Dünya tarihi boyunca, toplumda çeşitli bakımlardan azınlık olanların refahı ile, o toplumun geleceği arasında oldukça paralel bir ilişki var.
ABD gerçekleşen insanlık dışı olayın ardından, anlaşılmasının gerekliliğinin daha da arttığını düşündüğüm önemli bir konu var. Dünya tarihi boyunca, toplumda çeşitli bakımlardan azınlık olanların refahı ile, o toplumun geleceği arasında oldukça paralel bir ilişki var. Tarihe bakarsak, toplumların kendi içindeki azınlıkların, ileri medeniyet olabilmek için büyük avantajlar sağladığını görebiliriz.
Tarihten bazı anekdotlarla, diğerlerine benzemeyen, farklı, genelden ayrılmış kişilerin ve azınlıkların (burada azınlığı anayasal tanımıyla değil, toplumdan bir şekilde ayrışmış insan grubu için kullanıyorum) aslında topluma ne kadar katkı sağladığını anlatmaya çalışacağım. Her milletin ve toplumun, kendi dinamikleri, güçlü ve zayıf yanları vardır. Toplumlar içerisindeki azınlıkların ise, toplumdan farklı özellikleriyle içerisindeki baskın toplumun bu zayıf yanlarını tamamlayıcı ya da geliştirici özellik göstermesi durumunda mükemmel bir bileşim oluşuyor. Toplumun azınlıklarla olan iyi ilişkileri ve onların sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılmaları adeta çita kadar hızlı koşan bir aslan ya da aslan kadar güçlü bir çita yaratıyor.
Amerikan Yahudilerinin Yeni Başlangıcı
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları Almanya, Polonya gibi ülkelerden Amerika’ya yoğun Yahudi göçü yaşandığı yıllardı. Amerika’ya göç eden Yahudiler, bu maceralarına oldukça zor şartlar altında başladı. Avrupa’da olduğu gibi, çoğunluğu Avrupalı göçmenlerden oluşan Amerika’da da ayrıcalıklı bir sınıf değillerdi. Diğer Avrupalı göçmenlerin birçoğu yıllarca Avrupa’da çiftçilik yapmış ailelerden oluşuyordu. Toprak ve yeni bir şans için bu yeni sayılabilecek kıtaya gelmişlerdi. Yahudi toplumu ise yüzyıllardır Avrupa’nın birçok bölgesinde toprak sahibi olamıyor, çiftçilik yapamıyordu. Bu nedenle Amerika’ya geldiklerinde de birçoğu bildiği işi yaptı. Bu tarihlerde zaten hızlı olan Amerikan ekonomisinin büyümesine, bir nevi kendi know how’larını veren ve bunun karşılığında da refahtan ciddi pay alan Yahudi toplumu, Amerika’nın bu evresinde ülke ekonomisine büyük katkı sağladı. Küçük atölyelerde başlayan minik üretimler, New York’un ara sokaklarındaki seyyar tezgâhlarda başlayan küçük Yahudi aile şirketleri, kısa zaman içinde Amerikan ekonomisinin en önemli şirketleri haline geldiler. Amerika Yahudilerin, Yahudiler de Amerika’nın kıymetini bildi. Sonuçta her ikisi de kazandı.
Mercedes Benz’in İtalyan Tasarımcıları
Mercedes her zaman konforuyla bilinen üst seviye bir araba markası oldu. Arabalarla pek ilgili değilimdir ancak bu konuda kabul edilen bir şey var. Otomobil konusunda İtalyan tasarımları ve estetiği Almanların çok önündeydi (Sadece otomobilde mi bilemiyorum). Fakat Almanlar mühendislik açısından net şekilde daha iyi otomobiller üretiyordu. 2000’li yıllara yaklaşırken Mercedes bir atılım yaptı ve şirketin tasarım bölümünü adeta İtalyanlarla doldurdu. Bu tarihten önceki Mercedes ile Alfa Romeo veya diğer üst segment İtalyan arabalarını kıyaslayın. Mercedesler benim ilkokulda çizdiğim dört köşeli arabalara benzerken, üst seviye İtalyan arabalarının keskin çizgilerle akılda kalıcı ve cezbedici olduğunu göreceksiniz. Mercedes’in İtalyan tasarımcı atağından sonra artık bu arabalar da son derece keskin çizgilere sahip, tasarım olarak eskisine göre çok daha ilgi çekici bir hale geldi. Belki İtalyan arabaları kadar cezbedici tasarıma sahip olamadılar ama, artık sırf tasarım için müşteri kaybetmekten kurtuldular ve konfora da önem verenlerin tartışmasız tercihi haline geldiler. Mercedes markasını bir toplum olarak düşünürsek, kendilerini tamamlayıcı azınlıklarını kendileri buldular ve başarılı oldular.
