• Galata’nın iki önemli anıtsal binası Doğan ve Barnathan Apartmanları’nın uzunca bir dönem sahiplerinin Yahudi aileler olduğunu biliyor muydunuz? Aile, özellikle 19’uncu yüzyıl itibariyle Osmanlı’nın nüfuzlu ve zengin ailelerinden biri olarak anılmaktadır. Barnathan Apartmanları’nın yapıldığı tarihlerde aile üyelerinin Eminönü’nde Barnathan Han (şimdiki adı Nasırzadeler Han) adıyla bir mülklerinin daha olduğunu ve bu binada ticari amaçlı birçok ofisin bulunduğunu görüyoruz. MOİS GABAY – www.gazeteduvar.com.tr
Çin’de Şangay’a gidenler şehrin en turistik mahallesi olan Bund’u görmüşlerdir. Sarı Irmak’ın hafif kavis yaptığı yerde en lüks otellerin ve restoranların bulunduğu şehrin eski iş merkezinin isminin Türkçedeki (ve Farsçadaki) “bent” kelimesinden geldiğini ise az kişi bilir. Bugün 1800’lerdeki ilk küreselleşme döneminde topraklarımızdan çıkıp dünyanın en zenginleri olan iki işadamının hikâyesini anlatacağım.
David Sasoon, 1792’de Bağdat’ta Musevi bir ailenin büyük oğlu olarak doğdu. Babası Salih Osmanlı valisinin hazinedarıydı. David gençliğinde yerel Osmanlı yöneticileriyle kavga edip Hindistan’a Bombay’a kaçtı. Bağdatlı hemşerilerinin yardımıyla geliştirdiği ticaret ağı sayesinde İngilizlerin Hindistan’daki gözde işadamı oldu. Ama şans David’in yüzüne Çin’de gülecekti. Hindistan’da ekilen afyon Çin’e illegal olarak satılıyordu. On Çinliden biri afyon bağımlısı haline gelince Çin İmparatoru sert tedbirler aldı. Kaçakçıların lobisiyle İngilizler Çin’e savaş açıp afyon kullanımını serbest bıraktırdılar. Çin afyonu serbest bırakınca kaçakçılığın bir anlamı kalmadı, ticaret yapmayı en iyi bilen David Sasoon afyon ticaretinin de başına geçti. Öldüğünde ne İngilizce ne Çince öğrenmişti.
David’in torunu Victor Sasoon tüm parasını Şangay’da Bund mahallesinin inşasına harcadı. Şehrin en büyük oteli Cathay’dan (bugün Four Seasons) elektrik dağıtım şirketine kadar her şey Viktor’un elindeydi. Bund o zaman, bizdeki Galata veya Alsancak gibi, yabancıların kapitülasyon hukukuna tabi olduğu özel statüdeydi. Çin ekonomisi Bund üzerinden dünyaya entegre olurken Viktor Sasoon da dünyanın en zengin adamı oldu. Ne var ki Victor İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra komünistlerin iktidarını öngöremedi. Tüm malına el kondu. Son günlerini Bahamalarda geçirdi.
Ussal ŞAHBAZ
Galata’nın iki önemli anıtsal binası Doğan ve Barnathan Apartmanları’nın uzunca bir dönem sahiplerinin Yahudi aileler olduğunu biliyor muydunuz? Aile, özellikle 19’uncu yüzyıl itibariyle Osmanlı’nın nüfuzlu ve zengin ailelerinden biri olarak anılmaktadır. Barnathan Apartmanları’nın yapıldığı tarihlerde aile üyelerinin Eminönü’nde Barnathan Han (şimdiki adı Nasırzadeler Han) adıyla bir mülklerinin daha olduğunu ve bu binada ticari amaçlı birçok ofisin bulunduğunu görüyoruz. Çiğdem Oğuz’un aile ile ilgisi araştırması bizlere ışık tutmaktadır. Menahem Barnathan komisyoncuydu, Avrupa’da sigara kağıtlarında uzmanlaşmış başlıca imalat ve endüstri şirketlerinin temsilcisiydi. 1856’da Moise Barnathan tarafından, 1891 yılında da şirkete dönüşmüş olan büyük ölçekte sigara kâğıdı ticareti yapmak üzere kurulmuş Maison Espagnole da temsilciydi. Nissim Barnathan ise banker ve Barnathan Han’ın sahibiydi. Balat Or-Ahayim yönetim kurulu üyesi olduğu da kayıtlarda görülen Nissim Bey, Osmanlı Yahudi toplumu içinde de oldukça saygın bir konumdaydı. Ölümünün ardından ‘El Tiempo’ gazetesinde 22 Kasım 1907 tarihinde yayınlanan ilandan Kadıköy Moda’da ikamet ettiğini, çalışkanlığından, günde sadece bir öğün yemek yemesinden ve dindar biri olmasına rağmen açık fikirli olmasından bahsedildiği görülmektedir. Ailenin bir bölümü Fransa’ya göç edip oradan Holokost döneminde Auschwitz toplama kamplarında hayatlarını kaybederken, İstanbul’daki akrabalar da Amerika ve Brezilya’ya yerleşmişler. Şimdilerde bu büyük aileden bir tek Moise Bey’in torunu Stella Hanım Türkiye’de yaşıyor.
