Dünya nüfusu azaltılacak mı?

“Dünyanın bir milyar nüfusa ulaşması için tam yüz bin yıl geçmesi gerekmişti. İki milyara ulaşması için ise yüz yıl gerekti ve tekrar ikiye katlanması sadece elli yıl sürdü. 1970’te dört milyar olan nüfus şu anda nerdeyse sekiz milyara yaklaştı.

Arda EŞBERK Perspektif
17 Haziran 2020 Çarşamba

Sekiz milyar! Yaşamın devamını sağlayan şeyleri yok ediyoruz. Dünyayı saran her küresel yok edici hastalık insan fazlalığıyla ilişkilendirilebiliyor… Bartlett bize beher kabı örneğini veriyor, içine her dakika bölünen ve çoğalan bir bakteri konuyor. İlk bakteriyi kaba saat 11’de koyarsanız saat 12’de kap tamamen dolacaktır. Peki, saat kaçta kap sadece yarı yarıya doludur? 11.59’da! İşte bizim için zaman burada! Kırk yıl içinde otuz iki milyar insan yaşamak için savaşacak. Ve yenilecekler!”

Bu sözlerin sahibi Bertrand Zobrist! Dan Brown’ın romanından uyarlanarak 2016 yılında vizyona giren ‘Cehennem’ (İnferno) adlı filmin kötü adamı, dünyadaki nüfus artışını durdurmak isteyen trans hümanist, milyarder bilim insanı.

“İlk sırada nüfus var. Bugün dünyada 6,8 milyar insan var. Bu yaklaşık dokuz milyara doğru tırmanıyor. Şimdi, yeni aşılar, sağlık hizmetleri, üreme sağlığı hizmetleri üzerinde gerçekten harika bir iş çıkarırsak, bunu belki de yüzde 10 veya 15 oranında azaltabiliriz.” Bu sözlerin sahibi ise TED2010 adlı etkinlikte ‘Sıfıra doğru yenilik yapmak’ adlı konuşmayı yapan, dünyaca ünlü, milyarder iş adamı, Bill Gates!

Yine bir roman, yine bir Hollywood filmi ve yine dünya sahnesinde bir benzeri! Hepsinde ortak konu dünya nüfusunun azaltılması! Tesadüf mü? Yoksa bir şeylere mi hazırlanıyoruz? Veya geçmişten günümüze tekrar eden bir döngüyü mü yaşıyoruz? 

Cehennem filminin kötü karakteri Zobrist sözlerine şöyle devam ediyor: Her şey çok açık, kirletiyoruz, tüketiyoruz, yok ediyoruz. Dünyadaki hayvan neslinin yarısı tükendi. Hem de son kırk yıl içinde! Ama hala çevremize saldırmaya devam ediyoruz… Dünya tarihinde beş büyük nüfus imhası gerçekleşmiştir. Eğer sert ve hızlı bir önlem almazsak, altıncı imhayı biz yaşayacağız… Dersimizi almamız için illa felaket mi yaşamamız gerekiyor? Hiçbir şey davranışları, acı kadar değiştiremez. Belki acı bizi kurtarır!” 

Dünya tarihi maalesef acılarından ders almayarak, cezalandırılan insanoğlunun hikâyeleri ile doludur. Manu, Nama, Deukalion kelimeleri size bir şeyler anımsatıyor mu? Bu kelimeler acılarından ders almayan insanlığın, ortak geçmişinin kodları, aslında! Noah veya Nuh dediğimde ise hangi konudan bahsettiğimi hemen anlayabilirsiniz! Nuh tufanı: İnsanoğlunun yaratıcısının uygulamış olduğu nüfus azaltma planı! Peki, bu hikâyenin esası nedir? Gelin, zamanda ve mekânda yolculuk yaparak bunun cevabını bulmaya çalışalım! Nuh’un ışığında zaman ve mekânda yolculuk yapmaya hazır mısınız? Rotamızı MÖ 18. yüzyılın Mezopotamya’sına çeviriyoruz! Yolculuk başlasın!

Ayaklarınızda Mezopotamya’nın kumlarının yakıcı ısısını hissedebiliyor musunuz? Tamamdır! Öyleyse yolumuza devam edebiliriz. Karşımızda o dönemin edebi eserlerinin yazılı olduğu kil tabletler var. Bu tabletlerde bir şiir yazıyor ve bu şiirin bir kahramanı var! Sümer Uygarlığının krallar listesinde tufan öncesi dönemin Şuruppak kralı olarak bilinen “Atra-Hasis” (Yüce Bilge). Akkadca yazılmış bu destansı şiir hem bir yaratılış mitini hem de günümüze ulaşan üç Babil su baskını hikâyesinden biri olan tufanı anlatır. Atra-Hasisdestanı yüzyıllar boyu çoğaltılarak ve dilden dile aktarılarak yayılmış, bu nedenle kahramanın adı da farklı coğrafyalarda ve kültürlerde değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır. Sümerce’de Ziusudra, Tevrat’ta Nuh olarak adlandırılan kahramanımız Mezopotamya’da tufandan sonra hayatta kalan Akkadca’da Utnapištim olarak bilinen Atra-Hasis’ten başkası değildir. 

Bu destan, tanrıların kendileri için ağır işleri yapacak insanları yaratması ile başlar. Anu, Enlil ve Enki (Ea), evreni kendi aralarında bölüşürler. Anu, gökyüzüne çıkar, Enlil yeryüzünde kalır. Enki ise yer altında bulunan ve Apsu denilen denize iner. Enlil, ırmakları kazmak ve kanal açmak için diğer tanrıları da yaratır. Fakat bu işler tanrılar için çok yorucu olmaya başlamıştır. Yıllar boyunca çalıştıktan sonra durumlarından şikâyetçi olurlar ve bunu ifade etmek için bir gece ansızın Enlil’in evinin (Ekur tapınağı) etrafını kuşatırlar. Bunun üzerine tanrılar meclisi toplanır. Enlil, tanrıların işlerini, onların yerine yapması için insanoğlunun yaratılmasına karar verir. Bunun gerçekleşmesi için de Mami, Nintu ve Belet-ili gibi çeşitli isimlerle adlandırılan Ana Tanrıçagörevlendirilir. O, insanı şekillendirebilecek kili kendisine sadece Enki’nin verebileceğini söyler. Ardından Ana Tanrıça, kurban edilen bir tanrının et ve kanı ile kili karıştırır, tanrılar bu karışıma tükürürler ve böylece o, insanı adeta bir heykel gibi biçimlendirir. Bunu yaptığını diğer tanrılara duyurur. Tebrikleri kabul eder ve ona artık “Belet-kala-ili” (bütün tanrıların sahibesi) adı verilir. 

Fakat zaman içerisinde insanların sayısı çok artar ve gürültüleri Tanrı Enlil’i rahatsız eder. Bu nedenle Enlilonları yok etmeye karar verir. Birinci girişimi bir veba salgını, ikincisi kıtlık, üçüncüsü ise bir tufandırEnki (Ea) ise Atra-Hasis’e verdiği talimatlarla insanları bu felaketlerden kurtaracaktır… Peki, günümüzün Atra-Hasis’i nerededir? Ve dünya insanlığını bekleyen altıncı yok oluştan bizleri kurtarma görevini ne zaman üstlenecektir? Esas soru bu!