1) Bir robot, bir insana zarar veremez veya hareketsiz kalarak zarar görmesine neden olamaz. 2) Bir robot, bir insanın verdiği emirleri yerine getirir. Ancak bu emirler birinci kuralla çelişemez. Diğer bir deyişle yetkili biri emretse bile insana zarar vermez.
3) Bir robot, kendi varlığını korumalıdır. Ancak bu ilk iki kuralın zorunluluk oluşturduğu durumlarda geçerli değildir. Bir insanı kurtarmak için kendisini feda edebilir.
Bu maddelerin yazarı, Rusya'da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Isaac Asimov’dur. Asimov, bilim-kurgu dalının ustasıdır ve yaşadığı dönemde Üç Büyükbilimkurgu yazarından biri olarak kabul edilmiştir. Columbia Üniversitesinden 1939’da mezun olan ve kimya dalında doktorasını aynı üniversiteden alan yazarımız, daha sonra Boston Üniversitesine geçmiş, burada profesör olmuştur. Isaac Asimov’un aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmenliğini Alex Provas’ın yaptığı, başrolünde Will Smith’in oynadığı, ‘Ben Robot’filmi bu üç maddeyle açılır! Açılır açılmasına fakat ‘Ben Robot’filmi yine enteresan bir şekilde, birçok Hollywood filminde olduğu gibi, geleceğe dair kehanetleriçermektedir. 2004 yılında yayınlananfilmde yapay zekâdan, robotlara, geliştirilmiş insanlardan (transhumanizm), hologramlara, dijital paradan bluetooth kulaklıklara kadar yok yoktur! Yine birileri, muhtemel geleceğimizin tohumlarını filmin içine serpmiş gibidir! Filmimizin konusu 2035 yılında geçmektedir. Artık toplumda robotlar büyük rol oynamaktadır. Kahramanımız, Chicago Polis Ofisinden Del Spooner için ise hayat giderek zorlaşmaktadır. Neden mi? Çünkü robot fobisi vardır. Daha da kötüsü, bir cinayet davasını yeni üstlenmiştir ve davada katilin bir robot olduğundan şüphelenilmektedir. Robotun yukarıda saydığımız, Asimov’un üç robot yasasını ihlal ederek yaratıcısı olan Dr. Miles Hogenmiller’ı öldürdüğü düşünülmektedir. Dünyaca ünlü bilim adamımız ölümünden kısa bir süre öncesine kadar, çalıştığı devasa şirketin piyasaya sürmek üzere olduğu robotlarla ilgili, gizli bir proje için araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmaların ne olduğunu çözmek ve dünyayı yaklaşan tehlikeden korumak ise kahramanımıza düşecektir. Eğer başarılı olamazsa dünya yapay zekânınkontrolündeki robotların devrimiile karşı karşıya kalacaktır! Kulağa ürkütücü geliyor değil mi? Peki, ya bizi de böyle bir tehlikenin beklediğini söylesem bana inanır mısınız? Korkutucu olduğunu biliyorum! Fakat bu benim fikrim değil! Gelin alanında uzman olanlar bunu konuda neler söylemişler, onlara kulak verelim.
Zamanda ve mekânda yolculuk yaparak 1993 yılına gidiyoruz! Antik dünyalara yolculuk yapmaya alışmış, siz değerli okuyucuları, son dönemde hep yakın tarihe götürdüğümün farkındayım! Bu kısa mesafeli yolculuklar için de üzgünüm. Günümüzün dünyası o kadar şaşırtıcı olaylara gebe ki zamanda daha uzun sıçramalar yapmamıza şimdilik gerek kalmıyor. Bunun korona sopası kullanılarak dikkatlerden uzak tutulan ekonomik krizile alakası yok! Pardon kriz demeyecektik öyle değil mi! Kriz mriz yok!
Neyse 2020’yi hepten unutalım! Oh mis gibi 1993 yılına ışınlandık bile! Orijinal adı, ‘Yaklaşan Teknolojik Tekillik: Post-İnsan Döneminde Nasıl Hayatta Kalınır’olan Nasa Vizyon-21sempozyumundayız! Konuşmacımız ise San Diego Eyalet Üniversitesi’nde matematik ve bilgisayar bilimi alanlarında otuz sene boyunca akademisyenlik yapmış olan Vernor Vinge. Tam da şunu söylüyor: “Otuz yıl içinde, süper-insan zekâsı yaratmak için gereken araçlara sahip olacağız. Bundan kısa bir süre sonra, insanlık dönemi sona erecek!” Pardon bu biraz ağır oldu! Acaba zamanda biraz daha mı geriye gitsek?
Tamam buldum! Zamanı 1960’lara ayarlayalım! O yıllarda süper-insan zekâsının bazı olası sonuçlarından bahseden I.J.Good’ a kulak verelim, şöyle diyor kendileri: “Ultra-zeki bir makinayı, ne kadar zeki olursa olsun, herhangi bir insanı tüm entelektüel etkinliklerde geçebilecek bir makina olarak tanımlayalım. Makina tasarlamak bu etkinliklerden biri olduğu için, ultra-zeki bir makina, her zaman daha iyi makinalar tasarlayabilecektir; bu nedenle de kuşkusuz bir “zekâ patlaması” gerçekleşecek ve insan zekâsı çok geriye düşecektir. Bu nedenle ilk ultra-zeki makina, insanlığın icat etmeye ihtiyaç duyacağı son icattır; eğer ki bu makina kendisini nasıl kontrol altında tutacağımızı bize söyleyecek kadar uysal olursa!”
Bu da olmadı! Makinenin yağını az mı koydum acaba? Daha iyi bir gelecek senaryosu ile karşılaşacağımız bir zaman için biraz düşüneyim! Buldum! Elon Musk! Şu herkesin hayran olduğu,yapay zekâ konusunu ciddiye alan karizmatikiş adamı! O bu konuya kesin olumlu bakıyordur! Tarihleri 2018’e ayarlıyoruz! Evvet! Oh be, Elon Musk bir konuşma yapıyor! Dinliyoruz:‘Do You Trust This Computer’isimli belgeselde Musk, “Otoriter rejimler tarafından yaratılan yapay zekânın insanoğlunun karşılaşacağı en büyük tehdit olacağını” öne sürüyor! Musk’a göre, insan eli ile yaratılan yapay zekâ, insanoğlunun üzerinde egemenlik kuracak ve “Asla kaçamayacağımız ölümsüz bir diktatörü kendi ellerimiz ile yaratabiliriz!” diyor. Yine bu tarihlerdearalarında Elon Musk ve Mustafa Suleyman’ın da yer aldığı 116 yapay zeka ve robotik uzmanı Birleşmiş Milletler’e bu konuda bir de mektup gönderiyor. Mektupta tehlikeli robotik teknolojilerin, barut ve nükleer silahların ardından savaş alanlarında üçüncü bir devrimeyol açabileceği belirtilirmiş.
Allah Allah! Bu yazıda zaman makinemize bir şeyler oldu galiba. Size daha olumlu bir gelecek senaryosu sunmayı planlarken bizi hep robotik devrimlerin şafağınagötürüyor! Siz ne dersiniz?