Almanya’daki Türkler
Size yaşanmış bir hikâyeyi aktararak Türklerin Almanya’ya neler kattığını anlatmak istiyorum. Bir Alman fabrikasında en alt seviyeden başlayarak kıvraklığıyla şef diyebileceğimiz bir seviyeye kadar gelen bir Türk yine kıvrak zekâsıyla ön plana çıkarak yıllar sonra çalıştığı şirkette bölge müdürü olacaktır. Fabrikaya her gün 11.30’da yemek şirketinden yemek gelmekte ve işçiler saat 12.00’de öğle yemeklerini yemektedir. Fakat zaten zor olan çalışma şartlarının altında işçiler fabrikanın da büyük olması nedeniyle yemek kuyruğunda uzun süreler beklemek zorundadır. Türk şef, Türkiye’de büyümüş bir insan için çözüm bile sayılamayacak basitlikte bir çözüm ortaya atar. “İşçiler gruplar halinde yarım saat arayla yemek yesin.” Kurallara riayeti ve disipliniyle ünlü Alman iş hayatı, elbette bu öneriye ilk başta sıcak bakmaz çünkü yemekleri dağıtan yemek şirketinin personelinin saat 13.30’da ayrılması gerekmektedir. Fakat bu gereklilik asla sorgulanmamıştır. Bu sorgulama ilk kez yapıldıktan sonra yemek dağıtımı yapan şirkete yemek dağıtımının 14.30’a kadar sürebilmesi istenmiş, bu istek ekseriyetle kabul edilmiştir. Artık işçiler üretim bandındaki sırasına göre yemeğe çıktığından, hem yemek kuyruğu için kaybedilen süre işçilerin dinlenmesi için harcanmış, hem de üretim bandı sırasına göre yemeğe çıkıldığı için ekstra verimlilik kazanılmıştır. Verimliliğin dünyadaki merkezi olan Almanya’da bir Türk karışık matematik hesaplarıyla değil, pratik zekâsıyla verimliliği artırmayı başarmıştır. Bir konuda ne kadar iyi olursanız, mutlaka bu sizi başka bir konuda kötü yapacaktır. Kim bilir belki de Türklerin hesap kitap işlerinde biraz daha iyi olan insanlara, Almanların ise bir miktar daha pratik zekâlı kişilere ihtiyacı vardır.
Amerikan Siyahileri ve Rap Kültürü
Benim çocukluğumda siyahi olmayan tek saygı değer rap şarkıcısı Eminem’di. Amerika’daki siyahiler, bir süre dünyayı sallayacak bir kültürün temelini attı. Rap müzik bir döneme damgasını vurdu, Amerikan kültürünün dünyaya tanıtılmasına ve yayılmasına hizmet etti. Nedenini bilecek kadar uzman olmadığım bir konu ama, rap müzik siyahi Amerikalılara gerçekten çok yakışıyordu. Belki de parasızlıktan abilerinin ya da babalarının kıyafetlerini giyip bol kıyafetlerle gezecek yeterli sayıda fakir beyaz çocuk yoktu. Bilemiyorum ama gerçek şu ki Amerikan siyahileri dünyaya böyle bir şey hediye etti. Bu müziği beğenin ya da beğenmeyin, Amerikalı siyahiler çok handikaplı durumda olmalarına rağmen bunu başardı. ABD’nin siyahilerle ilgili olarak Obama’nın başkan seçilmesinden bile daha büyük başarısı bence budur.
Özetleyecek olursak; büyük medeniyetler herkesin katkı vermesi ile oluşur. Bir milletin sahip olduğu özel nitelikler o toplum için itici güç olsa da, azınlıkları her millet için farklı şanslar ve fırsatlar doğurur. Burada her ikisinin de birbirinden faydalanması, akıl, mantık ve insanlık gereğidir. Farklı bir insan, hiç bilmediğiniz filmin giriş biletidir.