• Tam hayal kırıklığına uğramışken etrafımıza toplanan meraklı kalabalığı gören yaşlı bir amca yanımıza yaklaşıyor ve “Ne arıyorsunuz?” diye soruyor. Biz de “Bu bina eskiden havra mıydı amca, biliyor musun burada hiç Yahudi yaşadı mı?” diye soruyoruz. Amca da cevap olarak: “Tabii ki yaşadı. Benim bütün çocukluk arkadaşlarım Yahudiydi. Şu üzerinde durduğunuz sokak Yahudi mahallesi, bu bina da havraydı. Burası eskiden çok canlıydı. Onların bayramlarında biz onlara, onlar da bize gelirdi. Burada Pazar kurardık, alışveriş yapardık. Sonra gittiler. Niye bilmiyorum. Sebepsiz… Bazen durup dururken aklıma geliyor ve o arkadaşlarımı özlüyorum…” dedi. www.canakkaledemokrat.com
İsrail'de alt ve üst yapıda yeni projelere yönelik bir açıklık var. Konut başta olmak üzere talep yüksek. Öncelikle Türk müteahhitler, tüm dünyada son derece başarılı kabul ediliyor. 6 ay önce İsrail'den Türkiye'ye, inşaat firmaları ile görüşme yapmak için bir delegasyon geldi. İş yapma arzusu elbette var. Şu an İsrail'de iş yapan Yılmazlar Grup adında Türk bir inşaat firması var. İki ülke arasındaki politik atmosfer daha iyi olsa ticaret gibi inşaat sektöründe de ciddi iş potansiyeli var.
Örneğin 2019 yılında İsrail'de büyük bir ihale açıldı. Uluslararası inşaat firmalarının İsrail'de iş yapabilmelerini sağlayacak lisans için açılan bir ihaleydi. Geçen yıl bu lisansı alan firmaların tamamı Çinli firmalar oldu; Türk firma yoktu.
(...) İsrail kıyıları açıklarında 900 milyar metreküp bir gaz var. Filistin, Ürdün ve Mısır'a ihracatımız var. Avrupa'ya da ihraç edilmeyi bekliyor. Yakında İsrail'deki kabine Doğu Akdeniz sözleşmesini imzalayacak. Yunanistan ve Kıbrıs zaten onayladı. Dünya piyasasında ise düşük enerji fiyatları gibi temel bir sıkıntı var. Bütün bu sıkıntılara rağmen İsrail gazının önemli olacağına inanıyoruz. Çünkü uzun vadede özellikle Avrupa piyasasında bu gaza ihtiyaç olacağını düşünüyoruz. Bu ihtiyacın giderilmesi Doğu Akdeniz boru hattı ya da sıvılaştırılmış doğalgaz fasiliteleri aracılığı ile olabilir. Öte yandan bunu siyasi bir araç olarak kullanmıyoruz. Geçmişte Leviathan'dan Mersin'e bu gazın transferi çok ciddi bir şekilde görüşülmüştü. Ama şu açık ki, siyasi farklılıklar bu zamana kadar ticareti, inşaat sektörünü, turizmi nasıl etkiliyorsa, enerji konusundaki işbirliğini de etkiliyor.
Eğer Türkiye kendi iç piyasası için gaz satın almak isterse bu ayrı bir konu; elbette alabilir. Çünkü Türkiye'de çok ciddi bir sanayi var. Şu anda alım yaptığı ülkeler, Rusya, Azerbaycan, İran ve LNG olarak da ABD. Bu Türkiye için yetersiz ise, İsrail gazını değerlendirebilir.
(...) Türk hükümeti, 2018 yılının Mayıs ayında Ankara'daki Büyükelçiyi İsrail'e göndererek bir krize neden oldu. Bu durumdan bir U dönüşü yapmak da yine Türk hükümetinin elinde. Her zaman tekrar ettiğimiz gibi, top Türkiye'nin sahasında. İsrail, iş ilişkileri dahil olmak üzere her şeye açık. Ama karar Kudüs'te değil, Ankara'da.
ROEY GİLAD (FERİT PARLAK RÖPORTAJI)
https://www.dunya.com/ekonomi/siyasi-iliskiler-ticarete-ve-turizme-engel-haberi-476226
Ezine’ye vardığımızda Ezine Sinagogu’na gidiyoruz. Birkaç yanlış sapmadan sonra sinagoga ulaşıyoruz. Çevre halkına bu binanın ne olarak kullanıldığını sorduğumuzda ilginç yanıtlar alıyoruz. 50’lerinde bir bey: “Ben burada yeniyim, orası çok önceleri kilise olarak kullanılıyormuş, daha sonra çalkak olmuş (tarım aletlerinin saklandığı depo). Şu an boş duruyor, bazen gençler içki içmek için oraya giderler” diyor. Başka biri de “Orası benim de hatırladığım kadarıyla çalkaktı” diyor. Hayal kırıklığına uğruyoruz. Tek elimizde olan Mustafa’nın Osmanlı Arşivi’nden derlediği kayıtlar.
