saat 9’da yemek bitip servisler kaldırılınca, Kafkas halk dansları topluluğu harika bir gösteri sundu. Program sonunda ise otelimize döndüğümüzde, güne erken başlamanın ve yorgunluğun etkisiyle lobide kahvelerimizi içip, odalarımıza çekildi.
Sabah dinlenmiş bir şekilde, mütevazi, ancak olmazsa olmazların bulunduğu güzel bir kahvaltı büfesi ile güne merhaba dedik. İlk durağımız, Sarıkamış Şehitlik Anıtı oldu. 22 Aralık 1914 tarihinde Enver Paşa’nın ihtirası yüzünden Allah-u Ekber Dağlarına çarpışmaya yollanan yüz bin yazlık kıyafetli ve çarıklı asker tek bir kurşun sıkmadan soğuktan donarak şehit olmuş. Hüzünlü hikâyeyi dinlerken oldukça duygulandık. Karşımızdaki dağlarda dalgalanan bayrağı selamlayıp bu kahramanları şehitlikte de ziyaret edelim deyip programda olmamasına rağmen 10 dakikalığına şehitliğe gittik.
Hava soğuk ancak güneşli; istikamet Sarıkamış kayak tesisleri. Araçtan inip farklı etap ve zorluklardaki zirveye telesiyejlerle çıktık. Keyfimiz yerindeydi. Muhteşem bir kış manzarası, ilk mola yerinde sıcak salep ve kahvelerimizi içerken mutluluğumuzun göstergesi, şarkılar söyledik, daha da ileri gidip ritimli şarkılarla dans ettik. Kayanları izliyor, soğuk ancak güneşli havanın tadını çıkarıyorduk. İnişi kısmen yürüyerek, kısmen telesiyej ile yaptık. Öğlen yemek için yine Kars merkezindeki Puşkin Lokantasına gittik. Burada da yöresel menüden tadım yaptık.
Yemek sonrası panoramik Kars turuna başladık. Eskiden Büyük Katedral olarak bilinen soğan kubbeli kilise daha sonra minare ilave edilerek Merkez Cami adını almış. Fethiye Cami adını almış olan Alexander Nevski Kilisesi, Taş Köprü, Tren Garı, 12 Havariler Kilisesi, Kars Kalesi, Kars Müzesi panoramik turun programındaydı. Yol boyunca devlet dairesi ve okul olarak kullanılan birçok binanın Rus döneminden kalma yapılar olduğunu izleyip ve öğrendik. Bazı eserler önünde fotoğraf molası verdik. Arkeolojik ve etnografik eserler barındıran Kars Müzesini gezdik. Ardından Kars Kalesini dışarıdan izleyip tarihçesi hakkında bilgiler aldık.
Kars’a kadar gelip de Kars peyniri ve Kars balı alınmadan dönülür mü? Biz de alışveriş kervanına katılıp özellikle gravyerden başlayan bir peynir çeşidi yaptık. Otele döndüğümüzde akşam yemeğine kadar serbesttik. Günün yorgunluğunu attıktan sonra yemeğe indik. Akşam yemeğinde klasik yöresel yemekler vardı. Ekip olarak, biraz domates - salatalık - peynir çeşidi ile harika bir rakı keyfine koyulduk otelin restoranında. Saat 10.30’da servisi kapatmak zorunda olduklarından, bu kez keyfimizi otelin Kars Çayı kenarındaki bahçesinde, ateş etrafında, sıcak şarap eşliğinde müzik ziyafeti ile devam ettirdik.
Doğu Ekspresi
Ertesi sabah erkenden kalktık zira Doğu Ekspresi saat 8’de hareket ediyordu. Son zamanlarda medyada de yer aldığı gibi Kars - Erzurum gezisinin en önemli özelliği bu tren yolculuğu. Dört saat süren yolculuk esnasında kâh manzarayı izleyip, kâh yemekli vagonda kahvelerimizi içip, kâh Orhan Hoca’nın gezi ile ilgili yaptığı sınavı yanıtlayarak eğlenerek geçirdik. Saat 12’de Erzurum Garında indik. Yerler soğuktan buz tutmuş, adeta cam gibiydi. Öğlen saatleri olduğundan doğru Erzurum’un meşhur cağ kebabını yemek için merkezdeki lokantaların birine girdik. Biz et yemezler ise kuru fasulye - pilava talim ettik tabi ki.
Yemek sonra panoramik Erzurum turuna başladık. İnce ince yağan kar altında önce Anadolu Selçuklu döneminden günümüze ulaşan Çifte Minareli Camiyi, ardından İlhanlı dönemine ait Yakutiye Medresesini, yol üstündeki Erzurum Etnografya Müzesini ve son olarak da Taşhan (Rüstem Paşa) Bedestenini gezdik. Alışveriş ve çevreyi gezmek için verilen serbest zaman sonrası aracımıza binip otantik Erzurum evlerinin bulunduğu bölgede tarihi Daşhane Saklı Konak’ta çay molası verdik. Adeta müze haline dönüştürülmüş konak, mobilyaları, yerdeki halıları, duvardaki objeleri ve tavan lambaları ile 1940’lara götürdü bizleri.
Tam üç gün süren Doğu Ekspresi ile Kars - Erzurum turumuzun artık sonuna gelmiştik. Bu tarihi binadan doğru Erzurum Havaalanına hareket ettik. Havaalanında bir sürpriz daha bekliyordu bizleri. Trende gezi ile ilgili yaptığı dikkat ve bilgi sınavının neticelerini açıklıyordu Orhan Hoca. Hoca nazik düşünce ve davranışlarından birini daha gösterip derece alan yarışmacı gezginlere ödüllerini dağıttı. Çok keyifli, eğlenceli, faydalı, bilgi ve duygu yüklü bir geziyi daha sonlandırmıştık.
Bir Tutkudur Seyahat…