Bu değerli bilgilerin gün ışığına çıkmasına vesile olan Nar Yatırım Barnathan Han’ın varislerini tek tek sosyal medyadan bulup, uzun uğraşlar sonucu hanı restore ederlerken, bir akşamüstü Meroddi Hotels Müdürü Arzu Taşdemir’in rabıtanın altında bulduğu mektup ve fotoğraflar tarihe ışık tutmuş. Arzu Hanım’la beraber fotoğrafları incelerken, arkeolojik bir kazı misali en az iki ayrı ailenin tahtaların arasında zamana direnen hikayelerini bulduk. 1950’li yılların Saint Benoit Lisesi mezuniyet fotoğrafları, dönemin İstanbul’una ait farklı kareler, aile albümleri şimdilerde otel açıldığında ziyaretçilerle buluşmayı bekliyor.
MOİS GABAY
İsrail tipik şekilde İran'daki patlamalarla bağı olduğu iddialarını yalanlarken İslam Cumhuriyeti'nin faaliyetlerinden endişe duyduğunu da ima etti. İsrail savunma bakanı Benny Gantz, "İran'da vuku bulan her hadise bizimle alakalı olacak diye bir kaide yok" dedi.
Ardından ne olmuş olabileceğiyle ilgili bir ipucu verdi. İran'ın nükleer ve füze faaliyetlerine istinaden, "Bu sistemlerin tümü karmaşıktır" diye konuştu.
Güvenlik kısıtlamaları çok yüksektir, İranlıların faaliyetlerini bunun tamı tamına ayırdında olarak yürüttüklerinden emin değilim.
İsrail'in, daha önce İsrail Savunma Kuvvetleri'nin başında da yer almış dışişleri bakanı Gabi Ashkenazi daha tedbirli konuştu. Ashkenazi, "İran'ın nükleer yetkinlik geliştirmesine izin vermemek doğrultusundaki uzun vadeli politikamızı geçmiş pek çok hükümet boyunca sürdüregeldik" dedi.
Bu rejimin söz konusu yetkinliklere sahip olması İsrail için varoluşsal bir tehdit ve İsrail, kuzey sınırında böyle bir rejimin tesisine izin veremez."
İsrail'in bunu engellemek için ne yapmış olabileceğine gelince, şunları söyledi:
Bulunduğumuz faaliyetleri açıklamamak daha iyi olur.
İran'ın nükleer ve balistik yetkinliklerini sekteye uğratma konusunda İsrail ve ABD'nin hatırı sayılır bir işbirliği geçmişi var. Bunlar arasında belki de en çok bilineni, Natanz tesisini 2010 yazında vuran ve büyük miktarda uranyum zenginleştirme santrifüjünü tahrip eden Stuxnet virüsü. Daha az bilinen ama en az eşit düzeyde etkili olan bir başkası, CIA'in İran'ın uzay programında kullanılanlar da dahil olmak üzere İran füze ve roketlerini sabote etme programı.
SCOTT RİTTER
İsrail Komünist Partisi de dahil olmak üzere bu ülkedeki siyasi aktörlerin büyük çoğunluğu, benim “Siyonist toplumsal sözleşme” olarak adlandırdığım, İsrail’in kurucu temelleri ve rejimin karakteristik niteliklerine ilişkin temel çerçevenin sınırları içerisindedir. İçlerinden bazıları Gazze’ye yönelik hava saldırılarını kınayabilir, hatta ‘67 sınırlarına çekilmeyi savunabilir, ancak rejimin yapı taşları ciddi bir tartışmanın konusu olmaz. Benjamin Netanyahu’nun Likud Partisi ile Benny Gantz’ın Mavi-Beyaz İttifakı arasındaki ayrım çizgileri ise söz konusu işgal ve yerleşim politikaları olduğunda daha da dardır. Nisan ayında da iki liderin ilhak konusunda uzlaşma içinde olduğu medyaya ve kamuoyuna yansımıştı. Bizim dışarıdan takip edebildiğimiz kadarıyla şu anda Netanyahu ve Gantz; ilhak planının bizatihi kendisi konusunda değil, sınırları ve kapsamı konusunda anlaşmazlık içinde. Daha somut olarak üç ihtilaf konusu öne çıkıyor: ilhak edilecek toprakların büyüklüğü, ilhak takvimi ve bu yönde atılacak adımların sırası. Ayrıca Gantz’ın kısmen daha “rasyonel” hareket ederek uluslararası tepkileri de dikkate almak istediği söyleniyor. Gantz özellikle de Mısır ve Ürdün gibi geçmişte İsrail’le barış anlaşması yapmış “dost” ve “komşu” Arap ülkelerinin rızası alınmadan harekete geçmemeyi savunuyor. 1 Temmuz için planlanan adımın henüz gerçekleşmemesi ve şu anda ufukta yeni bir somut tarihin de görülmemesi birinci sırada bu durumla açıklanabilir.
