Türkiye’deki Yahudi cemaatinin en öncelikli 3 sorunu nedir? Demografik azalım, eşit vatandaşlık konusundaki eksiklikler (manevi & maddi) ve nefret söylemi ile kapsamlı ve sürekli mücadele. Türkiye Hahambaşılığı Vakfı https://perspektif.eu/
ANKARA’dan Umut Özkan yazıyor: Ankara’nın en eski mahallerinden olan Yahudi Mahallesi, Yahudi vatandaşlarımızın ilk yerleşim yerlerinden. Sonra çeşitli nedenlerle bu mahalleden ayrılıp Ankara’nın başka bölgelerine yerleşmişler. Mahallede bir de çok eskiden inşa edilmiş havra bulunmakta. Belli zamanlarda gayrimüslim vatandaşlarımız buraya gelip ibadetlerini yerine getirmekteler. O mahalleye yakın bir işyerinde çalışıyorum. Üzülerek söylüyorum ki yıllardır o mahalleye hiçbir hizmet gitmedi. Yolu yok, evler bir restorasyondan geçmedi. Her yer yıkık dökük. Sokakları çöp içinde, mahalleye Suriyeliler yerleşmiş durumda.
Geçenlerde bir gazete haberi okudum. Haber şöyle başlıyordu: “Türkiye’de yaşayan Yahudi yurttaşlarımızın belgeseli Amerika’da ‘Yahudi Mahallesi Belgeseli’ (Hermana: Ankara Yahudilerinin Anlatılmamış Tarihi) kamu kurumu olan Yunus Emre Enstitüsü tarafından çekildi.” Madem bu mahalle prestij, tanıtım mekânlarımızdan, lütfen gereken ilgiyi gösterin. En başta yerel yönetimlerimize görev düşüyor.
YALÇIN BAYER
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/yalcin-bayer/f-gulenin-yargi-seruveni-41460595
Gantz, Netanyahu’ya karşı en güçlü alternatif olduğu için farklı partilere mensup sol seçmenin teveccühüne mazhar olsa da, İsrail solu sağ seçmene oranla kısıtlı bir seçmen bandına sahiptir. Mavi Beyaz’ın oluşturmuş olduğu çekim kuvveti sonucu toplamda 11 milletvekiline sahip olan Yahudi sol partiler bu sefer 6-7 milletvekili bandına kadar düşmüştür. Şu durumda ise Meretz-İşçi Partisi-Gesher seçim ittifakı bu üç partinin Knesset çatısı altında temsil edilmesine ancak yetecektir.
İsrail muhalefetinin istikrarlı ve bağımsız bir diğer unsuru ve Knesset’teki üçüncü büyük parti olan Birleşik Arap Listesi, Nisan 2019’daki hatasını tekrar etmeyerek Eylül 2019 seçimlerinde olduğu gibi Ayman Odeh liderliğindeki birleşik listesini bozmamıştır. Seçmenlerin bu sefer katılım rekoru kırmasında, Arap seçmenin sandığa gitmesinin büyük payı olduğu, sandık çıkış anketlerinden de görülüyor. Siyasi duruşu gereği herhangi bir hükümette yer almayacak olsa da İsrail sağının gücünü azaltmak için kendi vekil sayısını en üst seviyede tutmaya çalışan Birleşik Liste'nin bir-iki vekil daha arttırarak 14-15 vekil ile Knesset’te temsil edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Arap muhalefetinin seçim sonuçlarıyla ilgili bir diğer kazanımı ise Knesset’e 15 vekil gönderme hakkına sahip olması halinde Filistin asıllı milletvekili adayı İman Hatib’i başörtülü olarak meclis sıralarına taşıyacak olmasıdır.
