Kısacası, İsrail ile masa altında da olsa derin ilişkileri olan ülkeler yüksek sesle “Neden diplomatik ilişki kurulmasın?” seviyesine geldi. Bu görüşte olanlardan en sık duyulan argümanlar; 1970-80’lerin şartlarında yaşamıyoruz. İsrail devletinin tamamen yıkılması söz konusu değilse onu yok saymamız da çözüm sağlamaz. Filistin meselesi İsrail’siz çözülmez vs vs… • HEDİYE LEVENT - EVRENSEL
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
BİRLEŞİK Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün’den sonra İsrail ile ilişkileri normalleştirecek üçüncü Arap ülkesi olmaya hazırlanıyor. Önümüzdeki haftalarda iki tarafın liderlerinin ABD’de Beyaz Saray’da bir araya gelip ilişkileri resmileştirmesi bekleniyor.
Baştan söyleyelim herhangi bir ülkenin başka bir ülke ile diplomatik ilişki kurma kararı almasında elbette olumsuz bir taraf yoktur. Nitekim Türkiye, İsrail’i ilk tanıyan Müslüman çoğunlukta ülke olmuştur. Ancak tuhaf olan, BAE ile İsrail’in anlaşması sayesinde İsrail’in Filistin’i kısmen ilhak etme planının önüne geçildiğinin söylenmesidir.
İŞTE tam da İsrail’in Filistin’e karşı nasıl bir adım atacağının beklendiği bir dönemde BAE ile normalleşmeye yönelik açıklamanın denk getirilmesi zamanlama açısından dikkat çekicidir.
İsrail ile BAE arasındaki perde arkasındaki ilişkiler, 2010 yılında Filistinli Hamas örgütünün liderlerinden Mahmud el Mabhuh’un Dubai’de bir otel odasında öldürülmesiyle dibe vurmuştu. Baş şüpheli de İsrail’in gizli servisi Mossad idi.
İsrail basınına konuşan Amerikalı yetkililere göre, BAE, ilişkilerin suikast öncesine dönmesi için İsrail’den o döneme kadar reddettiği bazı teknoloji transferi taleplerinde bulundu. Amerikalı yetkili, bunların neler olduğu konusunda bilgi vermezken, İsrail’in İHA, füze, tarım ve sağlık sektöründe etkili olduğunu hatırlamakta fayda var.
NİLGÜN TEKFİDAN GÜMÜŞ
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/israil-bae-hamlesinin-sifreleri-41592196
BAE’nin İsrail’le ilişkilerine dair attığı bu adımın normalleşmenin de ötesinde stratejik bir ittifak olduğu şüphe götürmez. Zira Kızıldeniz limanları üzerinde, Afrika Boynuzu, Yemen ve Akdeniz’de Libya’ya müdahale yoluyla bölgesel kontrolünü genişletmek için Amerikan himayesini İsrail gibi güçlü bir bölgesel müttefikle perçinleme yönündeki arzu ve ihtiyacı aşikar.
Dahası, Filistin konusunda İsrail Başbakanı Netanyahu’nun en zor döneminde gerçekleştirdiği normalleşme, İsrail sağına ücretsiz bir armağan olduğu kadar başkenti Kudüs olan 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin kabulünü ve Filistinli mültecilere dönüş hakkını öngören “Arap Barış Girişimi”nden tek taraflı bir geri çekilme barındıran bir girişim olduğu söylenebilir.
Öte yandan Netanyahu’nun MOSSAD Başkanı Yossi Belin’i İsrail-BAE Anlaşması için Abu Dabi’ye göndermesi meselenin aslında sıradan bir normalleşmenin de ötesinde askeri ve istihbarat alanında bir işbirliği olduğunun bir kanıtı.
İsrail, tarihinin en sağcı ve faşist hükümetlerinden birine önderlik eden Netanyahu’nun liderliğinde Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmek istiyor. İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının mümkün olan en geniş alanını ilhak etmeye hazırlandığı sırada BAE’nin attığı bu adım, Netanyahu’nun elinin güçlendirme, faşist ve sağcı yaklaşımların tahkimi anlamına geliyor.
