Bir savaşı hatırlamak belli kutlama kalıplarının tekrarlanmasıyla gerçekleşir. Büyük hikâyeden uzaklaştıkça detaylar silikleşir. Üzerinden zaman geçen her şey gibi zaferler de sıradan kutlamalarla geçiştirilmeye çalışılır. Ne var ki Büyük Taarruz’un taçlandığı 30 Ağustos Zafer Bayramı bunlardan farklıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramının Türk halkının kalbinde özel bir yeri vardır. Bu yıl 98. defa kutladığımız bu büyük zafere yakından baktıkça ihtişamı daha da anlaşılır. Bu ihtişamı görmemizi sağlayan detaylardan biri 1922-1923 yılları arasında yapılan insani yardımlardır. Günümüzde ekranlardan tanık olduğumuz, savaşlarda çeşitli yollarla bilgi sahibi olduğumuz bu konu böylesine önemli bir zaferde pek aklımıza gelmeyen bir detaydır. Bu konuda Kızılhaç’ın resmi internet sitesinde paylaştığı bilgiler bir hayli çarpıcı.
Bu bilgilere göre Uluslararası Kızılhaç Teşkilatının, 1922 Ocak-Şubat ayları arasında ve 1923’ün başında gerek Türk, gerek Yunan tarafındaki savaş esirlerinin ve sivil halkın durumunu kontrol etmek üzere denetimler yaptığı belirtilir. Bu denetimlere göre Yunanistan’da bulunan esir kamplarında çoğunluğu kadın, çocuk ve ileri yaşta erkeklerden oluştuğu belirtilen savaş esirlerinden bahsedilir. Verilen bilgilerde Yunan Kızılhaç’ının düzenli olarak kamplara ziyaretler yapıp insani yardımlar dağıttığı notu düşülmüştür. Teşkilat, bu esirlerin bir an önce ana vatanlarına gönderilmesi için çağrıda bulunmuş ve bu çağrıdan kısa süre sonra sevkiyatların gerçekleştirildiği belirtilmiştir.
“İzmir ve çevresinden gönderilen Rumlar için Amerikan Kızılhaç'ı tarafından Sakız Adası’nda kurulan kamptan kareler.”
Buna karşılık Türk tarafındaki kamplardaki esirlerin neredeyse tamamı askeri personeldir. Türk Kızılay’ının söz konusu bu savaş esirlerine giysi yardımı yaptığının belirtildiği yazıda, Uluslararası Kızılhaç Teşkilatının Yunan tarafındaki Türk esirlerden farklı olarak, Rum esirlere nakit ve gıda yardımı yaptığı belirtilir. Konuya yakından bakmak detayların anlaşılması bakımından önemlidir.
Uluslararası Kızılhaç delegesi 26 Eylül 1922’de Yunanistan’a gelir. Yunan Kral ve Kraliçesi tarafından karşılanan bu ekip 250 bin kadar Rum’un Yunanistan’a geldiğini ve binlercesinin daha geleceği konusunda bilgi alınca bölgede hazırlıklara başlar. Çadırlar ve aşevleri kurulur. Benzer biçimde çok sayıda Müslüman Türk, evini barkını bırakıp Anadolu’ya geçmektedir. Uluslararası Kızılhaç delegesi 25 Eylül 1922 tarihinde İstanbul’a gelerek incelemelerde bulunurlar. Anadolu’ya gönderilecek yardımları ayarlamaya başlayan delegeler sayıları 2 milyona yaklaşan mülteciler karşısında yeterli yardımı sağlayamaz. Benzer biçimde yardımın Anadolu’ya aktarılması da başarısız olur. Böylece Anadolu’daki halk başta olmak üzere Türk kesimine yapılan insani yardımlar organize edilemediği gibi hayli yetersiz kalır. Tüm bunlar olup biterken Venizelos’un çağrısı Atlantik’in diğer yakasındaki Amerikan Kızılhaç’ı tarafından duyulur. Venizelos’un başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yaptığı bu çağrı I. Dünya Savaşından yeni çıkan ve kendi yaralarını sarmakla meşgul olan Avrupa tarafından duyulmaz. Sayıları giderek artan Rum mültecilere yardım etmek için Amerikan Kızılhaç’ı devreye girerek hemen somut adımlar atar. 1 Eylül 1922 günü Anadolu’dan gelen Rum kökenli halk için devreye girer. 6 Eylül günü İstanbul’da bulunan Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Komiserliği’nde görevli Amiral Mark Lambert Bristol, İzmir bölgesi için bir afet kurulu oluşturulmasını sağlar. Amerikan Kızılhaç’ı ve Near East Relief adlı Amerikan yardım kuruluşu ilk etapta 25 bin dolar bir bütçeyi Rum mültecilere yardım etmekte kullanılmak üzere temin ederler.
