• Frank ailesi zamanında hayli zenginmiş, şimdi orta halliden halliceler. Baba Otto, olayların sarpa saracağını hissedince işini ve ailesini Frankfurt´tan Amsterdam´a taşımaya karar veriyor 1933 yılında. Başta akıllıca görünen karar kısa zamanda boşa çıkıyor. Kötülükten yeterince uzağa gidemediklerini anladıklarında iş işten geçmiş oluyor. SAİT FEHMİ AĞDUK – www.t24.com.tr
İsrail’in Ankara Maslahatgüzarı Gilad’ın iki ülkenin ortak çıkarları listesinde enerjiye vurgu yapması dikkat çekici. Gilad’ın enerjiye yaptığı vurgu iki noktadan önem taşıyor.
Öncelikle Gilad ile Enerji Bakanlığı yetkilileri arasında İsrail doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması konusunda pazarlıklar yapılıyor.
İkincisi ve daha önemlisi; bu vurgu, Erdoğan iktidarının silah ve militan akışıyla müdahale ettiği Libya ve Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımı mücadelesinde iki ülkenin birlikte hareket edebilme potansiyeline işaret ediyor.
Bu konuda dikkat çekici gelişmelerden biri de İsrail’in daha önce birlikte tutum aldığı Fransa, Mısır, BAE, Kıbrıs ve Yunanistan’ın 11 Mayıs’ta Türkiye’nin Kıbrıs açıklarındaki sondaj çalışmalarını ve Libya savaşına müdahalesini kınadıkları açıklamaya katılmamasıydı. İsrail’in bu güçlerin dışında kalması ve ayrıca BM’deki Daimi Temsilcisi’nin İran’ı, Libya’da Erdoğan iktidarının desteklediği Serrac hükümetinin karşısında yer alan Hafter’e gelişmiş silahlar gönderip silah ambargosunu delmekle suçlaması, Türkiye’deki iktidar ile uzlaşma zeminini arttıran adımlar olarak değerlendirilebilir.
Bu gelişmeler deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda Türkiye ve İsrail arasında daha önce Libya (Serrac hükümeti) ile yapılana benzer bir anlaşmanın yapılabileceği konusunda süren tartışmalarının temelsiz olmadığını da gösteriyor.
Öte yandan bu gelişmeler Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleştiği ya da hızla normalleşeceği anlamına da gelmiyor. Erdoğan ve Netanyahu’nun birbirlerini “katillik” ve “işgalcilik”le suçladıkları açıklamalar daha unutulmadı. Ayrıca Erdoğan’ın, Trump-Netanyahu tarafından açıklanan ve Filistin’i kağıt üzerinde bir devletçik yapan plana karşı olduğunu söylemesi -ki, bu söylemin pratikte ne kadar karşılık bulduğu ayrı bir tartışma konusudur- iki ülke arasındaki gerilimin önümüzdeki dönem de devam etmesi ihtimalini arttırıyor.
Ancak şunu da unutmamak gerekiyor: Politik ilişkilerin en gerilimli olduğu dönemlerde bile iki ülke arasındaki askeri anlaşmalar ve ticaret aksamadan devam etti. AKP’nin hükümet olduğu 2002’den 2017’ye kadar iki ülke arasındaki ticaretin iki buçuk kat artması (1 milyar 400 milyon dolardan 4 milyar 900 milyon dolara çıkması) ve yine bu dönemlerde İsrailli pilotların Konya’da eğitim uçuşlarına devam etmesi bunun en açık göstergesidir.
YUSUF KARATAŞ
https://www.evrensel.net/yazi/86486/israil-ile-iliskilerde-normallesmeye-dogru
"Çocuğu nereme sokacağım, okulları tatil ederlerken bir de bunu söyleselerdi!" diye, sokakta bağıra bağıra cep telefonuyla konuşuyor kadın, elinde alışveriş poşetleri, sinirli sinirli ilerlemeye çabalıyor. Belli ki iş yeri çalışmaya devam etmesini istiyor. Çalışan bir ebeveyn olarak evde çocuğunla kalsan ayrı, işe gidip çocuğunu bırakacak yer bulamasan ayrı sorun. Büyükanne, büyükbabalara da bırakamıyorsun artık. Eve tıkılıp kalmak bu olsa gerek sanıyorsun. Yanılıyorsun!