Netanyahu, 2002 Arap Barış Girişimi’nin savunduğu “barış karşılığı toprak” ilkesini reddetmeye devam ederek yerine “barış karşılığı barış” ilkesini koymuştu. Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmeye büyük önem veren Netanyahu, Filistin meselesine çözüm bulamadan Arap ülkeleri ile yapacağı sözde barışın Filistinlileri güçsüzleştirme ve onları Arap derinliğinden soyutlama projesinin bir parçası olarak görüyor, bu yüzden bölgesel tasavvurunu da böyle bir strateji üzerine inşa ediyor. Bu sayede İsrail, Filistin davasını marjinalleştirebileceğini, onu izole etmeyi, Filistinlileri teslim olmaya zorlamayı hedefliyor. Bu yüzden Abu Dabi’yle normalleşme yönünde attığı bu adım, Tel Aviv adına önemli bir kazanım ve başarıdır. Bunu kabul etmek lazım.
BAE, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Bahreyn’i içeren bir Arap ekseninin parçası ve bu eksenin birçok Arap ülkesi üzerinde önemli bir nüfuzu mevcut. İsrail, BAE ile barış anlaşmasının imzalanmasının diğer Arap ülkelerini de aynı şeyi yapmaya teşvik edeceğini umuyor.
Ekonomik açıdan ise İsrail, BAE ile yaptığı barış anlaşmasının Emirlik ve Körfez yatırımlarının akınına yol açacağını umuyor. Öte yandan İsrail, başta siber güvenlik, casuslukla ilgili hizmetler, ileri teknoloji ve askeri teçhizat olmak üzere bir dizi alanda BAE’ye ve oradan da Körfez ülkelerinin geri kalanına ihracatını artırmaya çalışıyor. Aynı zamanda İsrail şirketlerinin faaliyetlerini artırmayı ve bölgede şubeler kurmayı hedefliyor.
İSLAM ÖZKAN
Geçen pazartesi günü Almanya’nın Köln şehri yakınındaki Nörvenich Havaalanı’na 6 adet F-16 uçağı indi...
Havacılık meraklıları uçakların inişini bol bol fotoğrafladı...
Bazı tarihçiler de oradaydı... Çünkü bu 6 adet F-16 uçağı, o gün orada bir tarih yazıyordu...
Pazartesi günü tarih yazan 6 tane F-16 uçağı
Sivil havaalanına inen 6 uçağın kanatlarında Davud yıldızı vardı.
Yani İsrail Hava Kuvvetleri’ne mensup F-16’lardı bunlar...
Ve tarihte ilk kez bir İsrail askeri uçağı Alman hava sahasına girip bir havaalanına iniyordu.
Üstelik bu 6 F-16 Alman Hava Kuvvetleri ile ortak bir askeri tatbikat yapacaktı...
Tatbikatların adları da şöyleydi: BlueWings 2020 ve MAGDAY ...
Düşünebiliyor musunuz?
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden bu yana 75 yıl geçti...
O savaşta 6 milyon Yahudi hayatını kaybetti.
Holocost hatıraları hâlâ hafızalarda...
Ve bu iki devlet tarihi bir olaya imza atıyor...
Pazartesi günü tarih yazan 6 tane F-16 uçağı
Dün bu haberleri okuyunca İsrail Savunma Bakanlığı’nın Twitter hesabına baktım.
Yan yana konmuş Alman ve İsrail bayraklarının altında haberi şu ilginç slogan ile duyurmuşlar: “Geçmişi hatırlayarak geleceği kurmak...”
İsrail Hava Kuvvetleri’nin Twitter hesabında ayrıca ilginç bir bilgi vardı.
İki ülkenin jetleri en büyük soykırım kampı olan Dachau kampı ve Münih Olimpiyatları sırasında Filistinli gerillaların saldırısı sırasında hayatını kaybeden 11 İsraillinin anısına Fürstenfeldbruck Havaalanı üzerinde uçuş yapacak.
