Polonya’daki acı anılarını bırakarak, İsrail’i tavattun eden Şimon Peres, ülkesine her kademede hizmet etmiş bir insandı. Ama en büyük hizmeti, ömrünün son 20 yılında bir ‘barış güvercini’ olmayı seçmesi ve İsrail-Filistin barışı için ne gerekiyorsa onun yapılmasını telkin eden bir siyasi miras bırakması oldu.
Saeb Erekat’ın, CNN International’da kendisi ile yaptığı bir söyleşide, Peres’in, “Saeb, eğer barış müzakereleri için harcadığımız 5 dakika, bir çocuğun ölmesine engel oluyorsa, müzakerelere devam edilmelidir” dediğini hatırlıyorum. Bu sanki Peres için yaşamının son yılları ile vefatı arasındaki arafta unutulmaması gereken bir “bir dakika” olmuştu. Zaten ona ne zaman sorulsa, iki devletli bir çözümün zor, ama bir o kadar da, zorunluluk olduğunu söylemekten hiç çekinmedi. Etrafındaki şahinlere karşı, yaşlı kalbi yumuşamış bir güvercin olarak 2016’da yaşama gözlerini yumduğunda, gök kubbede ondan kalan bu hoş seda, büyükler için olduğu kadar geleceğin umudu çocuklar için çok önemliydi.
Tanrı’nın Selamını Utandıran Yapısal Sorunlar
Dünya şimdi hemen her yerde artık şahinlere kalmış gibi. Ülkelerinin sorunlarını çözmekte aciz kalan, mevcut sorunların üzerine yeni kamburlar ekleyen, bu arada kendilerine ve yakın çevrelerine büyük çıkarlar sağlayan şahinler, siyaseten dara düştükçe, çatışma, savaş ve hatta işgalden medet umarak gündem kaydırmaya çalışıyor. Şahinlerin dünyası tehlikeli bir dünya. Keşmir, Doğu Akdeniz ve Çin Denizi gibi netameli yerlerde olduğu gibi Filistin’de de ateşle oynayarak günü kurtarmak tehlikeli ama benzer bir yöntem. Ne yazık ki İsrail ve Filistin şahinleri de sık sık yaraya tuz basarak gündem değiştirmeyi demokrasinin bir oyuncağı haline getirmiş durumda. Tabii Filistin-İsrail ilişkilerindeki yapısal sorunlar siyasi istismara gayet açık. Her şeyden önce bu sorun da, diğerleri gibi tarihi bir derinliğe sahip. Nesilden nesle aktarılan hikâye ve anılar, kin ve nefretle yetişen genç kuşaklar ve ideolojik bir nitelik kazanan husumet yüzünden barış maya tutmuyor. Oysa Arap, Filistinli, Musevi, Hristiyan veya Müslüman kim olursa olsun, insanlar kutsal topraklarda birbirini “barış üzerinde olsun” (Şalom veya Selam-ül- aleyküm) diye selamlıyor. Ama insanları birleştirmesi gereken dinler de giderek daha bölücü hale geliyor. Bu da hem İsrail, hem de Filistin yönetimlerini giderek daha radikalleştiren yapısal çıkmazlardan bir diğeri. Hep kötüye doğru değişen dengeler, insanların içine işleyen bir başka sorunu daha besleyip büyütüyor ve siyasetin kucağına bırakıyor: Birbirine ve komplo endişeleri ile arabuluculara güvenmeme. Güvensizlik taraflara pek az konuda ikili görüşmelere imkân veriyor. Çok taraflı görüşmeler de ya başlayamıyor veya başlasa bile hep akim kalıyor. Filistin, İsrail ve Arap ülkeleri yolda çok barış girişimi ve planı eskitti. Çok yol haritası kaybedip çöl ortasında susuz kalmışa döndü. Sonunda iş yine şahinlerin elinde oyuncak oldu çıktı.
Nihai Çözüm Önündeki Uzun Engel Listesi
Şahini bol İsrail’in, artık Filistin sorununu gündem değiştirici bir rant kapısı olarak görmesi ve açık yaraya tuz basmaktan büyük çıkarlar umması bir başka yapısal sorun haline gelmiş durumda. Bu nedenle yeniden aralanan müzakere kapısı, bana bir kez daha Peres’in müzakereden umduğu çok önemli yararı hatırlatmakla birlikte, çözülmesi zor teknik ve hukuki sorunlar var. Bunlar şöyle özetlenebilir:
Çıkmamış Candaki Umuda Kapı Aralamak
Evet, Bibi bir sabah kalkıp Ürdün Vadisini ilhak edeceğini açıklıyor, sonra vazgeçip müzakerelere yeniden hazırlanılacağını dünyaya duyuruyor. Belki kurt gibi zeki, tilki gibi kurnaz Bibi, Trump’ın siyasi geleceğini de fiyatlıyor. Filistin tarafı da bu kartı görüyor. Şimdi bu her iki tarafın da Peres’in yaşamının son günlerinde, geride kalanlara bıraktığı son arzusunu hatırlaması ise elbette, İsrail-Filistin barışı için bir umut var. Ama dışardan bakan bir çift göz ile buna inanmakta zorlanıyorum. Yine de Peres’in müzakerelere atfettiği önemin hatırlanması ve başlayabilecek yeni bir sürecin o bakış açısı ile ivmelendirilmesini önemli.