Bugün seninle Hollanda'ya gidiyoruz, 78 yıl öncesine, 1942 yılına; İkinci Dünya Savaşı'nın tam ortasına.
Amsterdam'a ilk 1995 yılında gittim, sonra dört beş defa daha. Her seferinde erteledim. Bir türlü hazır hissetmedim kendimi Anne ile buluşmaya. Neyle karşılaşacağımı gayet iyi biliyormuş gibi! İki yıl boyunca bir evde mahkûm hayatı sürmek, hayır mahkûm hayatından daha da öte; fark edilmemek için çıtını bile çıkarmadan, ertesi gün hayata gözerini açıp açamayacağından sürekli endişe duyarak yaşamak. Azap…
Hava bildiğin buz; gibisi yok. Rüzgâr tüm kanalları dört dönmüş, emdiği nemi üzerimize üflüyor. Ne deri eldiven ne yün bere beş para etmiyor. Arka Ev, Amsterdam'ın en popüler ve merkezi yerlerinden De 9 Straatjes yani 9 Sokak bölgesinde yer alıyor. Sanki o korkunç olaylar burada yaşanmamış. Şık butiklerin vitrinleri ışıl ışıl. Zenginlik göz kamaştırıyor.
Frank ailesi zamanında hayli zenginmiş, şimdi orta halliden halliceler. Baba Otto, olayların sarpa saracağını hissedince işini ve ailesini Frankfurt'tan Amsterdam'a taşımaya karar veriyor 1933 yılında. Başta akıllıca görünen karar kısa zamanda boşa çıkıyor. Kötülükten yeterince uzağa gidemediklerini anladıklarında iş işten geçmiş oluyor.
Otto Frank, reçeli yoğunlaştırmak için kullanılan pektin ve baharat işinde. Bugün "Anne Frank'ın Evi" ya da "Arka Ev" diye bilinen ev; işte tam bu iş yerine arkadan küçük bir kapı ile bağlı. Başka evlerin arasına sıkışıp kaldığı için bütün gözlerden uzak kalmış ek bir ev, Arka Ev.
SAİT FEHMİ AĞDUK
https://t24.com.tr/yazarlar/sait-fehmi-agduk/arke-ev-de-tikilip-kalmak,26917
BBC Türkçe'ye konuşan İsrailli diplomatik kaynaklar ise, "Daha önce Yunanistan ve Kıbrıs'la imzalanan Doğu Akdeniz'deki enerji anlaşmalarına hâlâ sadığız" ifadelerini kullanıyor.
Ancak İsrailli yetkililer, bunun Türkiye ile de işbirliğinin gelişmesine engel olmadığını belirtiyor ve ekliyorlar:
"Türkiye ile ilişkilerin gelişmesini her zaman memnuniyetle karşılarız ve büyükelçilerin göreve geri dönmesi için birlikte çalışmaya açığız."
(...) Tüm bu gelişmelerin ardından İsrail'in Ankara Büyükelçiliği'ndeki en üst düzey yetkili olan Maslahatgüzar Roey Gilad, 'Halimiz' isimli internet sitesinde yayımlanan makalesinde Türkiye ile İsrail arasındaki işbirliğinin iki ülkenin de çıkarına hizmet edeceğini; daha önce uzlaşılamayan sorunların çözülemeyeceğini; buna rağmen çıkarları korumak için ilişkilerin normalleşmesinin faydalı olacağını yazdı.
Bu çıkarların en başında da İran'ın Suriye'deki varlığını gösterdi.
