“İstediğimizi yapabiliriz ama isteklerimizi seçmekte özgür değiliz” Arthur Schopenhauer
“Her şeyin nasıl sona ereceğini, yolculuğumuzun bizi nereye götüreceğini bilseydik yine aynı kararları mı verirdik? Yoksa farklı bir yoldan mı yürürdük? Bizi bekleyen kaderden kaçmanın bir yolu var mıdır ki? Yoksa içimizdeki bir güç, görünmez bir elmişçesine bizi hep aynı sona mı çekip götürüyor? Eninde sonunda hep kendimizle yüzleşeceksek hangi yoldan gitmeyi seçtiğimizin bir önemi var mıdır?”
Netflix’in Alman dizisi Dark’ın üçüncü sezonu bu sözlerle açılır! Üç ayrı dünya, üç ayrı zaman ve yaşanacak kıyameti engellemek adına zamanın döngülerini kırmaya çalışan kahramanlar: Âdem ve Havva! Tekrar eden sonsuz döngü! Hakkını vermek gerekir ki ezoterik gizemler ve kuantum fiziğinin iç içe geçtiği Dark tek kelimeyle mükemmel kurgulanmış! Yoksa siz hâlâ izlemediniz mi? Peki, dizinin açılış cümlelerinde ifade edildiği gibi seçimlerimizi özgürce yapabiliyor muyuz? Yoksa varacağımız yerin önceden belli olduğu bir sona doğru mu ilerliyoruz? Gelin, bu soruların cevaplarını keşfetmek adına Dark’ın kahramanları Jonas ve Marta’nın izinde, gizemlerle dolu Winden Mağarasının derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım.
Rotamızı antik dünyanın bilgelik yuvası Mısır’a çeviriyoruz! Zamanda ve mekânda yolculuğa hazır mısın? Öyleyse, kemerlerini sıkı bağla! Güneş tanrısı Ra’nın yakıcı sıcağına rağmen, Nil Seltasının serinleten rüzgârını yüzünde hissedebiliyor musun? Evet! Öyle ise yolculuğumuz başarılı geçti demektir! Karşında, Mısır’da yaşamış bir bilge duruyor ‘Hermes Trimegistos / Üç Kere Yüce Hermes’. Hermetik öğretinin kurucusu! Elinde göz kamaştıran yeşili ile zümrüt bir tablet tutuyor. İşte, Dark dizisinin senaryosu o zümrüt tabletlerdeki bilgileri içeren ‘Kybalion’ adlı kitaba dayandırılarak yazıldı! Ve eğer yeterince dikkatli izlediysen bu kitabı dizinin bir sahnesinde görmüş bile olabilirsin! Kitapta ne yazdığını merak ettiğini biliyorum! Kybalion’un konusu evrensel yasalardır ve ezoterik gizemleri yedi kozmik yasanın altında toplar. Bu kozmik yasalar üzerine inşa edilen dizide dikkat çeken diğer bir detay ise üç dünyada da yaşanan kıyametin 33 yıllık siklüslersonunda tekrarlanmasıdır. ‘Siklüs’ sözcüğü eski Yunanca ‘Kiklüs’ kelimesinden türetilmiştir ve bir devinim, devre, döngü anlamına gelmektedir. Siklüsler zaman, mekân ölçümlerinde kullanılırken, zamanı ve mekânı birleştirmektedirler. Peki, Hermetik Felsefe’ye göre senaryosu yazılan Dark dizisinde 33 yıllık döngülerden bahsedilmesi sizce bir tesadüf müdür? Tabi ki hayır! 33 sayısı astrolojik haritalarımızdaki Güneş döngülerini ifade etmektedir. Uzmanlara göre Güneş’imiz astrolojik haritamızda doğduğumuz anda ki pozisyonuna yaklaşık 33 yıl sonra gelmektedir. Ve Güneş’in bu noktaya gelmesi bizim karmalarımızı, yani hayatta ki var oluş amacımızı tetiklemektedir. Örneğin, 33. doğum günümde, 33 yıllık yaşam hikâyemin özünü içeren, kahramanın sonsuz yolculuğu döngülerinden bahsettiğim, ‘Rol Arkadaşım Olur musun?’ adlı kitabımı yayın evine yollamıştım. Hatırlayın, 33. doğum gününüzü kutlarken nasıl bir döngüyü tamamlıyordunuz?