İsrail Hava Kuvvetleri iki hafta önce bu haberi verirken gidecek olan F-16’ları şöyle tarif etmişti:
“Sky Shield EW ve Delilah ALCM silahlarıyla yüklü IAF F-16 Block 50 Barak...”
Görünen o ki, bu uçaklar tek bomba atmadan önemli bir zafer kazandı...
Bence 21’inci yüzyılın tarihini savaşlar değil, barış ve anlaşmaları yazmalı...
Yani diplomasi...
ERTUĞRUL ÖZKÖK
1967’deki ünlü “Altı Gün Savaşı”, Araplar açısından tam bir hezimetti: İsrail, sınırlarını üç buçuk kat genişleterek, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü (Ürdün’den), Golan Tepeleri’ni (Suriye’den), Sina Yarımadası’nı (Mısır’dan) ve Şeba Çiftlikleri’ni (Lübnan’dan) işgal etti. Tüm bu stratejik toprakları İsrail’e kaptıran Arap ülkeleri, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları daha da derinleştirdi. İşgalden iki yıl sonra Mescid-i Aksâ’nın ateşe verilmesinin meydana getirdiği şokla aynı masa etrafında buluşmak zorunda kaldıklarında bile, çoğu ülkenin lideri birbirinden nefret ediyordu.
1973 savaşı (Yom Kipur), Mısır’ın Sina’daki İsrail hatlarını bir miktar yarabilmesi noktasında dikkat çekiciydi. Ama burada da, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın niyeti “İsrail’i yok etmek” değil, ülkesinin “İsrail’le barış yapacak kadar güçlü” olduğunu göstermekti. Nitekim, savaştan önce Sedat’ın gönderdiği sinyalleri ciddiye almayan ABD ve İsrail, Mısır’ı göz ardı etmemek gerektiğini görmüş, Camp David Anlaşması’na giden yol da böyle açılmıştı. Savaşta Mısır’ı bonkör biçimde destekleyen ve “İsrail’in yıkılmasını” samimiyetle arzulayan Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın 1975’te bir suikasta kurban gitmesi sayesinde, Sedat rahatça karşı kampa geçmişti. Ne var ki, o da İsrail siyaseti nedeniyle 1981’de öldürülecekti.
Ayakta kalması Amerikan ve İngiliz yardımına ipotek edilen Ürdün Krallığı, 1994’te İsrail’le barış anlaşması imzalayan ikinci Arap devleti olduğunda, Arap kamuoyu bu durumu 1979’daki “Camp David Hezimeti” kadar garipsememişti. Adeta “Ürdün’ü anlıyorlar”dı. Sürekli kayıplar ve gerileyişler, her cephede yenilgiler, çöken ekonomiler, İslâm dünyası içindeki bitmez-tükenmez çatışmalar vb. yüzünden, Ürdün’e kızacak mecal de pek kalmamıştı. İsrail’le coğrafî yakınlık da, Ürdünlü yöneticilerin “mazur” görülmesinin bir diğer sebebiydi belki.
Aradan onca yıl geçtikten sonra BAE’nin İsrail’le barış masasına oturmasının bugün böylesine kızgınlığa yol açmasının nedeni ise, “normalleşme” meselesinin artık tamamen İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir tuzağa dönüşmesi. Anlaşmanın “Filistin’e ihanet” olarak değerlendirilmesinin arka planında, İsrail’le coğrafî yakınlığı bulunmayan ve şimdiye kadar hiç savaşmamış bir ülkenin, birden bire barışa soyunmasının yol açtığı derin ve haklı kuşku da var. Mezkur anlaşmada, Filistin’in ve Arap dünyasının pratik bir faydası söz konusu olmadığı gibi, BAE’yi yöneten siyasî aklın böyle bir hassasiyeti de bulunmuyor.
