“Müziğe kırkımızdan sonra başlamış olsak da hayatta hiçbir şey için geç değil!”

Asıl mesleklerini yapmaya devam eden ve hobi olarak başladıkları müzik çalışmalarını profesyonel olarak sürdüren Dina - Avi Karako, güzel sesleri ve seçkin repertuarlarıyla dinleyenlerin kalbinde taht kurdu. Çift, müzikal yolculuklarını Şalom için anlattı…

Dora NİYEGO Sanat
6 Mayıs 2020 Çarşamba

Kendinizi tanıtır mısınız? 

Avi: Ellili yaşlardayım. Diş hekimiyim; yirmi yıl kadar Harbiye- Osmanbey civarındaki muayenehanemde mesleğimi sürdürdüm. Açıldığından beri de Göktürk'te diş hekimliği yapıyorum. Bir dönem Yıldırımspor'da yöneticilik ve başkanlık yaptım. 

Dina: Uzun yıllar bir dış ticaret firmasında yöneticilik yaptım, şimdi Göktürk bölgesinde emlak danışmanlığı yapıyorum. Avi’yle lise yıllarında tanıştık. İki oğlumuz var. Can 28 yaşında, iletişim tasarımı ve sinema okudu, şimdi serbest çalışıyor. Eran ise 23 yaşında, diş hekimliği okuyor. 

Müziğe ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

A: Müziğe dinleyici olmak dışında pek ilgim yoktu. Ama enstrüman çalanlara hep özenirdim. Gitarla ilk tanışmam on yaşındayken oldu. 70'li yılların başında dört yıl İsrail'de yaşadık. Ailem bana yurtdışından bir gitar getirmişti, ama o sıralarda ağaçtan düşüp kolumu kırdım, yani gitara dokunamadım. Sonra İsrail'de Yom Kipur Savaşı çıktı ve akabinde Türkiye'ye geri döndük. Döndükten sonra da ortama ve okula adapte olayım derken o gitara hiç dokunamadım ve şu anda evimizin duvarında süs olarak duruyor. 

Sizce ailenizde müzik genetik mi?

D: Çocuklarımızın  müziğe yetenekli olduklarını daha yuvadayken anladık. İlkokul korosunda ve Estreyikas d’Estambol Korolarında şarkı söylüyorlardı. Büyük oğlum Can gitar ve saksafon çalıyor. Farklı tarz müzikten hoşlansa da lütfedip bazen bize eşlik ediyor. Babaanneleri de gençliğinde mandolin çalarmış, sesi de güzeldir. Müziğe genetik yetenekleri var sanki.

Müzik eğitimi aldınız mı? Nerelerde müzik yapıyorsunuz?

A: On üç yıl önce çocuklarımıza evde gitar dersi aldırmaya karar verdik. Öğretmenden bana da bir şeyler öğretmesini rica ettim. Kısa bir eğitimden sonra, kitaplar  ve internet üzerinden kendimi yetiştirmeye devam ettim.Klasik gitar zor bir enstrüman, yani bir konser verecek seviyeye gelmek için çok ve aralıksız çalışmanız gerekiyor. Ama çalıp söylemek için ise ideal. Ben de zor kısmını değil, daha kolay ve keyifli kısmını tercih ederek çalıp söylemeye başladım.

Bir süre özel kurslarda şan eğitimi aldım ve evde arkadaş ortamında çalıp söylemeye başladım. Sonraları yakın çevrenin özel günlerinde, partilerinde çalmaya başladım. Kendime bir tesisat edindim ve oturduğumuz sitenin tesisinde, bahçede düzenlediğimiz partilerde, iş yerindekilerle yaptığımız bazı kutlamalarda çalıp söyledim. Bir gün, bir arkadaşım Göktürk'te bir pub açmaya karar verdi ve benden orada çalmamı rica etti. Fikir hoşuma gidince hafta sonları orada çalmaya başladım. Çok keyif alıyorduk; etrafımızda müzikten keyif alan bir topluluk oluştu. 

Ev ortamının dışında çalmak bu şekilde başladı. ‘Sahne tozu yutmak’ neymiş anladık. Ancak uzun sürmedi ve işletmeci arkadaşımız ortağıyla bozuştuğundan ayrıldı, biz de mekânı bırakmak zorunda kaldık. Göktürk küçük bir yer, işimizden dolayı da bölgede çevremiz var. Bizi bilen bazı dostların davetiyle işletmelerinde çalmaya başladık. Bazı cemaat kurumlarından da davet almaya başladık. Böylece etkinliklerde müzik yaptık.