Tam hayal kırıklığına uğramışken etrafımıza toplanan meraklı kalabalığı gören yaşlı bir amca yanımıza yaklaşıyor ve “Ne arıyorsunuz?” diye soruyor.
Biz de “Bu bina eskiden havra mıydı amca, biliyor musun burada hiç Yahudi yaşadı mı?” diye soruyoruz.
Amca da cevap olarak: “Tabii ki yaşadı. Benim bütün çocukluk arkadaşlarım Yahudiydi. Şu üzerinde durduğunuz sokak Yahudi mahallesi, bu bina da havraydı.
Burası eskiden çok canlıydı. Onların bayramlarında biz onlara, onlar da bize gelirdi. Burada Pazar kurardık, alışveriş yapardık.
Sonra gittiler. Niye bilmiyorum. Sebepsiz…
Bazen durup dururken aklıma geliyor ve o arkadaşlarımı özlüyorum…” dedi.
Eski sinagogun bugünkü terk edilmiş çalkakın içine girdik. Kayda değer hiçbir şey bulamadık içeride. Tamamen terk edilmiş bir bina, yerde çöpler ve eski tarihli muhasebe kayıtları…
Buranın sinagog olduğunu gösteren hiçbir kanıta rastlamadık. Sadece Teva olduğunu tahmin ettiğimiz yerde büyük, dikdörtgen bir leke vardı, o kadar…
Biraz buruk, biraz da heyecanlı bir şekilde çıkıp sokağı geziyoruz. Sinagogun tersine eski Yahudi mahallesinin evleri hala sapasağlam ayakta. Tek katlı, beyaz boyalı evler. Bazıları kullanılıyor bazıları boş.
Ama hala tarih kokuyorlar. Mezarlıktan ise iz yok. Yaşlı amca da bilmiyor yerini. Kendisine çok teşekkür ediyoruz ve dönüş yoluna koyuluyoruz.
http://www.canakkaledemokrat.com/haberdetay/Mozaigin-Kayip-Parcasi_-Ezine-nin-Yahudileri/35912
Orhan Pamuk bir röportajinda ilginç bir yorum yapiyor. Dünyanin her toplumunda Yahudi yasar ve bu Yahudiler ya kültürel ya da ticari kulvarda dünya çapinda basarilar gerçeklestirmislerdir. Ama Türk kültürü evrensel düzeyde basarili insan çikarmaya o kadar elverissizdir ki,degil Türkler Yahudiler bile bu engelleri asip dünya çapinda basarilar gerçeklestirememistir. gerçekten de Einstein Almanlarin, Eric Fromm Amerikalilarin, Karl marks Ingilizlerin arasindan çikmis musevi asilli kültür önderidir. Is adamlarini ise saymaya gerek yok. Her toplumunun en zenginleri arasinda birkac musevi bulunur. Sorum su neden evrensel ligde basarili kisiler çikaramiyoruz? Bunun önündeki engeller neler?
“Ben evrensel ligde basarili kisiler çikaramadigimiza inanmiyorum. Eger sözkonusu sorunun muhatabi Türk Yahudiler ise açikcasi onlarin cemaati hakkinda yeni yeni bir seyler ögrenmeye basladim. Dolayisiyla da bazi çok basarili isimlerin aslen Yahudi olduklarini yeni ögreniyorum. Bunun disinda biz Türkiye’den evrensel basarilar çikartiyoruz ancak Türkiye’de, ya da Türkler’de var olan bir sorun, belki de çok sert bir yorum olacak ama, sanirim kiskançlik.”
ELİF DAĞDEVİREN (MÜMİN SEKMAN RÖPORTAJI)
https://www.kigem.com/elif-dagdeviren-ile-basari-uzerine-konustuk.html
Dün o güzelim şehri yerle bir eden, o güzelim şehrin harika insanlarına cehennemi yaşatan patlamadan sonra Lübnan’daki tanıdığım herkesi aramaya başladım. Uzun süre bir tekine bile ulaşamadım.
Çoğu gece geç saatlerde döndü ve olan bitenle ilgili hepsi kendi açılarından bilgi aktardı.
Hemen hemen kesinleşmiş ortak fikir şu:
-Bu bir İsrail saldırısı
Niye?
Çünkü Beyrut Limanı Hizbullah’ın çok kullandığı bir liman olarak biliniyor ve Lübnan’da hiçbir yönetim bunu engelleyemiyor. Limanın bir bölümüne “Hizbulport” dendiği bile iddia ediliyor.
- Vurulan bölgede Hizbullah’ın kullandığı antrepoların olduğu Beyrut’ta herkesin bildiği bir “sır”.
- Konuştuğum herkes büyük patlamadan önce 6 küçük patlama olduğunu belirtiyor.
- Antrepoları vuranın İsrail olduğu genel kabul görmüş durumda.
