Her ne kadar toplumumuza özel bir durum gibi gösterilse de dünya nüfusunun belirli bir yüzdesi COVID-19 denilen virüsün aslında var olmadığını, gripten farksız olduğunu, tedbir almanın gereksiz olduğunu düşünüyor.
Her ne kadar toplumumuza özel bir durum gibi gösterilse de dünya nüfusunun belirli bir yüzdesi COVID-19 denilen virüsün aslında var olmadığını, gripten farksız olduğunu, tedbir almanın gereksiz olduğunu düşünüyor. Bir kısım ahali daha kaderci ve teslimiyetçi olduğundan her canlının bir gün ölümü tadacağını söyleyerek ‘çıkmadık candan ümit kesilmez’, ‘alın yazısı’ diyerek yine tedbiri boş veriyor. Bizde ise biraz durum farklı. İnsanlar ölürken, sağlık çalışanları ölümle burun buruna, kan ter içinde mücadele ederken düğünler, halaylar, asker uğurlamaları, sokak şenlikleri, deniz-güneş-kum ve iğne atsan yere düşmez kumsallarda hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bizi ne ekonomik sorunlar, ne de ölümcül bir salgın durduramıyor. Kendisine ya da ailesinden birine bulaşıp yoğun bakım tavanını seyretmedikçe virüsün varlığına inanmayan, dış mihrakların ekonomimize saldırısı olarak gören hatırı sayılır bir kitle var. Bunların sayısı da çok önemli değil çünkü herhangi birine pazarda, metroda ya da markette rastlayabilirsiniz, taşıyıcıysa size bulaştırabilir.
Diğer taraftan, devletin her gün ilan ettiği rakamlara bakılırsa halkımız sonuna kadar haklıdır. Sağlık Bakanı tamamen normalleşmiş gündelik hayatımızda halkımızdan tedbirli olmasını ‘rica ediyor’, okulları açıp çocukların tedbirli olmasını istiyoruz da koskoca insanlar tedbir almıyorken küçücük çocuklardan çok şey mi bekliyoruz acaba? Üstüne üstlük de devletimizin açıkladığı rakamlar bizim dışımızda kimseye inandırıcı gelmiyor.
Nasıl gelsin ki? Alt alta, üst üste kumsallar, düğünler-halaylar ve eller havaya eğlence görüntülerini gören hiç kimse 85 milyonluk ülkede günde 1000 vaka olduğuna tabii inanmaz.
Fakat ortada başka bir gerçek de var ki, insanlar çalışmak ve evine ekmek götürmek zorunda. İster ofiste, fabrikada, isterse spor alanlarında çalışsın, herkes bir şekilde hayatını devam ettirebilmeli, elbette bütün tedbirleri alarak, ne kadar alınabilirse artık.
Tenis ve ekonomi
Takım sporlarındaki fiziksel temas nedeniyle riskli grupta olan futbol, seyircisiz de olsa, geri dönerken fiziki temasın hiç olmadığı bireysel spor tenis de elbette hayata dönecektir. Amatör sporcular bir yana, bu spordan para kazanan profesyonellerle onların destek birimleri de tıpkı diğer sektörlerdeki çalışanlar gibi hayatını sürdürmek zorunda. Yapılan araştırmaya göre profesyonel tenise ara verilmesiyle birlikte bu sporcuların antrenör, kondisyoner, fizyoterapist, mentor, beslenme uzmanı ve antrenman partnerleri gibi takım elemanlarına yüzde 90 oranında maaş ödemesi yapılmamakta. Zirvedeki az sayıda yüksek kazançlı sporcu elbette takımını canlı tutmak zorunda ki kendisi de bu dönemde ayakta kalıp hazır olabilsin. Ya diğerleri? Seyahat masraflarını ancak karşılayabilen büyük bir sporcu kitlesi turnuva oynayamıyor ve para kazanamıyorsa kısıtlı bütçe ile kimin parasını ödeyecek? Doğru dürüst çalışamazsa, turnuvalar başladığında nasıl hazır olacak?
Bütün profesyonel tenisçilerin hedefi grand slam oynamak, kendini gösterebilmek, klasmanda yükselebilmek, para kazanabilmek, belki sponsor bulabilmek yani vitrine çıkabilmek. Mart 2020 ile turnuvalar kapıya kilit vurduğunda önce Roland Garros ertelendi. Ardından Wimbledon, risk sigortası olduğu için bu yıl düzenlenmeyeceği bildirildi. US Open ise RG gibi erteleme/öteleme yoluna gitti. Geldiğimiz tarihte US Open 31 Ağustos-13 Eylül olarak planlanırken, Roland Garros da iki hafta sonrasında, 27 Eylül-11 Ekim tarihinde Paris’te kapılarını açacak. Avustralya Açık ne olur bilinmez, daha vakit var. Bu turnuvalar neden önemli? Yapılmasa olmaz mı?