TAHA KILINÇ
https://www.yenisafak.com/yazarlar/tahakilinc/kaosun-tarihi-2055985
Malumun ilâmından başka bir anlama gelmeyen “İbrahim Barışı”nda vurgulanan bir başka husus da şuydu: “Artık dileyen Müslümanlar, rahatlıkla Kudüs’ü ziyaret edebilecek.” BAE ile İsrail arasında uçuşların resmen başlamasıyla, bunun kolaylaşacağı açık. Ama meselenin bir başka boyutu daha var: BAE, özellikle Kudüs’te rol çalmaya hazırlanıyor. Bu noktada, Ürdün de BAE’nin Filistin’deki varlığından rahatsızlık duyuyor. BAE’li bazı zenginlerin ve resmî kuruluşların, son dönemde Kudüs’te gayrimenkul satın almaya başladığı, bazı Siyonist kurumlarla işbirliğine gittiği, hatta BAE’nin satın aldığı bazı mülklerin kontrolünün Siyonistlere devredildiği, özellikle Kudüs’ü yakından izleyenlerin bildiği bir hakikat. “Normalleşme” ile birlikte, bilhassa bu meseledeki BAE-İsrail işbirliğinin daha da derinleşmesinden endişe ediliyor. Haklı olarak.
BAE’nin Filistin’deki varlığını görünür kılmasının, Türkiye açısından da anlamı büyük. TİKA ve diğer kurumlarımızın Kudüs ve diğer şehirlerde sürdürmeye çalıştığı hizmetlerle ilgili aksamalar ve engellemeler yoğunlaşabilir. İsrail yönetimi, yeni partneri BAE’ye alan açmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
BAE ile İsrail arasında gerçekleştirilen barış müsameresinin bir benzerinin, yakın zamanda Suudi Arabistan’la da sahnelenmesi sürpriz olmaz. Perde arkasında zaten birbiriyle çok yakınlaşan ve her alanda işbirliğini geliştiren Riyad ve Tel Aviv’in, el ele perde önüne çıkması artık kimseyi şaşırtmayacaktır.
TAHA KILINÇ
https://www.yenisafak.com/yazarlar/tahakilinc/normallesme-2055948
Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasında doğrudan ilişki kurulmasını öngören anlaşma gündemi çalkaladı. Sert çıkanlar, sessiz kalanlar, karnından konuşanlar, destekleyenler, en çok da pusuya yatıp gidişatı izlemeyi seçenler… Bölge ülkelerinin gündeminin ilk sıralarındaki birkaç konudan biri hâlâ BAE-İsrail anlaşması.
Anlaşma, bölgedeki iki ülkenin diplomatik ilişki başlatma kararından çok daha fazlası aslında. Birçok yönüyle sarsıcı ve geri döndürülmesi çok zor bir yeni dönemin eşiği gibi…
BAE-İsrail arasında resmi olmasa da ilişkilerin köklü, çok yönlü ve kesintisiz devam ettiği bölgenin bilinen sırlarından. Aslında bu konuda BAE yalnız değil. Özellikle Arap Ayaklanması sonrası bölgede oluşan siyasi durum, bozulan/kurulan müttefiklik ilişkileri, bölgeye ABD’nin-Rusya’nın-Türkiye’nin daha fazla dahli, İran’ın nüfuz alanını derinleştirip genişletmesi gibi faktörler İsrail’e yaklaşımı da etkiledi.
2011’e kadar bölgedeki birçok ülke için ‘tabu’ olan İsrail ile doğrudan ilişki kurma meselesi artık açıktan tartışılır hale geldi. Bu gidişatı hızlandıran faktörler arasında bir tarafta ABD’nin, diğer tarafta Rusya’nın İsrail dahil bölge ülkeleri ile ilişkilerini derinleştirmek için yaptıkları yoğun ataklar da var. ABD ve Rusya’nın bölgedeki hamleleri için asgari düzeyde de olsa istikrara ve krizleri kontrol edilebilir düzeyde tutmaya ihtiyacı olduğu açık.