- Hizbullah’ın orada depoları olduğunu reddetmesi ile İsrail’in saldırıyı kendisinin üstlenmiyor olması bir şey ifade etmiyor.
- Bu denli büyük bir sonucu İsrail’in bile beklemediğini söylüyor Lübnanlı kaynaklarım.
Bunlar benim ulaştığım bilgiler.
FATİH ALTAYLI
https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2764119-lubnanlilar-emin-israil-vurdu
Dün Fatih Altaylı köşesinde; Lübnanlı dostlarıyla yaptığı telefon görüşmelerini paylaşmış,
Hemen hemen kesinleşmiş ortak fikir şu: -Bu bir İsrail saldırısı Niye? Çünkü Beyrut Limanı Hizbullah’ın çok kullandığı bir liman olarak biliniyor ve Lübnan’da hiçbir yönetim bunu engelleyemiyor. Limanın bir bölümüne “Hizbulport” dendiği bile iddia ediliyor.
- Vurulan bölgede Hizbullah’ın kullandığı antrepoların olduğu Beyrut’ta herkesin bildiği bir “sır”. - Konuştuğum herkes büyük patlamadan önce 6 küçük patlama olduğunu belirtiyor. - Antrepoları vuranın İsrail olduğu genel kabul görmüş durumda. - Hizbullah’ın orada depoları olduğunu reddetmesi ile İsrail’in saldırıyı kendisinin üstlenmiyor olması bir şey ifade etmiyor." demişti.
Benim de iki gündür Beyrut'tan konuştuğum pek çok kişi benzer şekilde bunun sıradan bir kaza ve patlama olmadığını düşünüyor. Elbette "Bu düşüncelerin bir önemi yok" diyebilirsiniz.
Zira elimizdeki verilere baktığımızda;
İsrail; "Biz yapmadık" dedi.
Hizbullah, İsrail üzerinden saldırı iddiasında bulunmadı. Bilakis bir hava saldırısı olmadığını söyledi.
Lübnan Ordusu, patlamanın yaşandığı saatlerde ve öncesinde hava sahasında İsrail'e ait bir jete rastlanmadığını açıkladı.
Lübnan'daki tüm gazeteler daha çok içe dönük eleştiriler yaparak, "Facia", "Beceriksiz Yönetim", "Beyrut, kan ve yıkım" gibi manşetler attılar.
İran Dini Lideri Ali Hamaney bile İsrail'i suçlamadı.
İranlı yetkililer, ABD ve İsrail'in durumdan vazife çıkarmaya çalıştığını söyleyerek, zayıf bir sesle Amerikan insansız hava araçlarının bölgede olağandışı gözlemler yaptığını iddia ettiler.
Hizbullah'a yakın medya sürekli olarak facianın tüm Lübnan'ı hedef aldığını anlattı.
Peki yaptığımız görüşmelerde, neredeyse herkesin; "Bu işin içinde bir İsrail parmağı var" düşüncesi sadece geçmişten günümüze devam eden Hizbullah - İsrail çekişmesinden mi kaynaklanıyor?
Yani sıradan bir alışkanlık mı? Ya da konu Ortadoğu olunca vazgeçemediğimiz komplo teorileri mi?
MEHMET AKİF ERSOY
https://www.haberturk.com/yazarlar/mehmet-akif-ersoy-2548/2764999-beyrut-patlamasi-ve-hizbullah
İsrail’in müstakbel Başbakanı David Ben Gurion, İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Histadrut) 27 Aralık 1932 günü Tel Aviv’de düzenlediği toplantıda şu sözleri sarf etmişti: “İşçilerin birliğini dağıtmak, Jabotinsky’nin kendi bulduğu bir şey değil. Revizyonizm’in kurucusu, bu fikri Hitler’in liderliğindeki Alman nasyonalist hareketten almıştır. Hitler’in gazetelerinde de, tıpkı Revizyonistlerin yazdığı gibi, işçiler “Marksist” sıfatıyla karalanıyor. Burada da orada da, işçi sınıfı, ülkenin ve ekonominin düşmanı olarak kötüleniyor.” Eleştirilerini bilâhare daha da yoğunlaştıran Ben Gurion, birkaç ay sonra yaptığı bir başka konuşmada, Jabotinsky’yi “Vladimir Hitler” olarak anıyordu. Ben Gurion’un, Jabotinsky’nin İbranice yeni adı “Zeev”i kullanmak yerine Rusça eski adını telaffuz etmesi de, elbette kasıtlı bir tercihti.