(...) Şu an içinde bulunduğumuz momentte İsrail’in en çok elini rahatlatan şey, ABD yönetiminin başında Donald Trump gibi ne istiyorlarsa veren bir başkanın bulunması. Fakat dört aydan az bir zaman sonra ABD’de seçim var ve Trump’ın yeniden seçilme ihtimali düşük. Her ne kadar tüm ABD başkanları şu ya da bu düzeyde İsrail yanlısı olsa da ve bu küresel emperyalist siyasetin “ayrılmaz” bir parçası olsa da Kasım ayından sonra Bill Clinton ve Barack Obama dönemlerinde olduğu gibi bazı yönlerden Tel Aviv’in frenlenmesi veya görece daha “dengeli” ve “uzlaşmacı” bir siyasetin izlenmesi söz konusu olabilir. Şu anda Trump’ın karşısındaki en güçlü aday konumunda olan Joe Biden, iki ay önce konuyla ilgili yaptığı bir açıklamada “tek taraflı ve barışın altını oyan adımlara” karşı olduğunu, kendisinin yönetiminde ilhaka yeşil ışık yakılmayacağını ve gerçekleşmiş olması durumunda ilhakın tanınmayacağını söylemişti. Bu durum şu anda İsrail’in karşı karşıya olduğu en önemli handikap olabilir. Hatta bir ihtimalle ilhak kararı ABD seçimleri sonrasına kadar ertelenebilir ancak bu, Biden’ın seçilmesi ve aynı çizgiyi sürdürmesi halinde planın tamamen rafa kalkması anlamına da gelebilir. Büyük bir ihtimalle, olası bir yönetim değişikliği halinde “Yüzyılın Anlaşması” da revize dahi edilmeyip çöpe atılacak ve tarihte Trump ve ekibinin saçmalıklarından biri olarak anılacaktır.
SELİM SEZER
https://gergedan.press/selim-sezerle-israilin-ilhak-plani-uzerine-7551/
Netten okumalar
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/olmak-ya-da-olmamak-1752323
https://www.youtube.com/watch?v=lJMgC9n_4I4&t=491s
https://www.bidunyahaber.org/holokostun-musluman-kahramanlari/
https://www.youtube.com/watch?v=Vt0lFezoK7E
http://mozartcultures.com/yeniden-diriltilen-tarih-edirne-buyuk-sinagogu/
Takılan tweetler
“bir vakitler Edirne...@birvakitler1 16 Tem
Memleketten havadis var...
"Becerano efendi öldü...
Musevî Hahambaşısı memleketine merbut bir vatandaş ve kıymetli bir âlimdi"...
Tarih, 4 Ağustos 1931...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1283511085287510016
Merve Safa Coci@kinayekesretten
İnsan kulağının başına gelebilecek en güzel şeylerden biri olan Sefarad şarkılarını anlatalım biraz da.Sefarad Yahudilerinin İspanya'dan 1492 yılındaki kovulma fermanı ile Osmanlı'ya gelişlerinde beraber getirdikleri ve 500 yıl yaşatarak günümüze ulaştırdıkları en önemli parçadır
Sefarad İbranice'de İspanya anlamına gelir. Sefarad yahudileri, ortaçağda İberya Yarımadasında, Endülüs ve İspanyol krallıklarında yaşamış yahudilerden, kültürlerini koruyarak günümüze gelenlerdir.
Sefaradların bir özelliği, Endülüs,İspanya,Osmanlı imp. gibi önemli etkileşim merkezlerinde yaşamalarından dolayı, tarih boyunca hem Hristiyan hem de İslam dünyası ile etkileşimde bulunmaları ve bu sebeple iki dünya arasında kültürel ve ticari bir köprü oluşturmalarıdır.
