Yom Aşoa bir kez daha anıldı
Küresel bir salgına dönüşen korona virüsü nedeniyle içinde bulunduğumuz zorlu süreç atlatılana kadar sinagogların kapalı olmasından dolayı 20 Nisan Pazartesi akşamı Zoom üzerinden düzenlenen törende 1,5 milyonu çocuk olan 6 milyon Holokost kurbanı anıldı.
On-line düzenlenen törenin sunuculuğunu Aşkenaz Sinagogu Haham Akaali Rav Mendy Chitrik ve Ortaköy Sinagogu Haham Akaali Rav Naftali Haleva üstlendiler.
Tüm yahidlerin Zoom uygulaması üzerinden katılabildikleri anma töreni Şalom Gazetesi Yayın Yönetmeni ve Başyazarı İvo Molinas’ın konuşmasıyla başladı. Molinas, “Belirsizlik içinde geçirdiğimiz bu tuhaf korona günlerinde hepimiz evlerimizden de olsa,77 yıl önce büyük karanlık ve mezalim günleri içinde umutlarını kaybetmeden tarihimizin en büyük zalimlerine karşı direnme becerisi gösteren Varşova Getto direnişçilerini anıyoruz”dedi ve şöyle devam etti: “Başta 24 yaşında isyana liderlik eden Mordehay Anielevicz ve arkasındaki 13 bin dindaşımız arkadaşını büyük bir saygıyla anıyoruz. Bu kardeşlerimiz milyonlarca dindaşlarına yapılanları gördükten sonra isyan etmeye karar verip, çok az sayıda hafif silahlarla bir direniş göstererek düşmana zayiat vermişler, aynı zamanda getto ve ölüm kamplarında yaşam savaşı veren diğer kardeşlerine de aynı isyan ruhunu aşılamayı başarmışlardır. Onlar yüce Tanrımızdan aldıkları güçle Yahudilik onurunu ayakta tutmak için ölüm pahasına mücadele eden büyük kahramanlarımız olarak tarihe geçtiler. Bugün aynı zamanda, kötülüğün tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde katlettiği milyonlarca dindaşımızı da saygıyla anıyoruz. Dünyanın gözü önünde tarihin en kapsamlı ve benzersiz soykırımına uğrayan milyonlarca dindaşımızı hiçbir zaman unutmayacağız. Her birinin ruhlarının ışıklar içinde olmasını diliyorum.
Bu belirsiz, geleceğimizi göremediğimiz, tedirginlik ve de biraz korku içinde yaşadığımız Korona günlerini, Yahudiliğin kadim gücü olan umudumuzu koruyarak en az zararla atlatmamızı yüce Tanrımızdan niyaz ediyorum. Aşem yişmerenu mikol sara umsuka. Tanrımız bizi her tülü felaketlerden korusun.”
Piyanist Renan Koen’in Terezin Toplama Kampında bestelenen bir eseri çalmasının ardından Tilda Devidas Behar bir konuşma gerçekleştirdi. Behar duygularını şöyle dile getirdi: “(…)Bu anmanın amacı Şoa kurbanlarını, Nazi barbarlığına başkaldıranları ve her geçen gün sayıları azalmakta olan Soykırım kurtulanlarını hatırlamak. Belki daha da önemlisi, bu etkinliklerle Şoa tarihi hakkında farkındalık yaratmak amaçlanıyor. İnsanları düşünmeye teşvik etmek bizim sorumluluğumuz.
Yaşananları anlamaya ve yeni kuşaklara anlatmaya çalışmalıyız. Soykırım inkârcılarının seslerini gürleştirdiğini, antisemit vakaların artışta olduğunu gözlemliyoruz. Başlangıçta çok da önemsenmeyen aşırılıkların, sonuçta, nasıl hayal bile edilemeyecek bir zulme yol açabileceğini anlatmalıyız. Bu yüzden unutmayacağız. Her sene hatırlayacağız, anacağız ve öğreteceğiz.
Bu bağlamda devletimizin konuya verdiği ve vereceği her türlü destek çok kıymetli. Müfredatta Yahudi Soykırımına yer verilmesi, UNESCO şemsiyesi altında, Müslüman ülkelerde Yahudi Soykırımı hakkında farkındalık yaratmayı görev edinen Aladdin Projesine ülkemizin katılımı önemsenmeli.