Kısacası, İsrail ile masa altında da olsa derin ilişkileri olan ülkeler yüksek sesle “Neden diplomatik ilişki kurulmasın?” seviyesine geldi. Bu görüşte olanlardan en sık duyulan argümanlar; 1970-80’lerin şartlarında yaşamıyoruz. İsrail devletinin tamamen yıkılması söz konusu değilse onu yok saymamız da çözüm sağlamaz. Filistin meselesi İsrail’siz çözülmez vs vs…
HEDİYE LEVENT
https://www.evrensel.net/yazi/86978/herkesin-bildigi-sirlar
İki ülkenin ilişkilerini normalleştirme kararı tam da İsrail, Batı Şeria’nın bir bölümünü Trump’ın ‘Yüzyılın Planı’ adı altında sunduğu önerisindeki gibi ilhak etmeye hazırlanırken geldi. Normalleşme ilanının yapıldığı ABD, İsrail ve BAE ortak açıklamasında, İsrail’in bu ilhaktan vazgeçmese de şimdilik rafa kaldırdığı da duyuruldu. Açıklamaya göre, böylece BAE ve İsrail’in başlattığı ‘bölgesel barış vizyonu’na bir şans verilecekti.
Aslında ‘barış karşılığı normalleşme’ yeni bir fikir değil; 2002 yılında İsrail’in Batı Şeria’yı yeniden işgal edip, Arafat’ı kuşatma altına aldığı dönemde ortaya atılmıştı. Fikrin orijinalinde, bağımsız ve yaşayabilir bir Filistin Devleti kurulduktan ve İsrail işgal ettiği topraklardan çekildikten sonra, İsrail ve Arap ülkeleri ilişkilerinin normalleşmesi öngörülüyordu, tersi ya da Filistin sorununda hiçbir ilerleme olmama pahasına değil. Fakat, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme planının BAE ile ilişkileri normalleştirme karşılığı rafa kaldırması, bu normalleşmenin neden şimdi yapıldığı sorusuna da bir yanıt oldu, yoksa BAE ve İsrail’in yıllardır kapalı kapılar ardında görüştüğü ve önemli konularda ortak hareket ettiği bir sır değildi. Ancak tüm bu arka plan hesaba katıldığında normalleşme kararını aslında çok da ‘anormal’ bir gelişme olarak görmemek gerek.
FEYZA GÜMÜŞLÜOĞLU
https://fikirturu.com/jeo-strateji/bae-israil-normallesmesi-neden-cok-normal/
Bu anlaşmanın içeriği ile kazanan ve kaybeden tarafları maddeler halinde yazacak olursak:
1. ABD’de Trump yönetimi, barış politikası ve İsrail’e pozitif katkılar sunmak bakımından seçmenleri nezdinde olumlu bir imaja kavuşuyor. Trump açısından seçim öncesi Biden’ın yelkenlerinden biraz rüzgâr almak için iyi zamanlanmış bir siyasal atak olarak değerlendirilebilir.
2. İsrail’de Netanyahu kendisini “Arap düşmanlığı çemberini başarılı bir şekilde kıran büyük bir devlet adamı” olarak lanse etmeye başlayabilir. Aleyhindeki yolsuzluk suçlamaları karşısında, uzun zamandır konuşulan olumsuz haberlerden sonra, Netanyahu’nun imajını düzeltecek bir gelişmedir.
3. BAE “İsrail’in ilhakını durdurmak için barış yapan Arap ülkesi” propagandası yapmaya başladı. Fakat İsrail, anlaşmanın ilhak politikasını ertelediğini, ortadan kaldırmadığını söylüyor ve bunun tamamen geçici olduğu konusunda ısrar ediyor.
4. Filistinliler müzakerelere herhangi bir şekilde veya biçimde dahil oldu mu? Hayır, olmadı. Filistinliler ilhakın “geçici” olarak durdurulmasına destek verdiler mi? Filistinliler hiçbir şekilde bu anlaşmaya olumlu bir tepki vermediler.
