Borç batağı

Ortalığı sarsan kulüp harcama limitleri ile alakalı gelişmelere hepimiz tanık olduk ancak işin asıl boyutunu, detaylarını pek bilmiyoruz. Konuya biraz anlaşılır bir perspektiften bakmakta fayda var.

Vedat LEVENT Spor
26 Ağustos 2020 Çarşamba

Öncelikle 22 Haziran 2020 tarihinde Dünya Gazetesi’nde Tuğrul Akşar’ın ‘Çıkmazdaki Dört Klüp Yolunu Bulabilecek mi?” başlıklı gerçekten oldukça detaylı bir finansal analiz yazısı var. Okumanızı tavsiye ederim. Burada Akşar, dört büyük kulübün de finansal analizini yapıyor ve bulgularını okuyucu ile paylaşıyor. 

Akşar’ın yazısındaki bazı özet tespitleri sizinle paylaşıyorum:

Dört kulübün ortalama varlıkları: 1.477.000.000 TL

Dört kulübün yükümlülük ortalaması: 1.985.000.000 TL

Dört kulübün birikimli zarar ortalaması: - 957.000.000 TL

Dört kulübün ortalama özkaynak açıkları: - 566.900.000 TL

Özetle dört kulüp de giderlerini karşılamakta zorlanıyor. Süreç içinde gelirlerinin çok üzerinde bir borçlanmaya yönelmişler, yeterli kâr üretemiyorlar. Bu sebeple artan birikimli zararlar kulüplerde yüksek tutarlı özkaynak açıklarına neden oluyor. Bu süreç sürdürülebilir bir mali yapıdan uzak. Finansal dengeler yitirilmiş, dört kulüp de sürekli borçlanarak devam ettirilmeye çalışılan bir yaşam döngüsüne hapis olmuşlar. Dört kulübün de bilançoları net borçlu ve yükümlülüklerini karşılayacak gelir yaratamıyorlar. 

Akşar, kulüp bazında rakamları açıkladıktan sonra dört kulüp için de ayrı ayrı şu tespiti yapıyor: “Bu durum TTK’nın 376. maddesi kapsamında ‘Teknik iflas’ olarak tanımlanır.” 

Bu konuyu değerlendirdikten sonra biraz detaylara bakalım ve konuyu farklı bir açıdan inceleyelim:

Dört büyük kulüp içerisinde borçlular sıralaması Haziran verilerine göre şu şekilde:

1.900.000.000 TL - Fenerbahçe

1.600.000.000 TL - Beşiktaş

1.300.000.000 TL - Galatasaray

882.000.000 TL - Trabzonspor

Bu verilere göre en borçlu kulüp Fenerbahçe. Fakat;

Fenerbahçe’nin Ekim 2019’da da borcu 1.900.000.000 TL imiş. Yani kur farkına rağmen borcu artmamış. Bu demektir ki borcu yüzde 7 oranında aslında azalmış. Aynı dönem ile kıyaslanırsa sırasıyla BJK’nın borcu yüzde 33, GS’nin borcu yüzde 52 ve Trabzonspor’un borcu yüzde 50 artmış. 

Dört kulüp arasında sportif başarısı en düşük olan Fenerbahçe. Gelirleri arasında UEFA geliri olmayan tek kulüp. Fakat yine de kredi borcunun bir kısmını bu süreçte kapatmayı başarabilmiş. 

2019 yılında 215.000.000 TL, 2020 yılında 203.000.000 TL UEFA geliri olan Galatasaray 2019’da 41.000.000 TL, 2020’de ise 441.000.000 TL daha borçlanmış.

Bu süreçte Beşiktaş 400.000.000 TL, Trabzonspor ise 171.000.000 TL ilave borçlanma yapmış. Netice olarak şu söylenebilir: Sportif başarısı en kötü olan Fenerbahçe, kulüpler arasında aynı zamanda bu süreçte en çok geliri yaratan kulüp konumunda. 

Peki, TFF harcama limitleri nedir? Neye göre belirlenir?

Harcama limitleri TFF tarafından belirleniyor. Süper Lig bünyesinde yer alan kulüplerin gelir ve giderleri belirli bir sapma oranı da dahil edilerek hesaplanıyor. Aslında TFF bu limitleri Süper Lig’de mücadele eden kulüplerin finansal yapılarını sürdürülebilir hale getirmek için koydu.