Uzun lafı kısası, sandık çıkış anketlerine ve bu yazının kaleme alındığı sırada sayılmış olan yüzde 12-15 bandındaki oyu ele alacak olursak; İsrail bir yıl içinde gerçekleştirdiği üç erken seçimin ardından yine bir sağ hükümete teslim olacağa benziyor. 2018 yılında Netanyahu hükümetini bozarak İsrail’in art arda seçime gitmesine sebep olan Avigdor Liberman’ın 6-8 bandında çıkarması muhtemel olduğu milletvekili haricinde Binyamin Netanyahu başbakanlığında bir hükümet kurulmasına destek veren Yeni Sağ, Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas Partisi’nin Likud ile toplam vekil sayılarının 59-60 bandında kalması bekleniyor. Başbakan Netanyahu, hükümet kurmak için gerekli olan asgari 61 vekilin tamamına ulaşamasa da şu bir gerçektir ki; İsrail toplumunun bir dördüncü seçimi kabul etme olasılığı Birleşik Arap Listesi’nin herhangi bir hükümette yer alma olasılığından daha düşüktür. Bu sebeple Liberman’ın savunma bakanlığı ya da dışişleri bakanlığı gibi çok kritik öneme sahip bir koltuk verilerek ikna edilmesi yahut yine İsrail Evimiz ya da Mavi Beyaz bloğundan siyasi transferlerin gerçekleşmesi de Netanyahu tarafından masada tutulacak çözüm planlarından olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, Netanyahu başbakanlığında kurulması muhtemel olan 35. hükümet, ilk icraatlarını Trump’ın sözde barış planı doğrultusunda gerçekleştirecektir. Bu minvalde İsrail sağının olası bir seçim zaferinin, tüm toplumu derinden sarsacak krizler silsilesini tetikleyeceğini de göz ardı etmememiz gerekmektedir.
SELİM HAN YENİACUN
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/planli-secim-netanyahu-nun-trump-destekli-yeni-israil-i/1752981
İsrail’in Ortadoğu coğrafyasında zorlu bir döneme girilirken daha fazla iç karışıklık yaşaması ABD ve Batı dünyasında istenmediği için, seçimin ardından bir veya iki milletvekilinin dışarıdan desteğiyle ilk koalisyon formülünün gerçekleşmesi bana kalırsa gayet olası gözüküyor. Keza İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in açıklamaları da bu yaklaşımı doğrular nitelikte. Bu sayede, ABD’nin de desteğiyle Netanyahu’nun Başbakanlığını korumasını sağlanırken, en uzun süreli İsrail Başbakanı olarak rekor kıran Bibi’nin bu -büyük olasılıkla- son döneminde hakkındaki suçlamalarla mücadele etmesi ve Trump’la birlikte açıkladığı Asrın Anlaşması’nı (Deal of the Century) Filistin liderliğini de ikna ederek hayata geçirmeye çalışması bekleniyor. Ayrıca İran’la nükleer anlaşmanın (JCPOA) iptali ardından başlayan gerginlik konusunda Netanyahu’nun atacağı adımlar, kuşkusuz, sadece İsrail için değil, tüm Ortadoğu için önemli olacak. Netanyahu’nun yüksek ihtimalle son dönemi olacak yeni hükümeti süresince Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilerini nasıl kurgulayacağı da kuşkusuz çok önemli ve merak edilen bir konu. Zira etkili bir devlet olan İsrail’in Doğu Akdeniz’de göstereceği tavır, Türk-Amerikan ilişkileri ve Kıbrıs Sorunu’na da önemli etkide bulunabilir.
OZAN ÖRMECİ
Bazıları Arapların Knesset içinde bulunmasının önemini küçümsüyor olabilir. Ne yapabilirler ki? Siyonistlerin sayıca çok olması ve başka nedenlerden ötürü, “devletin politikalarını değiştirmeleri mümkün olmayacaktır” diyorlar. Şüphesiz bu sözler, Arapların çıkarlarının savunulması ve geliştirilmesi hususlarına karşıt olduğu için faydasızdır. Parlamento içinde yer almak, iktidarla ilişki kurulmasına ve Arap toplumunun çıkarına olan kararların desteklenmesine imkân sağlar. Her ne kadar Knesset’te sağcı ve Siyonist güçler çoğunluk olsa da, yine de önemli bir ‘minberi’ temsil etmektedir.
Knesset’te bulunmanın başlıca iki faydası vardır, birincisi: Arap haklarının savunulması, özellikle de kanunda belirtilen ancak yürütme güçleri tarafından ihmal edilen haklar. İkincisi: Filistin topraklarındaki işgali dünyaya duyurma imkânıdır. Barış için çabalayanların sadece Araplar olmaması, başka duyarlı milletvekillerinin bulunması da bir şans olarak görülebilir. Üstelik bu çaba sadece Knesset ile sınırlı değildir. Son seçimlerin en önemli kazanımı, 48 Araplarının 2020 yılında olumlu anlamda sergilemiş oldukları ilerleme ve değişimdir.