Gilad, İdlib'de İran'a bağlı milislerin Türkiye'nin desteklediği muhaliflere karşı savaştığını hatırlattı. İran'ın bölgesel rakibi olan İsrail'in, Suriye'deki İran varlığına karşı Türkiye ile işbirliğini yapılabileceğini belirtti:
"İdlib'deki savaş bazı önemli jeopolitik gerçekleri ortaya çıkardı. Bunlardan biri, İran'ın Suriye'deki mevcudiyetinin Türk çıkarlarına ters çalışıyor olmasıdır.
"Türkiye ve İsrail her konuda mutabakata varmak zorunda değiller. İlişkilerimizi normal bir düzeye getirmek için her konuda fikir birliğine sahip olmak durumunda değiliz. Bu normal düzey, Suriye'de de görülebileceği gibi, benzer zorluklarla daha başarılı bir şekilde yüzleşebilmek açısından, hem Türkiye, hem de İsrail'e fayda sağlayabilir."
(...) Türkiye, bu jestler ve olumlu hamleler sırasında İsrail'deki hükümet değişikliği sürecini yakından takip etti. Ankara'da, Binyamin Netanyahu'nun yeniden göreve geldiği sırada, Mavi Marmara olayının yıl dönümünde bu hamlelerin özellikle yapılmış olabileceği görüşü hakim.
31 Mayıs 2010'da Mavi Marmara olayında 9 Türk hayatını kaybetmişti
Türk diplomatik kaynaklar, Başbakan Netanyahu'nun uluslararası hukuka göre yasa dışı olan yerleşim yerlerini İsrail topraklarına katma hedefini gerçekleştirmeye çalışacağını hatırlatıyor ve her ne kadar İsrail bir kapı açmaya çalışsa da, bunun için henüz çok erken olduğunu ve somut bir adım atmak için henüz çok zaman olduğunu belirtiyor.
Netanyahu, 18 ay görevde kaldıktan sonra başbakanlık koltuğunu koalisyon ortağı merkez soldaki Benny Gantz'a bırakacak.
İsrailli kaynaklar ise, Gilad'ın makalesinde yazdığı cümleyi hatırlatıyor:
"Top artık Türkiye'nin sahasında."
ECE GÖKSEDEF
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-52886560
Peki İsrail’in açık olarak itiraf etmekten kaçınsa da içine girdiği bu çabalar tam olarak sadece Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerini ekonomik olarak en iyi maliyet yapısı ile değerlendirmeye çalışmak mı? Açıkçası yakın dönemde Filistin’de yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda bunun böyle olmadığı çok açık. İsrail’in ilk derdinin para olmadığını düşünmek için yeterince gerekçemiz var. Siyonist temeller üzerine işleyen devletin kendilerince çok daha ulvi sebepleri var.
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, ardından birkaç ülkenin daha aynı yolu izlemesi kurulmaya çalışılan yeni planların daha doğrusu işletilmeye çalışılan sözde kadim planların yapı taşlarından bir kısmı. Trump’ın kabinesinde olmayan ama Ortadoğu danışmanı gibi çalışan damadı Kushner’in yüzyılın anlaşmasını açıkladığından bu yana neyse ki oyun daha açık oynanmaya başlandı. Trump’ın tüm desteğini alan İsrail Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri ilhak edileceğini açıkladı. Tarih olarak da Haziran başını verdi. Bunun sonucunda Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas, İsrail ve ABD ile yapılan anlaşmaların hiçbirine bağlı kalmayacaklarını açıkladı. 20 Mayıs tarihinde de ismi verilmeyen Filistinli bir yetkiliye göre Filistin otoritesi İsrail ile güvenlik işbirliğine son verdi. Bu, Batı Şeria’da İsrail’i kendi güvenlik sorunları ile yalnız bırakmaya yetecek bir adım. Bu yaşananlar önümüzdeki günlerin İsrail için yeni krizlerin eşikte olduğunu gösteriyor.