Cevabını Wimbledon örneğinden verelim.
Wimbledon örneği
Wimbledon sahibi İngiltere Tenis Federasyonu LTA, son 17 yıldır turnuvayı bir pandemi nedeniyle organizasyon ertelenirse düşüncesiyle yıllık 2 milyon dolar bedelle sigortalıyor. Bu yıl pandemi ilan edilip de turnuva yapılamayınca, sigortadan alacağı rakam tam 141 milyon dolar. Büyük para gibi duruyor ama LTA’nın bu yıl beklediği turnuva net geliri 310 milyon olunca sigorta aslında yarısını bile karşılamıyor. LTA bu turnuvadan gelirini Britanya tenisinin gelişimine harcıyor. Bu durumda hesaplar şaşacak ve belki de kesintilere gidecekler. Yine Wimbledon üzerinden bakarsak, 2019 organizasyonunda çalışan sayısı toplam 5.600! Buna top toplayan çocuklar ve hakemler dahil. Bu insanlar iki haftalık bir organizasyonun, haftalar öncesinden başlayarak, gösteriyi hazır hale getirip eksiksiz işlemesini sağlıyor. Bu ekonomik yapıya bir de Londra’ya turnuvaya gelenlerin yaratacağı katma değeri hesaplayalım, bakalım iş nereye varıyor? Sadece turnuva alanındaki otoparka günde kaç bin araç girip çıkıyor, Wimbledon Belediyesine ne kalıyor, çevredeki sandviç arabalarının cirosu ne oluyor gibi detaylar da ayrı tabii!
İşte böyle hesaplar yapılınca US Open (USTA) ve Roland Garros (FFT) diyor ki, “bizim sigortamız yok, seyirci gelmeyecek ama sponsor gelirleri ve naklen yayın gelirleri bize lazım, biz kapıları açarız.”
Böylece geliyoruz Amerika’ya.
ABD şu anda salgının en büyük çaplı yaşandığı, günde 1000’e yakın insanın öldüğü, günde 30 bin vaka görülen, toplam 170 bin kişinin öldüğü, 5,5 milyon vakalı bir ülke. Tamam nüfusu dört katımız ama bizim rakamlara aynı orandan bakarsak, Türkiye’de COVID-19 diye bir şey yok, hafif atlatıyoruz, belki grip gibi falan…
Ayrıca turnuva New York’ta düzenlenecek. 8 milyon nüfuslu şehirde toplam vaka sayısı 30 bin. 2 bin kişi hayatını kaybetmiş, bütün vakalar aktif. Böyle olunca tepedeki oyuncular “Canımızı sokakta mı bulduk” diyor tabii. Geçen yılın erkek ve kadın şampiyonları, Rafael Nadal ve Bianca Andreescu turnuvadan çekilince 2003’ten beri ilk defa US Open önceki yılın şampiyonalarının katılmadığı organizasyon olacak. 2002 US Open erkekler şampiyonu Pete Sampras tenisi bıraktığı, kadınlar şampiyonu Serena Williams da sakatlık nedeniyle 2003 yılında yer almamışlardı. Roger Federer sakatlığı nedeniyle fikstürde yer almayacak fakat Novak Djokovic son olaylı Adria Cup ve yaşadığı pozitif vaka ardından katılacağını bildirdi. Erkeklerde zirvede eksik bu kadarla kalırken daha önce wc verileceği bildirilen Andy Murray doğrudan girme şansı buluyordu. Kadınlarda durum biraz farklı. Elina Svitolina (UKR), Kiki Bertens (NED), Barbora Strycova (CZE), Svetlana Kuznetsova (RUS) ve son olarak Belinda Bencic (SUI) turnuvadan çekilen yıldızlar oldu. Dünya 1 numarası Ashleigh Barty, Svetlana Kuznetsova, Nick Kyrgios ve Stan Wawrinka da bu yıl ABD seyahatini riskli bulan yıldızlar. Elbette hepsinin düşündüğü uzun bir uçak yolculuğu ve gidilen ülkedeki durumun gittikçe vahim hale gelmesi fakat ortada bir gerçek daha var. US Open’dan iki hafta sonra Paris’te Roland Garros planlanıyor. Henüz belli olmamasına rağmen ABD’den dönecek sporcuların iki hafta karantinaya girme durumu RG için de tehlike. Bu durumda özellikle Avrupalı oyuncular US Open’ı pas geçebilir.