NEBİL AMR
https://m.aawsat.com/turkish/home/article/2167581/nebil-amr/48-araplar%C4%B1-ve-2020-araplar%C4%B1
Biz toplum olarak bu konudaki görüş ve beklentilerimizi her türlü platformda dile getirmeye çalışıyoruz. Özellikle nefret söyleminin tarih boyunca sonuçlarının nereye varabildiği hepimizin malumudur. Özellikle sosyal medya aracılığıyla daha da hızla gelişen bu antisemit iklim devletin tüm hassasiyetine rağmen bazen mekanlarımızın önünde çeşitli gösterilerin ve eylemlerin yapılmasına da sebep olmaktadır.
Eskiden daha fazla kapalı bir toplum olarak var olurken bugün özellikle de son yıllarda aktif olarak kullandığımız sosyal medya, resmî Twitter ve Facebook sayfalarımızdan gerekli gördüğümüz her konuda açıklama yapıyor, cevap veriyor, açıkça suç duyurusunda da bulunuyoruz. Bu bağlamda hem kamuya açık bir mücadele veriyor, hem de gerektiğinde direk olarak hukuki yollara başvuruyoruz. Şu an hâlihazırda süren davalarımız mevcut, ancak bu konularda günün şartlarını kapsayan hukuksal yaptırımlar yetersiz kalmakta.
Sorunuzda bahsettiğiniz üzere ülkemizin yaşadığı çok ciddi sorunlar bizlerin de önceliğidir. Bizler de kendi konularımızı her daim günün gerektirdiği ve imkan verdiği koşullarda dile getirmeye devam ediyor ve bu konuda gerekli mercilerle de sürekli istişare ediyor ve birlikte çözüm odaklı çalışmaya devam ediyoruz.
Türk Yahudi toplumumun büyük çoğunluğu 1492’de İspanya’dan gelen Yahudilerin devamı olup 500 seneden fazladır oradan getirdikleri Sefarad kültürü ile yoğrulmuştur. Yüzyıllar boyu konuşulan lisan, Ladino-Yahudi İspanyolcası olup İbranice lisanı ibadet dili olarak kullanılmıştır. Son yıllarda da İbranice eğitimine daha çok önem verilmeye başlanmıştır.
Türkiye’deki diğer dinî azınlık toplumlarıyla ilişkilerimiz sağlam, sağlıklı ve yapıcı bir şekilde devam ediyor.Bu tip projelerin mutlaka faydaları vardır, ancak bu sadece azınlık toplumlarının görevi olmamalıdır. Öncelikle devletin inisiyatifi ve önderliğinde STK ve basın yayın kurumlarının katılımı çok önemlidir. Bütün bunların başı ise eğitim sistemimize küçük yaşlardan farklılıklarımızı tanıma ve birlikte yaşama kültür ve anlayışının yerleştirilmesi gerekliliğidir.
İlişkilerimiz sağlam, sağlıklı ve yapıcı bir şekilde devam etmektedir. 2008 yılında kabul edilen Vakıflar Yasası gereği Vakıflar Genel Meclisinde Cemaat vakıflarının bir temsilcisinin olmasının da bu ilişkilerin pekiştirilmesine büyük katkısı olmaktadır. Ancak bu bağlamda “azınlık” kelimesi yerine laik cumhuriyetin tanımı çerçevesinde sadece sayıca daha az olduğumuz bir dinin mensupları olduğumuzu vurgulamak isteriz.
Vakıflar Yasası’nda yapılan değişiklikler geçmişin birçok acısını tamir eder nitelikte olmuştur. İade konusundaki olası ihtilaflar için de hukuk yolunun açılmış olması etkin kısımlarındandır. Ayrıca sosyal alanda yapılacak bazı yeni hukuki adım ve değişikliklerin anayasamızın eşitlik temelinde eksik kalan konuları da düzelteceğine inanıyor ve bu konuları karşılıklı olarak görüşüyoruz.
Demografik azalım, eşit vatandaşlık konusundaki eksiklikler (manevi & maddi) ve nefret söylemi ile kapsamlı ve sürekli mücadele.
