1943’te Tunus’un bir banliyösündeki bombardımanda ailesinin büyük bir kısmını yitiren ve Yahudilerin Libya’dan nakledilmelerine şahit olan bir gencin öyküsü…
Ebeveynlerimle Bingazi’den Tunus’a bir kamyon içinde nakledildiğimde ve Tunus’un 10 Mart 1943’te bombalandığına şahit olduğumda, küçük bir çocuktum. Yıllar boyunca bombalama olayının şartlarını soruşturdum ve bu süreç dâhilinde, arşivlerden Libya Yahudi Cemaati’nin II. Dünya Savaşı esnasında Fransız Kuzey Afrika’sına nakledilişinin ayrıntılarını keşfettim ve yeniden oluşturdum.
Bu olay 1938’de Mussolini liderliğindeki faşist İtalya’nın eylül ayında, Libya’da, aralarında Yahudilerin de bulunduğu 7000 yabancının İtalya’ya transfer edilmesini talep etmesi ile başladı. Ülkedeki İtalyan yönetici Bastico, bu kişilerinin sadakatlerinin şüpheli olduğunu ve varlıklarının yiyecek sıkıntısını daha da ağırlaştırdığını iddia ediyordu. Ancak İtalyan İçişleri bu fikri veto etti. Çünkü hapishanelerde yeterince yer yoktu. Yeni toplama kamplarını inşa etmek için malzeme yetersizdi ve nakliye sorunları vardı.
Bakanlık, ‘Tehlikeli vatandaşlar’ın, Libya’da kalmalarını ancak mümkün olmadığı takdirde, aralarındaki Fransız ve Tunus vatandaşlarının (Yahudi ya da Müslüman olsun) kendi ülkelerine Tunus, Cezayir ve Fas’a nakil edilmelerini uygun gördüğünü belirtti. Bu plana Mussolini’nin resmi onay vermemiş olmasına karşın, 20 Eylül 1941’de bu operasyonun icra edilmesinin karmaşık ve zor olduğu ortaya çıktı.
Yaklaşık iki yıllık bir süre zarfında, Bingazi’nin yer aldığı Doğu Libya’daki Cyrenaica bölgesi, savaşan taraflar arasında beş kez el değiştirdi. Nisan 1941’de İtalyanlar Bingazi’yi geri aldılar. İtalyanlar, Vichy hükümeti yetkililerinin Fransız vatandaşlarının Libya’dan tahliye edilmesi durumunda, uygun ve insancıl muamele görmeleri, varlıklarının güvence ve kayıt altına alınmasının ve Libya’da kalan varlıklarının kendilerine nakil noktalarında iade edilmesinin taahhüt edilmesi için gerekli yaklaşımı sağlayabildi. Ancak bu taleplerin hiçbirisi yerine getirilmedi; Yahudi tehciriler üzerinde uygulanan kısıtlama ve uygulamalar katı oldu.
Aralık 1941’de Bingazi tekrar müttefik kuvvetler tarafından ele geçirildiyse de kısa bir süre sonra Alman ve İtalyan birliklerinin eline geçti. Bu aşamada faşist yetkililer yabancı tebaalı kişilerin Libya’dan ihraç edilmesi ile ilgili planın acil olarak tadil edilmesini istedi. Ve Bingazi’de kalan Yahudilerin Tripolitania içlerinde bir toplama kampında bir araya getirilmesini emrettiler. Ancak Mart 1942’de İtalyan yetkilileri ile bir Fransız delegasyonu arasında nihai bir anlaşmaya varılarak, tüm Fransız vatandaşlarının Tunus’a organize ve düzgün bir şekilde nakledilmesine karar verildi. İşlemler, mayıs ayının ortasında başlayacaktı fakat bu daha fazla zaman aldı.
Libya’da antisemitizm
Bu arada 1942’nin ilk aylarında Libya’da hukuki alanda antisemitizm başlamış, Libyalı Yahudileri Müslümanlardan ayırt eden 25 madde içeren ırkçı nizamnameler yayınlanmıştı bile. Antisemitizm, üç Yahudi’nin yargılanıp idam edilmesiyle doruk noktaya ulaştı. 15 Temmuz 1942’de ise Fransız ve Tunusluvatandaşlar bir araya getirilerek Tunus, Cezayir ve Fas’a tahliye edilmeye başladılar. Tehcir edilen kişilerin tanıklıklarına göre, ailelerin tümü kamyonlara doldurulmuştu. Bir gün öncesinde 203 Fransız Yahudi’sinden oluşan ilk nakliye Tripoli’den Tunus sınırına yakın Zuara’ya gerçekleştirildi. Kısa bir süre içinde doğuda yer alan Cyrenaica vilayetindeki 591 Yahudi, Tripoli ’de bir araya getirilerek oradan Tunus sınırına nakil edildiler. Kamyonlar, kötü yollarda konvoylar halinde hareket ediyor ve Yahudileri Ben Gardene sınır istasyonuna bırakıyorlardı. Bu şekilde, Yahudilerin büyük bir kısmı 1942 yılının temmuz ve ağustos aylarında Tunus’tan ihraç edilmiş oldu.