İsrail’in kuruluşuna henüz 15-16 yıl varken patlak veren bu kavga, Siyonist cephe içinde, günümüze kadar devam edecek olan derin bir çatlağın ilk habercisiydi. Ben Gurion’un böyle ağır ifadelerle saldırdığı kişi, “Revizyonist Siyonizm” akımının kurucusu Zeev Jabotinsky idi. Rusya kökenli Jabotinsky, aynı zamanda, Çanakkale’de Osmanlı İmparatorluğu’na karşı İngilizlerin safında savaşa iştirak eden Siyon Katır Bölüğü’nün iki kurucusundan biriydi. (Bu bölüğün hikâyesine, 14 Eylül 2019 tarihli yazımda değinmiştim.) Ürdün Nehri’nin yalnızca batısının değil, doğusunun da Siyonizm’in hedefinde olması gerektiğini savunan Jabotinsky, dönemin önemli Siyonist liderleri Chaim Weizmann (İsrail’in ilk cumhurbaşkanı) ve David Ben Gurion’la kıyasıya bir rekabet içine girmişti.
TAHA KILINÇ
https://www.yenisafak.com/yazarlar/tahakilinc/derin-catlak-2055861
Netanyahu’nun kulis pazarlıklarıyla kendisine alternatif olarak desteklenen bir ismi kendi can simidine dönüştürmüş olması, Netanyahu’ya muhalefet eden seçmenin değişim ümitlerini tamamen boşa çıkarmış durumda ve bu da İsrail sokaklarında ciddi bir öfke olarak kendini gösteriyor. Yani İsrail’deki siyasi elitlerin uzun yıllardır yürüttüğü koalisyon taktikleri artık toplumsal bölünmüşlüğü taşıyamıyor. Devamlılık ve istikrar vaat eden bir hükümetin üst üste yapılan üç seçimde de kurulamaması, İsrail toplumundaki kutuplaşmayı zaten yeterince göz önüne sermişti. Mart 2020’deki üçüncü seçimin sonuçları da taraflardan birinin hükümet kurabilmesine imkân sağlamamıştı. Ancak Netanyahu’nun karşı tarafın en gözde ismi Benny Gantz’ı çeşitli vaatlerle kendi tarafına çekmesiyle muhtemelen çok da uzun devam etmeyecek bir koalisyon hükümetinin kurulabilmesini sağladı. 17 Mayıs 2020’de kurulan hükümet, Benny Gantz’ın Mavi-Beyaz İttifakı’nı yüzüstü bırakarak ileri bir dönemdeki başbakanlık koltuğunu Netanyahu’ya muhalif toplumsal tabana tercih etmesiyle mümkün oldu. Gantz’ın muhalefet için bir kanal olmaktan çıkıp Netanyahu’nun kurtarıcısına dönüşmesi de toplumsal gerginliği tetikledi ve Netanyahu’ya muhalif kesimin siyasi arenada bir süre daha marjinal kalmaya devam edeceğinin işaretlerini verdi.
Protestocuların tamamını sol-liberal kanatta konumlandırmak doğru olmaz. Başbakanlık koltuğunda oturduğu 15 yıllık süreçte Binyamin Netanyahu’ya karşı ciddi bir merkez sağ muhalefet de oluştu. Bunun sonucunda bazı çekingen rezervleri hariç Netanyahu kadar İsrail’in merkez sağ tabanına ve dahi merkez sola da seslenmeye çalışan Benny Gantz, Netanyahu’ya bir alternatif olarak durduğu sürece ortanın sağından ortanın soluna uzanan skaladaki oyları almayı başardı ve pozisyonunda üç seçim dönemi boyunca ısrar etti.
Ortanın solundaki oyları alabilmesi belli ölçüde Batı Şeria’daki belirli bölgelerin İsrail tarafından ilhakına mesafeli olmasından ötürüydü. Diğer yandan Mavi Beyaz İttifakı’nda Moşe Yaalon ve Yair Lapid’le birlikte yer alması da ortanın solunda görünmesinde ciddi bir rol oynadı. Tabii bu pozisyon kalıcı değildi ve süreç içerisinde Gantz, Binyamin Netanyahu’nun pozisyonuna yaklaştı. 27 Ocak 2020’de Gantz’ın Donald Trump’la yaptığı görüşme önemli bir dönüm noktası oldu. Görüşme sonrasında kameralar karşısında Donald Trump’ın planı olan “Yüzyılın Anlaşması”nı uygulayacağını söyleyerek önemli bir dönüşün sinyallerini verdi. Bundan birkaç ay sonra da Netanyahu’yla yaptığı görüşmeler sonucunda önce Knesset sözcülüğünü, 2022’de de iki yıllığına başbakan olmayı kabul ederek Mavi-Beyaz İttifakı’nın dağılmasına neden oldu. Netanyahu’ya alternatif olması için desteklenen Gantz, Netanyahu koalisyonuna destek vererek bir anda onun kurtarıcısına dönüştü. Böylelikle Netanyahu hiç olmazsa başbakanken yolsuzluk suçlamasıyla hâkim karşısına çıkmanın bir yolunu buldu. Bu durumun Netanyahu karşıtı seçmende doğurduğu hayal kırıklığı bugün İsrail sokaklarındaki protestoların en besleyici sebeplerinden biridir. Zira Netanyahu karşıtları açısından Netanyahu’nun yolsuzluktan yargılanırken başbakan koltuğunda oturması, siyaseten saf dışı edilmesini imkansızlaştırıyor. Umudunu Benny Gantz’ın liderliğine bağlayan grupların, Gantz’ın Netanyahu için bir manivelaya dönüştüğünü görmesiyle siyaseten bir değişim umutları kalmamış oluyor. Koalisyonda yer almayı kabul ederek Netanyahu’nun yargılanırken başbakanlık koltuğunda oturmasına imkân sağlayan Gantz ise bir yandan kendi tabanını yok ederken diğer yandan kaderini Netanyahu gibi tecrübeli ve kurnaz bir siyasetçinin ellerine teslim etmiş oldu.