Peki, nasıl hesaplanıyor?

İki yöntem kullanılıyor… Bunlardan ilki gelir gider farkı üzerinde hesaplanırken diğer yöntemde ise net borç net faaliyet gelir rasyosu üzerinden hesaplama yapılıyor. 2020-2021 sezonunda TFF harcama limitleri her iki hesaplama sonucunda bulunan tutarların ortalaması alınarak belirlendi. 

Şimdi de Fenerbahçe’nin itirazına göz atalım. Fenerbahçe neden ve nasıl itiraz etti? 

07.08.2020 tarihli açıklamasında Ali Koç’un üzerinde durduğu noktalar şunlar: 

- İçinde bulunduğumuz durum sürdürülebilir değildir. Türk futbolu birkaç kulüp dışında batak durumdadır. 

- Finansal Fair Play, Türkiye’de netice vermedi. Biz de yerel FFP’mizi geliştirdik. Buradaki amaç kulüplerin finansal yapılarını sağlıklı hale getirecek süreci yönetmek ve gerektiği zaman müdahale etmek. 

- Fenerbahçe olarak 92.000.000 EUR olarak aldığımız maaş bütçesini 64.000.000 EUR’ya indirdik. Doğru istikametteyiz. Yeni borç almadık. Belli banka borçlarını indirdik. Kulübün ürettiği gelirin yüzde 80’inin kulübe girmediği bir ortamda kendi imkânlarımızla gemiyi bir yere kadar yüzdürdük. Şimdi bizden maaş bütçesini bir anda 64.000.000 EUR’dan 18.000.000 EUR’ya indirmemizi istiyorlar. Bu gerçekçi veya mümkün değildir. 

- Bir kuruş borcu olmayan kulüpler var. 200 milyonluk transfer geliri sağlıyor. Hesaplamada ise bunun üçte biri yazılıyor. Diğer üçte ikisi banka borcunu ödemek için. Ancak kulübün banka borcu yok. 

TFF kulüplerle çok yüzeysel seviyede istişare ediyor. “Geçen seneki sistemi uygulayacağım” diyor. Ancak düşünmüyor ki bu sene pandemi diye bir gerçek var. Zaten daha öncede sıkıntılıydık. Yayıncı kuruluşun yaptığı teklifler öncekine göre oldukça az. Stat gelirleri belirsiz. Hal böyleyken aynı sistemi uygulayacağım demek gerçekdışı bir yaklaşım. UEFA’nın pandemiyi göz önüne alarak kendi finansal fair play sistemini gevşettiğini göz önüne almak lazım. 

-        Yapılandırma yapmış kulüplerin ana parası hesaptan çıkartılıyor. Biz yapılandırma yapamadığımız için bizimki hesaba ekleniyor. Sorun buradan çıkıyor. 

-        İki sene sonra yapılandırma yapmış kulüpler ana para ödemelerini yapmaya başlayacak. O zaman yine göreceğiz eksi limitleri.

-        Biz yapılandırmayı imzalamadık. Bunun sebebi yapamayacağımız şeyin altına imza atmak istemememizdir. İmza attığımızda temerrüte düşüyoruz. Bunun ağır cezaları var. Beş senede bu iş dönmez. Bu borç ancak on senede ödenir. O yüzden bu işin başından doğru kurgulanması gerekiyor. Büyük kulüpler bu borçları on senede ödeyebilecek ekonomiye sahiptir. İki - üç sene anapara faiz ödemesiz, on yıllık bir sürede bu iş döner. Ama ne hikmetse başında doğru kurgulayamıyorlar. 

 

Gerçekten kulüplerimizin durumu oldukça zor. Ancak yapılandırma sürecinin beş yıl ile sınırlandırılması Koç’un da belirttiği gibi izaha muhtaç. Sözleşmeyi imzalayan kulüplerin beş senelik süre zarfında teknik olarak temerrüte düşme ihtimalleri yüksek. Pandemi süreci de borç batağı içinde yüzen kulüplerimize pek yardımcı olmuyor.

Hepimiz süreci bekleyip göreceğiz. Umarım Türk futbolunun 2000’lerdeki o parlak yıllarını çok fazla özlemeyiz.