Eşinizin de güzel sesi var. Onun müziğe merakı nasıl başladı?

A: Ben müzik yaptığım zaman, eşim Dina da hep benimle birlikte olduğundan, şarkılara eşlik ediyordu ve gitgide övgü almaya başladı. Dina'yla liseden beri birlikteyiz, eskiden şarkı mırıldandığında “Sen söyleme kötü duyuluyor” derdim, ama şimdi övgülerin çoğunu o alıyor. Demek ki, kulak varmış, ses rengi de güzelmiş ve çalıştıkça, birlikte söylemeye devam ettikçe sesi parlayıp ortaya çıktı. Artık nerede çalarsak hep ikili olarak çıkıyoruz.

Ne çeşit müzik yapıyorsunuz? Dostlarınızın müziğinize ilgisi sizi profesyonelliğe götürür mü?

D: Her türlü müziği seviyoruz. Ağırlıklı Türkçe Pop ve Rock söylüyoruz. Sanat müziği ve halk müziğinden de bazı sevdiğimiz eserler var repertuarımızda, birkaç tane yabancı şarkımız da var. Bu işten çok keyif alıyoruz, şarkılarımıza dinleyicilerin eşlik etmesi, alkışlaması bize haz veriyor. Müzik tek başına yapılacak bir şey değil, dinleyicilerle ve eşlik edenlerle paylaştıkça anlam kazanıyor. Her ne kadar bu işi hobi olarak yapsak da, her sahne aldığımızda duyduğumuz heyecan ve keyif bizi motive ediyor, sürdürmemizi sağlıyor. Bu yüzden hobimizi belli bir seviyede devam ettirebilmek için spor yapar gibi sürekli egzersiz yapmak ve icra etmek gerekiyor. Bu ilgimizi emeklilik ve yaşlılık projesi olarak korumak istiyoruz.  

Müzik dışında birçok farklı ilgi alanınız var. Bunlardan da bahseder misiniz?

A: Her zaman, günlük yaşamın ve çalışma hayatının dışında bir uğraş veya hobi edinmek gerektiğine inandım; hobiler yaşamımıza bir anlam katıyor. Son yıllarda gitmesek de, doğma büyüme Burgazada'lıyım. Çocukluğum denizde geçti ve her türlü su sporuyla uğraştım. Bunun etkisiyle Dina'yla eğitim görüp, bröve alıp bir dönem dalış yaptık. Dina da doğa sporlarını çok sever. Her yıl fırsat buldukça kayak yaparız. Bir dönem de binicilikle uğraştım. Bölgesel ve ulusal yarışmalara katıldım. Dina da benimle, aynı dönem at bindi ve müsabaka koştu. Hatta o dönem, Şalom'da iki arkadaşımla toplumumuzdaki atçılar olarak söyleşi yaptık.

D: Avi boş kalmayı hiç sevmez. Ne yapar eder her zaman bir uğraş bulur ve sonuna kadar götürür. Beni de peşinde sürükler. Bazen yorucu oluşundan şikâyet etsem de, içine girdikçe benim de hoşuma gidiyor. Ayrıca ailede ortak hobilerin olması güzel oluyor. Aksini düşünmek istemiyorum. 

Müziğe ilgi duyanlara ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

D: Ben ileri yaşta şarkı söylemeye başladım. Sesimin güzel olduğunun farkında bile değildim. Fakat disiplinli çalışma ve eğitimle insanın yeteneği ortaya çıkabiliyor ve zamanla da gelişiyor.

 A: Müziğin sosyal ve birleştirici yönü benim için diğer bireysel etkinliklere oranla daha çekici. Ama herkese her yaşta spor, sanat veya ilgi duyacakları herhangi bir alanda hobi, iş dışında bir uğraş edinmelerini öneririm. Özellikle çocuklara sanat ve sporu erken yaşta başlatmak çok önemli. 

Bu işe kırklı yaşlarımdan sonra başladım, “Kırkından sonra saz çalanı teneşir paklar” deseler de,  bugün bir noktaya gelebildiysem, demek ki hiç bir şey için geç değil!