Bu durumdan çıkarılabilecek en önemli sonuç, artık İsrail toplumundaki çeşitli toplumsal fay hatlarının gittikçe siyasallaştığı ve İsrailli siyasi elitlerin en başından beri yürüttüğü koalisyon siyasetinin toplumsal talepleri taşıyamaz hale geldiğidir. Meydanlarda ve sokaklarda seçmeni yoğun bir ideolojik kine boğan siyasetçilerin kendi koltuklarına sıra geldiğinde bu söylemlerin üzerini bir kalemde çizmelerinin kronik hale gelmesi ve bunun da yolsuzluktan ötürü hâkim karşısına çıktığı dönemde dahi Binyamin Netanyahu’ya yarıyor olması bugünkü durumun en büyük sebeplerinden biri.
Diğer yandan yapılan anketlere göre Netanyahu henüz tabanından ciddi bir destek kaybetmiş değil. Ancak Netanyahu’nun durumu ciddiyetle ele almak yerine göstericileri ve medyayı hedef göstermesi ve dahası oğlu Yair Netanyahu’nun sosyal medya üzerinden göstericilere karşı ciddiyetsiz ve saldırgan ifadeler kullanması gösterilerin daha da alevlenmesine neden olurken toplumsal ayrışmayı da hızlandırıyor. Çeşitli şehirlerde Netanyahu destekçilerinin protestoculara hem ferdi hem de organize gruplar halinde saldırması bu ihtimali güçlendiriyor. Netanyahu ise bu bölünmeyi kendi tabanını konsolide etmek için kullanmayı tercih ediyor. Kendisinin yargı sürecinden fazla yara almadan çıkma ihtimali var. Böyle bir durumda daha güçlü olarak siyasi arenaya dönmesi ve koalisyon anlaşması gereği Mayıs 2022’de başbakanlık koltuğunu Benny Gantz’a bırakmak yerine İsrail’i yeniden genel seçime götürmesi de kuvvetli bir senaryo. Özellikle şu sıralar soğumuş olan Batı Şeria’nın ciddi bir kısmının İsrail tarafından ilhakı meselesini yeniden ısıtarak gündeme getirirse popülerliğini daha da artırabilir. Yine de Kasım 2020’deki ABD başkanlık seçimlerinden önce Netanyahu’nun politik geleceğine dair bir şey demek zor. ABD’de Donald Trump’ın başkanlık seçimlerini kaybetmesi Batı Şeria’nın ilhakını askıya alabilir. Bu da Netanyahu için ciddi bir kayıp demek.
ÖZGÜR DİKMEN
İlçenin din turizminin merkezi olması nedeniyle burasının varlıklı bir yer olduğunu tahmin edebilirsiniz, ama durum pek öyle değil. Birincisi, normal zamanlarda gelenlerin pek çoğu, ilçede bir tek sokakta yaşıyor (otellerin, misafirhanelerin olduğu sokakta). Bir de gelenlerin önemli kısmı, mütevazı gelir grubundan. Bu nedenle, ilçenin genelindeki mütevazı görüntüye bakan biri, eğer aklına Kâbe’nin yanı başındaki gökdelenleri getirirse, burasının bir hac merkezi olduğuna inanmakta zorlanabilir. Fakat o sokaktan içeri girdiğinizde, Ukrayna’dan Ortadoğu’ya ışınlanmış gibi oluyorsunuz.
Çevrenizde bir anda geleneksel kıyafetli erkek ve kadınlar beliriyor, Ukraynaca yazılar kaybolup yerlerini İbrani alfabesine bırakıyor. Bir seferinde, bu bölgeyi beraber gezdiğim bir grup Türkiye Musevisi bana “biz de Yahudiyiz ve İsrail’e çok gittik, ama bunlar, bize benzemiyor” demişlerdi.
Ahbaplarım haklıydı, zira Türkiye Musevilerinin çoğunluğu, 1492’de İspanya’dan gelen, Batı Avrupa Musevilerindendir (Sefaradlar). Hasidiler ise Aşkenaz denen Doğu Avrupa Yahudileri arasından çıkmış olan bir tarikat. Farklılıkları, benzerliklerinden çok daha fazla. Ukrayna, Yahudi unsurunun eskiden beri varlığını güçlü şekilde hissettirdiği bir ülke. Pek çoğumuzun seyrettiği veya en azından ismini duyduğu “Damdaki Kemancı” opereti de o zamanlar Rusya’ya bağlı olan bugünkü Ukrayna topraklarında geçiyor.