5. İsrail’in Arap toprakları üzerindeki yayılmasına karşı birliktelik oluşturmak amacıyla kurulan 22 üyeli Arap Birliği ve 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bu anlaşmaya nasıl bir tepki verdi? Türkiye’den bariz bir tepki gelmesine rağmen, Mısır ve Suudi Arabistan’ın sessiz kalması oldukça manidardır. Bundan sonra bölge siyasetinde ve İslam ülkeleri nezdinde diğerlerinin rolü zayıflarken Türkiye’nin liderlik rolü daha da güçlenecektir. Zira anılan anlaşmaya en ciddi tepki Türkiye’den geldiği gibi, gerek coğrafi sınırları içinde gerekse Doğu Akdeniz’de görüldüğü gibi, denizlerdeki haklarını koruma konusunda, bölge ülkelerinin de hukukunu gözeterek yaptığı ataklar, başta İİT ülkeleri, uluslararası kamuoyu ve bölge halkları nezdinde ilgiyle izlenmekte. Buna ilaveten, Türkiye’nin Orta Doğu ülkelerinin karşılaştıkları sorunlarda yapıcı tutum sergilemesi, insani yardım faaliyetleriyle gönülleri kazanması ve askeri kapasitesini her olayda caydırıcı bir güç olarak ortaya koyması, İİT ülkelerinin ve bölge halklarının Filistin sorununda teslimiyetçi politikalar yerine, kalıcı ve adil barış arzusunu canlı tutmasında en önemli katkıyı sağlamaktadır.
6. BAE İsrail’in ilhakı durdurmayı iptal etmesi halinde anlaşmayı iptal etme hakkını saklı tuttu mu? Hayır; bu konuda bir açıklama yok. Aksine, Netanyahu ilhak kararını geçici bir süreliğine askıya aldıklarını ifade etti. Yani İsrail tarafı bir süre sonra yeni ilhak kararı verebilir.
Sonuç olarak, anlaşma İsrail için büyük bir galibiyet anlamına geliyor. İsrail zamanla diğer Sünni Arap devletleriyle de ilişkilerini normalleştirecek ve böylece işgal ettiği topraklarda statüsünü önemli ölçüde artıracak avantajlar elde edecektir. Bu anlaşma ile Araplar İsrail’i uluslararası alanda izole etme ve boykot etme hamlelerini artık geride bırakacaklardır. Bundan sonra Filistinliler İsrail karşısında daha yalnız olduğunu görerek topraklarını savunma konusunda farklı direniş stratejileri deneyecektir. Bu noktada, Orta Doğu çatışması bitmeyecek, aksine çok boyutlu Orta Doğu çatışma sistemini daha karmaşık hale getirecektir. Öngörülebilir bir gelecekte bu çatışma devam edecek ve nihai barış sağlanamayacaktır.
PROF. DR. SÜLEYMAN KIZILTOPRAK
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/bae-israil-anlasmasi-filistin-e-teslim-ol-cagrisi-mi/1948738
Netten okumalar
https://www.yenisafak.com/yazarlar/nedretersanel/biz-de-israille-anlasalim-mi-2055989
https://www.gzt.com/gercek-hayat/istanbul-yahudileri-sekuler-bir-topluluktur-3549191
https://www.ocakmedya.com/musluman-toplumda-yahudi-yahudi-toplumda-musluman-olmak/
https://www.dunya.com/kose-yazisi/israil-bae-iliskileri-turk-sirketlerini-nasil-etkileyecek/478366
https://www.turkisrael.org.il/single-post/2020/08/18/Kiryat-HaMelaha-Sanat-ve-Zanaat-Birarada
ENTELEKTÜEL 'BAYAN K.', FÜHRER'İN BİR DÂHİ OLDUĞU KANISINDAYDI...
HİTLER'İ YANLIŞ ANLADILAR, BEN ONA HÂLÂ İNANIYORUM!
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/08/13/hitleri-yanlis-anladilar-ben-ona-hala-inaniyorum/
NAZİLER DURMADAN YALAN SÖYLÜYOR VE HASIMLARIYLA ALAY EDİYORDU!
https://www.star.com.tr/acik-gorus/israil-ile-normallesme-hevesi-sirada-kimler-var-haber-1567067/
https://www.evrensel.net/yazi/87010/bayern-munihin-kendi-tarihine-uzun-yuruyusu-1
Takılan tweetler
Galata’da JJ Rousseau’nun babası Isaac için bilgilendirme panosu
Sait Faik Abasıyanık, döneminin güzellik yarışması jürisinde. Güzelleri gördükçe yüzünde güller açıyor.