Kısaca Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” hepimizin ortak beklentisi ve hedefi olmalıdır.
https://perspektif.eu/2020/03/04/ortak-beklentimiz-yurtta-sulh-cihanda-sulh/
Yahudi sağının ve Müslüman Arapların ivme kazandığı 2 Mart seçimleri, önceki iki seçimden pek farklı bir tablo ortaya koymadı. Sonuçlar, aslında İsrail’de gelinen noktanın bir çıkmaz olduğunu ortaya koyup bu çıkmazın İsrail’i bir kırılmanın eşiğine getirdiğine işaret etmektedir. Son üç seçim sürecinde yaşanan tecrübelerden ders alan Müslüman kesimin demokrasinin gücünü fark etmesi ve sonraki seçimlerde daha fazla katılım sergilemesi durumunda İsrail’deki ırkçı Yahudi yönetim sisteminin varlığını sürdürmede zorlanacağı kesin. İsrail bu darboğazdan Müslümanlara da hükümet koalisyonunda yer vermekle çıkabilir. Hükümette Müslümanların da yer almasının, dünya kamuoyunda köktendinci bir İsrail devleti yerine demokratik değerlere bağlı bir İsrail devleti tasavvurunun gelişmesine katkı sunacağı kesindir. Ancak bu, Yahudi dini öğretileri ile uygun görünmediği için milliyetçi ve dini hamasetin yüksek olduğu mevcut atmosferde pek mümkün görünmüyor. İlerleyen gün ve haftalarda, Arap milletvekillerini koalisyona katmamak için İsrail’in Yahudi partilerinin kendi aralarındaki ideolojik farklılıkları bir tarafa bırakıp hükümeti kurmak için yeterli sayıyı oluşturmaları muhtemeldir.
Her halükarda, mevcut tablo uzun vadede İsrail’de dini radikalizmin giderek yükseleceğini söylemeye imkân vermektedir. Aslında bu sürecin son yıllar itibarıyla başladığı görülüyor. Aralık 2017’de ABD Başkonsolosluğunun Kudüs’e taşınmasının ifade ettiği sembolik anlam, Temmuz 2018’de çıkarılan İsrail Ulus Devleti Yasası, Ocak 2020’de ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanan Yüzyılın Anlaşması planı gibi olgular aslında İsrail’de dini radikalizmi besleyen faktörler olarak değerlendirilebilir. Müslümanların demokratik sürece daha aktif katılmaları şimdiye kadar iç dinamiklerden beslenen İsrail’deki dini radikalizmi yeni bir sürece sokabilir. Bu sürecin başat aktörleri Yahudilerle birlikte Filistin’de planları olan Hıristiyan Siyonistler olacaktır.
ELDAR HASANOĞLU
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-siyasetinin-yeni-gercegi-sonucsuz-secimler/1759428
Babam Doktor Yasef Bayar, “Keke Doktor” diye bilinirdi ve bazen de “Pepe Doktor”. Çünkü çocukluğundan beri kekelerdi. Küçük bir çocukken sinagog korosuna katılmak istemiş ancak kekeliği nedeniyle adeta kovulmuş.
1913 yılında Bostanpazarı’ndaki kerpiç bir evde dünyaya gelen babamın pederi bağcı idi. Bağcı Mordu. Çok usta bir meyve yetiştiricisi idi. Bağda yalnız üzüm değil her türlü meyve de yetiştirilir ve toptancılara satılırdı. Ayrıca kendi üzümünden şarap ve sirke de imal ederdi. Ama o günler Türkiye ve özellikle Edirne için çok kötü günlerdi. Balkan Savaşı ve şehrin kuşatılması, Bulgarların Edirne'ye girişi, ve hemen sonra başlayan Birinci Dünya Savaşı Edirne'yi perişan etmişti. Herkes fakirdi. Büyükbabam da aç değildi ama fakirdi.
Bu zor şartlarda babam 8 sene Fransızca eğitim veren Aliyans Universal Israelite Okulu’ndan başarı ile mezun olmuş. Bu okullar dünyadaki Yahudilere hizmet etmesi için Fransa tarafından kurulmuştu. Okulun adındaki Israelite kelimesinin İsrail devleti ile bir ilgisi yoktu ve Yahudi anlamına geliyor. Babamın anlattıklarına göre okulda sadece Yahudi öğrenciler değil şehrin ileri gelen ailelerinden çocuklar da eğitim görüyorlarmış. Öğretmenler arasında rahip ve rahibeler, Yahudi ve Yahudi olmayanlar da varmış.
Bu eğitimi bitiren babam İstanbul'da yine Fransızca eğitim veren Musevi Lisesi, Bene Berit'te eğitimine devam etmiş. Bu okulda da sadece Yahudiler değil, Müslüman ve diğer dine mensup gençler de eğitim görüyorlarmış. Örneğin Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu Yunus Nadi de bu okulda eğitim görmüş. Öğretmenler o günlerin en seçme hocaları imiş. Örneğin Edebiyat derslerine dönemin ünlü şair ve yazarları gelirmiş. Okuldan mezun olanlar mükemmel Fransızca bilirlermiş.