Bugünün bir diğer amacı, savaş sırasında binlerce Yahudi’yi kurtaran sade vatandaş ve görevlileri hatırlamak.
Bu vesileyle, Yahudi sivilleri kurtarmak için hayatlarını ortaya koyan Türk diplomatlarını anmak isterim. Yahudi Soykırımı Anma Merkezi Yad Vaşem’in Uluslararası Dürüst unvanıyla onurlandırdığı ilk Müslüman ve tek Türkiye vatandaşı, o sırada Rodos Başkonsolosu Selahattin Ülkümen. Toplama kamplarına gönderilmek üzere olan 50’ye yakın Yahudi’yi mutlak bir ölümden kurtarmıştır.
Ülkümen ile birlikte, Serbest Fransa Vichy Konsolosluğunda Necdet Kent ve Paris’te Namık Kemal Yolga cesur davranışlarından ötürü devletimiz tarafından ‘Dışişleri Üstün Hizmet Ödülü’yle onurlandırıldılar, onlara müteşekkiriz.
Sözlerimi iki sembol kişiliğin manidar bulduğum sözlerini alıntılayarak tamamlamak istiyorum: Kendisi de bir Soykırım kurtulanı olan Elie Wiesel’in, 1986’da Nobel Barış Ödülünü kabul konuşmasında söylediği gibi: ‘Her zaman taraf tutmalıyız. Tarafsız kalmak zalime yardım eder, mazluma asla. İnsan yaşamları tehlikeye girdiğinde, ulusal sınırlar ve hassasiyetler önemsiz hale gelir.’ Bir de, Anne Frank’ın günlüğünden bir alıntı: Yapılmış olanlar geri alınamaz, ancak kişi aynı şeylerin tekrar olmasını önleyebilir.”
6.mum evlerde yakıldı
Anma töreninde sıra altı mumun yakılmasına geldiğinde ilk mumu Hahambaşı Rav İsak Haleva yaktı. İkinci mumu İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Ehud Udi Moşe Eytan, üçüncü mumu Türk Yahudi Toplumu Başkanları Erol Kohen, İshak İbrahimzadeh, İsrail’deki Türkiyeliler Birliği Başkanı Ovi Gülerşen ve İzmir Cemaat Başkanı Sami Azar, dördüncü mumu Neve Şalom Vakfı Başkanı Daryo Katalan, Aşkenaz Cemaati Başkanı Av. Binyamin Poluman, Or Yom Başkanı Bülent Özsezikli ve YAD Başkanı Cina Alkaş, beşinci mumu FKD Başkanı Robert Sason, Or Ahayim Hastanesi Vakfı Başkanı Yaşar Abuaf, UÖMO Başkanı İzi Aşkaner ve Leon Cibili’nin çocukları yakarken son mumu törene katılanlar, Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın “Ben bu mumu Şoa’da hayatlarını kaybeden kardeşlerimizin ruhu ve bir avuç kahramanın onuru adına yakıyorum”sözlerinin ardından evlerinde yaktı.
Rav Mendy Chitrik’in kızı Sarah Chitrik’in kemanıyla Ani Maavin adlı parçayı çalmasıyla devam eden anma töreninde Sam Halegua da bir konuşma gerçekleştirdi. Halegua, bu günün tam adının ‘Yom Hazikaron LaShoa ve LaGvura’ olduğunu, bir yandan Soykırım’da kaybettiklerimizi anarken öte yandan Nazilere karşı kahramanca mücadele veren Varşova Gettosu direnişçilerini andığımızı ve bu kahramanlığı her zaman hatırlamak adına da tarih olarak Varşova Gettosunda isyanın başladığı gün seçildiğini belirtti ve şöyle devam etti: “Bundan tam 80 yıl önce başlayan ve özellikle Avrupa’da yaşayan Yahudiler için onarılması oldukça güç hasarlar bırakan soykırım, tüm II. Dünya Savaşı boyunca sürmüş ve 1,5 milyonu çocuk, 6 milyon Yahudi’nin katledilmesine neden olmuştur.
