Evet, uzun bir zaman sabrettik, sabrettik. Zaten yazın havalar çok sıcaktı, sizi bilmem ama benim fazla makyaj yapacak halim yoktu.
Fakat artık resmi olarak sonbahara girmiş bulunuyoruz. Ağzımızın, burnumuzun üzerindeki bu maskelerle daha uzunca bir zaman berabermişiz gibi görünüyor. Sizi bilmem ama ben bu kadar uzun süre makyaj yapmadan dayanamam. Malum hobi gibi, eğleniyorum.
O yüzden de bu ay maskeye bulaşma riski en az olan makyaj malzemelerinden ve nasıl uyguladığımdan bahsedeceğim. “Yeter artık, maske taksam da makyaj da yapmak istiyorum” diyenleri aşağıya alabilirim.
Bu yazıda bol bol ‘tint’ ürünlerden bahsedeceğim. O yüzden aşağıya geçmeden ve siz bana “Tint ne ya?” demeden önce kısaca bir açıklayayım dedim. Tint ürünler aslında uzun süredir piyasada vardı, ama son dönemlerde çok hızlı popülerleşti. Bu arkadaşların en önemli özelliği su bazlı olmaları, cilde sürüldüğünde, dokunulduğunda ya da birisi dibinize girdiğinde dahi yokmuş gibi olmaları. Kapatıcı değil renklendirici ve renk eşitleyici olarak kullanılıyorlar.
Cilt makyajı
Her şeyden önce cildi nemlendirerek başlamak süreceğimiz tüm ürünlerin yüzümde hem daha homojen dağılmasını sağlayacak, hem de cildimize ihtiyacı olan nemi sağlayacaktır.
Evet, maske taktığımıza göre en iyi waterproof olan fondöten dahi bulaşıyor. Bu nedenle sadece hafif yapılı bir kapatıcı ile lekeleri kapatıp geçmek bir seçenek. Benim gibi ille de yüzümü eşitleyeceğim diyorsanız, renkli nemlendiricileri-tintleri hazır edelim. Burada önemli iki püf nokta var.
Benim maskem gözaltlarıma sürekli değiyor bu nedenle gözaltıma da uygun bir tint kullanmayı tercih ediyorum. “Yok, benim maskem hiç değmiyor, evdekilerden de kullanırım kapatıcımı” diyorsanız bile, pudrasız ve ince yapılı bir ürün kullanmanızı öneririm. Yüzümüze kapatıcılığı olmayan bir ürün kullandığımız için, gözaltına kalın yapıda bir ürün sürmek kötü bir görüntüye neden olacaktır. İnce yapılı bir kapatıcı daha iyi iş görecektir.
Gözler
Dudaklar, yanaklar, maske ile kapanıp çok fazla görünmediğine göre, göz makyajına daha fazla özenebiliriz. Maske ile koyu ya da simli gözlerin birlikteliğinden hoşlanmadığım için ben genelde daha açık ya da toprak tonlarını tercih ediyorum. Ama bu aralar en çok açık tonlardaki lilalar, nil yeşilleri, şeftali tonları favorim. Eee yani makyajda oynayabileceğimiz tek yer göz kalınca o kadar da oyun alanımız olsun. Artık mascara’yı da bolca sürdüğümü tahmin etmişsinizdir.
Bir de yüzümün büyük bir bölümü kapalı olduğundan, ifademi daha çok ortaya çıkarabilmek için, zaten seyrek olan kaşlarımı da ya bir kaş rimeli ya da kalemi ile hafifçe belirginleştirmeyi tercih ediyorum.
Yanaklar
Bu bölümde genelde hep kontür yapıp yüzümüzü boyutlandırmaktan bahsederdim. Bu sefer ise kontür, hem fazla görünmeyeceğinden, hem cildimi yeteri kadar kapatan fondötenler kullanamadığımdan, hem de maskenin lastiğinin en fazla cildime değen yeri olduğundan, bulaşma ihtimali çok yüksek. Bu neden tercih etmiyorum. Fakat bu allık sürmediğim anlamına gelmiyor tabi. Yine su bazlı tint formda bir allığı, seyrek uçlu bir fırça ile yayarak yokmuş gibi de ama rengi de varmış hale getirerek kullanmayı tercih ediyorum.
Dudaklar
Evet, maske takıyoruz. Evet, ağzımız hiç görünmüyor. İyi de bunun yemek yemesi, kahve içmesi var. Bir restoranda oturduğumuzda, cildim makyajlı ama dudağım rujsuz olduğunda, ölü dudağı gibi geliyor bana. O yüzden açık renkli bir tint ruj kullanmayı tercih ediyorum.
Burada önemli püf nokta:
Maskelerden, gergin bekleyişlerden en yakın zaman da kurtulmak hepimizin en büyük isteği. O gün gelene kadar yüzünüzü olmasa da ruhunuzu, keyfinizi rengârenk tutmanız dileğiyle.