Öte yandan İsrail’in en önemli müttefiki olan Trump kendi ülkesindeki kitlesel hareketlerle uğraşmak durumunda kaldı. Ayrıca ABD seçimlerine de artık oldukça az zaman kaldı. Uzmanların bir kısmı ABD’de yaşananların Trump’ı seçimde zor durumda bırakacağını düşünürken bir kısmı ise toplumun anarşik hareketler karşısında konsolide olacağını ve Trump’ın daha güçlü olarak yeniden başkan seçileceğini düşünüyor. Sonuç ne olursa olsun ülkesinde bir çok şehirde işyerleri yağmalanırken, insanlar ABD sokaklarında kendi askerlerini ellerinde silahlarla görürken Trump’ın, İsrail’in sorunlarına istediği kadar odaklanamayacağı da ortada. İsrail’in en büyük korkularından birisi de bu. Kendisine daha fazla müttefik bulmak zorunda ya da bizim açımızdan şöyle söylemek lazım belki; düşündüklerini, planladıklarını yaparken kendisine tepki gösterecek ülkelerin sayısını azaltmak zorunda.
2009 yılındaki One minute hadisesi, 2010’daki Mavi Marmara hadisesinden bu yana kahvehane sohbeti tabiri ile maslahatgüzar düzeyinde devam eden İsrail Türkiye ilişkilerine buradan baktığımız zaman, İsrail geçmişte olan hadiseler yüzünden değil aksine yakın gelecekte olması muhtemel hadiseler yüzünden ilişkileri belli bir düzeye çıkarmak istiyor. Bunu yaparken doğalgaz, Suriye, Doğu Akdeniz gibi meseleleri de ortak çıkar adıyla Türkiye için vitrine çıkarmaya gayret ediyor.
Neler olabileceğini bugünden tahmin etmek çok kolay olmasa da ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne de Türkiye halkının Filistin, Kudüs yaklaşımı milim değişmiş değil. İsrail’in Filistin konusunda atacağı her olumsuz adım Türkiye ile arasındaki mesafeyi daha da arttıracaktır.
ÜMİT SÖNMEZ
http://www.mucerret.com/yazarlar/bayram-degil-seyran-degil-israil-bizi-niye-opuyor/
Konuya vakıf İsrailli bir kaynağa göre “işler bildiğiniz gibi.” Kimliğinin saklı kalması kaydıyla konuşan kaynak şöyle devam etti: “1949-2010 döneminden farklı olarak İsrail artık Türkiye’nin peşinden koşmuyor. İsrail menfaatlerini çeşitlendirdi ki bunda Erdoğan Türkiye’sinin bu menfaatleri gözetmemesi özellikle etkili oldu. İsrail’le ilişkiler gözden çıkarıldı.”
Kaynak, Türkiye-İsrail dostluğunun altın çağını yaşadığı, Türkiye’de son sözü İslamcılık karşıtı generallerin söylediği, İsrail uçaklarının Türk semalarında eğitim yaptığı 1990’lı yılları kastediyordu. Erdoğan yönetiminde ise Türkiye kıdemli Hamas üyelerine ev sahipliği yapıyor, “alenen” İsrail karşıtı ve antisemitik söylemler kullanmaya devam ediyor. Netanyahu yönetimindeki İsrail ise Filistin meselesinde iki devletli çözümü fiilen terk etmiş durumda.
Kaynak, “İsrail’de [Türkiye’yle ilişkileri düzeltmek için] bir kez daha kumar oynayacak bir siyasi irade var mı? Ne uğruna? İsrail ve Türkiye şu an sahip olmadıkları ne elde edecek?” diye soruyor.
Erdoğan’ın, iç siyasette kıymetli bir propaganda malzemesi olan Filistin davasının savunuculuğundan vazgeçeceği, hele de bunu İsrail Filistin topraklarında yeni bir ilhak planlarken yapacağı, baştan beri zaten hayalci bir fikirdi.