Bu okuldan mezun olan babam 1935 yılında Türkiye'deki tek tıp fakültesi olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretime başlamış. Hemen herkes gibi mali durumu kötü olan babama Beyoğlu’nda pansiyon işleten bir halası kalması için içerisinde tuvaleti olmayan çok küçük bir oda vermiş.
Babam üniversiteye başlamadan önce Ulu Önder Atatürk 1933 yılında üniversite reformu gerçekleştirmiş ve bu yüksek öğrenim kurumunu modernleştirmiş. Almanya'da Nazilerden büyük baskı gören Yahudi veya Hristiyan profesörler Türkiye'ye davet edilmiş. Bu hocalar zamanın en tanınmış doktorları, yazarları ve filozofları idiler ve çeşitli fakültelerde görevlendirilmiş.
Babam bu ünlü hocalardan aldığı derslerle mali zorluklar içinde de olsa 1941 senesinde büyük başarı ile Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş. Aynı yıl Kayseri'deki bin yataklı hastanede askerliğini yapmaya başladığında kendi muayenehanesini de açmış ve kendi deyimiyle: Yılların sefaleti bitmiş, para kazanmaya başlamış. Edirne'deki ailesine büyük bir sevinçle mali yardim etmeye başlamış.
Mutlu geçen 3 yılsonunda Edirne'ye dönen babam Eski İstanbul yolu girişinde Camlı Kahve karşısındaki iki katli binada kliniğini açmış. Babamın doktorluğu da başarı ile doluydu. Muayenesi hem şehirli ve hem de köylü hastalarla dolup taşıyordu. Bazen zor şartlar altında yolu olmayan köylere at ve hatta kağnı arabası ile gittiği çok olmuştu. Aynı gün köyden dönmek imkansız olduğundan en az bir gece köyde kalıyordu.
Mali durumu düzelen babam hala Bostanpazarı’nda anne ve babası ile yaşıyordu. O günlerde şehre elektrik gelmiş ve onun ailesi evine ilk elektrik hattı çekebilenler arasındaydı.
Babam reçeli çok severdi. Babasının yetiştirdiği yüzde yüz doğal meyvelerden reçeller yaptırıyor ve adeta kepçe ile yiyordu. Muayenesinin karşısında Tatlıcı İsmail vardı. Rahmetli İsmail tatlının adeta profesörü idi. Hiç bir elektrik aygıtının bulunmadığı günlerde tamamen el gücüyle dondurmadan keşküle, elma suyundan ekmek kadayıfına kadar her ürünü mükemmel bir şekilde imal ediyordu. Ben de Tatlıcı İsmail'in Kristal çanaklarda sunduğu keşküllerden, beyaz antik tabaklarda ikram ettiği taze kaymaklı ekmek kadayıfından çok yemiştim 50-55 sene önce.
Babam 1950 yılına kadar Edirne'de doktorluk yaptı.
MOİZ BAYER
http://www.hudutgazetesi.com/yazar/7152/edirnenin-keke-doktoru.html
İsrail'de Netanyahu son iki seçim kampanyası boyunca kendisini "Yahudiliğin son umudu" ve İsrail'in "vazgeçilemez lideri" olarak sundu. Kendisi de birçok destekçisi de, "O düşerse İsrail de, Yahudilik de düşer" savında. Tıpkı Modi, Orban, Trump, Bolsonaro ve diğer birçok popülist lider gibi 'laik devlet'i İsrail'in önünde bir engel olarak görecek kadar aşırı sağa savrulmuş durumda. Tıpkı Trump gibi, inançlı bir yaşamı olmaktan çok uzak olduğu halde, tıpkı Trump gibi iktidarını pekiştirmek için, İsrail'i açık bir teokrasiye dönüştürmek isteyen fanatik dincilerle seçim ittifakları kurmaktan çekinmedi. Netanyahu'nun muhalifi olan Yahudi çoğunluğun payına ise, 'özünden nefret eden Yahudi' suçlamasından başlayıp, "İsrail'in ve Yahudiliğin düşmanı" ve "din-vatan hainliğine" uzanan bir yelpazede yaftalar düşüyor.