33’ün gizemleri tabi ki sadece bununla sınırlı değil! Bazı kaynaklar Hz. İsa’nın MS 3 Nisan 33yılında çarmıha gerildiğini ve öldüğünde 33 yaşında olduğunu söyler. Masonlukta 33. derece en üst mertebedir. Hepsinin ötesinde ise 33 sayısı Hermetik Felsefe’nin özünü oluşturan aydınlanmakavramı ile doğrudan ilişkilidir. Çünkü omurgamız da (Spinal kolon) 33 kemikten oluşmaktadır.
Kadim Hint kutsal kitaplarında ise çok daha uzun siklüslerden bahsedilir. Bu döngüler Yuga’lar adı verilen dört adet kozmik çağa ayrılmıştır. Biz şimdi Satya Yuga adı verilen Altın Çağ’ın taşlarının döşendiği bir geçiş dönemini deneyimlemekteyiz. Astrologlara göre bu dönemin adı Kova Çağı’dır. Kadim atalarımız kozmik çağların 26.000 (25.920) yıllık döngülerini tanımlayabilmek adına 12 burçlu Zodyak sistemini oluşturmuşlar. 2160 yıl sürdüğü ifade edilen bu dönemlerden her biri bir burçla temsil edilmektedir. Güney Amerikalı şamanlara göre Kova Çağı: Işıltılı İnsan’ın, Afrikalı Dogon kabilesine göre “tanrısal güçleri uyanmış bir insanlık döneminin” çağıdır. Hopiler’e göre ise bu dönem ‘aydınlanma dönemi’ olacaktır.
Kova burcunun elementi havadır. Gnostik Hristiyanlara göre Kova Çağı yaşam suyunun (Kundalini), Kutsal Ruh’un, insanın üzerine akması olarak yorumlanır. Bu insan mikrokozmosu ile tanrısal makrokozmosun arasındaki uyumun, gerçekten erişilmiş olan ‘mistik birliğin’ (yoga) bir işaretidir. Omurgamız Hermes’in asasıdır ve omurganın sonundaki sakrum kemiğinde uyuyan ilahi nefes, Kundalini enerjisi, arayışta olan bireyin içinde uyanıp omurganın 33 basamağını bir yılan misali tırmanıp başın tepesindeki bıngıldak kemiği bölgesini delip geçtiğinde, kişi aydınlanacaktır! Şu anda bütün kozmos bunun için çalışmaktadır. Örneğin, 27 Mart’ta bahar bayramından hemen sonra bir kuyruklu yıldız keşfedildi adı; ‘Neowise’ yani ‘Yeni Bilge’. Adı Matrix’teki Neo’yu çağrıştıran kuyruklu yıldız, 23 Temmuz’da dünyaya en yakın olduğu noktaya erişecektir. İlginç bir tesadüftür ki(!) Sirius yıldızı da yaklaşık olarak 2000 yıl önce eski Roma İmparatorluğu enlemlerinde ilk kez doğu ufkunda 23 Temmuz’da gözlemlenmiştir.
Birileri mutlak kontrolü sağlamak için, insanlığın beynini bilgisayarlara bağlamaya uğraşırken, kozmos da belli başlı güçlerde ‘mistik birliğe’ ulaşmış aydınlanmış insanlığın doğumu için çalışmaktadır. Yaratılıştan beri devam eden bu mücadelenin taraflarından hangisinin galip geleceğini ise bize yine ancak zaman gösterecektir. Peki, siz hangi tarafta olmayı isterdiniz? Esas soru bu!