Rehber, araştırmacı, yazar @NukhetEveri ADİP için kültürel miras emekçilerini ağırlıyor. Beşinci bölümde Nisya İşman Allovy ile 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi üzerine konuştu.
“İçine kapalı bir toplum olan Yahudilerin Türkiye genelinde tarihleri, dini gelenekleri çok az bilinir. 500. Yıl Vakfı Anadolu topraklarında 500 yıldan çok daha fazla geçmişi olan Yahudi toplumunu, geleneklerini, göreneklerini, tarihini tanıtmanın en iyi yolunun müze olduğunu düşünmüş, kolları sıvamış. İstanbul Beyoğlu’nda bulunan müzeyi Yahudilerin tatil günü olan Şabat yani cumartesi haricinde haftanın 6 günü 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilirsiniz. Müzenin alt katında yani Kültür Merkezi’nde sürekli ve süreli sergiler yer alıyor. Arşivi ve deposu da oldukça zengin olan müzenin müdürü Nisya İşman Allovy satın alma ve bağış yoluyla müzeye kazandırılan eserlerin tamamının sergilenebilmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü belirtiyor. 500. Yıl Vakfı yayıncılık hakkına da sahip, kültürel miras konulu eserler yayınlıyorlar. Müze ve vakıf somut olmayan kültür mirası ile ilgili bir proje yürütüyor. Artık yaşanmayan Yahudi semtleri ve şehirleri ile ilgili olarak sözlü tarih çalışması devam ediyor. Türkiye Yahudileri çok dindar olmasalar da geleneklerini ön planda tutan bir toplum. Aile içinde bir arada olmak, gelenekleri sürdürmeyi çok önemsiyorlar. Başkan Silvyo Ovadya Sefarad Kültürü Derneği’nin çalışmaları sayesinde Ladino adı verilen dillerini gençler arasında yaşatma girişimlerinin başarılı olduğunu belirtiyor. Türkiye Yahudileri hakkında çok daha fazlasını videomuzda bulacaksınız.”
http://adipanadolu.org/sayfa-detay/500-yil-vakfi-turk-musevileri-muzesi/167
https://www.youtube.com/watch?v=YuS1CY0qV8k&t=3s
Rodos / Cos Holokost anma etkinliğini kaçırdınız mı? Sorun değil, aşağıdaki bağlantıdan görüntüleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=xt5QxHr_Tbw
https://twitter.com/EzraBessaroth/status/1296150753199812608
Bir zamanların miniği, yıllardır futbol dünyasının devi Bayern Münih... Senelerdir rakiplerinin yıldızlarını toplayarak onları ufalayan Bavyeralılar, bugün kimileri için nefret objesi tıpkı Nazilerin iktidarında olduğu gibi. O zaman Yahudiydiler, uzun süredir canavar gibiler!
#DolmayikasFrenkes
Es una komida muy antigua, ke se gizava anyos antes; i de kuala mos estamos olvidando.
Materyales
1kg de tomates vedres
Materyales para el gomo de aryentro
300 gr de karne molinada
4 revanadas de pan bayat (solo la miga)
Pimyenta preta
2 guevos
Es una komida muy antigua, ke se gizava anyos antes; i de kuala mos estamos olvidando.
En primero aze las koftikas chikas i redondas i friyelas en la azete.
Kavaka lo de aryento de las tomates. I mete las koftikas. Tapalas kon lo ke kortates de
enriva. Untalas al guevo i friyelas. En friyendo en primero la parte de enriva despues aboltalas.
Metelas a la kaldera. Echa el kaldo de karne enriva i ornealas.
Una otra resefta tiene el nombre de Reinadas.
https://twitter.com/eyahudiyemekler/status/1297217831570997249