Daniel Levi - İkilem
Çocukluğumuzda İzmir’de Pesah’ın sekizinci günü Bet İsrael Sinagogunda sabah duasında yarı İbranice, yarı Ladino, Ezekiel peygamberin elem veren mesianik bölümü okuduktan sonra eve gelir ve akşama ekmek ile mayalı gıdalara tekrar kavuşmanın heyecanını duymaya başlar, sabırsızlanırdık. Pesah akşama bitecek ama zaman bir türlü geçmek bilmezdi. Ayrıca bir görev daha vardı. Genellikle babam işten erken döner ve açık alanlardan yabani otları toplayıp eve getirirdik. Bu otları yataklara ve diğer eşyaların üzerine atardık. Bu sayede vakit geçerdi. Ondan sonra Konak’ta Sakız pazarına, Sakız pazarı kapandıktan sonra Alsancak’ta annemin kuzeni Nisim Matalon’un bakkalına gidilir ve ‘ekmek’in kutlanacağı o geceye uygun mezeler satın alınırdı. Bu dükkânların en önemli özelliği İstanbul’dan kaşer salam getirip satmaları idi. Ayrıca Nisim Bey’in taraması da çok özeldi. Bir de füme Ringa balığı…
Pesah’ı bu şekilde bitirdikten sonra normal hayata dönülürken biraz da hüzün olurdu. Nedense Yahudiler için Pesah’tan Lag BaOmer’e kadar olan günler hüzünlü kabul edilir ve sevinçli günler bu günlere denk getirilmezdi. Örneğin Hahambaşılık bu dönemde düğüne izin vermez. Dindarlar da bu matem döneminde sakal kesmez vs... Sevivon.com şöyle açıklıyor:
“Omer döneminin ilk otuz üç günü matem dönemi olarak geçirilir. Saç-sakal kesilmez, düğünler yapılmaz ve müzik dinlenmez. Matemde olmamızın nedeni nedir?
Tora iki bölüme ayrılır; birincisi Tanrı'nın beş kitap olarak Moşe'ye verdiği Yazılı Tora, ikincisi de Yazılı Tora ile birlikte rehber niteliğinde verdiği ve Mişna ve Talmud olarak bilinen Sözlü Tora'dır. Sözlü Tora'yı ise bizlere aktaran Rabi Akiva'dır.
Rabi Akiva'nın yirmi dört bin öğrencisi vardı. Her biri Tora'nın içerdiği konuların her alanında uzmanlaşmış büyük âlimlerdi. Ancak tek bir kusurları vardı - birbirlerine olan sevgi ve saygıda gerekli dereceye ulaşamamışlardı. Bu nedenle yirmi dört bin öğrenciye salgın hastalık bulaştı ve Omer döneminin başından 33. günü olan Lag BaOmer'e kadar hepsi öldü.”
Bunun dışında Lag BaOmer, Zohar’ın yazarı Rabi Şimon Bar Yohay’ın doğum ve ölüm günüdür. Yüce kişilerin ölümü ‘Hilula’ deyimi ile tanımlanır. O gün anma değil sevinç ve bir tür ‘vuslat’ ve kavuşma günüdür.
İlkokulu bizim ‘Talmud Tora’ veya Keçeciler İlkokulunda ( O zamanki resmi adı “İzmir Musevi Yetim İlkokulu”) okudum. İbranice ve din öğretmenimiz olan Eli Moron aynı zamanda ‘Hevra’ (Tam adı: Hevrat Talmud Tora) olan sinagogun her şeyi idi. Sadece sinagog yöneticisi değil aynı zamanda rav, hazan, şamas vs… Orada yaşayan ablası Matilda ile beraber fakirlere yemek verdiklerini, onlarla Şabat kutladıklarını da hatırlarım. Ona “öğretmenim” denmez İbranice “Adoni – Efendim” diye hitap edilirdi. Kendisine biçtiği görevlerden biri de din adamı anlamında gelecek vaad eden öğrencilere Hevra Sinagogunda ayrı bir eğitim vermekti. Bu gruba ben ve kuzenim Yosi Jojo Levi de seçilmişdik. Bu çalışmalar uzun öğle arasında yapılırdı. Okul, Mezarlıkbaşı 1308 Sokak’taydı. Oradan yürüyerek Mezarlık başında, Gazi Osman Paşa Bulvarını geçip Çarşı içinden sinagoga varılıyordu. Gazi Osman Paşa Bulvarı bugün bile İzmir’in önemli arteridir. O zaman da öyle idi. Dolaysıyla küçük çocuklar için o caddeyi yalnız geçmek tehlikeli olabiliyordu. Hevra Sinagogunda duvar dibindeki sıralara dizilir ve hep bir ağızdan Adoni ile beraber yüksek sesle İspanyolca okurduk. “Kantar de los Kantares ke es de Şelomo…” Lag BaOmer yaklaştıkça Hoca Santo Şikâr tarafından yazılıp bestelendiğini düşündüğüm çok uzun olan “Nuestro Ayudo de kon Ad…” ilahisini hep bir ağızdan tekrar ederdik.
Bir yıl Adoni bu ilahiyi matbaada bastırdı. Bir kısmını kuzenim ile bana vererek Lag BaOmer akşamı İzmir Bet İsrael Sinagogunda satmamızı istedi. O akşam Bet Israel’de idik. Günlerin çok uzaması ve Omer saati nedeni ile akşam duaları çok geç saatlerde oluyordu. O gece her akşamki akşam duası sonrası da bu ilahi okunur ve arkasından Ribi Şimon Bar Yohay’ın Hilula’sı yapılırdı. Sinagogdan çıkmak gece saat 22.00’yi geçerdi. Süreyi uzatan faaliyetlerden biri ise Rabi Şimon Bar Yohay ve arkadaşları anısına kandil yakmaktı. Kandilleri kimin yakacağı açık artırma ile belirlenirdi. “Kuanto dan por la lampara de Ribi Meir Baal HaNes?” gibi… 8-9 kandil vardı. Hepsinin açık artırması uzunca bir süre alırdı. İşte o gece ilahileri satmaya çalışırken, birden babamla amcamı sinagog kapısında gördük. Bizleri alıp eve götürdüler. Paralara el koyup ertesi gün birlikte okula gelip Adoni’ye kızdılar. Meğer bizim Hevra Sinagogundaki derslere de gittiğimizi bilmiyorlardı. Tabii ki o derslere de gitmemiz yasaklandı.
Adoni Liya (Eli) Moron z”l. Hayatı boyunca çok mütevazı yaşamış bu mütevazı koşullarda bile fakirlere yardım ve öğretinin çocuklara aktarılmasına hayatını adamış biri idi. II. Dünya Savaşı sırasında Babamın Etimesgut’ta asker arkadaşı idi. Üç yıl süren askerliğinde sadece zeytin ve ekmek ile beslenmiş. Bu vesile ile onu da andık. Kendisine rahmet diliyorum.