DENİZ BERKTAY
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ukraynada-haci-olmak-1757104
Bilhassa ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıkladığı dönemde Suriye ve Lübnan’a karşı düzenlenmesi muhtemel operasyonlarının gündeme geldiği İsrail’de, erken seçim açmazı siyasal iradeyi bir yılı aşkın bir süre hükümetsiz bırakmıştır. Bu geçiş döneminde (2019-2020) savunma bakanlığının Suriye’ye karşı uyguladığı politika ABD Başkanı Donald Trump’ın çekilme açıklaması yaptığı tarihinden itibaren birkaç ay sakin bir seyir izlese de kısa bir süre içerisinde Suriye topraklarında İran hedeflerine karşı yapılan hava saldırılarına devam edilmiştir. 2020 Şubat’ında dönemin savunma bakanı Naftali Bennet’e göre İran’ın bir yıl içerisinde Suriye’den çıkartılacağı öne sürülmüş fakat yeni koalisyon hükümetinde 2020 Mayıs ayı itibariyle İsrail Savunma Bakanlığı’nın ve Dışişleri Bakanlığı’nın merkez parti olan Mavi-Beyaz’ın lideri Benny Gantz’a geçmesi ile birlikte İsrail’in sürekli saldırıları bir süredir tekrarlanmamaktadır. Bir aydır süren bu yalancı baharı ise hükümet önceliklerinde geri planda kalması ile değerlendirmemiz mümkündür.
Netanyahu-Gantz hükümetinin hali hazırda kontrol altında tutulabilen kuzey sınırı üstünde yeni tartışmaları fitillemek yerine öncelikli hedefleri olan Batı Şeria’nın ilhakına odaklandıkları ve Kovid-19 pandemi sürecinde yavaşlayan işgal programının ABD Başkanlık seçimleri öncesine yetiştirilmeye çalışıldığı aşikardır. Bu noktada İsrail’in Suriye’de en etkin aktör olarak tanımlanabilecek olan Rusya ile 2015 yılından itibaren mekik diplomasisi içerisinde bulunduğunu söylememizde yarar vardır. Başbakan Bünyamin Netenyahu’nun geçtiğimiz beş yıl içerisinde yapmış olduğu onlarca Moskova ziyareti sayesinde İran’ın Suriye’de kâğıt üstünde müttefiki olarak gösterilen Rusya’dan ciddi ayrıcalıklar elde etmiştir. 2016 Rusya-İsrail saldırmazlık anlaşması ile yapılacak olan operasyonlarda iki ülkenin birbirini tolere etmesinin yolu açılmıştır. Böylelikle İsrail karşıt cephesinde ciddi bir ortak kazanmıştır.
SELİM HAN YENİACUN
https://www.yenisafak.com/hayat/israilin-suriye-ic-savasinda-oyun-plani-3552473
Çocukluğumda yemeğe meraklı bir çocuk değildim, buna rağmen evimizin sofraları ve annemin yemekleri hafızamda capcanlıdır. O nefis yemeklerin çoğunun tadına bile bakmak istemezdim ama güzel yemeklerle donanmış sofralara bayılırdım. Kışın sarımsı bir sosla – limon ve yumurta ile yapılan terbiye – pişen bu balıkların sosu bahar gelince yeşerirdi. Bu yeşil soslu balık sofrada büyük bir tezahüratla karşılanırdı. Bu yemek Türk Yahudi Mutfağı’nın yani daha doğrusu İstanbul Sefarad Mutfağı’nın en makbul yemeklerinden, Erik Soslu Gelincik Balığı’ydı (Gaya kon Avramila). Baharda ekşi erik çıkar çıkmaz özel gecelerde gelincik balığı sofraların baş tacı olurdu. Sefaradların gaya olarak adlandırdığı gelincik balığını balıkçılar Yahudi balığı olarak satar. Artık gün geçtikçe alıcısı azaldığından her balıkçıda pek bulunamıyor. Benim bildiğim mevsiminde Eminönü’ndeki Mısır Çarşısı civarındaki balıkçılarda satılıyor. Derisi kahverengi, bir karış boyunda, beyaz etli bir balık olan gelincik bahar aylarında ekşi erik zamanı ortaya çıkar ve yaz ayları boyunca avlanır. Ekşi erikler sararmaya başlayınca yerini domatese bırakır, gelincik balığı ender de olsa domates soslu ile de pişirilir. Şüphesiz ekşi eriklisinin yanında domateslisinin sözü bile edilmez.