Libya’daki Afrika İtalya’sı polisinin kayıtlarına göre, bu nakliye operasyonun kapsamında 2.542 Fransız vatandaşı ve Fransız himayesinde bulunan kişi yer alıyordu. Bunların 691’i Müslüman, 1861’i de Yahudi’ydi. Bunlardan 514’ü Cezayir’e gitti ve orada onlara merkezi New York’ta olan Yahudi yardım kuruluşu Joint Distribution Committe ve Yahudi aktivist Elie Gozlan’ın Association for Study, Aid and Support adlı kuruluşu yardım etti. 31 Yahudi, Fas’a gönderildiler ve Kazablanka’da yerleştirildiler. Tunus’ta ise Yahudiler değişik yörelere taksim edildiler. 656’sı Tunus kentine götürüldü. Ve bunların çoğu, kentin La Marsa banliyösüne yerleştirildi; 573’ü Sfax’ın yakınlarındaki bir kampa nakil edildi; 35 Yahudi Sousse’a, 29’u da Gabes’e getirildiler. Yahudilerin iskan edildiği yerlerde kalabalık çoktu, yiyecek kaynakları sınırlıydı ve hijyen şartları ise çok kötüydü.
Kuzey Afrika’ya harekât
Kuzey Afrika’ya yönelik kesin askeri harekât, Kasım 1942’de başladı. Ayın 8’inde Müttefik Kuvvetler, Kazablanka ve Oran’a çıkartma yaparak, Cezayir’e doğru ilerledi ve orada Meşale Harekâtıyla Vichy birliklerini yenilgiye uğrattılar. Ancak ertesi gün Alman öncü birlikleri Tunus’a girdi ve izleyen günlerde daha büyük kuvvetler, La Marsa Bölgesi dâhil olmak üzere birkaç şehri zapt ettiler. O ay ülkenin fethi tamamlandı ve Alman SS birlikleri, Yahudi karşıtı tutumları uygulamaya başladı.
General Nehring tarafından 6 Aralık tarihli bir emir ile Yahudi karşıtı talimatlar yürürlüğe sokuldu; Yahudi Cemaati Yönetimi tasfiye edildi. 2000 Yahudi’nin mecburi çalışma için devreye sokulması amacı ile bir yönerge yayınlandı; bunlar Alman tahkimatlarının inşaatında çalışacaklardı (Bu sayı düzenli olarak artacaktı). Ve Yahudilerin sarı yıldız takmaları zorunluydu. Yaklaşık 100 bin kişiyi aşkın Yahudi cemaati, sistemli bir terörden mustaripti; buna sokakta ve sinagoglarda ayırımsız tutuklamalar dâhildi, Yahudilerin malları talan ediliyordu.
Bu zaman zarfında Almanlar, Tunus’un hava ve deniz limanlarını bombalamayı sürdürüyordu. Başlarda Amerikan ve İngiliz birlikleri ayrı ayrı savaşıyordu, fakat Ocak 1943’te faaliyetleri koordine edildi ve tek bir komutanlığa bağlandı. 24 Ocak’ta Libya’da tüm Alman ve İtalyan hava birlikleri, batıya doğru Tunus’taki merkezlere kaydırıldı. İki Alman alayı, El Aouina’da ve La Marsa’ya yakın noktalarda konuşlandı. Dolayısıyla, her iki mevzi, Müttefik Kuvvetler tarafından bombalanıyordu. 10 Mart’ta her iki kentte eş zamanlı olarak Amerikan uçakları tarafından yoğun hava saldırısı gerçekleştirildi. Amaç karşılıklı desteğe engel olmaktı. Ancak La Marsa’ya atılmış olan 4.392 adet parça tesirli bomba istenen yıkımı sağlayamadı. Bu bombardımanı izleyen günlerden 20 Kasım 1942’de Joint örgütü Libya’dan tehcir edilmiş Fransız Yahudilerini tekrar Libya’ya getirebilmek ve Libya’da temerküz kamplarında mahsur tutulan Yahudileri kurtarabilmek için bir operasyon başlattı. 1943 yılının sonunda Elie Gozlan, Tunus’taki Yahudilerin durumunu betimleyen bir mektubu Cezayir’den Joint’in New York’taki merkezine postaladı. Bombardıman saldırıları başlarını sokacak çatı bırakmamıştı; üstelik Almanların eziyeti nedeniyle, Yahudi cemaati derin bir sefalete sürüklenmişti ve sağlık koşulları da kötü durumdaydı.
Ancak 1944 yılının başlarında Bingazi Yahudi Cemaati’nin bir raporunda belirtildiği gibi bin Libyalı Yahudi, Tunus ve Sfax kentlerinden İngilizlerin Tunus ve Libya arasında sınırı kapatmaları nedeniyle birçok kez engellenmelerine rağmen Tripoli’ye geldiler, Libya’ya dönebildiler. Libya’ya dönen Yahudilerin rehabilitasyonunu Joint üstlendi. 1944 Kasım’ında Libyalı Yahudi sığınmacıların çoğu, üç yıllık mecburi bir sürgünden sonra geri dönebilmişlerdi.
Bu olaylar, antisemitizmin faşizmde derin kökleri olduğunu kanıtlamaktadır ve faşist rejimin Yahudileri Libya’dan sürmesi, bu ideoloji hakkında bir tereddütte mahal bırakmamaktadır. Libyalı Yahudiler Avrupa’daki dindaşlarına göre sadece çok daha şanslı olmuşlardı!
Kaynakça: https://www.haaretz.com/world-news/.premium.MAGAZINE-first-libya-s-jews-were-deported-then-the-s-s-stepped-in-1.8504840 (11.02.2020)