Egemen Cantürk
İnsanlık sabırsızlanıyor. Dört duvar arasına sığmayacak hırsı, nefreti, korkuları, açlığı, kompleksleri ve egolarıyla insanlık sabırsızlanıyor. Amazon Ormanlarını yok etmek için sabırsızlanıyor, ırmakları kurutmak için sabırsızlanıyor, tertemiz masmavi gökyüzünü griye boyamak için sabırsızlanıyor, silah satmak için sabırsızlanıyor, kan dökmek için sabırsızlanıyor, namus cinayetleri için sabırsızlanıyor, çocuk işçileri sömürmek için sabırsızlanıyor, fuhuş ve uyuşturucu ticareti için sabırsızlanıyor, hayvan türlerini yok etmek için sabırsızlanıyor, denizleri kirletmek için sabırsızlanıyor, tüketim çılgınlığını körüklemek için sabırsızlanıyor, kutupları eritmek için sabırsızlanıyor, ırkçı totaliter ideolojileri yaymak için sabırsızlanıyor, sömürmek ve sömürülmek için sabırsızlanıyor, cinsiyetçilik ve ırkçılık için sabırsızlanıyor, antisemitizm için sabırsızlanıyor, mezhepçilik için sabırsızlanıyor, din ve etnik ayırımcılık için sabırsızlanıyor, manevi değerleri metalaştırmak için sabırsızlanıyor, din ticareti yapmak için sabırsızlanıyor ve kendi yok oluşunu görmek için sabırsızlanıyor, adeta çıldırıyor. Bir milyar insanın açlıkla mücadele ettiği, iç savaşlarda yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiği, kadının cinsel obje olarak görüldüğü, pek çok canlı türünün yok edildiği, suların ve havanın hızla kirletildiği, sendika ve sosyal güvenlik kurumlarının gittikçe zayıfladığı, askeri harcamaların sürekli arttığı, evsizlerin sayısının her yıl çoğaldığı, alkol ve uyuşturucu kıskancında yaşayan milyonlarca insanın varlığı, Akdeniz’in lacivert sularının her yıl binlerce insana mezar olduğu, gelir dağılımındaki dengesizliğin gittikçe arttığı, sigortasız milyonlarca çalışanın dramı, din ve bayrak uğruna gençlerin cephelerde can verdiği, nükleer denemelerin arttığı (Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi) günümüzde acaba ‘virüs’ kim?
İnsan hakları savunucularının, sanatçıların, hümanistlerin yapamadığını bir ‘virüs’ yaptı. Çok acı da olsa virüs insanlığa kendi gerçek yüzünü gösterdi. Hırslarımızı, dizginlenemeyen kazanma güdümüzü, başarıya odaklı gayri insanı bakışımızı bir ‘virüs’ dört duvar arasına tıktı. Ve şimdi insanoğlu tıkıldığı ininde sinsi planlar yapıyor usul usul. Ve ininden çıktığında -ki çıkmak için gün sayıyor- insanlığı neler bekliyor hep birlikte göreceğiz. Yaşam zıtlıkların bileşimi… Belki de karanlık bir insanlığın karşısında aydınlık bir insanlığın varlığını bilmek umudumuzu yeşertiyor; iyi ile kötü, kara ile akın savaşında her zehrin, bir panzehri olduğunu unutmayalım.
Evde kalın, sağlıcakla kalın…