Ekşi, Sefarad yemeklerinin en belirgin özelliklerinden biridir, limon çoğu yemeğe eşlik eder. Sefarad Mutfağı’nın simge yemeklerinden biri olan kabak kabuğundan yapılan Kaşkarikas da bahar aylarında limon yerine ekşi erik ile pişirilir. Artık mutfaklarımızın hiçbirinde çoktandır rastlamadığımız beyin de baharda ekşi erik sosu (Meyoyo kon Avramila) ile yapılır. Diğer bütün sakatatlar gibi beynin de Türk Sefarad Mutfağı’nda önemli bir yeri vardır. Eskiden tavası, domateslisi, terbiyelisi, salatası evlerde sık sık yapılırdı. Pişirme yöntemi ne olursa olsun limonun varlığı her birinde hissedilirdi. Yeni neslin sözü geçince bile yüzünü buruşturduğu beyin, bir zamanlar haşlanmış, üstüne zeytinyağı gezdirilerek ve limon sıkılarak salata olarak meyhanelerde meze tepsilerinden hiç eksik olmazdı.
DENİZ ALPHAN
https://foodinlife.com/erik-mevsimi/
Netten okumalar
https://www.adanaulus.com/elhamra-kararnamesi-ve-hazin-bir-yildonumu/
https://teoridergisi.com/rothschildler-ii-abdulhamit-ve-filistin
https://t24.com.tr/yazarlar/bilgehan-ucak/bruno-dey-davasi,27552
https://www.last-swiss-holocaust-survivors.ch/tr
https://www.youtube.com/watch?v=IbFBcumpsw4
http://bianet.org/bianet/sanat/228362-lince-beraat
https://www.yenisafak.com/yazarlar/tahakilinc/derin-catlak-2055861
https://www.birgun.net/haber/israil-den-yeni-safak-yazari-karagul-e-bu-adam-deli-311118
https://odatv4.com/yazar/rafael-sadi/lubnandaki-patlamada-hizbullahin-parmagi-var-mi-06082036.html
https://www.acikgazete.com/kanada-salcali-islak-hamburger/
https://avrupaforum1.org/arkadas-hitler-aslinda-ne-iyi-yapmis-sinan-ozturk/
Takılan tweetler
Özgür Celâleddin@ozgurcelaleddin
İsrail milli marşı Hatikva’nın 1900’lerin başında Londra’da basılmış notası.
Kapakta Romalı kıyafetleriyle genç Yahudi (Siyonizm’in idealize tarihsel Yahudi tipi), İstanbul silüetine bakarak “Siyon!” diye haykırıyor. İlginç olansa silüetteki en belirgin yapının Ayasofya olması.
https://twitter.com/ozgurcelaleddin/status/1288539674332540929
U.S. Embassy Turkey@USEmbassyTurkey 30 Tem
@Secpompeo : Holokost’un 75inci yılında @StateDept’in, Zararları Tazmin Edilmemiş Mağdurlar Yasası kapsamında sunduğu raporda, ülkelerin Holokost mağdurları ve ailelerine bir nebze de olsa adalet sağlama çabaları yer alıyor. Holokost’ta işlenen korkunç suçları #AslaUnutmamalıyız.
https://twitter.com/USEmbassyTurkey/status/1288725587281031168
Bir Türk Yahudisi@TurkiyeYahudisi 27 Tem
Sizlerle paylaşmıştım. Antisemitik tweetleri toparlayan bir yazılım üzerinde çalışıyorum. Bazı sonuçları sizlerle paylaşayım dedim.
36 saatte içinde 6500 adet yahudilik üzerine tweet atılmış. 800 adeti antisemitism içermiyor.
Bu tweetlerden 4200’e yakını RT.
6 tane antisemitik tweet toplam 1500 RT almış.
Bu 6 tweet totalde 3 hesap üzerinden gönderilmiş.
Yani 3 kişi 1500 kişiye nefretini 1 e 1 paylaştırtmış.
Geriye kalan 2700 RT ye baktığımızda bunların 900 adedi bu gönderilen tweetlere ya cevap yada alıntılama yapılarak cevap verilmiş.
Diğer 1800 RT nin 200 küsürü yahudilik üzerine komik bulduğum bir fıkra..
Fıkra 1 hesaptan totalde 5 tweetten oluşuyor.
Geriye kalan 1600 RT nin 100 adedi nefret söylemi değilken diğerleri bir veya diğer formda nefret söylemi içermekte.(1500RT)
Geri kalan 2300 adet tweete baktığımızda bunların totalde 1500 civarında farklı hesaptan atıldığını görüyoruz.
İş burada enteresan bir hal alıyor.
Farklı lokasyon ve hesaplardan AYNI tweet atıldığı zaman o hesaplar organize veya bot olarak kategorize ediliyor ve izlemeye alınıyor. Aynı tweet 3 veya daha fazla atılmışsa elimizde 1 adet trol var demek.