CEMAL TUNÇDEMİR
https://t24.com.tr/yazarlar/cemal-tuncdemir/neopatrimonyal-liderler-cagi-ve-demokrasi,25807
Netten okumalar
https://ekmekvegul.net/bellek/gercek-insanlari-sahneye-tasiyan-kaethe-reichel
https://perspektif.eu/2020/03/06/filistin-varliginin-kalici-bir-sekilde-imkansizlasmasi/
https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/03/03/adolf-hitler-nazi-tisortu-satistan-cekildi/
https://www.yerelinsesi.com/sinagog-sokaginda-hurda-deposu/
https://ekmekvegul.net/index.php/bellek/gunun-bellegi-devrimin-kizil-gulu-rosa-luxemburg
https://ekmekvegul.net/index.php/sectiklerimiz/gunun-portresi-mathilde-jacop
Takılan tweetler
Sezin Öney@SezinOney
Burada güzel bir değişiklik mi olmuş; bana mı öyle geliyor?
(((rivokkk)))@Rivokhay
Yani musevi de ok ama sadece Türkiye’de geçerli bir terim Musevi. Ben kendime yahudi diyorum “jew”un karşılığı olarak :)
https://twitter.com/SezinOney/status/1235937474616135680
Gökhan Çınkara@gcinkara
Kahol Lavan'in şahin kanadının önde gelen isimlerinden Moşe Yaalon, Arapların partisinin desteğiyle hükümet kurmaya yeşil ışık yaktı.
İsrail'de yerleşik elitler şu an itibariyle Haredimleri (Dindar Partileri) "sisteme" tehdit açısından Arap Partilerin önünde görüyor.
Sorun ise Haredimlerin Gettolaşmaması.
İnanılmaz küresel-ağlara sahipler ve İsrail'de her geçen gün güçlerini tahkim ediyorlar.
Yerelleşemiyorlar.
İsrail'de Bernie-tipi bir siyasetin olabilmesi mümkün mü?
Tarihsel olarak modern İsrail toplumsal düzeyde, bilge ve teknokratip tipte liderleri seçiyor.
Bibi istisna.
https://twitter.com/gcinkara/status/1235676266671599619
ishak ibrahimzadeh@ishak5723
Yeni Şafak’ın gerçek olmadığı bilinen haberini @cumhuriyetgzt de Sn. Acar’ın masumane (!!) bir şekilde referans vermesi !... birleştirici bir paydadır da “antisemitizm” !..
https://twitter.com/ishak5723/status/1235865404595040256
Ferhat Atik@ferhatatikcy
#Korona virüsünden de #antisemit yakınsamalar çıkardılar. Hay Allah’ım akıl fikir ver ya!
https://twitter.com/ferhatatikcy/status/1235981866135629826
ümit kıvanç@umit_k
O tişörtteki Nazi tasarımı gözden kaçmış falan değil şüphesiz; “piyasası var” diye araya katılmıştır. Değilse firma bizi ikna etsin. O özür metni iknaya değil şüpheye sevk ediyor. Gözden kaçacak cinsten bir şey mi o yahu?
Popüler alışveriş sitelerinde Nazi sembolü baskılı çocuk giysisi satışı!
https://twitter.com/umit_k/status/1234917759496204291
ishak ibrahimzadeh@ishak5723
Taanit Ester gününde, o günün artıklarından ...
https://twitter.com/ishak5723/status/1237022294981165057
Emel@EmELBoYY
Suriye Halep 1914 Yahudi düğünü
Aleppo Syria 1914 Jewish wedding
חתונה יהודית, חאלב סוריה 1914
https://twitter.com/EmELBoYY/status/1235645816007688194
Türk Yahudi Toplumu@tyahuditoplumu
Purim bayramımız öncesi sinagoglarımızı olası Corona virüsü vb karşı dezenfekte eden @istanbulbld teşekkürlerimizle ...
https://twitter.com/tyahuditoplumu/status/1237059416584851458
Cihat Askin@AskinCihat
PURIM BAYRAMI 9-10. 3. 2020
Happy Purim Holiday
Musevi inancına sahip olan izleyicilerimin Purim Bayramını kutlar, esenlik ve barış getirmesini dilerim.
https://twitter.com/AskinCihat/status/1237021708533587969
Dijital İzmir Kütüphanesi@djtlizmrktphnsi
Musevi Vatandaşlarımızın Purim Bayramı kutlu olsun.
Purim @SALOMgazetesi
Fotoğraf: Beit İsrael Sinagogu / 1993
https://twitter.com/djtlizmrktphnsi/status/1236996168015589376