New York balonu
Oyuncular ABD şartlarından tedirgin olurken US Open organizasyonu da kuralları çok kesin olarak belirledi. Öncelikle sporcular bir ‘balon’ içinde yaşayacak. Turnuva mahalline seyirci alınmayacak. Her oyuncu en fazla üç kişilik bir takım ile gelecek. Her oyuncu kendisi ve takımı için bir taahhütname imzalayarak koyulan kurallara uyacağı, bütün sorumluluğun kendilerinde olduğunu kabul etti. Transferler özel araçlarla izole olarak yapılacak, maç dışında maske şartı var, her oyuncuya oteldeiki oda verilecek, otel dışında kimse kalmayacak, soyunma odalarında aynı anda maksimum 30 kişi olacak, her oyuncu yemek sırasında akredite ekibinden sadece bir kişi yanına alabilecek, antrenmanlarda sadece bir kişi yanında korta çıkacak, soyunma odasında da gerekirse bir kişi oyuncuya refakat edecek. Oyuncular ve takımları gelmeden önce test yaptıracak. Turnuva sırasında düzenli aralıklarla test yapılacak, pozitif çıkan oyuncu turnuvadan çekilecek ve on gün karantinaya girecek. Turnuva direktörü turnuva tarihinde bu ilk defa bir kadın, WTA eski Başkanı Stacey Allaster. US Open 2020 için oluşturulan COVID-19 ‘balonu’ dışına çıkmak isteyen olursa Allaster’ın yazılı onayını alacak. Burada hangi gerekçeyle bir sporcu güvenli ortamdan şehre girmeye çalışır bilmiyorum fakat izinsiz çıkan olursa hem oyuncu hem de takım üyesi doğrudan turnuvadan ihraç edilecek, para cezası alacak ve takım üyesi gelecek yıl da cezalı olacak. Bazı oyuncular turnuva oteli dışında kendi evlerinde kalmak istedi ama USTA özel güvenlik tutulması ve masrafları da kendileri ödemeleri şartıyla izin vereceğini bildirdi. Bunun dışında ‘balon’ dışında ev kiralayıp kalmak yasaklandı. Bazı oyuncuların karavan ile seyahat edip Flushing Meadows parkında kalacağı bildiriliyor ama henüz kesinlik kazanmadı. Burada ekonomik durum da söz konusu tabii. Bütün oyuncular ilk 20 gibi kazanmadığı için astronomik New York otel masraflarından kaçınmak istiyor.
Bu yıl US Open sadece büyükler serisinde ve ana tabloda oynanacak. Eleme fikstürü olmayacak, 128’lik ana tabloda turnuva düzenlenecek. Karışık çiftler, tekerlekli sandalye ve Junior turnuvaları bu yıl yapılmayacak. COVID-19 etkilerinden biri de turnuvada dağıtılacak ödül miktarındaki azalma oldu. USTA, açıklama yaparak pandemi nedeniyle oluşan ekonomik durum nedeniyle, geçen yıldan 7,6 milyon dolar kesinti yaparak 53,4 milyon dolar dağıtılacağını duyurdu. Sadece ilk tur ödülü yüzde 5 artırılarak 58 bin dolardan 61 bine yükseldi fakat diğer bütün ödüller geçen yıl ile aynı kaldı.
İstanbul Tenis Şampiyonası
US Open böyle bir güvenlik balonu içinde turnuvayı yaparken bizde ise 7 Eylül tarihinde bir WTA turnuvası hazırlığı devam ediyor. 2005 yılında Türk tenis tarihinin ilk WTA turnuvası olarak başlayan, 2011-2013 yıllarındaki WTA Championships nedeniyle üç yıl ara verilen ve 12 defa kapılarını açan/açabilen WTA İstanbul Cup artık yok! Lisansı özel bir şirket elinde olan turnuvanın adı ve yeri değişti. Herhalde lisans federasyona ya da spor bakanlığına satılmış ya da devredilmiş olmalı ki hemen isim değişikliği yapılarak bir marka yok edilmiş. Galiba bizim coğrafyada en iyi yapılan işlerden biri de bu yıkma ve yok etme, üstüne hemen yeni bir şey çıkma. Yani artık İstanbul Cup yok ama nur topu gibi bir Istanbul Tennis Championship (İstanbul Tenis Şampiyonası) var. Eskisi şehre 50 kilometre uzakta yapılıyordu, seyircisi bir-iki yıl dışında hiç olmadı. Yenisi şehrin içinde yapılacak ama seyircisiz olacağı için farkı anlayamayacağız. US Open bir balon içine alınırken bakalım bizim federasyonumuz İstanbul’da bu balonu nasıl kuracak.
Yani bu balon denen şey önemli…