En son bu sayfalara kelimelerimi döktüğümde korona virüsü bütün dünyayı yeni yeni kasıp kavurmaya başlamış, hayatın her alanında olduğu gibi sporda da bütün aktivitelerin durmasına neden olmuştu. Karantina altında geçireceğimiz dönemde saat, gün ve hatta ay mevhumunu kaybetmemiştik daha.
Normal zamanlarda dertlerimizi unutturan spor müsabakalarının da olmaması bizi nostaljiye yöneltti. Bu trendden faydalanan Amerikan spor kanalı ESPN, Michael Jordan ve Chicago Bulls’un yolculuğunu anlattığı ‘The Last Dance’ belgeselini yayına sunarak bu kuraklıkta birkaç damla da olsa su serpmeyi başardı biz basketbol severlerin yüreğine.
Normalleşme sürecinin konuşulmaya başlandığı döneme gelindiğinde ise basketbol severler merakla bekledikleri liglerin geri dönüp dönmeyeceğine emin olamazken ilk kötü haber Türkiye Basketbol Liginden geldi. Ardından Avrupa’nın en önemli turnuvası Euroleague’den de iptal kararı gelince hepten umudu kesen bizlerin imdadına Amerika’dan gelen “devam” kararı yetişti.
Bu sezon devam etmek istemeyen oyuncuların varlığından tutun, taraftarsız oynamak istemeyen takım sahiplerine kadar birçok engelle karşılaştığı öne sürülen devam planı, NBA yönetimi tarafından kabul edilmiş olsa da kesinleşmekten uzak.
Bu plana göre playoff şansı olan 22 takım, Orlando’daki Walt Disney World içinde kurulacak bir ‘kampüs’ içinde konumlanacak. Basına sızan son bilgilere göre temmuzun ilk haftasının sonunda Orlando’ya hareket edecek takımlar ayın 29’una kadar antrenmanlarını gerçekleştirecek. 30 Temmuz itibariyla davet edilen takımlar playoff sıralamasını belirleyecek maçları oynamaya başlayacak. 17 Ağustos tarihinde ise playoff’ların ilk serilerinin başlanması planlanıyor. 31 Ağustos’tan 13 Eylül’e kadar konferans yarı finallerinin, 15 Eylül ile 28 Eylül arasında ise konferans finallerinin yapılacağı söylenirken NBA finallerinin 30 Eylül tarihinde başlaması bekleniyor.
Yukarıda da bahsettiğim gibi bu sıkıştırılmış yoğun fikstür konusunda birçok soru işareti olduğu da tartışılmaz. Bu sorulardan biri oyuncuların bu süre boyunca aileleriyle nasıl görüşeceği hakkında. Buna cevap olarak ağustos sonuna doğru ise oyuncuların ailelerinin ve misafirlerinin kampüse davet edileceği ve onlara eşlik etmesine izin verileceği de alınan bilgiler arasında.
Bunun yanında verilen uzun aranın ardından yoğunlaştırılmış tempoda oyuncuların sakatlık riskinin artabileceği de konuşuluyor. Oyuncular Birliğinin de bu plana yanaşmak istememesinin sebeplerinden birinin bu olduğu söyleniyor. Başka bir soru işareti de ekim ortasına kadar sürecek bu mini ligin önümüzdeki sezonu nasıl etkileyeceği konusunda. Bir domino etkisiyle 2020 – 2021 sezonunun formatı normal koşullar altında bile kökten değişebilir. Yıllardan beri konuşulan normal sezonun kısaltılması formülüyle daha az maçın yapıldığı bir sezonun ortaya çıkabileceği de yönetime yakın basın mensuplarının bahsettikleri arasında.
Bu karışık dönemde her an gelecek bir pozitif test haberi ile sürecin değişebileceği de bir gerçek. Amerika Birleşik Devletleri’nde süregelen ırkçılık karşıtı protestoların da çoğunluğu siyahi oyunculardan oluşan NBA’i etkileyeceği de yadsınamaz.
Bütün bu soru işaretlerinin ışığında devam planının gerçekleşmesini dört gözle bekleyen biz basketbol severler ise herkesin sağlıklı ve güvende kalmasını umuyoruz. Eğer her şey yolunda gider ve bu mini lig başlarsa uykusuz gecelerin bizi beklediğini söylememiz ise kaçınılmaz…