Tamamı için: https://twitter.com/kinayekesretten/status/1284532112138305536
Murad Çobanoğlu@muradcobanoglu
Balat'ta bu gördüğünüz otopark alanında, 1960 yılına kadar bugün Yunanistan sınırı içindeki Makedonya, Kastoria kentinden Fatih Sultan Mehmed döneminde gelen Yahudiler tarafından kurulan Kastoria (Kasturya) Sinagogu bulunuyordu.
Bu gördüğünüz ve bugün Beyoğlu Belediyesine ait "Semt Konağı" olarak kullanılan bina, 1998 yılında yıkılan ve XIX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olan Çıksalın Sinagogu'ydu.
Bu gördüğünüz harabe İspanya'nın Mayorka Adaları’ndan göç eden Yahudiler tarafından Hasköy'de kurulan Bizans döneminde de bölgede bulunan Yahudiler'e hizmet vermekte olan Mayor Sinagogu.
1660 yılında inşa edildiği düşünülen bu harabe, bir dönem çorap ve nişasta fabrikası, umumhane olarak da kullanılan dönemin hatırlı aileleri tarafından hayır amaçlı olarak Hasköy'de kurulan Sinyora Sinagogu'dur.
Örnekleri içinde ünik olan bu yapı, bir dönem hurdalık olarak da kullanılan, boş kaldığı yıllarda türlü pisliklerin içine sürüklenen, 1804 tarihinde inşa edilen Kula Sinagogu'dur.
İstanbul'un en eski sinagoglarından olan 1698 tarihinde Unkapanı'nda yaptırılan, 1931 yılında onarımdan geçen 1985 yılında dönemin belediye başkanı Dalan tarafından Haliç ve çevresini düzenleme projesi çerçevesinde yok edilen Unkapanı Sinagogu'nun yalnızca kitabesi kaldı.
Bugün otopark olarak kullanılan bu yer, Fatih Sultan Mehmed zamanında Orta Makedonya bölgesindeki Karaferye (Veria) kentinden İstanbul'u imar etmesi için davet edilen den Yahudiler tarafından yaptırılan çeşitli zamanlarda onarım geçiren Karaferya (Verya) Sinagogu'ydu.
Tamamı için: https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1282557913421185024
Özgür Celâleddin@ozgurcelaleddin 17 Tem
Osmanlı binalarında İbrani harfleriyle kullanılarak yazılmış İbranice ya da Ladino ifadelere nadiren rastlanır.
Daha nadir olanı İbrani harfleriyle Türkçe yazılan ifadeler.
“Tarakçı ve Kehribarcı Hacı Agah ve Mahdumları”
https://twitter.com/ozgurcelaleddin/status/1284208845238214656
Viyana Anahtarı (Okşan Svastics)@OSvastics
Malum, Naziler çocukları da öldürdü. Viyana’nın batı garındaki bu bavullu çocuk heykeli, öldüremediklerinin hikâyesi: Çoğu Yahudi 20.000 çocuk ağlayarak, çığlık çığlığa ana babalarından ayrılıp trene binmiş, Londra’ya varıp ölümden kurtulmuşlar. Çoğu ailesini bir daha görmemiş.
https://twitter.com/OSvastics/status/1285129150152548353
Gökhan Çınkara@gcinkara
"The Israeli Elites Connection" olarak başlık İngilizceye çevrilebilir. İsrail Elitlerinin Bağlantısı gibi.
Yazı, Dr.Sagi Elbaz ve Dr.Niva Golan Nadir'in kitabı "İsrail'de Stratejik Elitler: İsrail'de İktidarın/Gücün Paylaşımı"nı inceliyor.
İsrail'de elitler üç temel alanda yoğunlaşıyor:
-askeri
-ekonomik
-siyasi
Siyasi elitlerdeki dönüşüm dramatik olduğu söyleniyor: Seküler-Aşkenazi Elitlerin yerini Sağ-Kanat Elitler almış. Sağ-Kanat Elitlerin ise etnik ve dinsel çoğulculuğu siyasette parçalılığa yol açıyor. İktidarın bu toplumsal gruplar arasındaki dağılımını belirginleştiriyor.
Askeri elitlerde dönüşüm ise Dindar Siyonistlerin lehine oluyor. Dindar Siyonistler ordunun farklı kademelerinde rollerini yoğunlaştırıyorlar.
Ekonomik elitlerde ise dönüşüm daha farklı, seküler-aşkenazi elitlerin hakimiyeti sürüyor. Yüksek-Teknoloji üzerinden inanılmaz küresel şebekeler kuruyorlar ve nakit girdisi ile nüfuzlarını oldukça arttırıyorlar.
Bu elitlerin kullandıkları temel aletler ise eğitim, kültür ve medya alanlarında oluyor.
Tamamı için: https://twitter.com/gcinkara/status/1285254060703129600