8 Eylül’e gelindiğinde tablo ağırlaşır. Bunun üzerine Atina’da görevli Amerikalı diplomat Jefferson Caffery, Amerikan hükümetinden acil yardım talebinde bulunur. Ege kıyılarındaki pek çok limandan Rumların sevkiyatına başlanır. Ancak Yunan gemileri bu iş için yeterli olmayınca devreye Amerikan donanması girer. 9 Eylül’de İzmir’in kurtarılmasıyla tahliye işlemlerinin hız kazanması elzem hale gelir. Sadece İzmir’de 300 bin Rum’un tahliyesi söz konusudur. Bunun üzerine Amiral Bristol, Anadolu’daki Rumlara yapılan yardımların sınırlandırılarak, İzmir’e ağırlık verilmesini ister. Buna ek olarak Fransız, İtalyan ve İngiliz hükümetlerinden de yardım talebinde bulunur. Takvimler 20 Eylül’ü gösterdiğinde ne İtalyan, ne Fransız, ne de İngiliz hükümetlerinden bir cevap alınamamış, durum iyiden iyiye ciddiyet kazanmıştır. Bunun üzerine Amerikan hükümeti kendi başına hareket etmeye karar verir.
“İzmir ve çevresinden gönderilen Rumlar için Amerikan Kızılhaç'ı tarafından Sakız Adası’nda kurulan kamptan kareler.”
Amerikan donanması, Amerikan Kızılhaç’ı ve Near East Relief Amerikan yardım derneği Rumların tahliyesi ve insani yardımları yürütmeye başlarlar. Ancak Yunan hükümetinin yeni gelen Rumlara yardım edecek maddi imkânlarının olmaması bu insanların Anadolu’dan tahliye edildikten sonra Yunan topraklarında bakımları için en kaynak yaratılmasını zorunlu kılar.
Bunun üzerine Başkan Warren G. Harding kongreden 200 bin dolarlık bir yardım paketi çıkarılması için çağrıda bulunur. Amerikan Kızılhaç’ı 100 bin dolarla katkıda bulunurken çeşitli yardım kampanyalarıyla yüklü miktarda para toplanır. Amiral Bristol, Yunan makamlarından Yunan ordusunun yardım faaliyetlerine katkıda bulunması konusunda çağrı yapsa da savaştan çıkmış ve dağınık haldeki Yunan ordusundan beklenen yardım alınmaz. Bunun üzerine mülteciler Yunan ana karasına ulaşmadan önce adalarda kurulan kamplarda koruma altına alınmaya başlanır. Sakız Adasındaki kamp bunlardan biridir. Ekim 1922 ile Haziran 1923 tarihleri arasında Amerikan Kızılhaç’ının Rum mülteciler için yaptığı yardım 2.605.696.09,38 dolara ulaşır. Bu zaman zarfında 500 binden fazla Rum mülteciye gıda, sağlık ve barınma hizmeti verilmiştir.
Amerikan Kızılhaç’ının bölgedeki yardımlarının ne denli organize şekilde sağlandığı o günlerde çekilen görüntülerde açıkça görünmektedir. O ham görüntülerde kısa bir süre Türk tarafındaki yardım görüntüleri ekrana yansır. Bu görüntülerde savaşmak için varını yoğunu ortaya koyan bir halka ekmek dağıtılırken çekilen kareler vardır. Elden ele aktarılan kuru ekmek somunları diğer taraftaki organize yardımlarla kıyaslandığında hayli manidardır. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın önemi işte o görüntülerle taçlanır. Yüzyıllardır kendini yönetenlerin kaçıp giderek kendi kaderine bırakılan bir halkın, böylesi büyük bir zaferi nasıl bir inanç ve azimle kazandığı anlaşılır.
Ruhları şad olsun.
https://www.icrc.org/en/doc/resources/documents/misc/5gke3d.htm
https://scholarcommons.usf.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1086&context=gsp