Bu yöntemle 25 farklı trol tespit edildi ve bu troller 600 adet antisemitik tweetten sorumlu. Dezenformasyon ve politik saçmalıklarla dolu 600 tweet ve bu tweetlerde 1500RTnin 300 adetini oluşturmakta.
Kısaca 5700 antisemitik tweetin 3800 ü 25 trol ve 3 antisemitik hesaptan.
Gözüme takılan başka bir veri de 10 a yakın hesabın totalde atılan antisemitik 1800 tweetin 400ünden sorumlu olması.
Hatta 1 hesaptan 80 e yakın antisemitik tweet gelmiş.
Genel antisemitism konuları ise yoğunluk sırasıyla
- Ayasofya
- Haham Hayim Nahum
- Koç Ailesi
- Atatürk
- Pkk
- Diğer azınlıklar
- İsrael
Bir yahudi olarak gözlemim tweetlerin çoğu dezenformasyon ve cahillikten.
Tamamı için : https://twitter.com/TurkiyeYahudisi/status/1287794739769745408
Derin Koçer@KocerDerin
Lübnan’daki patlamayı anında İsrail’e yükleyen, anında köşe yazıları üreten, mesajlar yayınlayan bir ülkeyiz biz.
Antisemitizm, her siyasi görüşün sarıldığı, toplumdan da geçer akçe alan bir ırkçılık.
O kadar olağanlaşmış ki bunu tartışmıyoruz bile. Utanmamız lazım.
Ve, evet, Batı’da yaşanan bir saldırıyı hiçbir kanıta dayanmaksızın Müslümanlara yükleyenlere nasıl ırkçı/İslamafobik muamelesi yapıyorsak; kendi içimizdeki ırkçıları da birer birer ifşa etmek zorundayız.
https://twitter.com/KocerDerin/status/1291280180376473600
Burak Eldem@burak_eldem
İsrail'de anketlere bile dahil edilmeyen; % 3 küsurluk barajı geçme ihtimali bile olmayan; seçimlere girmeyen; tek işi Netanyahu'yla pazarlık olan bir meczup fırsatçının zırvalarını adam yerine koyup tepki veriyorsunuz ya, ne diyeyim.
https://twitter.com/burak_eldem/status/1291094700729008129
Gökhan Çınkara@gcinkara
İsrail'in siyasi tarihinde Bibi gibi bir hatip az sayıdadır.
Ama şu an sorun 80'ler ve 90'lar siyasi retoriğini canlı tutma çabasından kaynaklanıyor.
Solcular, Araplar, Komünistler temel meselesi bu.
"Biz hastalıkla savaşırken, solcular hükümetle savaşıyor."
İsrail'de komünist mi anarşist mi kaldı.
Bibi söylemleriyle doğal seçmen tabanını çarpık bir politizasyona itiyor. Bu politizasyon ise anti-sosyal bir durum yaratıyor. İsrail'de güçlü etnik aidiyet vatandaşlık kapasitesine tahvil edilemiyor.
Bu durum güçlü etnik aidiyeti ortak bölenin "civic culture"/vatandaşlık kültürü olmadığını yerine kültürel desenler olduğunu gösteriyor. Kültür ise toplumu değil aşiretçiliği ortaya çıkarıyor.
Kısacası ortak dayanışma merkezli toplum yerine sürekli hasımlık olan tribal gruplaşmalar kendini gösteriyor.
İsrail'de temel alt-ayrışma coğrafyanın küçüklüğü nedeniyle hemşericiliği kristalize edememekte. Bunun yerine kültürün beslediği aşiretçilik ön plana çıkmaktadır.
https://twitter.com/gcinkara/status/1291009347619880961
Prof. Dr. Gazi Çağlar@GaziCaglar 4 Ağu
Bir çok ülkeden daha fazla Beyrut'ta limanda paylayıcı depoculuğu yapanlar ve izin verenlerden önce İsrail suçlanmaya başlandı. Herhangi bir kanıt yok. Suçu hep başkasına atmak - komplocu kolaycılık. Antisemitizm aşılmadıkça antidemokratizm de yenilmeyecek.
https://twitter.com/GaziCaglar/status/1290746850962792450
Mehmet Dilbaz@mehmet_dilbaz 7 Ağu
Yahudi esnaf ve oğulları, Gaziantep. 80'ler...
Kaynak: Travels in Search of Turkey's Jews
#kaybolantarihinpeşinde
https://twitter.com/mehmet_dilbaz/status/1291697930357833728
Mehmet Dilbaz@mehmet_dilbaz 7 Ağu
İzmir Tire'nin son Yahudilerinden Ester Hanım.
Kaynak: Travels in Search of Turkey's Jews
#kaybolantarihinpeşinde https://pic.twitter.com/IzQj3EdqUB
https://twitter.com/mehmet_dilbaz/status/1291696842816851971
Mendy Chitrik@mchitrik
Çermik, Diyarbakır Synagogue.
Photos taken last Sunday. For more info follow me on https://facebook.com/AskTheRabbi