Al-Monitor’un sorularını e-posta ile yanıtlayan İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün kıdemli araştırmacısı Gallia Lindenstrauss’a göre Ankara için İsrail’de büyükelçisinin olmamasının tek bir bariz dezavantajı var: “Bu durum, ilhaka karşı daha yaratıcı ya da gereğinden daha sert bir tepki gerektirecek. Zira Ankara büyükelçisini geri çekme gibi daha yumuşak bir diplomatik seçeneğe sahip değil.”
Öte yandan, İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret, çoğunlukla Türkiye lehine olmak üzere artmaya devam ediyor. El Al’ın kargo uçuşlarına yeniden başlaması da bu eğilimi yansıtıyor. Dahası, Hamas’la ilgili sürtüşmelere rağmen istihbaratta işbirliğinin sürdüğünü İsrailli kaynaklar teyit ediyor.
AMBERİN ZAMAN
Netten okumalar
https://odatv4.com/kasimpasadan-hoolywooda-uzanan-yolculuk-02062016.html
https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2020/06/03/albert-memminin-portreleri-somurgecilik-ve-kimlik/
http://bianet.org/biamag/diger/225304-unorthodox-batililasan-bireyin-arinma-hikayesi
Takılan tweetler
İsrail Türkiye'de@IsraelinTurkey
Türk dizileri gibi Türk filmleri de İsrail'de çok popüler. Film projektörü
#7KoğustakiMucize filmi İsrail'de o kadar sevildi ki zeka yaşı 7 yaşındaki kızı ile aynı Memo'nun kızıyla şifresi #lingolingo İsrailli müzisyenlere ilham oldu, lingo lingo bakbukim(şişeler) doğdu.
https://www.youtube.com/watch?v=LitMstmZJDU
https://twitter.com/IsraelinTurkey/status/1268140591482916871
ATAM@Deli__Ali_
Savaş yıllarında bir gönüllü Musevi hemşire "Ronia Abraham"
Hadis :"İnsanların en hayırlısı, ahlakı en güzel olanıdır."
Yıl: 1912-13 İstanbul Alman hastanesinde çalışmıştır.
https://twitter.com/Deli__Ali_/status/1266291249973088256
Koray Pehlivanoğlu@korayphlvglu
ABD'de ki ırkçılık karşısında tüyleri diken diken olan duyarlı takipçiler için bir seri yapalım
Pogrom; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleri demek
Dünya savaşı Faşizm ideolojisi bizim gibi ülkeleri de etkisi altına almıştı. Pek gazete açıktan faşizm propagandası yapar haldeydi. 1 Mayıs 1934'de Cevat Rifat Atilhan, Millî İnkılâp isimli Yahudi düşmanı dergiyi İstanbul’da yayımlamaya başlamıştı.
Tıpkı Nazilerin anlattığı gibi bütün kötülüklerden ülkedeki Yahudiler sorumlu tutuyordu.
14 Haziran1934 tarih ve 2510 sayılı İskân Kanunu çıkartılır. Bu kanuna göre yeterince Türk nüfus olmayan yerlerde ki nüfus değişimi yoluyla bir Türkleştirme hareketi başlatılacaktır.
Bu yerlerden biri de Trakya'dır.
Kanunun 11. maddesin de şöyle bir ifade geçer: "Türk ırkından olmayanların serpiştirme suretiyle köylere ve ayrı mahalle ve küme teşkiledemeyecek şekilde kasaba ve şehirlere iskânı mecburidir.”
......
https://twitter.com/korayphlvglu/status/1267382589645631488
Murad Çobanoğlu@muradcobanoglu
Yerel giysileri içinde İzmirli Yahudi bir çift.
https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1269551769786474496
edirneyahudiyemekleri@eyahudiyemekler
Isfon de kalavasa or almodrote de kalavasa.
Edirne Yahudilerinin en lezzetli ve ağız sulandıran yiyeceklerinden biri.
https://twitter.com/eyahudiyemekler/status/1269009764626903040