Türkiye’de yaşayan Yahudiler olarak biz insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden olan Holokost’u birebir yaşamamış olsak da ‘Her Yahudi bir diğerinden sorumludur’ doktrininden yola çıkarak Avrupa’da yaşanan bu büyük katliamının acısını yüreğimizde bugün hâlâ yaşıyoruz.
Yaşanan trajedinin büyüklüğünü ve derinliğini anlamak için Holokost ile ilgili araştırmamı sürdürürken karşıma bir Holokost Survivor’ı olan Liliane Sarge çıktı. Auschwitz'e götürülen 14 yaş altı 776 İtalyan çocuktan yalnızca 35'i hayatta kaldı ve Liliane da onlardan biriydi.1943 yılında Auschwitz’e gönderilen ve iki yıl orada kalan Liliane, o dönemi şu sözlerle açıklıyor: ‘Neler yaşadığımızı anlatmak için doğru kelimeler bulmak çok zordu. Ne yaşadığımızı deneyimlemeyen ve o acıları çekmeyenlerin ne olduğunu anlaması, bizle onlar arasındaki farkları görmesi ve normal hayata dönmek neredeyse imkânsız. Ben şaşkın bir gençtim. Döndüğümde, eski arkadaşlarımı ve ailemden kalanları bulduğumda yalnızca 15 yaşındaydım. Onlardan çok farklıydım. Susmanın en iyi seçim olduğuna karar verdim. Ağır bir sessizlik. Kolay değildi, ancak bütün bunlar hakkında konuşmaktan ve anlaşılmamaktan daha iyiydi. Her sabah duş aldığımda kolumu görüyorum ve kolumdaki dövmeyi. Nasıl ki burnum benim bir parçam, bu dövme de öyle. Bu sayıyı unutamam’ diyor Segre ve ekliyor: ‘Auschwitz ve hatıraları beni hiçbir zaman gerçekten terk etmeyecek. Bir bakıma benden bir parça.’
1990 yılına kadar konuşmama kararı alan Sarge, sonrasında bu fikrinden vazgeçti birçok konferansa konuşmacı olarak katıldı, belgesellerde yer aldı ve Auschwitz deneyimini anlatan anılar yazdı. Sarge’nin hikâyesinden aldığımız ilhamla bizler de bu zamana kadar konuşmamış ya da bir daha hiç konuşamayacak olan 6 milyon için görevimiz; Holokost’u sadece bugün değil her gün konuşmak ve anlatmaktır.
Tüm bunların yanında Yahudileri kurtarmak için hayatlarını tehlikeye atanların olduğunu bilmek, dünyada bizim için umudun ve inancın asla tükenmeyeceğini ve iyilerin her zaman kazanacağını göstermektedir.
Sözlerimi Nazi Almanyası döneminde toplama kampında duvara yazılmış olan bu sözlerle tamamlamak istiyorum: Parlamadığı zaman da güneşe inanıyorum. Onu kalbimde hissetmediğim zaman da aşka inanıyorum ve Tanrı’ya sessiz kaldığı zaman da…”
Talmud Tora Haham Akaali Rav Albert Gerşon’un ölenler anısına okuduğu Teilim’in ardından Rav Mendy Chitrik de Teilim okudu. Mişna duası Rav Naftali Haleva ve Zohar Bet El Caddebostan Sinagogu Haham Akaali Rav Yeuda Adoni tarafından okundu. Şişli Sinagogu Haham Akaali Rav David Sevi’nin Eşkava duasını yapması ile devam eden törende Omer sayımı mitsvasını Yeniköy Sinagogu Rav Akaali Rav İsak Peres, hastalarımızın sağlıklarına kavuşması için Teilim’den bir bölümü Şaar Aşamayim Sinagogu Haham Akaali Rav İsak Alaluf okudular.
Ünlü Hazan Simon Kohen ve oğlu İsrail’den katılarak Eli Eli adlı şarkıyı seslendirmelerinin ardından Hahambaşı Rav İsak Haleva, yaşanılan sıkıntıların sona ermesi, hastaların şifa bulması ve cemaatin kutsanması için dua etmesiyle tören sona erdi.
Seslendiren: Janet Mitrani